avusturya ligi’nin ilk haftasında, bu mevsim birinci kümeye yükselen austria salzburg, graz’ın ak takımını 3-0 yenerken şahane bir oyun çıkaran şükrü ersoy, bütün avusturya basını tarafından «haftanın en iyi kalecisi» olarak gösterilmektedir.
aldığı farklı galibiyetle ilk haftayı lig lideri olarak kapayan, geçen yılın ikinci küme şampiyonu salzburg'un bu başarısını, herkesten çok kalecisi şükrü'ye borçlu olduğunu yazan gazeteler, bilhassa şükrü'nün kurtardığı dört gol tehlikesi üzerinde durmaktadırlar kritikler, dört tehlikeden ikisi için «kurtarılamayacak gollerdi» demekte ve «türk şükrü kurtarılamayacak golleri kurtararak takımının sıfıra karşı galibiyetini, ayni zamanda ilk hafta lideri olmasını sağladı» diye yazmaktadırlar.
şükrü, maçın 13. dakikasında herkesin «gol» diye ayağa kalktığı pozisyonda rakip forvetin ayaklarına atlayarak topu almış, 32. dakikada müthiş bir bomba şutu kurtarmış, ikinci devrenin hemen başında nefis bir plonjonla çizgiye gelen topu tutmuş, 74. dakikada da bütün müdafaanın uzaklaştıramadığı ve kaleye girmekte olan topu ayak çıkışıyla ceza sahası dışına yollamıştır.
futbol otoriteleri, ligin ilk haftasında «hârikalar yaratan» şükrü ile, türk kalecilerinin avusturya sahalarındaki hâkimiyetinin devam ettiğini belirtmektedirler. özcan arkoç’un takımı austria wien de, ligdeki ilk maçında schwechat'ı 3-1 yenmiştir. böylece ilk hafta sonunda şükrü’nün takımı birinci, özcan’ın takımı ikinci durumdadır.
...ve avusturya'lılar diyor ki: "bu defa türkler, viyana kapılarından dönmediler"
1
halit kıvanç
otel katibi, adımı deftere kaydederken «şu işe bakın» dedi, «siz türkler vaktiyle koca toplarla viyana kapılarından girmemiştiniz. şimdi ise küçük futbol toplarıyla yalnız viyana'ya değil, avusturya'nın her tarafına yayıldınız... bir futbolcunuz viyana’da, öteki salzburgda, bir üçüncüsü klagenfurt'ta... avusturya ligi'nde türk futbolcuları birbiriyle oynayacak bu gidişle...»
* * *
taksi şoförü, bir yandan kırmızı ışığın yeşile dönmesini beklerken, öte yandan sorumu cevaplandırıyordu: «özcan'ı nasıl beğenirim? rapid taraftarıyım ben... en büyük rakibimiz austria'nın kalesini kim iyi korursa, beni memnun etmez. isterim ki rapid’li yıldızlar austria kalesini gol yağmuruna tutsun. ama sizin tiirk kaleci hiç de öyle yağmurda ıslanacak cinsten değil... haaaaa, özcan rapid’de olsaydı, onun ne büyük kaleci olduğunu göğsümü gere gere her yerde herkse anlatırdım... ne yalan söyliyeyim: müthiş kaleci... iki
maçını gördüm, hayran oldum. bir de gazetede okudum: salzburg'un türk kalecisi de kedi gibiymiş... sizin türkiye’de kaleci fabrikası mı var yoksa?»
* * *
bir tomar avusturya gazetesini masanın üstünde dağıttım. birinde «bu mevsim birinci lig’e yükselen salzburg, grazer ak’yı 3-0 yenerken, sahanın yıldızı türk kaleci şükrü idi başlığı gözüme çarptı. bir başkasında «mıknatıslı ayağıyla her topa çeken türk ergun öztuna, kac'nin ikinci lig’de grup liderliğine yükselmesini sağladı cümlesi iri harflerle yer almıştı. bir üçüncü, bir dördüncü, bir beyinel gazete ise «büyük kaleci özcan», «austria'nın zafer koruyucusu özcan», «lig'imizin en güvenli elleri: özcan» diye yazıyor. «özcan özcan özcan» diyor da başka şey demiyordu.
gerçek buydu: üç türk sporcusunun avusturya futbolünde kurdukları saltanatın gücünü anlayabilmek için. valsler beldesinde üç gün dolaşmak yeterdi.
yalan mı? fenerbahçe'nin emektar kalecisi şükrü ersoy, gurbet yollarına düştüğü zaman, «canım, devrini doldurdu artık... hangi avrupa takımı alır onu? » diyenler yok muydu aramızda? yok değil, çoktu hattâ...
ama o şükrü, o emektar milli şükrü, o «devrini doldurdu» sanılan şükrü, kalktı, avusturya'ya gitti, karınca kararınca bir kulübe girdi, takımının ikinci lig'deki çileli günlerini azalttı ve nihayet şampiyon oluşunda büyük rol oynadı. şimdi de salzburg austria kalecisi olarak avusturya birinci ligi'ndeki aslar savaşında alkış topluyor.
* * *
salzburg - austria, birinci lig'in ikinci sınıf takımlarından. fakat grazer ak'yı 3-0 yendiği ilk hafta puan cetvelinin başında geçerek kupa'da da ikinci tura yükselerek «sürpriz takım» önemini kazanan bir ekip... işte şükrü de bu takımın kalecisi... ama hemen her maçtan sonra adını takımından daha çok geçirten bir kaleci.. «salzburg yenilgiden kurtulduysa, bunu türk kalecisine borçlu» diye yazan avusturya gazetelerinin, «tutulmayacak şutu nasıl da tuttu» diye hakkında övücü konuşmalar yapan avusturya’lı sporseverlerin sayısı hiç de az değil...
salzburg'un antrenör - oyuncusu günther praschak da «iyi kaleci, çok iyi kalede diyor. «biz ikinci lig'den birinci lig'e her şeyden önce şükrü'nün başarılı oyunları sayesinde geçtik» diye ekliyor. ve yine antrenörün deyimiyle «kedi gibi çabuk, panter gibi yırtıcı» bir kaleci şükrü...
yalnız bir endişesi var prasehakın: «şükrü son zamanlarda sık sakatlandı. gözü pek olduğu içim, gol tehlikesi sezer sezmez kendini atıveriyor. bu durumda da sakatlığı kolay geçmiyor.»
antrenörün endişesi kadar ümidi de büyük ama.. «her şeye rağmen, bu yıl birinci lig'de tutunacağımıza inanıyorum» diyor. «bunu söylerken de, yine şükrü'nün klâs ve tecrübesine güveniyorum. kompliman değil bu... klâsı düşük, tecrübeden yoksun, güveni az bir kaleci olsaydı, şu anda avusturya birinci ligi’nde bir takımın kalesini rakipsiz korur muydu? biz salzburg takımı olarak övünüyoruz şükrü ile... ama türklerin daha çok övünmeğe hakları var. kısacası, şükrü ersoy, türkiye’nin salzburg'daki büyük elçisi kaç yıldır...»
dışişleri yetkilileri. «aman, bizim salzburg’da büyük elçimiz yok» diye telâşlanmasınlar. gerçekten «büyük elçi» değil ama, kendi çapında «büyük» işler yapan iyi bir «spor elçisi» şükrü...
