almanya 1954 dünya kupası’nda macaristan’ı nasıl yendi? grup maçlarında almanyayı 8-3 yenen puskaslı,kocsisli,cziborlu,hidegkutili macaristan o zamanlar efsane takımdı.bir yanda dönemin en yetenekli takımı macaristan, diğer tarafta finalden pek ümitli olmayan almanlar. wankdorf stadı’nın soyunma odası nda yapılan ufak bir hilenin bu galibiyette payı var. teknik direktör sepp herberger’in yardımıyla bavyeralı bir ayakkabı üreticisi, devrim yaratacak bir ayakkabı tasarladı. final günü saha çamurla kaplıydı ve herberger takımın hafif kramponlarına uzun çiviler takılmasını söyledi.
ayakkabıyı tasarlayan kim miydi? “adi dassler” adındaki bir alman tabii ki.adi nin “adi”si , dassler’in “das” ı.yani adidas
1954 dünya kupası’nın bitimine bir dakika kala maçta 2-0 öne geçen ve iyi oynayan macaristan 3-2 geri düşmüştür. sağdan inen mihaly toth batı almanya defansının arkasına bir top keser. ferenç puşkaş pası alır ve toni turek’in altından fileleri bulur. maçı uzatmaya götüren bu golün sevincini yaşayan macarlar bir anda şoka uğrar. ıngiliz hakem bill ling, gallerli yardımcısı mervyn griffiths’in bayrağına uyar. ofsayt. gol yok.
dönemin en iyi takımı, dört yıldır namağlup,olimpiyat şampiyonu,ıngiltere’yi iki kez paramparça etmiş macaristan finalde şanssızdı. nandor hidegkuti ve sandor kocsis’in şutları direklerden dönmüş ve almanya kalecisi turek inanılmaz kurtarışlar yapmıştı. fakat son noktayı galler’li yan hakem koydu. puşkaş’ın maç sonu isyanı her şeyi özetliyordu: “hakem golü vermişti. sevinmiştik ve orta sahaya gelmiştik. o anda bayrak kalktı. onu hiç affetmeyeceğim. bir dakika sonra bayrak kaldırdı. onu orada öldürebilirdim ama ne yapabiliriz ki? yan hakemi dövemiyoruz maalesef.”
griffiths daha sonra otobiyografisine “bayrağı kaldırdığımda gol henüz geçerli sayılmamıştı” demiş ve eklemişti “puşkaş üzerime yürüdü ve bana pis pis baktı.”
macaristan onu hiç affetmedi ve futbolları o düzeye bir daha hiç gelemedi. batı almanlar ise maçı “bern mucizesi” olarak adlandırdılar ve yollarına devam ettiler
adidas ve final maçı üzerine bir yazı.alıntı olduğunu belirteyim;
1900 yilinda ayakkabici christoph dassler'in nürnberg yakinlarinda adolph dassler adinda oglu dünyaya gelir. ve henüz o önemli dünya kupasina 54 yil vardir.. adolph dassler cok sonralari adasi olan iyilik melegi insan ile ayni ad ile anilmak istemedigi icin "adi" ismini kullanacaktir. adi, okulu bitirir bitirmez ayakkabi üzerine meslek egitimi almak üzere yola cikar.. 1920 yilinda babasinin isinin basina gecer ve 1924 yilinda kardesi rudolph ile daha cok sporculara yönelik ayakkabi üretiminin üzerinde dururlar ve hedefleri dayanikliligi olan ve ayni zamanda sporcuyu sakatlamayacak sekilde kaliteli ayakkabilar üretmektir.ılk olarak 1928 yilinda olimpiyatlar icin cesitli ayakkabilar yapilir. 1931'de ilk tenis ayakkabisini üretime gecrir derken 11 farkli spor dali icin 30 cesit ayakkabiyi sadece 100 iscisi ile yapar dassler kardesler.. ve haliyle 1936 olimpiyatlari dassler ayakkabilarinin basarisi ile noktalaniyordu.. 4 altin madalya kazanan efsanevi atlet jesse owens, dassler kardeslerin ayakkabisi ile yarisiyordu.. memnuniyetsizlik ya da mutsuzluk her daim insan hayatinda "verimli olma" ya da "daha iyisine ulasma" adina cabalattiran en önemli hissiyattir. ıki kardes tüm bu basarilarina ragmen sürekli yeniyi ariyorlar ve daha iyisine ulasma adina cabaliyorlardi. bu arayis sonucunda savas sonrasi cok baska bir fikri hayata gecirdiler. "gumi". bugün spor ayakkabisi denildigi vakit akla gelen klise ayakkabinin temel farkliligidir gumi. ilk hayata gecirilisi ikinci dünya savasi sonrasi adidas ile baslamistir gumili spor ayakkabilarin.. bu sekilde yoluna devam eder iken iki kardesden rudolph olani cok da bilinmeyen nedenlerden dolayi firmdan ayrilip kendi ayakkabi firmasini kurdu. rudolph , 1944 yilinda abisinden ayrilip puma adiyla sadece spor ayakkabilari üzerine calisacagi yeni bir firma kuruyordu.. ıki kardes artik iki rakip olmustular.. ailevi yönden bakacak olursak cok fazla anlamlandiramiyoruz belki ama bugün adidas ve pumanin dünya capindaki basarisinin altinda bu ayrilmanin ve rekabet olgusunun ittirici kuvveti yatiyor. baska türlü her ikisi de bu kadar basarili olamazdi kesinlikle..
macaristan her bakimdan kupanin favorisi. grup maclarinda almanyayi 8-3 yenmistir. ıste "mucize" olarak addedilen, üzerine film cekilen o müthis finale geldik.. final öncesi belirtmek gerekir ki almanya futbolculari adidasin tasarladigi ayakkabilar ile cikiyordu. ya da daha önemli ayrinti sudur ki adi dassler alman milli takiminin malzemecisiydi. kramponlariyla daha cok kupaya uzanmistir.. dassler'in yeni model kramponlarini digerlerinden ayiran iki önemli özelligi vardir.. krampanlarin altinda o gördügünüz civiler cakma degil degistirilebilir vidalardan olusuyor. bu da özellikle degisen hava kosullarina göre düzenlenilebilir olmasini sagliyordu.maca macarlar hizli baslamis daha sekizinci dakikada durumu 2-0'a getirmislerdi. ama daha sonra almanya toparlanmış ve maçın ilkyarısı 2-2 bitmiştir.soyunma odasinda ve havadaki degisimler macin da kaderini degistiriyordu ayni zamanda. söyle ki yagmur baslamis ve soyunma odasinda degistirilebilir civilerden dolayi yagmura göre dogru olan civiler takilmis, futbolcular ayakkabilari sayesinde muthis bir fark atmislardir macaristana.. macaristanin civileri cakmadir, haliyle nasil basladiysa o sekilde devam edecektir maca.. ki hafifligi, yagmura göre o dönemki kosullar altinda olabilecek en iyi sekilde tasarlanmis olmasini da eklediginiz vakit elbette cok baska bir ikinci yari almanlari bekliyordu..
bu bir mucize. filmi de yapildi ve üzerinde cok konusuldu. ayakkabinin/kramponlarin önemi oldukca önemlidir cunku dönemin kosullarinda almanyanin üstelik 2-0 geriden gelip 31 mactir yenilmeyen, ıngilizleri wembleyde 6-3 gibi skorla dagitmis macaristani yenmesinin baska bir aciklamasi yoktur, olamaz da. macaristan o kupanin favorisiydi. elbette defans ve baska faktörlerle bir sifir yenebilirsiniz, futbol bu her daim boyle sonuclara gebedir ama tam da yagmurun basladigi ikinci yari üstelik 2-0 geriden gelip macaristani yenmenin sadece futbol ile aciklanmasi pek mümkün degildir.
sonrasinda ayni zamanda adidas efsanesi de dogmus oluyordu. 1958 yilinda isminin kisaltmalarindan yani adolph'un yerine kullandigi adi ve dassler'in das'ini birlestirip adidas oluyor bu gecmisi basarilarla dolu mucizevi marka.
ıki kardes bu finalin ardindan uzunca bir süre kavga etmislerdir. yok efendim bu oynar baslikli civili kramponu ilk ben buldum, hayir sen bulmadin gibi. bugün dahi devam eden bir tartismadir adidas ve puma arasinda.. tartisma nasil sonuclanir bilemem ama 1954 bern mucizesinin altinda kesinlikle dassler isminin yattigi bir gercektir, adi ya da rudi olmasi bir seyi degistirmiyor..
dünya kupasını kazanmanının almanya için bir başka önemi de, 2. dünya savaşının büyük yıkımının ardından almanya'nın ilk kez sevineceği bir şey bulmasıydı. bu maçın morali almanyanın ekonomik olarak tekrar kalkınmasında büyük öneme sahiptir.
trt2'de "bir oyundan da öte" belgeselinde maçın özetlerini izlediğimde aklımda kalanlar, macaristanının inanılmaz pozisyonlara girip 5-10 tane direkten dönen top ve alman kalecisinin kurtarışlarının ardından kaybetmelerinin dramı ve 54 yılı olmasına rağmen kamera açılarının süper olmasıydı.
bu maçı anlatan alman spikerin 3. golün ardından 3 kere uzun soluklu goooool diye bağırışı o kadar çok simgeleşmiş ki bugün bile bazı bundes liga maçlarında golün ardından stadta çalınmaktaymış.
ve sonra da, şimdilerde televizyonda kupa tarihi programlarında sık gösterilen o 4 temmuz 1954 finali 55 bin kişi önünde yağmur altında tarihe geçecektir.
ilk sekiz dakikada puşkas ve czibor’la 2-0 öne geçen macarların şampiyonluğu yakalamasını o gün gene harika olan helmut rahn, max morlock (yıllar sonra nurnberg’le gelip ileri yaşında, 1961’de şampiyon kulüpler’de son kez seyredilirken fenerbahçe’yi eleyecektir), othmar walter, fritz walter ve hans schaefer beşlisi ilk devrede 2-2’yle önleyecektir.
herkes uzatmaya hazırlanırken yırtıcı sağaçık helmut rahn’la 3-2 yakalanınca, harp mağlubu almanları dirilten kupa, kaptan fritz walter’in ellerinde “kurt” sepp herberger’in eseri olarak yükselecektir.
evine yenik dönmesi büyük kavgalar ve şiddetli olaylar yaratacak o macar takımının birlikteliği ancak iki sene daha sürecek, 1956’da macar ihtilâlinin patlamasıyla her şey dağılacaktır...
futbol ve kültürü kitabından yer alan michael muller'in "çalımlarla serbest pazara doğru: ferenç puşkaş'ın mahzun mirasçıları" başlıklı yazısından;
parti şefi matyas rakoşi, elindekinin kıymetini biliyordu. macar milli karmasının bern'de 1954 dünya kupası finalindeki, bütün dünyada sansasyon, macaristan'da ise acı bir hayal kırıklığı yaratan yenilgisi üzerine, oyuncuları halkın öfkesinden korumak amacıyla takımın ülkeye dönüşte bindiği trenin rotasını tata kampına (budapeşte'ye 70 km. uzak bir yer) çevirtti. tata'daki karşılama ziyafetinde rakoşi, fena beklentilerin aksine, dünya şampiyonası'nda alman ikinciliğin sosyalist macaristan için büyük bir başarı olduğunu söyleyerek oyuncuları onurlandırdı. futbolseverden başka her şey olan diktatör, tehdit altındaki iktidar aygıtını güvenceleme çabasındaydı.
ölçüsüz bir hayal kırıklığına uğramış olan futbolseverler, öfkelerini, budapeşte'nin nepköztarsasag utja mahallindeki macar futbol birliği'nin binası önünde toplanarak boşalttılar. stalinist macaristan'daki bu ilk protesto gösterisi -daha evvel böyle bir gösteri tasavvur edilebilir değildi- niyet olmamasına rağmen nihayet ülke yönetimine dönük hakaretlerin de duyulduğu bir politik gösteriye dönüştü. polis kalabalığı dağıttı. 1956 devriminin gölgesinin ilkin bu olayda görüldüğünü söyleyenlerin iddiası pek de boş değildir. ama dünya kupasın'daki yenilgi ile iki yıl sonra gelişen halk ayaklanması arasında asli, nedensel bir bağ kurmaya çalışmak, fazla ileri gitmek olacaktır. bu devre ilişkin hatırlananlar ikili karakterlidir: bir yandan ürkülen terör rejiminin acılarına dair hatıralar, diğer yandan bütün dünyayı büyüleyen milli takım sayesinde yaşanan ve bir daha benzeri görülmeyen güçlü yurtseverlik duyguları.
devrimin ezilmesinden sonra ferenc puşkaş, sandor kocsis ve zoltan czibor gibi milli takıma damgasını vurmuş üç şahsiyet yurtdışında kaldılar. böylece takım dağıldı. daha sonraları, özellikle 1962'de şili'de yapılan dünya şampiyonasında macar takımı tekrar anlamlı bir çapa ulaştı. ama macar futbolcuları, 50 yıldır ona göre değerlendirdikleri ölçüye bir daha erişemediler: puşkaş ve arkadaşlarının oluşturduğu ölçü. bir teoriye göre 1956'daki ani çöküş, macar futbolunda bir daha telâfi edilemeyen bir kırılmaya yol açmıştır. macarların kendi kendilerine söyledikleri, sayısı hiç de az olmayan hayat yalanlarından birisi mi yoksa? kendi kendini aldatmak bakımından ülke hep buluşçu olmuştur: örneğin halk uzun süre, bern'deki dünya kupası finalinin batı almanlarca satın alındığı efsanesine inanmıştı (daha "teferruatlı" bir veriye göre 100 mercedes otomobil karşılığında).
ilk basımı 1993 olan, futbol ve kültürü kitabında yer alan andreas klose'in "televizyon futbolu: medya yapımı bir ürün gerçekliği nasıl değiştiriyor?" başlıklı yazısından;
televizyonla futbolu işlevsel bir faaliyet ilişkisi bağlantılandırıyor. daha 50'li yıllarda, bu medya henüz emekleme çağındayken, televizyon futbolu programına almıştı. ve futbol televizyonun eşiği aşmasına, değişik gelişme evrelerinde, çok yardım etti.
örneğin 1954 yılında, ilk kez bir futbol dünya şampiyonası isviçre'den canlı olarak nakledildiğinde. on iki ay içinde federal almanya'daki televizyon aygıtı sayısı yaklaşık 11.000'den 85.000'in üstüne çıktı. federal alman takımının onu dünya şampiyonluğuna taşıyan galibiyet dizisi televizyon aygıtı satışındaki artışa tartışmasız katkıda bulunmuştu; öyle ki federal almanya tarihinde ilk kez o zaman bir kitle iletişim aracı olarak televizyondan sözetmek mümkün hale geldi. 1970'de meksika'daki dünya kupasının yayınlanması, televizyonun teknolojik yeniliklerinin yaygınlaşmasında futbolun ne kadar önemli bir yeri olduğunu kanıtladı. bu büyük olayın yayını, federal almanya'da renkli televizyonun kesin olarak perdeyi yırtmasını getirdi. 80'li yıllarda da kablolu iletişim temelli özel televizyon kuruluşları, özellikle futbol yayınları sayesinde medya pazarında yer tutabildiler.
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
1954 dünya kupasında unutulmayacak çok buyuk yıldızlar, şahane goller, daha neler neler vardı. fakat benim yaşam boyu unutamadığını, sadece sporda değil, hemen her alanda başarı için sadece kendine güvenmenin yetmeyeceğidir. elbette güveneceksin kendine... ama güvenmekle işin bitmeyeceğini de bileceksin. 1954 finallerinde herkesin favorisi macaristan'dı. müthiş gollerin kahramanı puşkaş'ı şahane kafa vuruşlarının kralı kocsis'i ve öteki yıldızlanyla bu takımı kim yenebilirdi ki?.. hele ilk karşılaşmalarında almanya'yı 8-3 yenmelerinden sonra... sadece macar oyuncuları değil, yöneticileri de, hemen hepsi böyle düşünüyordu. öyle ki, finalin ertesi gün verilecek kokteyl davetiyesini elime aldığımda böylesine aşırı güveni yadırgamıştım. çünkü daha maçın oynanmasına koca bir gün varken, finalden sonraki kokteyl parti için "dünya şampiyonu macar futbol milli takımı onuruna verilecek kokteyle davet..." diye yazmışlardı. ama ertesi günkü maçta, hem de 10 dakikada 2 gol atan macar takımı, daha sonra yiyeceği 3 golle kupayı almanlara kaptıracaktı. 2-0'dan 2-3 yenilgiye düşen macar futbolcularını sonraki akşam o kokteylde görmeliydiniz... bir karış suratla, gelenlerin elini sıkıyor, sonra bir köşeye çekiliyor, kara kara düşünmeye devam ediyorlardı. benim en yakından izlediğim ilk dünya kupası finalim, böylesine ilginç sonuçlanmıştı. öte yandan, gelecek kupa finallerinde takımımızın daha şanslı olacağını düşünüyordum tabiî... nereden bilirdim ki, 48 yıl boyunca dünya kupası finallerine ağzımız sulanarak hep uzaktan bakacağımızı...
uluslararası maçlarda en uzun süreli yenilmezlik rekoruna halen sahip olan macaristan milli takımının 33 maçlık ve 14 mayıs 1950-4 temmuz 1954 arasındaki yaklaşık 4 yıllık bu serisine nokta koyan maçtır.
bu rekorda 2. sırada ise arjantin(1991-1993) ve ispanyol(1994-1998) milli takımları yer alır.
(tercüman’ın 1990 basımlı büyük futbol ansiklopedisinden alıntıdır.)
bu kupanın finali futbol tarihinde en çok konuşulan müsabakalarından birisi oldu.
finale kadar 4 yıl içinde hiç yenilmemiş olan macaristan için “futbolun ışığı, budapeşte gecelerinin çigan müziğini sahaya getiren ekip” deniliyordu. bu ekibin almanya’yı grup maçında 8-3 yenmiş olması da kesin favori gösterilmesi görüşünü yarattı. fakat alman takımının teknik sorumlusu herberger bu müsabakada, nasıl olsa çeyrek finale kaldıkları için aslarını oynatmayarak macarlar’ın gözünden ekibini kaçırmıştı.
macar puşkaş, bu maça sakat sakat çıktı fakat 6. dakikada takımının ilk golünü attı. hemen iki dakika sonra 8. dakikada csibor durumu 2-0 yaptı. 10. dakikada marlock almanlar’ın ilk golünü attı ve rahn da 18. dakikada durumu 2-2’ye getirdi ve ilk yarı böylece bitti.
maçın 84. dakikasında rahn almanya’yı şampiyon yapan golü macaristan filelerine taktı.
bu arada puşkaş’ın bir golünün sayılmayışı da finalin ilgi çekici notları arasında yer aldı.
maçtan sonra alman takımının kaptanı fritz walter antrenörü herberger’in kollarına yığıldı. frankfurt-kostansa seferini yapan tren maçın son 4 dakikasında yol üzerinde hareketsiz kaldı. maç bittikten sonra trenin içinde herkes sarmaş dolaş oldu. bütün almanya sabaha kadar çılgınlar gibi eğlendi. taşkınlıkları önlemeye çalışan alman polisi de sonunda halka katılmak zorunda kaldı.
bu kupada “altın kafa” ünvanını kazanan macar milli takımının sağaçığı koçsis 11 golle kral oldu.
macaristan'ın efsanevi futbolcusu, halk kahramanı puskas ferenc bu maçla ilgili şu sözleri söylemiştir:
"hogy miért vesztettük el a vb-döntőt? mert a németek három gólt rúgtak, mi meg csak kettőt. legalábbis a bíró csak kettőt adott meg.." (macarca)
"why did we lose the world cup final? because the germans scored three and we only only scored two. or rather, the referee awarded only two.." (ingilizce)
"dünya kupası finali'ni neden kaybettik? çünkü almanlar 3 gol atarken biz sadece 2 gol attık. ya da daha doğrusu hakem 2 golümüzü verdi.." (türkçe)
ilk basımı 2002 yılında olan yapı kredi'nin "top bir dünyadır" adlı kitabından;
erden güley'in "futbol bizim dünyamız" başlıklı yazısından;
isviçre posta idaresi, 1954 dünya kupası anısına, üzerinde bir futbol topu resmi bulunan pul bastırmış, ayrıca bir de posta kartı çıkarmıştı. 1954 dünya kupası için isviçre posta idaresi 5 adet değişik makine damgası kullanmıştı. almanya bir posta kartını şampiyonluk anısına bastırırken; paraguay da şampiyon almanya'yı adeta kutlarcasına üzerinde sepp herberger ve helmut schön'ün resimleri bulunan bir hatıra bloğu çıkarmıştı.
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
macaristan final maçını almanya'ya karşı oynadı. şampiyonanın başında macaristan, almanya'yı 8-3 bozguna uğratmıştı ve o maçta kaptan puşkaş maçı bitirememiş, sahayı terk etmişti. final karşılaşmasında puşkaş yeniden ortaya çıktı ve bacağındaki şiddetli ağrılara rağmen tek bacağıyla, bu parlak ama yorgun takımın başında oynadı. başlangıçta 2-0 galip olan macaristan maçı 3-2 kaybetti ve almanya ilk kez dünya şampiyonu oldu. avusturya üçüncü, uruguay ise dördüncü oldular.
macar kocsis on bir gol atarak şampiyonanın gol kralı olmuştu, onu sekiz golle alman morlock, altı golle de avusturyalı probst izlediler. kocsis'in attığı on bir golden en başarılısı brezilya takımına attığı goldü. kocsis bir uçak gibi havalanmış, bir süre havada uçtuktan sonra golü kafasıyla, doksandan kaydetmişti.
herkesin favorisi macaristandı.ama tarihe bern mucizesi olarak geçen maçta batı almanya macaristanı yenerek 31 maçlık mağlup olmama serilerine son verdi.
macaristanın avrupa ülkeleri arasında 31 maç ile en uzun süre yenilmeme rekoru ispanyanın 2009 da 32 maç ile bu rekoru kırmasına kadar devam etti.
macaristanın bu maç ile sona eren 31 maçlık yenilmeme serisi şöyledir:
-.14.05.1950avusturya(3-5)
1.04.06.1950polonya(5-2) 2.24.09.1950arnavutluk(12-0) 3.29.10.1950avusturya(4-3) 4.12.11.1950bulgaristan(1-1) 5.27.05.1951polonya(6-0) 6.14.10.1951çekoslavakya(2-1) 7.18.11.1951finlandiya(8-0) 8.15.06.1952polonya(5-1) 9.22.06.1952finlandiya(6-1) 10.15.07.1952romanya(2-1)[olimpiyat oyunları] 11.21.07.1952italya(3-0)[olimpiyat oyunları] 12.24.07.1952türkiye olimpik(7-1)[olimpiyat oyunları] 13.28.07.1952isveç(6-0)[olimpiyat oyunları] 14.02.08.1952yugoslavya(2-0)[olimpiyat oyunları] 15.20.09.1952isviçre(4-2)[dr. gerö cup] 16.19.10.1952çekoslavakya(5-0) 17.26.04.1953avusturya(1-1) 18.17.05.1953italya(3-0)[dr. gerö cup] 19.05.07.1953isveç(4-2) 20.04.10.1953çekoslavakya(5-1) 21.04.10.1953bulgaristan(1-1) 22.11.10.1953avusturya(3-2) 23.15.11.1953isveç(2-2) 24.25.11.1953ingiltere(6-3) 25.12.02.1954mısır(3-0) 26.11.04.1954avusturya(1-0) 27.23.05.1954ingiltere(7-1) 28.17.06.1954güney kore(9-0)dünya kupası grup maçı 29.20.06.1954batı almanya(8-3)dünya kupası grup maçı 30.27.06.1954brezilya(4-2)dünya kupası çeyrek final 31.30.06.1954uruguay(4-2)dünya kupası yarı final(uzatmada)
-.04.07.1954batı almanya(2-3)dünya kupası final maçı
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
rahn, helmut, 1954 dünya kupası'nın kahramanı, alkollü araba kullanmaktan iki kez hapse girmişti: 1957'de iki aylığına almanya'da ve sarhoş bir halde arabayla inşaata girdiğinden 1963'te hollanda'da. bir keresinde, antrenör rudi gutendorfu onun evinde beklerken, çakırkeyif halini sürdürmek için, gutendorfu dehşete düşürecek biçimde, mahzenindeki en değerli şaraplan içip bitirmişti: 1949 hasadı domtaler don şarabı ve bernkastler doktor sek de dahil.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
buzanszky, jeno, 1954 dünya kupası finalinde kendi yarı sahasında schafer'e çalım atmaya çalıştı. bu, macarların "mucize takımlarının dört yılda ve 50 maçtaki tek yenilgisine ve macarların ne pahasına olursa olsun almak istedikleri şampiyon ünvanını kaçırmalarına yol açan büyük bir hataydı. schâfer topu kazandı, ortaladı, lorant topu rahn'a ayağına indirdi, o da almanya'ya şampiyonluğu getiren golü attı.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
sebes, gustav, 1954 dünya kupası'nda macaristan'ın teknik direktörüydü. almanya'ya karşı oynadıkları ilk tur maçında, fritz walter ve diğer sağlam oyuncularını koruyan sepp herberger'in aksine, bütün yıldız oyuncularını sahaya sürerek akılsızlık etti. sonuç: macaristan'ın yıldız hücumcusu puskas, liebrich tarafından sakatlandı, çeyrek ve yarı finalde oynamadı; finalde almanya karşısında sahadaki yerini aldı, ama formda değildi. 31 maç ve dört yıl yenilgisizliğin ardından, 4 temmuz 1954'te, dünya şampiyonası finalinde ve yine almanya karşısında, "mucize takım'ın o inanılmaz başarı serisi sona erdi; yine sebes'in hatası yüzünden.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
walter, fritz, 1954 dünya kupası'ndaki şampiyon kaptanla adaş olan walter, bundesliga'da 157 gol atmıştı; neredeyse her iki maçta bir gol. ama bu isabeti sözel konularda da kaydettiği söylenemezdi. şu ünlü sözü bunu açık seçik gösteriyor: "klinsmann ve ben, biz muhteşem bir trio'yuz." bundan yola çıkan "kan"ın uyarlamacı yapımcıları hemen şu spotu bulmuşlardı: "leverkusen'in bu oyun kargosundaki kazancı emerson ve beinlich triosu oldu."
grosics 1926'da macaristan'ın dorog kentinde dünyaya gelmiş bir isim. kalecilik kariyerine 19 yaşında, doğduğu kentin takımı dorogi bányász'da başlayan grosics 1947-49 yılları arasında mateosz budapest, 1949-50 yıllarında ise teherfuvar takımında forma giyer. 1950 yılında transfer olduğu, fenerbahçe'nin uefa kupası'nda karşılaşacağı honved takımına transfer olur ki bu onun kariyeri için bir dönüm noktasıdır adeta. 7 yıl formasını giydiği takımda tam 4 şampiyonluk kazanır grosics. bu onu daha sonra efsane macar takımının arasına sokacak milli takıma seçilmesini de beraberinde getirir. grosics'in kalecilik stili dünya tarihinde "libero-kaleci" olarak geçecek bir tekniğin de başlangıcı olur. grosics bir çok pozisyonda defansın en gerisinde, toparlayıcı bir oyuncu gibi oynar ve bu performans onun üst üste 3 dünya kupasında da boy göstermesini getirir. 28 yaşında gittiği 1954 dünya kupası'nda bozsik, toth, zakarias, czibor, kocsis ve puskas gibi isimlerin forma giydiği ve finale yükselerek dünya kupaları tarihinin en sansasyonel maçlarından birisi olan bern mucizesi'nin gerçekleştiği karşılaşmada macar kalesini korur ama sahayı boynu bükük terkeder. 1958 dünya kupası öncesinde ise fc tatabanya'ya transfer olur. aslında çocukluğundan beri tuttuğu takım olan ferencvaros'a transfer olmak istemektedir ama o zamanın komünist yönetimi bu transfere engel olur. 1958'de takım ilk turda kupaya veda eder. 1962'de çeyrek finale çıkma başarısı gösterir. grosics bu kupadan sonra 36 yaşındayken ve 86 kez macar milli takımının formasını giymişken eldivenleri asar. grosics futbolu bıraktığında en büyük hayalini gerçekleştirememiş, ferencvaros'un kalesini koruyamamıştır.
aylar yılları kovalar ve futbolu bıraktıktan sonra ülkesinde yaşamına devam eden grosics 2008 yılında, 82 yaşındayken ferencvaros kulübünden bir teklif alır. macarların efsane kulübü, ömrü boyunca yeşil beyazlı renklere bağlı olan ancak komünistrejimin baskıcı tutumu ve yasaklamaları sonucu bu bağlılığını eyleme dönüştüremeyen grosics ile bir sözleşme imzalar ve macar efsanesi 82 yaşında, ferencvaros ile sheffield united arasındaki özel maçta takımıyla sahaya çıkar, kaleye geçer ve ilk dakika kaleyi korur. daha sonra da sahadan ayrılır. ferencvaros bu maçtan sonra 1 numarayı emekliye ayırır. o 40 saniye süren file bekçliğinden bile grosics'in eski günleri yad edercesine "libero-kaleci" özelliğine bağlı kalıp ceza sahası önünde dolaştığını görüyoruz. grosics bugün halen ferencvaros'un sözleşmeli oyuncusu durumunda.