dripling, dripling, dripling... futbolu olumsuz hale getiren bir tutku... oysa ümit millî takımı oyuncuları arnavutluk maçında top'la oynayacaklarına, top'u koşturarak daha güzel ve kendileri için daha kolay bir maç oynamışlardı... yine ümitlerimiz gördüler veya biliyorlar ki, pele orta sahada çalım yapmaz, topu koşturur... pele orta sahada topsuz, dinlenerek koşar... ancak rakip kale sahası yakınınında dripling yapar... oraya kuvvetli geldiği için de gol şansı fazla olur... bu nedenle de onun adı büyüktür... üstelik romen ümitleri de futbolu sadece orta sahada oynayabilen, rakip sahada pres yapmayan, gol gücünden çok estetiğe önem veren bir topluluktur... tabii ümit millî takımımız futbolcularını bu yöne iten psikolojik nedeni maçtan evvel finali oynamayı garantilemiş olmalarında aramalıdır...
bütün bunların yanısıra takımda kaleci mustafa gün geçtikçe olgunlaşırken, geri dörtlüde ahmet, özer, tuncay ve timuçin beraberce oynamakta, birbirleriyle yardımlaşmakta başarılı idiler. orta sahada ali görev adamı ve iyi kondisyonda, zafer iyi niyetli biraz telâşlı, mehmet her aldığı topla rakip için tehlikeli olmasına rağmen yorgundu... çetin ve şevki hem hücumda müdafaade vardılar... mustafa ise geçen maçtaki kadar çalışkan fakat daha akıllı göründü...