20 ilkteşrin (ekim) 1935 tarihli ulus gazetesinden;
futbol
dünkü futbol maçını sovyetler birliği takımı ile türk şehirler arası takımı yaptı. yeni stad henüz hazır olmadığı için ankara gücü stadı temizletilip düzeltilmiş, tribünleri genişletilmişti. ancak, böyle büyük bir maçı seyretmeğe koşacakların pek çok olacağını tasarlıyan ankaralılar - maça 2,30 da başlanılacağı bilindiği halde - saat 12 den itibaren stadı doldurmağa başlamışlardı.
stadın görünüşü
maçın başlama saati yaklaştığı halde otomobil ve otobüsler hâlâ stada seyirci taşıyor ve yayalar da akın akın geliyordu. iki buçuğa doğru bütün tribünler hıncahınç dolmuş, alanın dört yanı sık bir kalabalıkla çevrilmişti. şeref tribününde cumuriyet halk partisi genel sekreteri b. receb peker, sovyetler büyük elçisi b. karahan, tüze, sü, tarım gümrük ve tekitler bakanları, birçok saylavlar, birçok komutanlar, türk ve sovyet spor örgütleri ileri gelenleri görünüyordu.
takımlar alanda
saat tam üçtü; gözlerini takımların görüneceği yollara dikmiş olanların sabırsız bakışları arasında, sağdan sovyetli futbolcular, ve soldan türk futbolcuları, sürekli alkışlar arasında, alana çıktılar.
önce enternasyonal ve sonra türk erkinlik marşları ayakta dinlenildikten sonra söylevler verildi, bayraklar armağan edildi, para atılıp kaleler seçildi ve oyuna 3.15 de b. suphinin hakemliği ile başlandı.
ilk yarı oyun
sovyetli futbolcuların golkik’i ile başlayan hücum hemen kesildi ve sol açığımıza giden top uzunca bir vuruşla avt oldu. ilk yirmi dakikada inisyatif hep takımımızdadır. akıncılarımız, bir arada oynamamış olmakla beraber oldukça anlaşılıyorlar. niyazi, hakkı, vehap arasında derin paslar yapılıyor. oyuncularımız sıksık şüt çekiyorlar. fakat sovyet kalecisi çok atılgan ve usta bir oyuncu; kuvvetsiz şutları kolayca tutuyor. misafirlerimiz kalemize ilk şutlarını on altıncı dakikada çekiyorlar; kalecimiz tutuyor. fakat tam yirminci dakikada sağdan gelişen bir akında sağ içe gelen uzun bir pas bir baş vuruşu ile gol oluyor. birkaç dakika sonra sovyet kalesi önünde bir hendbol yapılıyor; — penaltı: hakkı topu kalecinin eline atıyor ve durum değişmiyor. akın üzerine akın yapıyoruz. gene sovyet kalesi önünde bir favl oluyor. bu sefer ceza vuruşunu vehap çekiyor; kaleci topa yetişiyor, fakat tekrar vehabın ayağına gelen top, tutulmaz bir vuruşla kaleye giriyor; beraberiz.
artık maç 41 inci dakikaya kadar iki tarafta da görünür bir üstünlük yok. o dakikada demarke olan sovyet sol açığı kalemizin önüne kadar inerek topu ikinci defa ağlara takıyor. şimdi bütün inisyatif misafirlerimizdedir. sıkışıyoruz ve 44 üncü dakikada sovyet sol içi bir baş vuruşu ile üçüncü golü de yapıyor. tam yarı oyunun biteceği sırada sağ açıktan sola doğru gelen uzun bir pası muzaffer sıkı bir şutla gole çeviriyor ve hakem de yarı oyunun bittiğini bildiren düdüğü çalıyor.
ikinci yarı oyun
ikinci yarı oyunun genel vasfı bizde durgunluk, yardımcı hattında göze batacak kadar açık bir hareketsizlik ve buna karşı misafirlerimizde, pek tabiî olarak, iyice görülen bir üstünlüktür. zaman zaman biz de hücûma geçiyoruz. fakat tesirsiziz. bu durum böyle 4.55 e kadar sürüp gidiyor. o dakikada, kale çizgisi içinde bir akıncımız sertçe itilip düşürüldüğü için bir penaltı veriliyor. bu suretle üçüncü ve beraberlik golümüz de oluyor. biraz sonra iki takım biribirini yenememiş olarak, alkışlar arasında, alandan etkiyorlar.
oyunları ve oyunumuz
kısaca söylemek lâzım gelirse denilebilir ki geçen yıllara nisbetle türk ve sovyet futbolu daha ilerlemiş, daha teknikleşmiştir.
dün karşılaşan iki takıma gelince, şüphesiz, sovyet takımı, biribirini daha iyi tanıyan daha iyi anlaşan bir takımdı. türk şehirler arası takımı ise, birçoğu ilk defa yanyana gelen futbolcuları bir araya topladığı için, futbolun en lüzumlu tarafı olan birge hareketi ancak vakit vakit realize edebilen bir takım manzarası gösteriyor ve tabiî olarak tesiri de, oyuncularının tek başlarına yaptıkları hücumlarda belirebiliyordu.
türk şehirler arası takımı neden böyle kurulmuştu. biribiri ile daha iyi anlaşabilen futbolcular neden bu takıma konulmamıştı? bu suallere, sanırız ki futbol federasyonunun verecek tek cevabı “takımın şehirler arası takımı olduğu,, dur. yoksa, hepimiz iyice biliyoruz ki istanbulda ve ankarada iki kamp kurulmuştu ve dünkü maça, ankara kampında bulunmuş olanlar zayıf sayılıyor idiyse, istanbul kampında bulunmuş olanların çıkarılması çok daha iyi bir netice verirdi.
yarınki ikinci maçta bu yanlışlığın tekrarlanmıyacağını umalım.