halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
demokratik almanya'da galatasaray'ın yüzü gülmüştü ama istanbul'da da onların yüzü gülecek, rövanş da 1-1 bitecekti. isin garibi, viyana'da oynanan üçüncü maç da 1-1 kapanmıştı. iş kur'aya kaldı. kur'ada türk temsilcisi şanslıydı. böylece galatasaray kupa galipleri'nde 2. tura yükseldi. sarı-kırmızılıların bu kupadaki kaderi, üçüncü maçtan açılmıştı. ikinci rakibi polonya'nın legla takımıyla yaptığı maçlardan birini 2-1 kaybeden galatasaray, ötekini 1-0 kaybedince, iş yine üçüncü maça kalmıştı. ve o üçüncü maçta polonyalılar 1-0'la turu geçip gittiler.
sarı-kırmızılılar maça doğu almanyadaki kadro ile çıkacak. coşkun özarı "iyi oynayıp kazanmağa çalışacağız" kümmel "terleyecek ve terleteceğiz" dediler
avrupa kupa galipleri tumuası revanşı için bu gece saat 20 de mithatpaşa’da galatasaray - magdeburg karşılaşacaktır. yugoslav stankoviç’in orta, gudsavia ile tumba’nın ise yan hakemlik yapacakları karşılaşma için her iki takım da şu kadroları ile sahada yer alacaklardır:
galatasaray: bülent - doğan, b. ahmet - ismet, naci, talât -yılmaz, tank, metin, turan, uğur.
magdeburg’da yapılan ve 1-1 sona eren ilk maçtaki kadrosunu muhafaza eden sarı - kırmızlılar karşısında almanlar da aynı kadro ile yer alacaklardır.
özarı, «post kavgasına çıkmıyoruz» diyor
galatasaray takımı antrenörü çoşkun özarı «gayemiz centilmence ve sportmence mücadele etmektir.» demiş ve sözlerine şu şekilde devam etmiştir: «post kavgasına çıkmıyoruz. kimse neticenin kendi aleyhine olmasını istemez. rakiplerimizi küçümsemiyoruz. dikkatli ve azimliyiz. türk seyircisine, almanyadaki maçta kulaklarımızı tırmalayan onbinlerce borazan sesine burada galatasaray takımını centilmence teşvik vazifesi karşılık olarak düşüyor. kendi seyircimiz önünde, kendi sahamızda iyi bir oyunla güzel bir netice almak istiyoruz.»
kümmel, «terleyeceğız ve terleteceğiz»
magdeburg antrenörü kümmel ise maça kazanmak arzusu ile çıkacaklarını ifade etmiş ve «bizim enerjimiz ve galatasaray'ın tekniği mücadele edecektir. terleyeceğiz ama terleteceğiz de. sonunda başarı muhakkak ki hak edenin olacaktır.» şeklinde konuşmuştur.
galatasaray!... seni düşünürken içim, seni söylerken sesim, seni yaşarken elim titrer... neyse ki gazetenin sert çelik harfleri gizleyecekler bu zaafımı. neyseki diyorum, zira bu zamanda bu hissi titreyişleri belki gülünç bulanlar olur. ama kim ne derse desin hep içim, sesim, elim titredi ve titreyecek senin için. hele bu yakınlarda... bir haylidir göremedim seni. aylardır dışardaydım, mecburen göremedim. şimdi içerdeyim, seni uzaktan görmeye dayanamam diye gelemedim. fakat çoktandır sana içimi dökmek için bir vesile arayıp duruyordum. artık bugünden iyi bir vesile olur mu? bugün yeni bir başarının eşiğindesin. bütün türkiye ve bir köşede de ben heyecanla bekliyoruz, tur atlama zaferini. senle geçmiş birçok tatlı hâtıralarımı anıp sana uzaktan sesleniyorum: ileri galatasaray! daima ileri...
galatasaray seyirci ve saha avantajını kullanamayıp metin'in ayağından bir de penaltı kaçırınca
iş, üçüncü maça kaldı
aufbau'lular uğur'un şâhâne golüne 73. dakikada cevap verdiler: 1-1
kahraman bapçum
mukavvadan yaptığı köşkün, kapı aralığından giren rüzgârla yıkılışına ağlayan çocuklara benziyorduk, maçtan sonra... rakip sahada beraberlik almış, kendi sahamızdaki maçın ilk 25 dakikasında rakip, kaleyi şahmerdan gibi dövmüştük... 27 nci dakikada seyrine doyulmaz bir de gol atmıştık... yorulup, dağıldığımız, kurduğumuz mukavva köşkün çatısı altında hayallere dalmağa başladığımız bir sırada talih bir kere daha bize güldü: memleketin en büyük vurucusu metin penaltı atacaktı... ve maçın bitmesine 25 dakika vardı. bu ikinci gol ile işi kesin olarak bitiriyorduk.
ve kapı aralandı, rüzgar esmeğe başladı. mukavadan köşkümüz sarsılıyordu: metinin penaltısı direğe çarpıp geri gelmişti!
bundan sonraki on dakikada bocalamamız artıyor, mukavva köşk iyice esniyordu. maçın bitmesine 17 dakika kala bir de baktık ki:
top kalemizdedir ve telâfi imkânı kalmamıştır.
şimdi herşeye yeniden başlarcağız, hem da hiç iyi olmayan şartlarla.
oyun
galatasaray gerçekten bir büyük kupa maçı çıkarıyordu. bütün elemanları ve hatlarıyla «büyük» tü bizim galatasaray... 2 nci dakikada metinin falsolu şutünü kaleci yatarak köşede bloke ediyor, biraz sonra tarık'ın sağdan patlattığı sert şüt ters taraftan az farkla auta çıkıyordu. 16 ncı dakikada metin topu ustaca indirip santrhafı ekarte ediyor ve sağa ileri yuvarlıyordu. turan’ın yetişip, sıyrılıp, savurduğu bomba gibi bir şüt üst direğe çarpıyordu. bir dakika sonra talât'ın 25 metreden attığı vole ve kalecinin uçarak vurduğu yumruk... 24 üncü dakikada bütün kadro ile yüklendiğimiz bir anda kimden geldiği anlaşılmayan bir kafa şutunu kaleci karşılayacak, kendisini toparlayamadan tazelenen şutü bu defa çelik bir yay gibi geriye kıvrılarak yumruklayacaktı. 25 dakikalık heybetli oyunumuzu bir kaleci mi yıkacaktı acaba?
27 nci dakikada metin sağa doğru kayarak şimşek gibi kaçtı. sokuldu, sokuldu - fenerbahçe ağlarını deldiği günkü kadar - yaklaştı aut çizgisine ve yapıştırdı şutünü. top kale direğine çarparak taaa yöne şandellenip gitti. bütün defans metinin üzerine yıkılmıştı. gerilerden fırlayıp gelen uğur topu yakaladı ve adetâ gömdü kaleye...
rüya
sonra herşey bitti zannettik. mukavvadan yaptığımız köşk bir rüya sarayı olmuştu. yavaşladık, rehavete daldık. rakiplerimizin istediği bu idi: oyun yavaşlayacak, kendi yarı sahalarında bizi oyalayacaklar, hızlı kaçan iki açıkla girivereceklerdi en gerideki boşluklarımıza... ve istedikleri oldu. onların kalesi önünde oynuyorduk, ara sıra şüt de atıyorduk, fakat her yaptıktan kontratakla tehlike oluyorlardı. biz rüyamıza devam ediyorduk.
ikinci devreye de bu hava ile başladık. dakikalar geçiyordu ve zaman lehimize işlemekteydi. bir de tanrının lütfuna erişince: tarık ortada aldığı bir pasla dalmıştı. kunisie ile zaph birlikte yüklendiler ve biçtiler tarığı... işte en güvenilir vurucumuzun kaçırdığı penaltı böyle oldu.
top direğin dibine vurup geri geldiği an rüyâdan uyanıyorduk.
gerçek
çünkü yorulmuştuk. çünkü işi ciddiye almaz gibiydik. çünkü rakiplerimizin vasat futbol tekniği fakat bizden,kıyaslanamayacak derecede üstün bir fizikleri vardı. biz gittikçe duruyorduk, onlar gittikçe açılıyordu. nihahayet 73; üncü dakikada kilugbild'in sağdan yaptığı ortayı stocker soldan tazeledi. defansımız bir onun bir bunun üzerine kapanıyor ama sadece koşuyordu. heuer kale ağzında kesiverdi bu çaprazlardan birini ve seyrettik... şimdi çantada keklik saydığımız ikinci tur yeniden arslan ağzına girmişti.
galatasaray ve aufbau kulübü idarecileri dün akşam yaptıkları toplantıda üçüncü maçın 7 ekimde sofya’da oynanması hususunda prensip anlaşmasına varmışlardır. taraflar arasındaki kati anlaşma önümüzdeki günlerde belli olacaktır.
galatasaray yuhalandı
dünkü maçtan sonra seyirciler g. saray'ı yuhalamış ve antrenör coşkun özarı aleyhinde protestoda bulunmuşlardır. taraftarlar «özarı istifa. baba gündüz yuvaya» diye bağırmışlardır.
kümmel neticeden memnun
aufbau antrenörü kümmel dünkü maç hakkında şunları söylemiştir: «- galatasaray’ın tekniği ile iyi mücadele ettik. şimdi şanslarımız eşit oldu. hakemin penaltı kararı çok ağırdı. yılmazın düşürülüşüne seyirci kalması hatâlı idi. galatasarayda metin, yılmaz ve talât’ı beğendim.»
galatasaray antrenörü coşkun özarı ise «biz nasıl orada berabere kalmak başarısını gösterdi isek, aufbau da aynı başarıyı mithatpaşada gösterdi. metin penaltıyı atsaydı tur atlamış olacaktık» şeklinde konuşmuştur.
ikinci devrede kazanılan penaltıyı direğe nişanlayan metin oktay da «bu benim şahsi bir şanssızlığımdı» demiştir.
ya, sen golü attıktan sonra sanki her şey olup bitmiş gibi sahada uykulu gözlerle dolaşır mısın!.. işte böyle olur! eloğlu beraberlik golünü atar. gel de ayıkla bakalım pirincin taşını. sofya’da mı, prag’da mı, viyana’da mı, şimdi nerede paylaşacaksın kozunu?
iddiasız, sere serpe uzanıp yatıveren magdeburg’u galatasaray lâübali oyunu ile inatçı, azimli ve direnen bir rakip haline getiriverdi. bunun bizce tek mes’ulü, sarı - kırmızılı takımdır. nitekim maçın sonunda ilk defa böyle beynelmilel bir müsabakada bizi temsil eden bir takımın ıslıklandığına, sert protestolarla karşılandığına şahit olduk.
halkın bu affedilmez hâtâyı işleyenler karşı reaksiyonu da amansız oldu...
ne söylesek boş. ilk yirmi dakikalık o avrupai oyun... ve sonrası. yehudi menuhin'in verdiği konseri alaturka bir parça ile bitirişi gibiydi..
acımadık, haklı olarak kızdık. bu hâtâyı işleyenlere...
sahaya fişek gibi çıkan galatasaray hepimizi ümitlendirmişti. hele oyunun başlarında golünü de atınca fark yapacak galiba demiştik. fakat, ne yazık ki, golden sonra takım gittikçe durgunlaştı ve ağır temposunun yanına fantazi hareketleri de katınca netice değişiverdi. hele penaltının kaçırılışı, berabere kalmak için zorla, gel, sen at der gibi birşeydi.
orta sahada talât’tan başlayan hatâ, galatasaray kalesi önünde bir kaç kere pozisyon değiştirmesine rağmen, müdafaanın hasımlarını marke etmemesi beraberlik golünü yemelerine sebep oldu. bu gol sarı - kırmızılıları şuursuz bir canlanmaya şevkettiyse de topyekûn kapalı müdafaaya başvuran magdeburg ikinci gol imkânını vermedi ve ayağa kadar gelmiş olan kısmet böylece tepildi.
milliyet foto-muhabiri özdemir gürsoy, dün gece maçta alman kalesinin arkasına geçmiş. açmış makinasını. galatasaray gol atacak ya?.. oyun başlamış.. galatasaray bir kasırga gibi sarmış karşı kalenin her yanını. ilk kareyi çekmiş. golü kurtarmışlar. peşinden bir akın daha. kaçırmış bizimkiler. gol pozisyonları birbirini takip etmiş. özdemir her defasında gol giriyor ümidiyle gözünü vizörden ayırmamış. bir daha, bir daha. me.tin girmiş olmamış. turan şut atmış, kurtulmuş. bu 25 dakika ona tam 8 defa aynı hareketi yaptırmış.
maçı, maçın o unutulmaz şahâne 25 dakikasını kalenin arkasındaki arkadaş, böyle izah ediyor ve dövünüyordu.
bir kupa finalisti gibi işe başlayan galatasaray, sonra yön deriştiren kasırganın ortasında bir saray gibi çöktü. böyle başla, öyle yıkıl... biraz gol şansı olsaydı galatasarayın, daha o 25 dakikada ikinci tura ayağını atmış olacaktı. ama, biraz da becerikli olsaydı ya!..