logo
 
twitter
Bogdan Stancu
Anı/Bilgi Yazdığı Maçlar

(1.002 Maç)

sayfa /41>>

2024-2025 Sezonu  
Trendyol 1. Lig 10. Hafta Maçı
Ahlatcı Çorum FK 1-0 Gençlerbirliği

2024-2025 Sezonu  
Trendyol 1. Lig 5. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 1-0 Erzurumspor FK

2024-2025 Sezonu  
Trendyol 1. Lig 4. Hafta Maçı
Esenler Erokspor 1-2 Gençlerbirliği

2024-2025 Sezonu  
Trendyol 1. Lig 3. Hafta Maçı
Alagöz Holding Iğdır FK 0-0 Gençlerbirliği

2024-2025 Sezonu  
Trendyol 1. Lig 2. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 1-1 Boluspor

2024-2025 Sezonu  
Trendyol 1. Lig 1. Hafta Maçı
Kocaelispor 2-1 Gençlerbirliği

2023-2024 Sezonu  
Ziraat Türkiye Kupası Son 16 Turu Maçı
Gençlerbirliği [1] 1-2 Trabzonspor (Uzatmalarda)

2023 Sezonu
Süper Kupa Final Maçı
Real Madrid 5-3 Atletico Madrid (Uzatmalarda)

2023-2024 Sezonu  
Trendyol 1. Lig 3. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 1-0 Bodrum FK

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 35. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 2-1 Bodrumspor

2000-2001 Sezonu
1. Lig 11. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 0-0 Kocaelispor

2000-2001 Sezonu
1. Lig 1. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 0-0 Çaykur Rizespor

2022-2023 Sezonu  
Türkiye Kadınlar 3. Ligi 10. Grup 1. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 14-0 Çubuk Gençlikspor

1979-1980 Sezonu  
1. Lig 30. Hafta Maçı
Bursaspor 1-1 Fenerbahçe

1920-1921 (Özel Maç)
AC Sparta Prag 12-0 Galatasaray

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 21. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 5-1 Dyorex Boluspor

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 20. Hafta Maçı
Altınordu 2-1 Gençlerbirliği

2022-2023 Sezonu
1. Lig 22. Hafta Maçı
Pendikspor 0-1 Gençlerbirliği

1972-1973 (Özel Maç)  
Fenerbahçe 1-6 Santos FC

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 17. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 1-2 Erzurumspor FK

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 18. Hafta Maçı
Sakaryaspor 2-1 Gençlerbirliği

2022 Dünya Kupası Finalleri
Çeyrek Final Maçı
Hollanda 2-2 Arjantin (Penaltılarla 3-4)

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 15. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 1-3 Çaykur Rizespor

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 13. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 0-2 Eyüpspor

2022-2023 Sezonu  
1. Lig 16. Hafta Maçı
Bodrumspor 2-0 Gençlerbirliği




Sadece Video Yüklü Maçları Göster


2003-2004 Sezonu
UEFA Kupası 4. Tur 1. Maçı
11.03.2004, Perşembe, 20:30
Ankara 19 Mayıs
Ankara, Türkiye
Genclerbirligi.png
Gençlerbirliği
1-0Valencia.png
Valencia CF


iki takım arasındaki tüm maçları gör...


          bu maça tüm yazılanları gör...yazi
bu maçla ilgili
anım/bilgim var






Maçın Özeti 1 (Macanilari Youtube Kanalı)




Maçın Özeti 2 (Macanilari.com Dailymotion Kanalı)




Maçın Özeti 3 (Macanilari Youtube Kanalı)







  •  
    26
    GB
    T
    M
    A
     13  maç linki

    gençlerbirliği, 2003-2004 sezonunda avrupa kupalarında yoluna devam eden tek türk takımı olarak sahaya çıktı. rakip uefa kupasının en büyük adayı ispanyol valencia'ydı. valencia daha 15 gün önce beşiktaş'ı inönü'de 2-0 yenerek tur atlamış ve ankara'ya gelmişti. uefa kupasında yenilgisiz olarak ve en önemlisi deplasmanda aldığı iyi sonuçlarla hedefine emin adımlarla ilerleyen valencia, bir yandan da la liga'da şampiyonluğa oynuyordu. başlarında bulunan rafael benitez inanılmaz bir top oynatıyordu takıma.

    19 mayıs stadı gençlerbirliği'nin o sezonki tüm uefa kupası maçlarında olduğu gibi yine tıklım tıklımdı. saatler öncesinden stad dolmaya başlamış ve kısa sürede kapılar kapanmıştı.

    gençlerbirliği sahaya damir botonjic, deniz barış, abd el-zaher el-saka, ümit bozkurt, erkan özbey, filip daems, josip skoko, serkan balcı, ali tandoğan, mustafa özkan, souleymane youla onbiriyle çıkarken, valencia sahaya; andres palop, fabian roberto ayala, amedeo carboni, javier garrido, david navarro, david albelda, mohamed sissoko, miguel angulo, ricardo oliveira, juan sanchez, munoz xisco onbiriyle çıkmıştı.

    valencia fosforlu turuncu formasıyla neredeyse sahanın tamamını kaplıyor ve deplasmanda giyilen fosforlu formaların ev sahibi taraftarlar için "sinir bozuculuğu" bir kere daha sergileniyordu. ek bir not olarak, bu formanın bir benzeri 05-06 sezonunun devre arasında gençlerbirliği tarafından deplasman maçlarında giymek için hazırlanmış fakat sadece 2 maç giyilmişti.

    maçın başında baskılı oynamaya çalışan gençlerbirliği 12. dakikada bir hava topu mücadelesinde mustafa özkan'ın düşürülmesi üzerine penaltı kazandı. topun gerisinde belçikalı sol kanat oyuncusu filip daems vardı. önümde duran tanıl bora bana dönüp "ne olur gol olsun mali" derken yaşadığı heyecanı görünce kendi heyecanım bir anda kayboldu ve ağzımdan sadece "atarız abi" düştü. filip sol ayağı ile çok düzgün vurdu ve hepimizi sevinçten havaya fırlattı.

    golün ardından maç karşılıklı ataklarla devam ediyordu ama valencia yavaş yavaş oyunu gençlerbirliği yarı sahasına yığmaya başlamıştı. top çıkartamıyor ve iyice telaşlanıyorduk. valencia'nın tüm blokları inanılmaz uyumluydu ve araya giden top onların ataklarına dönüşüyordu. bu kritik dakikalarda tüm uefa kupası maçlarında olduğu gibi hırvat asıllı avustralyalı futbolcu josip skoko sahneye çıktı ve ayağında topu olabildiğince uzun süre tutarak takımın nefes almasını sağladı. bitiş düdüğü çaldığında inanılmaz mutluyduk.

    açıkcası çok zor bir galibiyetti ama valencia gibi özellikle deplasmanda çok iyi oynayan bir takımı yenmek gençlerbirliği için çok önemliydi.

    maç sonunda valencia teknik direktörü rafael benitez, bir gazetecinin beşiktaş ile gençlerbirliği arasındaki farkın ne olduğunu sorması üzerine beşiktaş'ın çok iyi oyunculara sahip olduğunu ama gençlerbirliği'nin takım oyunu oynadığını söylemişti.

    (Bogdan Stancu, 26-12-2007 22:35:45 ~ 10-04-2013 15:02:50)

     





  •  
    26
    GB
    T
    S
    A
     983

    hıncal uluç'a gıcık olmamı sağlayan maçtır. bu muhteşem maçın etkisi hala üzerimdeyken "acaba gençlerimiz hakkında ne dicekler" diyerek p.tesi günü ntv'de yayınlanan 90 dakika'yı izlemiştim. programın açılışında kenan onuk hafta hakkında kısa bir özet geçti ve konuşacakları başlıkları sıraladı. işin ilginci başlıklarda valencia maçı yoktu. haşmet müdahale etti ve dedi ki;

    "bir saniye. bence haftanın en büyük olayı uefa kupasının en büyük adayı olan valencia'yı gençlerbirliği'nin ankara'da yenmesidir. önce bunu konuşmalıyız. kaldı ki, valenica'nın en büyük özelliği deplasmanda aldığı galibiyetlerdir. ama gençlerbirliği valencia'yı ankara'da yendi. bu çok büyük bir başarı. bence ispanya'da gençlerin işi daha rahat. turu geçer ve kupanın en büyük favorisini elerse kimse şaşırmasın..."

    ardından söz döndü dolaştı hıncl uluç'a geldi. uluç inanılmaz umursamaz bir tavırla beni şok eden sözleri söyledi;

    "ben maç günü rusyadaydım. izlemedim maçı. hotele dönünce banttan şöyle bir baktım. kimse bana gençler iyi top oynadı felan demesin. valencia nasıl bastırdı nasıl ezdi gençleri! gençler iyi felan oynamadı bence..."

    daha bir hafta önce türkiyenin lideri beşiktaş'ı her iki maçtada yenen ve kupanın en büyük favorisi aynı zamanda la liga'da devrim yapmaya çalışan (ki yapmıştır sezon sonunda) valencia'yı ankara'da devirmeyi başaran gençlerbirliği hakkında hıncal uluç'ın bu kadar umursamaz, bu kadar "aman bananeci" tavırlar sergilemesine gıcık oldum. o günden bugüne hiç bir yazısını okumadım hiçbir programını dinlemedim...

    bana göre hıncal'ın bu umursamazlığının satır aralarında "ya gençler kupayı alırsa ne yaparız" korkusu vardı. düşünsenize kulüp bazında 56'da başlayan avrupa kupası serüvenimizin üzerinden tam 34 yıl geçtikten sonra galatasaray uefa kupasını kazanmıştı. bu ilk ve tek başarı idi. bu başarıyı bir "anadolu" takımıda başarırsa büyüsü bozulmaz mıydı?

    şunu da belitmek gerekir ki, hıncal bir sonraki hafta gençler valencia'ya elendiği hafta 90 dakikada gençlere metiyeler dizmiştir!!!

    (Bogdan Stancu, 20-01-2008 01:04:11 ~ 02-04-2009 10:11:46)

     



  •  
    26
    GB
    T
    M
    A
     13136

    bundan tam 5 yıl önce bugün bu saatlerde (16:30) stadın yolunu tutmuştuk. maç 20:30 da başlayacaktı ve daha 2 hafta önce parma'yı burada 3-0 yenmenin verdiği umut bir yanımızda, yine 1 hafta önce istanbulda beşiktaş'ı yenerek eleyen ve hem la liga hem de uefa kupasının en büyük favorisi ile oynayacak olmanın verdiği tereddüt bir yanımızdaydı...

    stadın önü ana baba günüydü. hem maça daha 4 saat vardı hem de haftaiçi olmasına rağmen seyirciler akın akın geliyorlardı. bayağı kuyrukta beklediğimi hatırlıyorum...

    takımlar sahaya çıktığında deli heyecanlanmıştım. valencia'nın turuncu renk forması son derece sinir bozucu idi çünkü sahada (fosforlu olması nedeniyle) sadece onlar görünüyordu. tam deplasman maçlarında giyilecek ve rakip taraftarın canını sıkacak bir forma idi...

    maçın başında filip'in attığı penaltı golü sonrası yaşadıklarımız unutulmaz! beşiktaş'lı eniştemin "ha şöyle beşiktaş'ın hıncını alın" diye haykırması unutulmaz. 22 bin kişinin tek bir ağızdan tempo tutması, "kırmızı-siyah-şampiyon-gençler" 4'lüsü çekmesi, tribündeki birçok farklı takım forması giyen taraftarların varlığı, tribünlere asılan birçok anadolu takım taraftar gruplarının başarı dileklerini içeren pankartlar unutulmaz! belkide 2000'de uefa kupasını kazanan galatasaray'ın avrupa maçlarından sonra taraflı tarafsız tüm taraftarların kenetlendiği, birlik olduğu en önemli maçtır bu maç! hele bir de maç 1-0 bitince of ya! düşündükce tüylerim diken diken oluyor... unutulmaz bir geceydi! keşke ispanya'da eleyebilseydik valenciayı. çeyrek finalde rakip bordeaux olacaktı. yarı finalde villareal ve finalde marsilya...

    (Bogdan Stancu, 11-03-2009 16:40:42 ~ 10-04-2013 15:24:01)

     



  •  
    26
    GB
    A
     20274

    maçtan sonra gencler.org'a yazdığım yazı;

    yine seyirci izdihamı vardı maç öncesi, 19 mayıs saat 16.00'da dolmaya başlamıştı bile yani maça tam 4.5 saat önce. 19 mayıs stadı tarihinin en büyük maçlarından birine daha şaitlik yapmak için bekliyordu.

    maç öncesinde ersun yanal ve gençlerli futbolcuların kendilerine güvenen ve meydan okuyan açıklamaları seyircinin gözünde valencia'yı bu yıl gençlerin 4. kurbanı oldacağına inandırmıştı bile.

    maç bir süre karşılıklı temkinli ve oyun içinde denge arayışları ile geçerken gençler oyunda pozisyonlar bulmaya başladı ve 12. dakikada mustafa'nın düşürülmesiyle stadtaki 25.000 kişi ve ekranları başındaki milyonlar nefesini tuttu ve flip topu valencia ağlarına atmasıyla yer gök adeta inledi.

    hemen ardından peşpeşe gençler ataklarında 2. gölün bir türlü gelmemesi ilk yarında 1.0 bitmesini sağladı.

    ikinci yarı valencia inanılmaz bir baskıyla oyuna başladı ve ilk 15 dakika gençlerbirliğine nefes aldırmadı. ama bu baskıyı atlatan gençler bazı pozisyonlar yakalamaya başladı. bunlardan en güzeli deniz'in sol kanatta topu kapıp bir valencia'lıyı çalımlayıp orta yapmasıydı. ceza alanı yayında serkan topun gelişine vurdu ama gol yine gelmedi.

    maç karşılıklı ataklarla devam ederken, valencia'nın özellikle maçın son 10 dakikasında tekrar oyunun tek hakimi olması gençler'in tekrar zor anlar yaşamasını sağlasada maçta başka gol olmadı ve maç 1.0 gençlerin üstünlüğü noktalandı. böylece gençler 7. maçında yenilmezliğine devam ederken valencia yenilgi ile tanışmış oldu.

    her iki takımında son derece diri olması ve her ikisininde çok hızlı çıkışlar yapabilmesi yüzünden son derece zevkli ve keyifli bir maç oldu.

    maçın ikinci yarısının ilk 15 dakikası ve son 10 dakikasında gençlerin tüm oyunun hakimiyetini valencia'ya kaptırması son derece tehlikeliydi. ayrıca diğer maçlara oranla gençler çok daha az pozisyon yaratabildi.

    maçta ben en çok geri dörtlüde erkan'ı özellikle ümit'in 2 kritik hatasından birinde valencia'lı oyuncunun damir ile karşı karşıya kaldığında kaleye vuruşunu son anda önlediği pozisyonda çok beğendim.

    deniz'in hava toplarındaki hakimiyeti ve sol kanattan ileriye çok iyi top taşıması ve takımına zaman kazandırması, skoko'nun gençler'in valencia baskısıyla zor anlar yaşadığında bir defans oyuncusu gibi geri çekilip savunmasına yardım etmesi ve yere düşerken bile isabetli paslar atması çok güzeldi.

    valencia'da özellikle sissoko'nun çok iyi oynadığını gördüm. avrupa'nın en iyi sağ kanat oyuncuları arasında gösterilen rufete'nin 77 de oyuna girergirmez valencia sağ kanatına getirdiği tempoda gençler'in çok zor anlar yaşamasını sağladı.

    gençler gol yemeden bir gol atarak ilk 45 dakikayı tamamladı. ikinci maçta çok zengin kadrosu olan valencia ispanyada çok daha kaliteli bir takım ile çıkacaktır gençlerin önüne.

    fakat gençlerbirliğinin bu yıl uefada oynadığı 7. maçında da gola atması içeride dışarıda her halukarda gol attığını bir kere daha kanıtladı ve orada risk alması gereken takımın valencia olduğu düşünülürse gençler'in orada bir gol bulması durumunda çok rahatlayacağı tartışılmaz.

    1.0 lık skor sayesinde her türlü galibiyet kadar her türlü beraberlikte ve 1.0 hariç her türlü 1 farklı mağlubiyette gençlerin tur atlayacağını hatırlatmak gerek.

    zor maç olacak ama gençler bunu başaracak güçte bir takım.

    (Bogdan Stancu, 01-07-2009 09:31:24)

     



  •  
    26
    GB
    A
     66318

    valencia'yı yenen ilk ve -şu ana kadar- tek türk takımı gençlerbirliği'dir...

    2010-11 sezonunda şampiyonlar liginde ilk kez yer alacak bursaspor'un rakiplerinden biri valencia. bakalım bursaspor valencia'yı yenen 2. türk takımı olabilecek mi...

    işin ilginç yanı ben de yarın bursadaki valenica maçında olacağım. belki bu maçta olduğu gibi bursaspor'a uğur getiririm kim bilir... :)

    2010-2011 sezonu şampiyonlar ligi c grubu 1. maçı
    bursaspor - valencia
    http://www.macanilari.com...encia-201020115012--.html

    (Bogdan Stancu, 13-09-2010 18:20:16 ~ 18:24:05)

     





  •  
    26
    GB
    B
     93418

    ankara ve futbolunun türk futbolundaki yeri
    şubat 2012
    mehmet ali çetinkaya

    ankara futbolu, gençlerbirliği’nin 2002-03 sezonunda şampiyonluk mücadelesine girişmesi ve bir sonraki sezon uefa kupası’nda ilk 16’ya girme başarısı göstermesinin ardından ilk kez futbol gündemini işgal ediyor. hem de bugüne kadar kendi yağında kavrulmaya çalışan iki büyük takımıyla birden.

    bu takımlardan biri 54 yıllık 1. lig tarihinde 49. kez ankara’yı temsil eden, 102 yaşındaki ankaragücü. bir diğeri ise 40. kez 1. lig’de yer alan, 89 yaşındaki gençlerbirliği.

    2002-04 döneminin ardından geçen 8 yıl içinde sürekli kan kaybeden ve 3 kez küme düşme tehlikesi geçiren gençlerbirliği’nin, bu sezon dar ve tecrübesiz kadrosuna rağmen play-off mücadelesi vermesi, futbolseverlerin ilgisini çekiyor. kırmızı-siyahlıların topladıkları puanlar dışında, ortaya koydukları takım oyunu ve başlarında bulunan fuat çapa’nın sezon başından bu yana türk futbolunun alışık olmadığı ilklere imzasını atmasının da bunda etkisi var elbette.

    özellikle çapa’nın bir yandan teknik direktör – taraftar arasındaki mesafeyi kısaltan pozitif adımları, bir yandan da genç futbolcu yetiştiren ve bunu bir sistem içinde yapan arsenal modelinin gençlerbirliği’ne kurulmasına yönelik açıklamaları da futbol camiasında büyük ilgi görüyor.

    madalyonun diğer yüzünde yer alan ankaragücü ise tezat oluşturacak bir şekilde gündemde yer alıyor. uzun yıllardır cemal aydın tarafından yönetilen kulübün, 100. yılında şampiyonluk vaadiyle ankara büyükşehir belediye başkanı melih gökçek’in oğlu ahmet gökçek’in eline geçmesinin ardından yaşanan kısa dönemde sarı-lacivertliler çok büyük çalkantılar yaşadı. önce genel kurul iptal edildi, ardından yeni bir başkan seçildi, o da gitti derken kulübün 100 milyon avro borcu olduğu açıklandı. bunun üzerine futbolcular birer birer takımdan ayrılmaya başladılar. federasyon da “futbolculara alacaklarını ödemiyor” diye kulübe transfer yasağı getirdi. a2 takımıyla maçlar acıkan ankaragücü spor kulübü, 21 yıl aradan sonra küme düşmeyi neredeyse garantiledi.

    bu konunun iki ilginç tarafı var. birincisi; kendi yağında kavrulan bir takımın (örneğin gençlerbirliği’nin 2011-12 sezonunda futbolculara, teknik adama, kulüp çalışanlarına ve yol masraflarına. kısaca tüm giderlerine “sadece” 7 milyon avro ayırmışken) nasıl 100 milyon avro borçlandığının kimse tarafından bilinmiyor olması. ve 102 yıllık kulübün bu duruma gelmesinde sorumlu kimsenin ortalarda gözükmemesi!

    ikincisi ise; türk futbolunun her aşamasında yaşanan en büyük iki sorundan biri olan denetimsizliğin, federasyon tarafından bir kere daha gözler önüne serilmesi. ankaragücü 100 milyon avro borçlanırken, futbolcuların alacaklarını ve kulüplerin geleceklerini “koruması” gereken türkiye futbol federasyonu’nun hiçbir denetim yapmaması çok büyük bir soru işareti! benzer rakamlarda borçları olduğu medyada tarafından sürekli yazılıp çizilen “büyük kulüplerin” ise benzer bir sona gitmemesinin en büyük nedeni de kuralların standart olarak uygulanmaması. bu da türk futbolunun en büyük ikinci sorunu.

    ankara’nın türk futbolundaki yeri

    ankara futboluna dönmeden önce, türk milli takımının ankara ziyaretlerine bakmanın ankara’nın türk futbolundaki yerini belli etmesi açısından çok önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. çünkü ankara’da yapılan ilk milli maç şehrin başkent olmasından iki yıl sonrasına rastlar. 15 mayıs 1925’de sscb ile yapılan ve 2-1 kaybedilen bu maç türk futbolunun başkent ankara’ya bir göz kırpmasıdır. zira ankara, bir sonraki milli maç için tam 24 yıl bekleyecektir.

    1925’den bugüne kadar 28 milli maçın yapıldığı ankara’da en göze çarpan dönem 1960’lardır. 14 maçın yapıldığı bu dönemde mithatpaşa’nın zeminin çok kötü iken ankara 19 mayıs stadının zemininin çim olmasının bunda büyük etkisi vardır. tabi bir de (hakkında somut bir bilgi olmasa da) 27 mayıs darbesi’nin ankara’yı ön plana çıkartmak için türk futboluna bir göz kırpması da olabilir.

    yoğun geçen 1960’lardan sonra milli takım başkentin yolunu unutur. çünkü kırmızı-beyazlılar son 42 yılda 9 ve son 19 yılda sadece bir kez başkente uğrayacaklardır…

    ankara futbolu

    1910’lardan beri futbolun oynandığı kabul edilen ankara, tek tük başarılar dışında hiçbir zaman türk futbolunda ön planda yer almadı. tanıl bora’nın cumhuriyet’in ütopyası: ankara kitabında yer alacak olan ankara futbolu: bazen karakter oyuncusu, bazen figüran başlıklı yazısında yaptığı tanımlama, sanırım ankara futbolunu en iyi şekilde özetliyor; “ankara, türkiye’nin futbol sahnesinde hemen her zaman var oldu. ama hiçbir zaman başrolde değil. jönlerin istanbullu olduğu bir filmde bazen saygın bir karakter oyuncusuydu, bazen bir yan rol, bazen sadece figüran.”

    başkent olmasının ankara futbolundaki en büyük etkisi hiç şüphesiz ki istanbul ve izmir’le birlikte kurulan futbol liglerinde temsil hakkını elde etmesiydi. özellikle profesyonelliğin kabullenilmeye başlandığı yıllarda kurulan milli lig’de ankara, 4 takımla birden temsil edildi. sonraları bu rakam 6’ya kadar çıksa da bunlar sportif başarılara dönüşmeyeceklerdi.

    ankara futbolu ciddi anlamda ilk kez 1965-66 sezonunda gündeme geldi. ankara’nın en köklü kulüplerinden olan gençlerbirliği, milli lig’i 3. olarak tamamlayarak üç büyük istanbul takımının adeta parsellediği alana giren ilk futbol takımı oldu.

    ankara futbolunun adını duyuran ikinci olay, ankaragücü’nün 1962’den beri düzenlenen türkiye kupası’nı 1971-72 sezonunda ankara’ya getirmesiydi. ankaragücü bir sezon sonra türkiye kupası’nda bir final daha oynayacak ama galatasaray’a kaybedecekti. aynı yıllarda gençlerbirliği futbolun iyice endüstriyelleşmeye başlayan yeni haline ayak uyduramayacak ve 1970’den itibaren 13 sezon boyunca “uzakta var olmaya” çalışacaktı.

    gençler’den sonra ankaragücü’nün de 2. lig’e düştüğü ve ankara’nın temsil edilmediği 70’lerin sonu ankara futbolunun en buhranlı dönemiydi. bu dönemde ankara futbolu için hala konuşulan bir başarı ve akabinde siyasi hamle yaşanacaktı. 1980-81 sezonunda ankaragücü 2. lig’deyken türkiye kupası’nı kazandı. 80 darbesi ardından iktidara gelen kenan evren, ankaragücü’nün futbol camiasındaki rüzgârını da kullanmak için, 1. lig’de ankara’nın da temsil edilmesi gerektiğini söyleyerek, ankaragücü’nü 1. lig’e taşıdı.

    1983-84 sezonunda gençlerbirliği de 1. lig’e döndü. böylece ankara yeniden en üst ligde iki takım ile temsil edilmeye başlandı. kırmızı-siyahlıların 1986-87 sezonunda türkiye kupası’nı kazanmaları, ankara futbolunu bir kere daha gözler önüne serdi.

    ankaragücü, 1970 ve 1980’lerin özellikle ilk yarısında ankara futbolunu daha iyi temsil etse de, 1990’larla birlikte gençlerbirliği hem tesisleşmede hem de sportif anlamda ankaragücü’nün önüne geçiyordu. özellikle üç büyük istanbul takımına karşı alınan şaşalı galibiyetler, kırmızı-siyahlıların ön planda olmasını sağlıyordu. ama bu başarılar aynı zamanda gündelikti. kısacası ankara futbolu, yarışın içinde olmadığı bir oyunda sadece şampiyonluk yarışındakilere çelme takarak kendini gösteriyordu.

    ankara futbolunun (ve gençlerbirliği’nin) uzun soluklu olarak futbol gündeminde olduğu dönem 2000’lerin ilk bölümüydü. 2000-01 sezonunda gençlerbirliği, uzun yıllar türkiye kupası’na hasret olan fenerbahçe’yi finalde yenerek türkiye kupası’nı dördüncü kez ankara’ya getiriyordu. 2002-03 sezonunda 37 yıllık aradan sonra, yeniden şampiyonluk mücadelesi veriyorlar ama o dönemin “tabularını” bir türlü yıkamıyorlardı. aynı sezon türkiye kupasında finale kadar gidiyorlar ama kupa finalde trabzonspor’a kaptırıyorlardı.

    2003-04 sezonunda gençlerbirliği, uefa kupası’nda ardı ardında blackburn rovers, sporting lisbon ve parma’yı eliyor ve ilk 16’ya adını yazdırıyordu. 4. turda rakip o sezon hem la liga, hem de uefa kupası’nı kazanacak olan valencia idi. ankara’da ispanyolları 1-0 yenen gençlerbirliği aynı zamanda rakibine uefa kupası’ndaki ilk ve tek mağlubiyetini tattırıyordu. gençlerbirlikliler rövanş maçın uzatma anlarında yenen golle kupadan eleniyor ama ankara futbolunu ilk kez avrupa’ya duyuyorlardı. aynı sezon bir kere daha türkiye kupası’nda final oynanıyor ama kupa bir kere daha trabzonspor’a kaptırılıyordu.

    1990’lar ve 2000’lerin ilk yarısında futbolcu satarak ayakta duran gençlerbirliği, 2000’lerin ikinci yarısıyla birlikte düşüşe geçmeye başladı. çünkü yönetim hala futbolcu satma peşindeyken oyunda piyonların yerleri değişmişti. yayın geliri ve puana-para gibi uygulamalarla artık sportif başarılar ödüllendirilmekteydi. bu değişikliği bir türlü kabullenmeyen gençlerbirliği yönetiminin yanlış hamleleri gençlerbirliklilere her geçen gün kan kaybettiriyordu.

    ankaragücü’nde ise 1990’lardan beri ufak tefek anlık başarılar dışında değişen bir şey yoktu. kulüp zaman zaman küme düşme potasında zaman zaman ise ligi orta sıralarda tamamlıyordu.

    2000′lerin ikinci yarısında iki ankara takımı birden her sezon küme düşme çizgisinin yakınlarında dolaştılar. gençlerbirliği üç kez ciddi ciddi küme düşme tehlikesi atlattı. ankaragücü ise neredeyse her sezon düşmekten son anda kurtuluyordu.

    100. yılında şampiyonluk parolasıyla ankaragücü’nün başına ahmet gökçek geldi. bu değişikliğin ardından ilk aylarda yaşanan şaşalı transferler, daha önce ankaraspor’a tahsis edilen devasa tesislerin ankaragücü’ne sunulması gibi hamleler göz kamaştırsa da sonraları ankaragücü kendisini tarihi boyunca yaşamadığı bir girdabın içinde bulacaktı…

    taraftarlar

    ankara futbolu deyince ankaragücü ve gençlerbirliği’nin taraftar profillerine dair birkaç cümle yazmak gerekir. çünkü her iki takımın taraftar kitleleri başından beri birbirine zıt özelliklere sahiptir. ankaragüçlüler, (nerdeyse türkiye’deki tüm takım taraftarları gibi) haşin ve agresifken, gençlerbirlikliler tribünde ve her platformda rakibine ve taraftarlarına saygı duyan, küfür bile etmeyen bir çizgide dururlar. herhalde bu farkı en iyi ankara’ya deplasman yapan rakip takım taraftarları fark ederler…

    sorunlar

    ankara futbolunun sorunlarına dönmeden önce türk futbolunun en büyük sorununa göz atmakta fayda var;

    100 yıldır futbolun çekirdeğini üç büyük istanbul takımı oluşturmakta. bu çekirdek, her platformda kısa vadeye oynamayı seven türk insanı (siyasiler, basın, taraftar vs.) tarafından beslenerek büyütülmüştür.

    futbolun çatısını oluşturan ve herkese “standart / eşit” davranması gereken türk futbol federasyonu’nu da sürekli ve “sadece” çekirdeği koruyan hamleler yaparak, çekirdek ile diğerleri arasındaki uçurumun artmasını sağlamıştır.

    kısacası, 3 büyük istanbul takımı dışında kalan tüm takımlar ve şehirler “ortak ve benzer” bir şekilde futbolun dışında tutulmuşlardır.

    zaman zaman diğerleri sportif başarılar elde etse bile, bu başarıları üç büyük istanbul takımının her yeni sezon vitrinlerini janjanlı “ürünlerle” yenilemesinin ya da kural değişikliklerinin gölgesinde kalmış ve her şey yeniden başa dönmüştür.

    ankara futbolunun sahipsizliği

    milli ligin kurulduğu yıllarda ankara takımı olmak ayrıcalıkken, günümüzde ibre tersine dönmüş durumda. çünkü bu işin çatısı olan türk futbol federasyonu’nun milli lig’in kurulduğu yıllardan sonra, futbolu tüm ülkeye yaymak gibi uzun vadeli ve planlı bir çalışması hiçbir zaman olmadı. onlar da kısa vadeye oynamayı tercih ettiler. bu yüzden belediyeler (bir yandan oyları da düşünerek) şehrin futboluna yatırım yapıyorlar. hatta son zamanlarda stadyumlar inşa ediliyor. fakat bu destekler sadece tek takımı olan şehirlerde gerçekleşiyor.

    ankara’da 1994’den bu yana büyükşehir belediye başkanlığı yapan melih gökçek’in döneminde bile hala 1936’da yapılan ankara 19 mayıs stadı, şehrin tüm futbolunu sırtlamaya çalışıyor. 76 yıllık stadın merkezi bir yerde olması dışında hiçbir albenisi kalmamış durumda. giriş çıkışta yaşanan sıkıntılar, gece maçlarında dış ışıklandırmaların doğru dürüst çalışmaması, tuvalet ve kafeteryanın bakımsız ve kullanışsız olması gibi nedenlerle birçok futbolsever maçlara dahi gitmek istemiyor. sırf bu yüzden son 19 yılda milli takım bile başkente 1 kere uğruyor. her sezon ve seçim öncesinde yeni stadyum lafları dillendiriliyor ama bir adım dahi atılmıyor.

    ankara’da balık baştan kokuyor. federasyon ne ise belediye de o oluyor. şehre futbolu yaymak yerine kendi “yarattığı” belediye takımına tüm kaynakları ayırıyor. devasa çalışma tesisleri inşa edip sadece ona sunuyor. şehrin iki büyük takımı en üst ligde yer alırken yanlarına kendininkini sokmaya çalışıyor. baktı olmadı büyük takımlarından birini almaya çalışıyor…

    kısacası “kendini ön plana çıkartma” oyunları oynanıyor ve bu oyunlar ankara futboluna her geçen gün daha fazla darbe indiriyor. destek yerine köstek oluyor.

    bugün ankaragücü neredeyse şimdiden küme düşmeyi garantiledi. 100 milyon avroluk borç kulübün geleceğine kilit vurmaya başladı bile. gençlerbirliği ise son yıllara tezat bir şekilde “üstekilerle” mücadele ediyor. fakat, planlı ve uzun vadeli bir plan yapılmadıkça, doğru dürüst kaynaklar bulunmadıkça bu mücadelenin kalıcı olacağını, sıranın gençlerbirliklilere gelmeyeceğini kim garanti edebilir ki?

    kaynak: http://www.mehmetalicetin...n-turk-futbolundaki-yeri/

    (Bogdan Stancu, 13-03-2012 21:00:22)

     



  •  
    26
    GB
    A
     307651

    ntv’deki kırılma anı programından;

    spiker: 13 mart 2004’te vatan gazetesinden yiğiter uluğ yazmış.

    “şöyle bir düşünün; gençlerbirliği lizbon ya da parma’da blduğu adil hakem düdükleri ile herhangi bir istanbul deplasmanına çıkarken umabiliyor mu? üç istanbullu’dan ilkini 100. yılında hedeflediği şampiyoluğa ulaştığını gördük. diğerlerinin de aynı ‘hoş raslantıyı’ yaşamak için ağız şapırdatarak hazırlandığını biliyoyuz. böyle bir ortamda seyircis az, medyada desteği sıfır, mütvazi bir ankara kulübünün çıkıp uefa kupası’nda oynadığı yedi maçtan beşini kazanması, ikisinde berabere kalması, üstelik de bu sonuçları hazirandaki euro 2004’ün en iddialı ülkelerinin (ingiltere, portekiz, italya ve ispanya) temsilcilerine karşı alması nasıl anlatılabilir? galiba en iyisi, gençlerbirliği’ne ‘bataklıkta açan çiçek’ demek.”

    bu yazı valencia ile oynadığınız ve kazandığınız ilk maç sonrasında yazılmış.

    sizin futbolunuzun test edilip onayladığı bir paltform sanki o sezon uefa kupası maçları. siz de öyle hissettiniz mi?

    ersun yanal: yani, çok iyi oynuyorduk. az önce sorduğunuz bir soru var. o dönemde bizim en iyi yaptığımız şey; oyuncularımızın analizler sonucunda oynayacağımız maçtaki temellere, yapacaklarımıza çok bağlıydılar. bunu çok iyi özümsemişlerdi. ve tüm oyuncuların katılımı olağanüstü şekilde iyidi. hiç kimse sorgulamıyordu. bu inanç çok gelişmişti. burada çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum. oyuncu karakterleri üst seviyede. herkes bireysel performasnsına çok düşkün, herkes takımdaşlık konusunda mutabakata varmış, iyi bi başkan, hiç işe karışmayan, allah rahmet eğlensin sevgili ilhan cavcav, ben antrenman sahasında kendisini 2 yılda 3 kez gördüm. sevgili cem onuk, çok iyi bir menajer. o zaman hasan çetinkaya, cem onuk’la birlikte bütün organizasyonu yapıyor. biz çok iyi organizasyon yaptık. o dönemde cem onuk ve ekibi oyuncuların sıfır problemle kulüpte yaşamasının altyapısını hazırlamışlardı. her şey çok güzel bir şekilde gidiyordu, kimsenin sorunu yoktu. iş sadece sahada bitiyordu. herke sahada son derece konforlu bir alanda işini yapıyordu. konforlu alan ne demek? başkan karışmıyor, yönetici yok, menajer var, yardımcısı var, doktoru var. çok iyi bir diyetisyenimiz vardı. sevgili aylin. şu anda ankara’da yaşıyor. ve çok iyi bir psikologumuz vardı. ozanser uğurlu. bütün metaryeller kullanılıyor. herkes orada. ve hiç kimse hiç kimsenin işine karışmıyor. organizsyonlar belli. bir iki gün önce değil aylarca öncesinden organizasyonların hepsi tamamlanmıştı. ve herkes ne yapacağını çok iyi biliyordu. takımdaşlık konusunda oyuncuların fedakarlıkları söz konusu olduğunda inanılmaz birlikte olan bir takımdı. ve sonuç geldi.

    (Bogdan Stancu, 20-02-2022 21:04:42 ~ 21-02-2022 18:21:15)

     



          bu maça tüm yazılanları gör...yazi
bu maçla ilgili
anım/bilgim var







Kupadaki Diğer Maçları...


Gençlerbirliği

2003-2004 Sezonu UEFA Kupası

1. Tur 1. Maçı: Gençlerbirliği 3-1 Blackburn Rovers FC (21) 
1. Tur 2. Maçı: Blackburn Rovers FC 1-1 Gençlerbirliği (21) 
2. Tur 1. Maçı: Gençlerbirliği 1-1 Sporting Lisbon (15) 
2. Tur 2. Maçı: Sporting Lisbon 0-3 Gençlerbirliği (28) 
3. Tur 1. Maçı: Parma AC 0-1 Gençlerbirliği (29) 
3. Tur 2. Maçı: Gençlerbirliği 3-0 Parma AC (41) 
4. Tur 1. Maçı: Gençlerbirliği 1-0 Valencia CF (Bu maçtasınız) 
4. Tur 2. Maçı: Valencia CF 2-0 Gençlerbirliği (Gümüş Gol) (35) 

Valencia CF


1. Tur 1. Maçı: AIK Stockholm 0-1 Valencia CF (3)
1. Tur 2. Maçı: Valencia CF 1-0 AIK Stockholm (2)
2. Tur 1. Maçı: Valencia CF 0-0 Maccabi Haifa (2) 
2. Tur 2. Maçı: Maccabi Haifa 0-4 Valencia CF (3)
3. Tur 1. Maçı: Valencia CF 3-2 Beşiktaş (14) 
3. Tur 2. Maçı: Beşiktaş 0-2 Valencia CF (12) 
4. Tur 1. Maçı: Gençlerbirliği 1-0 Valencia CF (Bu maçtasınız) 
4. Tur 2. Maçı: Valencia CF 2-0 Gençlerbirliği (Gümüş Gol) (35) 
Çeyrek Final 1. Maçı: Bordeaux FC 1-2 Valencia CF (5)
Çeyrek Final 2. Maçı: Valencia CF 2-1 Bordeaux FC (5) 
Yarı Final 1. Maçı: Villarreal CF 0-0 Valencia CF (4)
Yarı Final 2. Maçı: Valencia CF 1-0 Villarreal CF (4) 
Final Maçı: Valencia CF 2-0 Olympique Marseille (8) 

* Listedeki maçlardan birinin sayfasına gitmek için üzerine tıklayın...
* Oynanmamış maçlar listede yer almaz...

mnu_alt

basında macanilari.com ||  basılı yayınlardan alıntılar ||  Bize Ulaşın ||  teşekkürler ||