fenerbahçe kemalettin'in attığı gol ile 1-0 kazandığı bu maçtan sonra deplasmandaki rövanş karşılaşmasında 1-1 berabere kalarak tarihinde ilk defa şampiyonlar ligi'ne katılmaya hak kazanmıştır.
maccabi tel aviv: aleksandr uvarov, gadi brumer, amir shelah, yaacov hilel (dk. 81 boris mikhailovich matveyev), alon brumer, nir klinger, noam shoham, yevgeny kashentsev (dk. 75 miroslaw trzeciak), avi nimni, ofer mizrahi, eli driks
teknik direktör: dror kashtan
fenerbahçe: rüştü reçber, ilker yağcıoğlu, jes högh, halil ibrahim kara, uche okechukwu, kemalettin şentürk, jay jay okocha, tayfun korkut, bülent uygun, elvir bolic (dk. 86 tarık daşgün), emil kostadinov
ve can bartu türk futbolunun ve hatta basketbolünün büyük isimlerinden... muhteşem bir adamdır can ağabey... hem çok karizmatiktir, hem çok iyi giyinir, hem de konuşmaya bir başladı mı herkes kendini onu dinlemek zorunda hisseder...
07 ağustos 1996’da tel aviv’de fenerbahçe, israil’in maccabi tel aviv takımıyla şampiyonlar ligi ön eleme turu birinci maçında karşı karşıya gelecekti. maçı hem kanal d, hem de atv yayınlayacaktı. kanal d’deki maçı rıdvan dilmen yorumlayacak, atv’den de maçı ben anlatacaktım, can bartu yorumlayacaktı. ben prag’dan tel aviv’e geçtim. can bartu ise istanbul’dan ekiple birlikte, -ki o ekipte mutluhan suner de vardı- israil’e gelecekti. neyse ramat gan stadı çok eski ve seyirci kapasitesi sınırlı bir stattı. doğru düzgün spiker pozisyonu bile yoktu. kocaman iki kuleyi, basın tribünün tam karşısına monte etmişler ve hem kanal d'nin hem de bizim anlatım yerlerini üstüne yerleştirmişlerdi. yani anlatım yerine çıkmak için, halattan yapılmış bir merdivenle yukarıya tırmanmak gerekiyordu. ve kanal d ile atv arasında reyting çekişmesi vardı.
o dönemde benim anlattığım hiç bir maçta kanal d’nin atv’yi geçemediğini de yeri gelmişken belirteyim. neyse maçın başlama saati yaklaşıyordu. özellikle fenerbahçe açısından çok önemli bir maçtı. çünkü sarı-lacivertliler maccabi yi eledikleri takdirde tarihlerinde ilk kez şampiyonlar ligi’nde mücadele etme hakkını kazanacaklardı. ben çok uzak olduğu ve hava da çok sıcak olduğu için hiç karşıya basın tribünün olduğu yere gidemedim. kadroları aldıktan sonra kuleye tırmandım ve can bartu'yu beklemeye başladım. yan tarafta ise rıdvan dilmenle birlikte çok genç yaşta talihsiz bir şekilde yitirdiğimiz meslektaşım orhan şengürbüz yerini almıştı bile... can bartu^'yu bekledim ama ‘sinyor’ bu maçın yorumunda yanımda olmayacaktı. olay aynen şöyle gelişmişti: can ağabey mutluhan suner e, ‘oğlum maçı nereden anlatacağız?’ diye sormuş. mutluhan ise can bartu’ya karşı tarafta, kalenin hafif sağ çaprazındaki derme çatma kuleleri göstermiş ve “îşte ağabey orası da sen oraya çıkamazsın!” demiş. küplere binen ve maçı yorumlamak için tam konsantre olan sevgili can ağabey hiddetlenmiş; ‘oğlum kerem de oraya çıkmayacak mı? onun çıktığı her yere ben de tırmanırım. beni sinirlendirme de götür beni oraya!’ diye mutluhan’a çıkışmış! mutluhan da can bartu’yu bizim kulenin olduğu yere getirmiş. can ağabey ip merdiveni ve anlatım yerinin yüksekliğini görünce, mutluhan'ın çaktırmadan attığı kahkahaları görmezden gelerek; “hay ben böyle anlatım yerinin..."’ diyerek çaresizce basın tribününe geri dönmüş!
o unutulmaz maçı fenerbahçe kemalettin’in attığı golle 1-0 kazandı. istanbul’daki rövanş l-l"lik beraberlikle sonuçlanınca sarı-lacivertliler tarihlerinde ilk kez şampiyonlar liginde mücadele etme hakkı kazanmıştı. bu unutulmaz maçı, can bartu yukarıya çıkamayınca anlatmak da tek başıma bana nasip olmuştu...