dün, taksim stadyomunda güneş, kurtuluşu 6 - 1, galatasaray da şişli takımını 1 - 0 yendi
gazetemizin tertib ettiği hava kupası maçlarına dün de devam edildi. oynanacak maçların önemli olmasından stadyumda üç bine yakın seyirci toplanmıştı aralarında tüze bakanı şükrü sarac da bulunuyordu.
galatasaray - şişli maçı ise çok daha heyecanlı ve canlı olmuştur. galatasaray takımı avrupaya gitmeden uypeşt maçında yediği tekme ile sakat olan ve galatasarayın turnesinde sakat oynıyan osmandan mahrum olarak şu şekildeydi: necdet - lûtfi, kadri - ibrahim, fahir, doğan - danyal, fazıl, gündüz kılıc, münevver, necdet.
ermenilerden mürekkeb olan şişli takımı da şu şekildeydi: feruhan - alber, mıgırdiç - agob, istepan, bodos - dikran, kirkor, sulduryat, hıraç, kirkorik.
hakem beşiktaşın eski kalecisi sadri idi.
galatasaraylılar rüzgârı arkalarına alarak oyuna başladılar. daha ilk dakikalarda şişli takımının kolayca mağlûb edlebilecek kuvvetsiz bir halde olmadığı anlaşıldı. hemen hepsi iri yapılı ve atlet olan şişlililer çok atak ve cesur oynuyorlardı.
birinci devrede top ekseriyetle şişli yarı sahasında oynandı, fakat kaleleri fazla bir tehlike geçirmedi. şişlililer de fırsat buldukça sağdan soldan gayet çabuk bir surette hücum ediyorlardı. galatasarayın sağ muavini ile sağ beki kendi taraflarından yapılan hücumları bir türlü defedemiyorlardı. kadri müdafi mevkiinde muvaffak olamıyor, topa bir türlü doğru vuramıyordu. nihayet doğan oyundan çıktı. kadri, kendi yerine, tevfik te sağ beke geldi. müdafaanın o tarafındaki aksaklık ta bu suretle epey düzeltilmiş oldu. hemen şunu da söyliyelim ki kadri, altıncı bir muhacim gibi, çok ileride oynuyor ve müdafaaya hiç yardımı dokunmuyordu. vakit ilerledikçe oyun yavaşlıyacağına gittikçe sürat peyda etmeğe başladı. o kadar ki galatasaraylılar daha çabuk oynıyalım diye işi aceleye dökerek şuursuz bir surette oynamağa başladılar. muhacimler ekseriyetle on sekiz çizgisi civarında bulundukları halde içlerinden hiçbirisi rüzgârdan da istifade ederek şüt çekmeyi düşünmedi. sol açıkta danyal, sırf kendi hatası yüzünden kendine verilen bütün topları kaptırıyordu. şişli müdafaası sert bir sistem takib ediyor ve canla başla çalışarak rüzgâr altında kaldıkları bu devrede gol yememeğe çalışıyordu.
nihayet devre 0-0 berabere bir vaziyette bitti. ikinci devreye başlandığı vakit oyun süratinden hiçbir şey kaybetmemişti. yalnız galatasaraylılar daha şuurlu ve daha görerek oynuyorlardı. top mekik gibi bir kaleden öbür kaleye gidip geliyordu. seyirciler heyecan içindeydiler. galatasaraylılar artan rüzgâra rağmen daha müessir ve daha hâkim oynadıkları halde sakat olan münevverin şüt çekememesi, fazılın ralanti denilebilecek kadar yavaş ve ağır oynaması, danyalin de aklın kabul etmiyecegi kadar inad ve ısrarla çalım yapmağa çalışırken topu kaptırması ve yahud çalımla geçtiği en son oyuncuyu bir daha kıvırmak için topla geri gelmesi yüzünden gol yapamıyorlardı. fazılın ağırlığı, danyalin tamamile lüzumsuz, kendisine ve takımına muzır çalımları seyircileri sinirlendiriyordu.
ikisi de iyi ve atılgan, yani tam bir futbol oynıyan fahirle ibrahim canla başla uğraşarak kestikleri hücumlardan kaptıkları topu muhacimlerine veriyorlar, fakat biraz sonra sol tarafın mütemadiyen kaptırdığı topu almak ve yeni bir şişli akınını kesmek için canla başla uğraşıyorlardı. sol taraf topu kaptırmaktan, bunlar da durmadan geri almaktan usanmdılar.
galatasarayın golü
bu devrenin ortalarına doğru gündüz kılıc iki bek arasındayken fahirden uzun bir pas aldı ve topu stop edecekmiş gibi bir hareket yaptıktan sonra varkuvvetile bir eşape yaptı. sağında ve solunda bulunan iki bek topun stop edileceğini zannederek ona göre vaziyet aldıklarından gündüz kılıca yetişemediler. altı pas çizgisine kadar sokulan gündüz kılıc kalecile iki bekin arasından galatasarayın golünü yaptı.
1-0 mağlûb vaziyete düşen şişli takımı beraberliği temin için olanca enerjisile hücuma geçti. fakat bu devre güzel ve hâkim bir oyun çıkaran galatasaray müdafaası hücumları defetmekte birinci devredeki kadar güçlük çekmedi. şimdi nuri de çok ileri çıkmıyor ve müdafaa muvaffakiyetli çalışıyordu.
bu fırtına geçiştirildikten sonra galatasaray tekrar hücuma geçti. bu arada çok müsaid birkaç gol fırsatı da kaçtı. bunların birisinde gündüz adeta penaltik bir şekilde dolduruldise de hakem oyunu geriden takib ettiği ve koşmadığı için görmedi. kaçan fırsatlarda en ziyade sol açık danyalin kusuru vardı. bir defasında kalecile karşıkarşıya yapyalnız kalmıştı. şüt atacağına topu geri alarak gündüze pas verdi. oyun bu suretle galatasarayın 1-0 galebesile bitti.
şişli takımı oyuna başladığı gibi süratle oynıyarak bitirdi. içlerinde kaleci iki bek, merkez muavin, sol iç ve merkez muhacim güzel oynadılar. galatasaray gibi bir takıma bir tek golle yenildikleri için kendilerini tebrik ederiz. fakat, bu neticeyi danyale borçlu oldukları için ona teşekkür etsinler.
galatasaray takımında avrupadan dönüş yorgunluğu görülüyordu. kaleci iyidi. yalnız çıkışlarını biraz zayıf gördük. ihtimal bu, önünde oynıyan beklerle henüz anlaşamamasındandır.
lûtfi birinci devrede hiç iyi değildi. bir bek vuruşu topu ileri göndereceğine ayağında topu fazla tutyor ve ekseriyetle kaptırarak kalesini tehlikeye sokuyordu. kadri bek oynadığı müddetçe muvaffak olamadı. onun yerine gelen tevfik ise sağlam vücudu sayesinde sert şişli hücumlarına karşı koyabildi ve birkaç muvaffakiyetli kurtarış yaptı.
hafbek hattında fahirle ibrahim çok muvaffakiyetli bir oyun çıkardılar. her ikisi de gerek şişli hücumlarını kesmekte ve gerek galatasaray hücumlarını hazırlamakta amil oldular. kadri de bekte oynadığı oyuna, nisbetle ve daha ziyade ikinci devrede iyidi.
galatasaray hücum hattında dün en iyi oyuncu gündüz kılıcla necdetti. necdet kendisine verilen pasları ekseriya iyi kullandı.
gündüz kılıc iki bekin arasında ve ileride oynadığı müddetçe şişli kalesi için bir tehlike demiyelim de daimî bir endişeydi. canlı oynaması nazarı dikkati celbediyordu. galatasaray hücumlarını kesen şişli müdafaasının topu uzaklaştırmasına mâni olmağa çalışması da iyidi.
münevver sakat olarak oynadığından şimşek gibi şütlerinden bir tane olsun tuturamadı.
fazıl, hem yavaş, hatta çok yavaş oynuyor, hem de topu ayağında çok tutuyordu. topa vurduğu takdirde topun kendisinden daha çabuk gideceğini hiç düşünmüyormuş gibi oynuyordu. driplingleri ilerilemek ve yahud boş bir arkadaşını görüp pas vermek için değil, sırf karşısındakini kıvırmak zevkini tatmış olmak içinmiş gibi yapıyordu.
danyale gelince, dünkü oyunda yoktu. verilen pasların hiç birini iyi kullanamadı. bu oyuncuda karşısındakini muhakkak surette sağından geçmek ve bir defa kıvırdıktan sonra bir daha kıvırmak isteği, daha doğrusu hastalığı var. bunun için hasmi geçtikten sonra topla durup beklediği çok defa vaki oluyordu. zekâsını en az kullanan bir hafbek bile danyali daima dünkü oyundaki vaziyete sokabilir. önü boşken aldığı pasları yıldırım gibi hızından istifade ederek sürüp kaleye ineceğine, hasim müdafaasını kıvırmak için yerinden bile kımıldamıyordu. bu şekildeki oyunile hiçbir futbolcu takımı için nafi olamaz. danyalin yalnız bu kusuru vardır. koşoşu her futbolcuda bulunmıyacak kadar iyidir, kuvvetli şütü vardır. fakat yukarıda söylediğimiz bu tek kusuru yüzünden takımına nafi olmadıktan başka hücum hattının sol tarafını felce uğratmaktadır. bu kusurlarını düzeltmeki takdirde galatasaray takımında yerine daha az iyi fakat takımına daha faydalı bir sol açıkla değiştirilmesi gerektir.