maçın özeti son dakikalarda bağıran gençlerbirliği taraftarlarının tezauratında gizli aslında:
"alen sahaya üçlü çektir tayfaya"
geçtiğimiz yıllarda yaşananlar düşünüldüğünde çok da anlamlı bir serzeniş aslında. emniyetin ankara takımları taraftarlarına her konuda kök söktüren uygulamalarına nazire yaparcasına kazanan bjk taraftarını kırmayan alen ve emniyetin uygulamaları, sahaya bozuk para bile sokamayan ankara taraftarlarının asamadığı het türlü pankartın deplasman tribünlerine asılabilmesi, meşalelerin rahatlıkla deplasman tribününe girmesi derken işin son noktası alen'in sahaya girmesi oluyordu hep. bir de aramıza giren bjk'lilerin maçın hemen başlarında birleşmesi, gollere sevinmesi, yana ayrıca bir tribün yapmaları, bize hareket çekmeleri ve küfürler gençler taraftarını iyice doldurmuştu demek ki. başka hiçbir takım taraftarına yapılmasına cesaret edilemeyen terbiyesizce türlü hareketin tarafımıza yapılabilmesi, gençler taraftarı nasıl olsa efendidir denilerek gel allah gel üzerimize gelinmesi bir yerde patlayacaktı. patlaması da ancak gençler taraftarının terbiyesine uygun biçimde olabilirdi ve öyle oldu.
umut hep vardı. zeynep kazanacağız dedi. alkaralara kazanacağız yazdık, kazanacağız diye iddialara girdik, mali ile birlikte bir umut stada geldik.
mahalle bakkalına kazanacağız diye söz verdik. trabzon'lu abimiz gönlüm sizinle diyerek çekirdeklerle bizi yolladı maça.
maç sırası:
beşiktaşlılar bu sefer tribünümüzde pek azdı, ama bedava kadın kontenjanından girip deplasman tribünü örgütlemeleri ilginçti.
maça her zaman yirmi dakika civarı geç gelen bir alkara yine geç geldi. ilk golü göremedi. kendisini uyardığımda bu sefer sadece beş dakika geciktiğini ifade etti. azaltarak bırakıyor sanırım bu huyunu.
ilk iki golü yememize rağmen umudumuzu kesmedik. devre arasında büfeden bile gol sipariş ettik.
yine devre arasında iddiaya girdiğimiz arkadaşların kazanmayı umdukları kitapların adlarını tespit ettikleri ve facebooka ilan ettikleri duyumlarını aldık.
maç iki bir olunca daha da umutlandık. fakat bu kadar erken iki iki olabileceğini ummamıştık doğrusu.
hiç sevmediğim tipte bir oyuncu olan egemen bize kendisini fazlaca sevdirecek o hareketi yaptığında sanırım maçın bitimine 12 dakika kadar vardı ve biz geriye doğru dakika saymaya başladık.
uzatmalar yaklaşıyordu ve biz öndeydik. beşiktaşlıların sesi pek çıkmıyordu. biz bağırıyorduk. arkadan serkan'dan geldi maçın adamına dair övgü. "quaresma bir hurşut değil".
uzatmaları tutmak için kronometre ayarlanmıştı ki attık dördü. hurşut bizi yine havalara uçurdu. fakat o değilmiş. erdalmış golü atan. ama yine serkan uyarmıştı. "hocam erdal'ı alma keller karışıyor sonra" diye.
kronometre falan tutmadık sonra. ne gerek var, eğlenmeye bakalım.
sanırım onur'a yumruk attım. ama emin değilim. o ara mali olaymış yanımda daha iyiymiş.
maç sonu:
suskunca dışarı çıkan beşiktaşlılar.
hiç akılda yokken gidilen eski yeni.
eski yeni'nin kırmızı siyah tezauratları ile inlemesi.
beşiktaş'lı arkadaşların benden önce davranarak aramaları ve karşı bir hamle ile ben onlarla kafa yapmadan önce beni tebrik ederek önümü kesme çabaları.
maça gelemeyen kimi dostların eski yeni'de kurtarma yazılısı talebi.
rakıların yuvarlanması. eve dönmeden eskiyeni'de "kırmızı siyah"a devam.
maçtan sonraki hafta fuat çapa ile yine güzel bir yemek organizasyonu yaşandı. ilki hemen sezon başındaydı organizasyonun, çok şey vardı konuşacak, şimdi ise çok güzel bir beşiktaş karşlaşmasından sonra ağırlıklı olarak bir coşku paylaşımı ile geçti toplantı. biz kendisine teşekkür ettik, o samimiyetle anlattı yaptıklarını, planlarını. hırvatistan milli maçına denk geldiğinden biraz kısa tutmak zorunda kaldık toplantıyı. bir sonraki sefere tribünlerde neler yapabiliriz diye konuşmak üzere sözleştik, ayrıldık.
son olarak öğrendik ki beşiktaş galibiyetinden sonra biz eski yeni'de kırmızı siyah çekip eğlenirken kendisi de aslında o civarlarda imiş. ah bir buluşabilsek o kutlama tarihe geçermiş.