favori fenerbahçe, beşiktaş karşısında tel tel çözülerek dağıldı ve sahadan 1-0 mağlûp ayrıldı.
beşiktaş bu neticeyi, hattâ, daha farklısını dün geceki oyunu ile haketmişti. böylesine mahkûm oynayan ve böylesine uzanıp sere serpe yatıveren bir rakip karşısında hırslı siyah - beyazlı takımın galibiyete ulaşması zor olmadı. maçı görenler, bu hakkı beşiktaş'a teslim ederken, fenerbahçenin hele ikinci yarıda acz içinde kalışını, muhtelif yönlerden mânâlandırdılar. ingiliz antrenör oscar hold, daha önce milliyet'e verdiği beyanatta «üç büyük takım arasında kuvvet ve teknik bakımından bir fark yok. maça çıktıkları gün hangi takım daha zinde ise müsabakayı o kazanıyor» demişti. gerçekten de böyle oldu ve daha zinde beşiktaş, fenerbahçenin sahada tozunu atıverdi.
halbuki favori idi fenerbahçe, iddialara göre farklı kazanacaktı maçı. cin gibi oyuncuları, atlet kadar süratli futbolcuları, hassas terazi ile ölçülebilecek kadar ince pas veren adanılan ve takımı sürükleyip götürebilecek «virtüöz» elemanları vardı. bu varlıkta, bir anda yok oluverdi koca sarı - lâcivertli takım. ziya, fenerbahçenin «topu var, kal'ası varsa. beşiktaşın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardı..»
suat'lar, sanlılar, yusuf'lar, muhittin'ler, necmi'ler bir anda devleşiverdiler sahada... ve bu çığ gibi büyüyüşün karşısında «küçük şeytanlar» bir sabun köpüğü gibi eriyip gidiverdiler. fenerbahçe, tedbirsiz bir âşık gibi yine hasır şapka ile yağmura tutulmuş ve hele hele ikinci yarıda sanlı'nın attığı golden sonra sığınarak bir saçak altı aramıştı..
kim ne derse desin, büyük lâflar bir yana f. bahçe kollektif bir futboldan uzak bir manzara arzediyordu. beklerin aksaması haf hattında a. ihsan'ın illâ kendine «büyük futbolcu» dedirtmek için işin kolayına değil, zoruna gitmesi, hücum hattında adı büyüğe çıkmış futbolcuların, meselâ aydın, meselâ şenol, meselâ ergun’un oyuna küsercesine bir köşeve çekilmeleri koca takımı bağlayan zincirin halkalarını koparıyordu. birol'un gayreti, şerefin saldırışı ve zaman zaman ogün'ün bir saman alevi gibi parlayışı neticeye, topluca gitmeyi kafasına koymuş olan beşiktaş'ı alt etmeğe kâfi gelmedi.
ismi ikinci sınıfta gösterilen yavuz, fehmi’den mütessekkil bek hattının çalışışı, kezâ ortahaf muhittin'in iki devrede değişen santrforları bir gölge gibi kovalayışı, yusuf'un sahanın her yerinde ayak izlerini bırakacak kadar oradan oraya koşuşu, sanlı'nın ince haraketleri ve fırsatçılığı mevsim başında bizleri beşiktaşta bir şeylerin var olduğunu anlatmağa yetti.
oscar hold haklı çıktı. zinde olan takım, galip geldi. hazırlık maçlarında kendilerini galibiyete alıştıran fenerbahçeli taraftarlar, ise ummdaıkları bu mağlûbiyet yüzünden göz yaşları içerisinde kendi tabutlarını tâkip edermiş gibi mithatpaşa'yı terkettiler.