halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
brezilya-polonya maçından sonra mendoza havaalanında uçağın kalkışını beklerken bir yandan televizyondan başka şehirde oynanan arjantin-peru karşılaşmasını izliyordum. televizyon başında heyecanlı evsahibi arjantinli'ler.. ve, mendoza'daki maçtan dönen brezilyalılar... grup birincisi olarak finali oynama şansı, gol averajına kalmıştı. arjantin peru'yu farklı yenerse, finalist olacaktı. aksi halde brezilya idi finalist.. ve arjantin, maçla birlikte golleri yağdırmaya başlamıştı. maç sabahı "arjantin-peru maçı şike olacak" diyenler vardı. hatta "6-0'lık sonuç"tan söz edenlere rastlanıyordu. tesadüfe bakın ki... arjantin 6 tane atıyordu gerçekten... peru, hiç karşılık veremeyince, 6-0 bitiyordu maç.. karşılaşmayı izleyen devlet başkanı bile havalara sıçramıştı. brezilyalılar, "işte söylenen şike çıktı. hem de tamamı tamamına 6-0.. arjantin'in finale çıkması için gerekli averaj sağlandı" diyorlardı.
şikenin gerekçesi, politik açıdan da yorum getirmişti: "arjantin, mülteci perululara yardım etti. arjantin-peru komşuluğu hatırına yaptı bunu.. ayrıca peru çok fakir... parasal sıkıntı içinde kıvranıyor. arjantin bu maçı farkla kazanmak için peru'ya bilmem kaç bin dolar..." neler söylenmiyordu daha.. dilin kemiği yoktu ki.. söyleyen söyleyecekti. diyorlardı ki: "peru, koskoca iskoçya'yı 3-1 yendi. öylesine güçlü takım olduğunu gösterdi. iran karşısında da mükemmel oynadı ve farklı galibiyet aldı. iran'ı 4-1 yenmek, küçümsenemez. nihayet hollanda'ya da yenilmedi. hollanda ki, finalist olan takım... onunla da 0-0 kaldı. ikinci turda polonya'ya kafa tuttu, maçı tek golle verdi... brezilya karşısında tutunamadı sadece... o maçta da 3-0'dan fazlasını alamadı brezilya... şimdi arjantin'in kolayca 6-0'ı istemesi ve alması insanın kafasını bulandırıyor."
brezilya teknik direktörü coutinho ile delegasyon başkanı cavalheiro, ertesi gün bir basın toplantısı düzenliyor ve şu açıklamayı yapıyorlardı: "peru, bugüne kadar katıldığı hiç bir turnuvada altı gol yememiştir. biz, bu maçın sonucunu öncesinden duyduk fifa'ya bildirdik."brezilyalılara göre olay tek sözcükle özetlenebilirdi: "cinayet!" ama, bu cinayet, "faili meçhul cinayet" olmaktan öteye geçemeyecek, küflü dosyalar arasında kaybolacak, öte yandan arjantin o 6-0'la finale çıktığı gibi, finalde de kazanarak dünya kupası'nı alacaktı. ata alan üsküdar'ı, kupayı alan fifa'yı geçmişti yani...
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
fifa, 1974 dünya kupasında şu eski, çeyrek finalden itibaren devreye giren k.o.-sistemi'ni katı ara tur uygulamasıyla -ki bunun da yenişememe hallerindeki aksaklıkları ilk kez 1986'da giderilmişti- değiştirmekten hoşnut gibiydi. ancak bu durumun bazı grup maçlarının 3. ve sonuncu gününde maçlann eşzamanlı oynanmadığı ve bu yüzden de bu durumun bir takıma (hatta kimi durumlarda iki takıma birden), son maçta -bir önceki maçın sonucundan haberdar olunduğundan- ışlenne gelen sonuca göre davranma olanağı verdiği anlaşıldı. örneğin 1978 dünya kupası'na ev sahipliği yapan arjantin, en son grup maçı olan peru karşısında 0-0'la yetinme fırsatı yakaladı ki, bu da onları çaresizlik içinde izleyen rakibi brezilya yerine finale taşımıştı. dört yıl sonra daha kötüsü olmuştu. üst tura çıkmak için gereken sonuçla yetinme bu kez son grup maçında iki takıma birden fırsat yaratmıştı. avusturya karşısındaki almanya kıt kanaat bir galibiyetle yetinmişti. maçın sonucu birkaç dakika geçmeden belli olmuştu ve maçın geri kalan kısmı "gijon'un saldırmazlık paktı" uyarınca dünya kupası tarihinin en alt çekmecelerinde yerini aldı. nihayet dört yıl sonra bu ara tur uygulaması ve anlaşmalı skor anlayışına bir son verildi: o günden itibaren gruplann üçüncü gün maçları eşzamanlı olarak oynatılıyor.
bu arada almanya ve avusturya, "saldırmazlık paktı"nın mucidi olarak hiç de suçlanamazlar. bu şüpheli onur, 1898'de karşı takım kalesine tek bir şut çekememiş muhtemelen yegane iki ingiliz kulübü olan stoke ve burnley'e ait. birinci lige çıkma mücadelesinde, 0-0'lık skor stoke'a küme düşmemek için burnley'e de yükselmek için yetmişti.
bu garip örnek tam yüz yıl sonra, 1998'de vietnam'daki "tiger cup"ta tekrarlandı: endonezya, son grup maçından önce gruptan çıkmayı garantilemiş, tayland'ın ise bir beraberliğe ihtiyacı vardı. ama iki takımın ikisi de grup lideri olmak istemiyordu, çünkü o zaman yarı finalde hanoi'de, favori gösterilen ev sahibi takımla eşleşmek gerekiyordu. dolayısıyla kimse gol atmaya çalışmadı. hakem maçın ilk yarısında bir kez bile düdük çalmadı. seyirciler 15 dakika geçmeden toz oldular. maçın son dakikasında endonezya, kalecinin verilen geri pasa yol vermesiyle yenilen kasıtlı gol yüzünden maçı kaybetti. asya futbol federasyonu her iki takıma 40.000 dolar para cezası verdi.