ergun öztuna, dükkandaki gazetelerin hepsinden birer tane almış, sonra da hızla pansiyona koşmuştu. heyecanla spor sayfalarını çeviriyor. k.a.c. maçına ayrılan sütunları buluyor, ama okumuyor da bakıyordu. birinde «öztuna», ötekinde «öztuna», bazısında da «türk» diye geçen adına öylesine çok rastlamıştı ki.
ne yazıyorlardı acaba? beğenmişler miydi? yoksa «kim buldu bunu bize yaramaz» mı diyorlardı? bir gazetedeki «öztuna war der beste spicier autdem platz» cümlesinin, türkçesde «öztuna sahanın en iyi oyuntusu idi» anlamına geldiğini bilse endişe yerine nasıl da sevinçle çoşardı. ama bilmiyor anlamıyordu. hele iki gazetede dinin takımdaki öteki futbolcuların adından daha büyük siyah harflerle basılmış olması, «küçük puşkaş»ı iyice korkutmuştu «memlekette iken bizim gazetelerin verdiği yıldızlara bazan kızardık. ama şimdi ne kadar arıyorum o yıldızları. buradaki gazeteler de yıldız verse, hakkımdaki görüşleini kolayca öğrenebilirdim» diye kendi kendine konuşuyordu. bazı avrupa gazetelerinin sahanın en iyi oyuncularının adlarını koyu ve iri siyah harflerle yazdığını öğreninceye kadar da, bu heyecan ve endişesi devam edecekti.
* * *
k.a.c. ikinci lig'in orta avusturya grubunda oynayan bir takım... yeni mevsimde üst-üste çıkardığı başarılı maçlar bütün avusturya'da büyük akisler yaratmış durumda... ve işte bu sansasyonun başta gelen kahramanı da, kac'nin türk yıldızı ergun öztuna...
ben demiyorum bunu... kendisi de demiyor.. avusturyalılar böyle diyor... böyle yazıyor gazeteleri. böyle konuşuyor gazetecileri... «takımı yürüten öztuna»,, «forveti sürükleyen ergun», «mükemmel oyun kurucu türk», onun hakkında yazılanlardan sadece bir kaçı...
* * *
ve bizzat antrenör vodol doğruluyor bunları: «öztuna gelmeden önce hakkında duyduklarımızın, yazılanların hiç de yanlış olmadığını, geldikten sonra anladık. forvetimize bir yenilik, büyük bir canlılık getirdi öztuna... klâs ve teknik yüksek bir futbolcu... kac'nin büyük kozlarının basında geldi rahatça yazabilirsiniz siz de...»