türkiye bu kupaya gidebilme şansını 1961’de, eleme gurubunda sovyetler birliği’ne, yani “ruslar”a karşı kaçıracaktı. dolmabahçe’de, “gazhane” tabir edilen yönde, şimdi olmayan havagazı fabrikasının bulunduğu yerde, bugün yeni açığa dönüşen tribün inşaatı sürerken, kasım ayının ılık bir pazar günü, 14:00’te başlayacak maça –elimizde kumanya ve içeceklerimizle– önceki geceden gidecektik, çirkin toprak sahalı mithatpaşa'ya. ruslar o gün ünlü kalecileri “kara örümcek” yaşin’le çıkacaklardı; pamuklu kırmızı formalarıyla, göğüslerinde “cccp” yazan. deniz tarafı tribünlerinin duvarları dibinde gecelemiş, kapılar açılınca başlayan izdihamdan dolayı girmekten ümidi kesip tam dönmek üzereyken, binbir zorlukla şimdiki numaralının sol tarafında bulunan “teksas” tribününe öğleye doğru zar zor girebilmiştik. ruslar yapılı ve idmanlı idiler; saha toprakmış, sulanmışmış, sonradan tribün olacak inşaata tehlikeli de olsa insanlar alınmışmış, aldırış etmeden oynadılar. kel toprak saha iyice bir sulanmış ve silindirle düzlenmişti. bir gündür oralarda maça girme savaşı veren seyirciler, müthiş bir coşkuyla milli marşımızı söylemiş, “san’a olmaz dökülen kanlarımız” diye haykırırken “san’a” tribünler arası gelip giderek yankılanmış, “milli takım çok yaşa” diye ortalık inlemişti. tabii “bir baba hindi” de ruslara “binmişti”.
maçın hemen başında lefter'e nefis bir orta gelmiş ve eski kurt, voleye kalkmıştı anında. koca yaşin, o zamanların en ünlüsü, hazırdı golü yemeye ama ne talih! aynı macar maçındaki gole benzeyen bu pozisyon, bu sefer ıska geçilmişti. ikinci bir macar maçı olmasını istediğimiz oyunu milli takım o gün 1-2'yle teslim ederek kupaya da veda etmişti.
lefter, kırk sene sonra kendisine sorduğumda binlerce pozisyon arasından o anı anımsayacak ve “sekti top, n’apabilirdim?” diyecekti, büyükada meydanında, her zaman oturduğu kahvede.
kaynak: express özel sayı: meşin yuvarlak - haziran 2002 jules rimet kupası’ndan unutulmaz anlar: top altıgendir erdil sever
halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
haberim olmadan tv'de spikerlik yapıyorum
1961, aynı zamanda dünya kupası finallerine katılma şansımızı getirecek ya da götürecek yıldı. rakiplerimizin evinde oynadığımız ilk maçlarda, norveç'i yenmiş, sovyetler blrliği'ne yenilmiştik, istanbul'daki rövanşlar için bayağı ümitliydik. kendi toprağmda yendiğimiz norveç'e evimizde fark yapabilirdik. moskova'da 1-0'dan fazlasını vermediğimiz rusları da yenebilirdik, işte norveç maçı gelip çatmıştı. pertev tunaseli ile mikrofon basındaydık. oyunun akışını o anlatıyor, ben daha ziyade kritik yapıyordum. oyun, hiç de beklediğimiz, ümitlendiğimiz gibi gitmiyordu. hatta iyi gitmiyordu, demek gerekirdi. çünkü bizim atacağımızı norveç atmıştı. fark beklediğimiz oyunda 1-0 yenik durumdaydık. neyse ki, çok geçmeden aydın (karagümrük'te parlayıp fenerbahçe'ye geçecek yıldız futbolcu) beraberliği sağlayan golü atıyordu. daha sonra da bu maç için italya'dan (palermo'dan) getirilen metin oktay galibiyetimizi ilan eden golü çıkarıyordu. 2-1 galip geldiğimize şükrediyorduk. ve o moralle sovyetler'i yenmemiz artık hayal olmuştu. hayalden öteye geçemedi de.. sovyetler 2-1 kazandı ve bize şili yolunu kapadı. şeref sayımız metin'dendi.
o sıralarda deneme yayını yapan istanbul teknik üniversitesi televizyonu, bu türkiye» sovyetler birliği milli maçını televizyondan naklen yayınlamıştı. itü-tv yöneticileri bu naklen yayını, okulun damına kurdukları kamerayla gerçekleştirmişlerdi. istanbul'da itü'nün taşkışla'daki binasının damına kamerayı çıkarmışlar, oradan inönü stadı'nı görerek maçın 90 dakikasını nakletmişlerdi. tabii, bu maç naklen yayınını o sırada istanbul'da tv alıcısı olan pek az kişi seyredebilmişti. zaten amaç, ilerde başlayacak televizyona hazırlık ve okul için bir denemeydi. itü-tv yöneticisi prof. adnan ataman bu olayla ilgili olarak "12 kasım 1961" günlü takvim yaprağını koparmış, üstüne şu notu düşmüştü. "türk-rus milli maçı'nın damdan televizyonla nakli... tarihi bir gün..."
bu naklen yayında maç anlatım sesini radyodan almışlardı. yani ben radyoda maçı anlatırken, sesi aynen televizyona da aktarılmıştı.
böylece yayıncılık tarihimizde ilk televizyonla maç naklinde spiker olarak görev yapmıştım. fakat haberim olmadan.. ancak olaydan sonra öğrenmiştim bu spikerliğimi...
itü-tv, daha sonra 1962'de bir fenerbahçe-galatasaray maçını, 1963'de de türkiye-italya milli maçı'nı yine aynı şekilde dama yerleştirilen kamerayla naklen yayınlayacaktı. doğrudan doğruya inönü stadı'nın içine yerleştirilen kamerayla gerçekleşen bir tv naklen yayını için ise, 1966'ya kadar beklemek gerekecekti.