ilk basımı 2004 yılında olan halil özer'in "galata sarayı efendileri" kitabından;
istanbul'da leeds united maçı var. uefa kupası yarı final maçının ilk ayağı. memlekette bir heyecan, bir heyecan. artık saatler var. leeds'li yöneticiler kuruçeşme adası'nda yemekteler. menü zengin. özel malt viskiler sular seller. ikramda eksik yok. gazeteciler evlerinde. taraftarların gözüne uyku girmiyor. ama olan taksim'de oluyor. polisin haberi olmadan istanbul'a gelen ingiliz holiganlarla sözde galatasaraylı holiganlar mcdonalds'ın önünde kapışıyorlar. çok sayıda yaralı ve iki ölü: kevin speight ve christopher lotus. birinin kalbine defalarca kısa ama kalbe giren vuruşlar, diğerinin ise damarı kopmuş ve kan kaybından ölmüş. anında haber yayılıyor. gazetecinin telefonu gece geç saatlerde çalıyor. arayan gökmen özdemir.
"ağabey duydun mu taksim'de olaylar çıkmış iki ingiliz ölmüş." gazeteci bu olayı duyunca sadece tek bir yorum yapıyor. "hepimize geçmiş olsun. yandık."
o sırada adada parti devam ediyordu. haber anında turgay vardar'a geldi. turgay panik içinde. gözünün önünde ingiliz yöneticiler şen şakrak kahkahalar atıyor ve viskilerini yudumluyorlardı. söylese dert söylemese dert. önce mete razlıklı'ya söyledi. o daha şaşkın. ardından zorunlu olarak ali dürüst'e gidip olayı anlattılar. dürüst, soğukkanlı adamdır ama o da dağılıverdi. başlarına neler geleceğini hemen anlamıştı. sonra sessizce ingilizlere durumu anlatıverdi. ingilizler bir anda büyük bir şoka girdi. leeds kulübü'nün başkanı peter redsdale'nin yüzü kıpkırmızı. hemen acil olarak karşı kıyıya geçmek için motor çağrıldı. hava bir anda buz gibi oluverdi. düşman kampları hemen orada bölündü. ingilizler adaya ilk yanaşan motorla karşı kıyıya çıkıp, hayatlarını kaybeden ingilizlerin kaldırıldığı hastane morguna hareket ettiler. tabii ki olay sonra çok büyüdü, ingiliz yöneticiler morga uefa yetkililerini çağırdılar ve maça çıkmayacaklarını söylediler. haber isviçre'ye uefa merkezine ulaştı. uefa'nın en tepesi devreye girdi, ingilizleri engellediler. ve çaresiz maça çıktılar. ancak bundan sonraki gelişmeler için düğmeye basılmıştı artık.
olayın failleri tek tek yakalandı. bir süre sonra içeride bir kişi hariç kimse kalmadı. ama ingilizler bu olayı asla unutmadılar ve tabii olayın asıl kahramanı holiganlar da.
ilk basımı 2002 olan islam çupi'nin "futbolun ölümü" kitabından;
taksim de iki futbol ölüsü
avrupa'nın her ülkesinde olay çıkarmakla tescilli holigan olsalar bile galatasaray-leeds maçından önce taksimde öldürülen iki ingiliz, türkiye'nin avrupa birliğine adım gönderdiği şu sıralar ülkemiz için hiç de iyi bir propaganda olmamıştır. turizm mevsiminin açıldığı şu ay istanbul'un göbeğinde öldürülen iki
ingiliz'in cesedi, ihtiyar kıtada hangi hunharlıkların paketine sarılıp önümüze koyulacaktır bilinmez. ama futbol rekabetini kana bulayan bu olay derinliğine hukuksallaştırılarak en ağır biçimde cezaya çarptırılmalıdır ki, avrupa türkiye'nin hukuk devleti olduğunu anlasın.
bundan yarım asır önce bana 2000 yılında futbol için taksim'de adamlar bıçaklanıp öldürülecek deselerdi, diyen adama "bu kötü rüyayı başka bir şehir için gör" der, tertemiz istanbul'a iftira edildiği için kızardım. çünkü dünyada tel örgülerin stad çevrelerinden kaldırılacağı konuşulan günlerde 50 yıl öncesinde istanbul sahalarında hiç de sağlam tel örgüleri olmamasına rağmen, seyirciler kalecilerin arkasında oturur ve hiç kimse oyun alanına girmeye teşebbüs etmezdi. taç çizgilerinde seyirci ile sık sık diyaloga giren ünlü yan hakem kel ziya'ya samimiyetine istinaden tribünlerden leblebi atılır, bu nohutlar kafaya isabet ettikçe ziya tribündekilere döner ve insanlarla konuşurdu: "leblebiyi yemek için mi aldınız, hakemin kafasına atmak için mi?"
türkiye ve avrupa 1968 yılına kadar hem stadları hem sokakları ile insanların birbirine saygı duyduğu ülkeler ve kıta idi. o yıl öğrenciler arasında başlayan hürriyetlerin yeniden değerlendirilmesi kavramı, dünya üzerine anarşist kendi hürriyet ve haklarını ön plana alan bir insan tipi indirdi. insanların sokakta birbirlerini yemeleri, sağ sol avı sonunda bu kini bu duyguyu ülke arenalarından stadlara taşıdı. futbol, gençlik, bastırılmamış duygular ve frenlenmemiş heyecanlar önlenemeyince cinayete varan böyle görüntüler meydana geldi dünyanın her yerinde ve istanbul'da...
artık türkiye avrupa ve dünyanın her kıtasında futbol olayları sık sık bıçaklanmışlar yaralılar ve ölüler görüntüsüyle gündeme girmeye başladı. emniyetin 50 yıl önce türkiye, avrupa ve dünyada stadların önünde iki katana ile sağladığı asayişi, şimdi binlerce polis büyük maçlar ve dünya turnuvaları öncesinde ciddi bir arama tarama ile herkesin üstünü boşaltarak oyun alanına sokmasıyla sağlıyor. "hayvana yakışır" felsefesiyle stadlardan kaldırmaya hazırlandığımız tel örgüler insanlar birbirlerine girmeye devam ederlerse gelecekte dünya, avrupa ve türkiye'de alkatraz hapishanesi ihtişamında yeni bir stad tipi ile karşı karşıya getirecek futbolseveri. insanlar futbolu bir hapishane içinden ve o eziveti hissederek seyredecekler, sonunda...