maçın ilk yarısı 41'de penaltıdan ilyas tüfekçi'nin golüyle galatasaray'ın 1-0 üstünlüğü ile biter. 65'de osman özdemir beraberliği yakalasa da 6 dakika sonra uğur tütüneker skoru tekrar galatasaray'ın lehine döndürür. maç bitti bitecek derken son dakikada avni okumuş maçı uzatmaya götürecek golü atar ve skor 2-2 olur. maçın uzatma dakikalarının bitmesine 6 dakika kala yine uğur tütüneker sahneye çıkar ve kupayı galatasaray'a kazandırır.
maçın bilgileri şöyle;
hakemler : özcan oal, yavuz karaozan, serdar çakman
gençlerbirliği : okan gedikali, eyüp taş, gökhan gedikali, hasan hacıhasanoğlu, şirahman berberoğlu "şirin berberoğlu", zlatko krempotovic, mehmet şengüler (dk. 92 serdar eroy), avni okumuş, osman özdemir, halil ibrahim eren, harun erol "köfteci harun"
teknik direktör : metin türel
galatasaray : zoran simovic, ismail demiriz, cüneyt tanman, erhan önal, semih yuvakuran, arif kocabıyık (dk. 79 mirsad kovacevic "mirsad güneş"), yusuf altıntaş (dk. 63 savaş koç), muhammet rıza altıntaş, uğur tütüneker, dzevad prekazi "cevad prekazi", ilyas tüfekçi
ilk gittiğim maçtır. babam dönemin başbakanı rahmetli turgut özal'ın yakın koruması idi. babam iyi bir fenerbahçeli olmasına rağmen bütün çabalarına rağmen beni fenerbahçeli yapmayı başaramamamıştı. ozamanlar maçmış tribünmüş falan bilmem çocuğum daha. maçtan önceki akşam annemle babam konuşurken babam yarın başbakanla birlikte maça gideceklerini söyledi anneme. ben galatasaray maçı olduğunu duyunca sabaha kadar ağladım babam benide götürsün diye. fakat bu mümkün değildi sonuçta babam orada görev icabı bulunuyor. annem ağlamalarıma dayanamamıştı komşumuza rica etti ve maça gitmemi sağladı. maçı galatasaray yedek klubesinin arkasında izlemiştim. yardımcı antrenör olan mustafa denizli hiç yerine oturmamıştır. maçı izlediğim söylenemez. hatta maç boyunca atılan konfetileri toplayıp onlarla oynamıştım. sadece gol olduğunda sahaya bakıp tekrar konfetilerle oynamaya devam ediyordum. galatasaray kupayı almak için seremoniye çıkarken çok net hatırlamıyorum ama galiba cüneyt tanmanın elini sıkmıştım. unutulmazdı...
o yılın gençlerbirliği için en önemli oyuncusu golcü özcan'ın maçtan önce ortadan kaybolması ve ardından antalyaspor'la anlaştığının ortaya çıkması sebebiyle gençlerbirliği'nin kupanın tek kulpundan tutsa da uzatmalarda galatasaray'a teslim olduğu maç..
cumhurbaşkanlığı kupası maçında, dönemin cumhurbaşkanı kenan evren oynanan sert futboldan ve yapılan kötü tezahürattan hiç memnun kalmamıştır. ilk önce galatasaray’lı erhan’ı çok sert oynadığı sebebiyle uyarmalarını ister. erhan ve zladko oyundan atılırlar ama sertlik ve küfürler durmaz. bunun üzerine evren maçı 41 inci dakikada terk ederek kupayı vermez.
1987 haziranı, ankara 19 mayıs stadı'nda cumhurbaşkanlığı kupası maçı var: gençlerbirliği-galatasaray... karşılaşmayı sayın cumhurbaşkanımız da izliyor ama bir süre izliyor. sahadaki sert futbolun kabarttığı sinirleri, tribünlerdeki "çirkin tezahürat"la köpürme aşamasına geliyor ve evren paşa kızıp gidiyor.
ertesi gün, spor sayfalarında gürültü kıyamet. vay canına! sayın cumhurbaşkanımızı bile kaçırdılar ha, terbiyesizler. olur mu böyle şey, o yüce insanın yanında küfürlü tezahürat yapılır mı? olayın yarattığı derin üzüntüyle kendilerini tutamayıp kötü tezahüratta bulunan spor yazarları bile çıkıyor. g.s. yazısında "kına yakın" başlığını atarken, a.s.a., her zamanki gibi ateşli: "hay ben böyle sporun içine!" yeni gündem, disiplin nasıl sağlanabileceği konusunda kafa yorup öneriler getiriyor: "devlet erkanının izleyeceği maçlar önceden, tıpkı 19 mayıs törenleri veya teftişlerde olduğu gibi, bir kez prova mahiyetinde oynatılmalı, eğer yetkililerce izlenebilecek cinsten bir karşılaşma yapılabiliyorsa, o zaman asıl maç yapılmalıdır. (hatta ne versen kabul eden fedakar milletimiz bu ilk maçı seyretmekle yetinir, sonraki temiz karşılaşmada çirkin tezahürata tevessül edecek seyirci güruhu da olmaz.)" yalnızca sabah gazetesi "ne vardı maçı terkedecek?" sorusunu soruyor.
gerçekten ne vardı maçı terkedecek? gerilimli, küfürü bol bir toplumun insanları, maç heyecanıyla, günlük dillerini tezahüratlara yansıtmışlardı, o kadar. böyle sahnelere hiçbir stad yabancı değildi. mesela 1967 mart'ında oynanan ankara 1. amatör küme finalinde, küfürlü tezahürat dakikalar boyunca süren bir düello halini almış, daha sonra yumruklar tekmeler konuşmuş, bazı taraftarların ağzı burnu dağılmıştı. maç, jandarmagücü-havagücü maçıydı. kavga edenler de erler değil, subaylar, astsubaylardı... o yıl türkiye amatör şampiyonluğunu, ne ankara havagücü aldı, ne ankara jandarmagücü. finalde düzce gençlik'e üstünlük sağlayan izmir denizgücü şampiyon oldu. hangi final mi? bahriyelilerin tribünden söktükleri tahta parçalarını düzcelilerin üzerine yağdırdıkları final.
ordu deyimiyle, "asker kişiler"in bile kendilerini kaptırdıkları bir gerilimin en hafif yansıması, sivil tribünlerde görülünce niçin o kadar kızmıştı ki evren paşa? niçin kızmışsa kızmıştı işte, futbola bir kez daha küsmüştü. eksikliği çok hissedildiği için, kulüp yöneticileri, polisler ve spor yazarları araya girdiler. paşa'yı ertesi sezonun başında oynanacak fenerbahçe-beşiktaş tsyd kupası maçına davet ettiler. garanti veriyorlardı, en ufak bir çirkin söz duyulmayacaktı. paşa, daveti kabul etti.
"ayağa kalkmak yasak. bak ayağa kalkanı atarım dışarı haa! ulan gelirsem dağıtırım, otursana. şunu al, şu yeşilliyi, yürü lan yürü, pat küt! açmayın lan ağzınızı açmayın!" polisler ayakta, seyirciler oturuyor. bağırmak yasak, heyecanlanmak yasak. "araya sivil oturtmuşlar" söylentileri kulaktan kulağa yayılıyor. sonuçta, doksan dakika boyunca bir kaç cılız "fener" ya da "bastır kartal" tezahüratı duyuluyor, o kadar. ama evren paşa bu kez maçı son saniyesine kadar izliyor. fenerbahçe de son dakika golüyle galip gelince keyfine diyecek yok. bu maç, daha sonra bazı kalemlerin ucunda "altın dönem"liğe tayin edilecek: "mehmet ağar'ın, istanbul emniyet müdür muavini'yken tribünleri kısacak bir sürede muma çevirdiğini görmüştük."
cumhurbaşkanlığı kupası maçı öncesi gençlerbirliği karıştı...
trabzon, özcan'ı kaçırdı.
gençlerbirliği yönetim kurulu, cumhurbaşkanlı kenan evren, başbakan özal ve içişleri bakanı akbulut'a birer telgrraf çekerek yardım istedi...
kırmızı-siyahlı ekibin başkanı ilhan cavcav, petrolofis'ten 3 yıllığına aldıkları özcan'ın, ellerinde 200 milyon liralık borç senedi olduğunu açıkladı.
cumhurbaşkanlığı kupası maçı öncesinde skandal!.. gençlerbirliği'nin orta saha oyuncusu özcan, kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından kaçırıldı. "büyük kupa" karşılaşması arifesinde meydana gelen olay başkentte büyük tepki yarattı. olağanüstü bir toplantı ypana ve olayı, "sporumuza eşkiyanın el atması" olarak nitelendiren gençlerbirliği yönetim kurulu durumu birer telfrafla cumhurbaşkanı kenan evren, başbakan turgut özal, içişleri bakanı yıldırım akbulut, milli eğitim gençlik ve spor bakanı metin emiroğlu, ankara valisi cahit bayar ve emniyet genel müdürü saffet arıkan bedük'e bildirerek yardım istedi.
başkent ekibinin kulüp başkanı ilhan cavcav telgrafta şöyle dedi: "federasyon kupası galibi olarak pazar gübü sayın cumhurbaşkanımızın adına konan kupada galatasaray ile karşılaşacağız. ancak, bu maçın öncesinde as futbolcumuz özcan kaçırılmıştır. böylesine şerefli bir müsabaka öncesi: sporculuğa, centilmenliğe tamamen aykırı bir tutum ve davranışla kulübümüz futbolcularından özcan duman'ın kaçırıldığını öğrenmiş bulunmaktayız. oyuncumuz özcan'ın kaçırılması, sporda bir eşkıya hareketidir. bu sporcumuzun güçlü devlet eliyle en kısa zamanda eşkiyadan teslim alınarak kulübümüze verilmesi gerekir. her şeye rağmen amatör takımla bile olsa sahaya çıkıp oynayacağız. sayın cumhurbaşkanımızın konuyu hassasiyetiyle eğileceğinden emin bulunmaktayız. güvenlik kuvvetlerimizi göreve davet ediyor, diğer sporcularımızın da koruma altına alınmasını ilgililerden rica ediyoruz.
olayın profesyonel futbol yönetmeliği'nin 31. maddesinin bu yılki uygulamasından ileri geldiği açıktır. sporumuzun kimler tarafından ve hangi teşekkül için kaçırıldığı belli olmamakla birlikte bu davranışı şiddetle konıyoruz. olayın bu şekli ile profesyonel futbol yönetmeliği'nin 31. maddesinin gerçeklere uygun bir hüküm olmadığı, bir kez daha kesinlik kazanmıştır."
ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
federasyon kupası'nı kazanmak, gençlerbirliği'ne türkiye ligi şampiyonu galatasaray'la cumhurbaşkanlığı kupası maçını oynama hakkını da kazandırmıştı.
maçın favorisi galatasaray'dı. jupp denwall'in çalıştırdığı, mustafa denizli'nin yardımcılığını yaptığı galatasaray, güçlü kadrosuyla, 14 yıl aradan sonra ligde şampiyon olmanın özgüvenini taşıyordu. gençlerbirliği ise, bu maçtan bir gün önce, "özcan olayı'yla sarsıldı.
ekrem üstündağ anlatıyor: "o sene çok iyi bir sezon geçirmişti özcan. cumhurbaşkanlığı maçından bir gün önce kampa katılmadı. aradık, ankara 'da bulamadık. trabzon kaçırdı, beşiktaş kaçırdı denken antalya'nın kaçırdığı anlaşıldı. oysa bende iki yıllık mukavelesi var. kulübü aradık, bulamadım. ilhan bey'in yazıhaneye baktık, bulamadık. benim porföyde yok. meğerse çekmeceye atmışım, arkaya düşmüş. gece saat üçte gittim mağazaya, çekmeceleri karıştırdım, mukaveleyi buldum. bu mukaveleyi biz yürürlüğe koyduk. antalya da koymuş. aynı gün iki tarafta birden olması mümkün olmadığına göre, bir yıl ceza alacak o sporcu o zaman bize 90 veya 91 milyon ödedi antalya, biz mukaveleyi geri çektik."
üstündağ, özcan'ın birkaç sezon sonra tekrar gençlerbirliği formasını giymiş olmasını da hazmedemiyor: "kaliteli futbolcuydu, iyi futbolcuydu... ama gençlerbriliği vitrininde değer kazanmıştı, arkadaşlarını yalnız bırakmaması gerekirdi. özcan'ın olmaması gençlerbirliği'nin cumhurbaşkanlığı kupasına ulaşamamasına neden olmuştur."
bu olayla birmoral bozukluğu daha yaşayan gençlerbirliği, buna rağmen galatasaray'a sonuna kadar kafa tuttu. 41. dakikada yediği biraz uyduruk izlenimi veren penaltıya, ardından 71. dakikada yediği gole, galatasaray defansının hatalarından da yararlanarak cevap vermeyi bildi. normal süre 2-2 berabere sonuçlandı. galatasaray uzatmada attığı golle aldı cumhurbaşkanlığı kupası'nı.
6 yaşındaydım ve ankara'ya 2 saat uzaklıkta olan bir köyde öğretmen olan babam, ısrar ve yalvarmalarıma dayanamayarak beni de maça götürmüştü.
sabah 5:30 da kalkıp yola düşmüştük. bilet kuyruğunda birkaç saat sıcakta bekledikten sonra içeri girdiğimde; büyülenmiştim.
binlerce kişi coşkulu bir senkronize tezahürattayız. yeni öğrendiğim "arif, ilyas, prekazi; hepsinden de güçlüdür" tezahüratını söylerken sesim çoktan kısılmıştı. ve maç saati geldiğinde, heyecandan dilim tutulacaktı. işte karşımdaydı; uğurlar, erhanlar, ilyaslar...
ilk defa senkronize küfürü de o gün duydum. (kenan evren'in abarttığı kadar bir durum yoktu tabi, ama evet bir miktar küfür ediliyordu.)
maçta öğrendiğim ilk küfürlü tezahürat, gençler diye bağıran taraftara eller de sallanarak verilen "al al al" cevabıydı. ne anlama geldiğini babama ve yanımızdaki amcaya sorduğumda, biraz utangaç bir gülümsemeyle saçma bi cevap vermişlerdi. "yani sen ne söylersen, o senin olsun, al" diye kıvırmışlardı bizimkiler. 6 yaşındaki çocuğun önünde küçük düşmek istemediler heralde.
maçtan çok net hatırladığım kareler, sağ orta kısma vurulan penaltı golünden sonraki sevinç nidaları ve uğur'un üçüncü golden sonra, eliyle 3-2 yi göstermesiydi.
sonraki birkaç ay arkadaşlara maçı anlatmıştım, sanırım yeterince bıkmışlardır. hala tribün anıları konuşuluyorken, gurur ve keyifle anlatırım...
maçın son dakikalarında gençlerbirliği kalecisi okan'ın kırmızı kart görmesi nedeniyle, daha önce iki değişiklik hakkını da kullandığı için 2 dakikalığına kaleye sağ bek eyüp taş geçti.
maçın çok sert geçmesi ve karşılıklı kırmızı kartlar üzerine müsabakayı seyreden cumhurbaşkanı kenan evren'in kızarak stadı terketmesi üzerine, maçtan sonra düzenlenen törende, galatasaray kaptanı cüneyt'e kupayı başbakan turgut özal vermiştir.
gençlerbirliği teknik direktörü metin türel, 24.08.1986 - 14.06.1987 tarihleri arasında toplam 47 maçta -10 tanesi türkiye kupası, 1 tanesi cumhurbaşkanlığı kupası- görev aldı ve bu maçlarda 13g, 19b, 15m aldı. başarı oranı % 41.13 idi.
12 eylül"1980 ve akabinde 1982 anayasasının tartışıldıgı ve darbecilerin yargılandıgı şu günlerde yazmadan gecemedim.
darbenin üzerinden 7 yıl gecmişti bizler 20 yaşlarda genclerdik 12 eylül 1980 yılında darbe oldugu günü hatırlıyorum 12 yaşında bir cocuktum ve celal abinin el arabasına koyup gazete sattıgını hatırlıyorum gazetelerin baş sayfasında o zamanlar adını bilmedigimiz fakat ilerki yıllarda adıyla haşır neşir olacagımız kenen avren"in resmi vardı bütün gazetelerde bu komutanın resmi olması bizi gururlandırıyordu ve gazete sayfalarına asker selamı veriyorduk.
bizler kenan evren"e adeta milli kahraman gözüyle görüyorduk etrafta herkes kenan evren hayranıydı yurt gizelerine cıkıyordu ve her akşam siyah beyaz televizyonumuzda kenan evren"in yeni yapacagı anayasını dinliyorduk.
1982 yılında anayasaya hayır-evet oylaması yapılıyordu ve nerdeyse anayasaya hayır demek vatan hayinligi ile eş anlama geliyordu.anayasaya hayır kullanlar hain ve bu memleketin düşmanı olarak lanse ediliyordu. büyük bir cogunlukla anayasa kabül gördü ve 1983 yılının kasım ayında yapılan genel secimler bu yeni anayasanın hakimiyeti ile yapıldı.
1980 yılının üzerinden 3 yıl gecmişti takvimler 1983 yılının kasım ayını gösteriyordu siyasi partiler propoganda toplantıları yapıyordu ve konvoy halinde parti arabaları dolaşırken yanımızda duran bir siyasi parti arabası bize adres sordu kahvene toplantısı yapacaklarmış ve toplantının yapıldıgı kahveyi bize sordular bizde tarif ettik fakat bize cocuklar binin arabaya dediler bizde arabaya binip toplantının yapılacagı kahveye götürmütük konvaydaki en öndeki araca bindik ve bizim mahallenin aşagasında bulunan kahveye konvoyu götürdük.
akşam oldugunda babam cok sinirliydi bana bir tokat attı neden vurdugunu o anda bilmiyordum annem vurma cocuga dedi fakat babam artık tokatı yüzüme yapıştırmıştı babama ihtiraz etmedim fakat tokatı neden yedigimi bir müddet sonra şıp diye anladım.
1987 yılına gelmiştik 20 yaşlarda anladıkki memleketin üzerinden silindir gecmiş cocuklugumuzda anlayamamıştık fakat yaşımız büyüyünce abilerimizin neler cektigini anlamıştık ve ülkenin geleceginin karabulutlarla kaplı oldugunu anlamıştık yedigim tokat"ta o karabulutların ilk damlacıklarıymış.
bir bahar günüydü ve haziran ayı idi galatasaray lig şampiyonu olmuştu genclerbirligi takımı türkiye kupasını almıştı ve cumhurbaşkanlıgı kupası macı oynuyorlardı işte biz bu maçın oynandıgı gün bahceli kahve dedigimiz kahvenin bahcesine kurulan televizyondan bu maçı izlemiştik.
bu bahceli kahve aynı zamanda 1983 yılında siyasi parti arabalarının bize sordugu tarif etmemize ragmen yaaa cocuklar tarif edeceginize öndeki araca binin bize kılavuzluk yapın diyen insanlara yardımcı olmak için yaptıgımız hareket sonucu tokat yedigim kahvedir.
artık serpilmiştik ve aynı zamanda başkaldırıyorduk maçı izliyorduk fakat artık her birimizin koltugunun altında bir kitap vardı 1980 yılının üzerinden 7 yıl gecmişti ve hala ceza evlerinde olan insanlar vardı .
cumhurbaşkanlıgı kupası maçını bahceli kahvede izlerken maca fazla takılmıyorduk cünkü bu macın sonunda verilecek kupa kenan evren tarafından verilecekti ve kenan evren"in verecegi kupayı kendimizce red ediyorduk.
7 yıl icinde ilk önce cocuktum sonra cocuk üstü oldum ve 1987 yılında artık her şeyin farkındaydık.ülke üzerinde faşizm en üst seviyelere ulaşmıştı 1980 yılının 12 eylül günü celal abinin el arabasında gazetelerde gördügüm ve selamladıgım generale karşı adeta kin kusuyordum.galatasarayın kazandıgı cumhurbaşkanlıgı kupasınında benim için hiç bir önemi yoktu o güzelim haziran ayında.
şimdi 2012 yılına gelindiginde o gün darbeyi alkışlayanlar bu gün darbe karşıtı olmaları benim içten ice icimi acıtıyor biz 1987 yılında bile darbeyi yapanlar halka hesap vermeli derken bizlere sizler vatan hainisiniz sizler anarşistsiniz diyenler bu gün işyelerimizde veye cevremizde gögüslerini gere gere kenen evren yargılanıyor diyorlar onlara ancak gülüp geciyorum.gülüyorumda gülerkende aslında canım sıkılıyor.
galatasaray: zoran simovic, cüneyt tanman, erhan önal, yusuf altıntaş (dk. 63 savaş koç), ismail demiriz, semih yuvakuran, muhammet altıntaş, arif kocabıyık (dk. 79 mirsad kovacevic), dzevad prekazi, uğur tütüneker, ilyas tüfekçi
teknik direktör: jupp derwall (batı almanya)
gençlerbirliği: okan gedikali, avni okumuş, hasan hacıhasanoğlu, mehmet şengüler (dk. 91 serdar eroy), gökhan gedikali, zlatko krmpotic, eyüp taş, şirin berberoğlu, halil ibrahim eren, osman özdemir (dk. 110 ahmet çelikhan), harun erol
teknik direktör: metin türel
gol: (1-0) dk. 42 (pen.) ilyas tüfekçi (1-1) dk. 65 osman özdemir (2-1) dk. 72 uğur tütüneker (2-2) dk. 90 avni okumuş (3-2) dk. 116 uğur tütüneker
sarı kart: dk. 14 ismail demiriz, dk. 41 ilyas tüfekçi, dk. 82 zoran simovic (galatasaray) dk. 55 eyüp taş (gençlerbirliği)