gençlerbirliği takımının daha önce maçın oynanacağı 01 kasım tarihinde oynadığı tüm lig maçları; g / 01.11.1959 / 1959-60 / gençlerbirliği 2-1 hacettepe b / 01.11.1987 / 1987-88 / gençlerbirliği 1-1 sarıyer g / 01.11.1992 / 1992-93 / gençlerbirliği 3-2 altay m / 01.11.1998 / 1998-99 / gençlerbirliği 0-1 beşiktaş m / 01.11.2003 / 2003-04 / samsunspor 2-1 gençlerbirliği
hakemler : cüneyt çakır, ismail şencan, mustafa ispiroğlu
gençlerbirliği : ulaş güler, orhan şam, aykut demir, ivan radeljic, murat kalkan, labinot harbuzi, cem can (dk. 46 patiyo tambwe), mariel everton cosma da silva "tozo" (dk. 66 sandro da silva mendonca), hurşit meriç, mustafa pektemek (dk. 66 bruce jose djite), carlos eduardo de souza floresta "kahe"
teknik direktör : thomas doll
manisaspor : ilker avcıbay, mamy rahim assane, oumar kalabane, burak özsaraç, kemal okyay, mehmet güven, yiğit incedemir, (dk. 71 mehmet nas), yiğit ğökoğlan (dk. 52 nizamettin çalışkan), joshua simpson, ergin keleş, promise isaac (dk. 66 yaser yıldız)
bundan birkaç ay önce kalecimiz serdar kulbilge'nin 60 yaşlarındaki babası'nın yaşamakta olduğu küçük kasabada küçük bir kıza cinsel tacizde bulunduğu için gözaltına alındığı haberi yansıdı gazetelere. hatta o gazeteler "milli kaleci serdar'ın babası xxx" şeklinde yazmışlardı haberi. basının sadece "olay yaratmak" için isim vererek -daha suçu hukuken kanıtlanmamışken- serdar'ın babasını karalaması skandaldı!!!
serdar'ın babası geçen gün kalp krizinden öldü. suçludur ya da değildir ama suçu kanıtlanmayan birinin isminin karalanması ne kadar doğrudur bunu düşünmek gerek!
bundan 2 hafta önce sivas maçının bitiş düdüğü çalındığında takımın hırslı oyununu artık puanlara çevirmeye başladığını ve önümüzdeki fikstürün rahatlığını düşünerek ilk 4 e gidiyoruz diye sevinmiştik. geçen hafta çok net pozisyonlar harcayıp diyarbakır'a yenilince "neyse en azından oynuyoruz. olur böyle kazalar" demiştik. ama hafta içi istanbul b.b. ye kupa maçında penaltılarla elenmek ardından da bu maçta "ruhsuz" ve -garip- "isteksiz" maç çıkartmak. 90 dakika hiç poziyona gir(e)memek...
garip bir düşüş var takımda... bir an önce çözüm bulamazsak düşüş yıkım olarak devam edebilirir...
çalışan adamız... malum c.tesi gecesi çoğu zaman tek "geç" yattığımız gün... öyle de olmuş sabah karşı 3 sularında yatmışız... hani bir gün sonra kış saati maçımız olmasa daha da erteleyebiliriz yatış saatini... sabah erken kalkmışız... haliyle tam uykuyu almamanın gerginliği var üzerimizde... hava kapalı... hafif yağmur çiseliyor... rüzgarlı ve soğuk... havanın erkenden kararacak olması üzerine bir de pazar sendromunun kanımızda hızla ilerleyişinin farkındalığı bu bilgilere eklenince zaten maç öncesi 1-0 yenik başlıyoruz güne... "neyse maç güzel geçsin de düzeliriz" şeklinde bir iç nasihat patlatıyoruz kapalı gözlerle kahvaltı yaparken...
atkımızı unutmuşuz bu soğuk günde dönüp evden atkımızı alıyoruz. erdem (aka zeynel) atkıyı almaya giderken arkamdan sesleniyor, "eğer atkı fazllık olursa tribüne ilk kez gelecek arkadaşlara veririz maç sırasında"... bu sesleniş biraz daha gaz veriyor geri dönüşüme... ee tribüne yeni birileri gelince verilen atkı, bere, forma vs maç saati için bile olsa onları "gerçek yaşamda" uyandırmamız ve kazanmamız için bir nimet oluyor...
stadtayız... çok soğuk... ama sahada futbolcuları görünce bahar açıyor halet-i ruhiyemizde... ve maç saati... zaten güne 1-0 yenik başlamışız, 40. saniyesinde yediğimiz golle maça da 1-0 yenik başlıyoruz... 5 dakikalık saman alevi baskısı kurmaya çalışıyor ekibimiz ama ondan sonrası yok... ikinci yarı yine bir 5 dakikalık baskı ardından yenilen 2. gol ve maç bitiyor...
pazar sendromu ve kış saati maçı deprosyonundan kurtulmak için hayalini kurduğumuz son güneşimizde balçıkla sıvanıyor... bir sonraki gün öğlenine kadar sürecek olan karalıkta uçsuz bucaksız düşüş başlıyor...
maçta pozisyonumuz yok. ciddi anlamda maçta gol atabileceğimiz hiçbir pozisyon oluşmadı. takım neden bu kadar kötü, isteksiz ve yavaş bir futbol oynadı anlayamadım. sanırım sezonun en kötü maçını oynadık. fenerbahçe deplasmanında alından 3-0'lık yenilgide bile bu kadar kötü değildi performansımız.
bu arada bir de not düşmek istiyorum; maçtan önce, kalecimiz serdar kulbilge'nin babası mustafa kulbilge, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmiştir. serdar kulbilge'ye, ailesine ve gençlerbirliği camiasına başsağlığı diliyor, acılarını paylaşıyorum.
gençlerbirliği teknik direktörü thomas doll'un maç sonrası yaptığı basın toplantısındaki açıklaması:
"oyunla ilgili söylenecek birşey yok. seyircilerden özür dilemeliyiz. seyircilerin bilet paralarını teker teker geri vermeliyiz. istek, arzu olmazsa, kazanamazsınız. hak ettiğimiz bir mağlubiyet aldık.
geldiğimden bu yana sabırlı olunmasını söylemiştim. bu takım için uefa kupası'na katılmanın hayalperestlik olduğunu söylemiştim. 2-3 hafta iyi gidiyorduk. 2-3 ay içinde de çatlaklar olacaktı. bugün bunu yaşıyoruz. yine de çalışmalarımıza devam edip, iyi sonuçlar almalıyız."
orhan şam'ın maç sonrası yaptığı açıklama:
bize yakışmayan bir oyun oldu. 1. dakikada gol yiyince, demoralize olduk. mücadele etmedik, istemedik ve koşmadık. bunları yapmazsanız, kazanamazsınız. bu durumu toparlayacak olan yine biz futbolcularız."
önceki haftalarda izlediğimiz hırslı, coşkulu futbolun -bir önceki diyarbakırspor mağlubiyetinin bir kaza olduğunu düşünerek- patlamaya dönüşeceğine inandığım ancak hezimete uğradığım berbatötesi maçımsı organizasyon. normal bir yenilgi değildi bu. belli ki takım içinde yaşanan bir huzursuzluk tüm şiddetiyle sahadaki oyuna da yansımıştı. bir takımın tüm topçuları "ben niye buradayım" psikolojisinde olur mu be mübarek!
velhasıl, 'kuzey'den angara'ya inerken gençlerbirliğimiz'in harikalar yaratacağı umudunu taşıyorduk ama yol boyu gittik iz boyu döndük...
a bitterly cold day in ankara on sunday afternoon certainly kept the numbers down with just dan the man joining me at the chopin. alpine kanka wolfgang and his mate mustafa met us at the stadium, but really, we should all have stayed home.
genclerbirligi 0 - 2 manisaspor
we kicked off and i thought the tap between the forwards was a good one. unfortunately less than 40 seconds later the ball was in the back of our net. gencler clearly had their minds elsewhere, cloud kuzbain for all i know, but this was pathetic.
much shaking of heads but then we started to dominate. we still couldn't get anywhere near their goal though.
at half-time there was still hope but that was dashed out after some very poor defending let manisa go 2-0 up.
heads in hands as we started to give the ball away time and time again. problem was we were a million miles too slow and i don't think we got a shot on goal all match.
our best chance fell to aussie bruce who came on as a sub at some stage in the second half but he managed to send his header wide of the post.
all up it was very depressing stuff and clearly the worst i've seen gencler play in quite a long time.
yardımcı hakemler: ismail şencan, mustafa ispiroğlu
4. hakem: serkan çınar
gözlemci: halit gerçeker
temsilci: ilker arslan, hakan yapan
gençlerbirliği: ulaş güler, orhan şam, murat kalkan, aykut demir, ivan radeljic, hurşut meriç, cem can (dk. 46 patiyo tambwe), carlos eduardo de souza floresta, mariel everton cosmo da silva (dk. 66 sandro da silva mendonça), mustafa pektemek (dk. 66 bruce djite), labinot harbuzi