tribün dergi sayı 7'de yer alan ezer bihar'ın "tebdil-i mekan ferahlık mıdır?" başlıklı yazısından;
başarılı bir sezonun arkasından gelen dördüncülük, bir sonraki sene şampiyonluk hayaliyle ağırlıklı olarak fransa liginden transfer edilen kaliteli yabancı oyuncular, belki de bir devri ve rüyayı sona erdiren istanbulspor - arges dacia pitesti uefa ön eleme rövanş maçı. ilk maçı 2-0 kaybetmiştik. bütün seneki tribün doluluk oranlarını gören ve futbolda tribünün etkisini bilen başkan maç biletini nerdeyse bedavaya getirip bir de 20 şarkıcıya konser verdirince inönü stadı tamamen piknik meraklıları tarafından işgal edilmiş ve biz dışarıda kalmıştık. sonuç hüsran oldu tabii. arkasından gelen 4-0 veya 5-0’lık ankaragücü mağlubiyetinin üzerine haftalardır dinmeyen ve diğer istanbul takımlarıyla kavga etme boyutuna kadar varan statsızlık krizi eklenince cem uzan bu maceradan sıkıldı, takımı dağıtma ve tüm mali desteğini çekme kararı aldı.
stat sorunu da böylece kökünden çözülmüş oldu, bütün maçlar bayrampaşa’da oynanmaya başladı. yalan söylemeye gerek yok, ben o stada hiç gitmedim, karşımdaki yeşil-beyaz duvara (daha sonra sarı-siyaha boyadılar yanılmıyorsam) bakarak maç seyretmeyi hiç kabullenemedim. takımımdan da gönül ilişiğimi hiç kesmedim. oğuz önce adana’ya arkasından fenerbahçe’ye gitti. bütün starlar takımdan ayrıldı. 200 gol barajını geçmiş ve türk futboluna adını bir kez daha yazdırmış şanlı bir oyuncu olan aykut ve gökhan metin türel’in yardımcılıklarını yapmaya başladılar. takım zar zor kümede kalabildi. önemli değildi ama. ben o takımın taraftarıydım.