skora bakınca çok güzel geçmiş gibi görünebilen bir maçtır. evet heyecanlıdır. ama bence tipik bir türkiye 4-3üdür. 6-7 tane sarı kart, 1 tane kırmızı kart, kaçan 1 tane penaltı, inanılmaz bireysel hatalardan dolayı atılan goller, bunların arasında son derece gereksiz yere gerçekleşen 2 penaltı golü yavan bir futbol içerisinde cereyan etmiştir. gençlerbirliği 90. dakikada bir de penaltı kaçırmıştır. bu maçtan sonra "elalem 0-0lık 1-0lık ne maçlar oynuyor bi de şuna bak" diye hayıflanmışızdır kendi aramızda.
maç 2-0'a geldikten sonra çok moralimin bozulduğu, son dakikada 4-3 gerideyken okan'ın kullanacağı penaltı atışından hemen önce, "bu golü atıp, trabzon'un şaşkınlığından faydalanıp bir de galibiyet golünü atar mıyız acaba" diye düşündüğüm, ama okan penaltıyı kaçırınca hayal kırıklığıyla yerime oturduğum maçtır.
aşağıdaki yazıyı 8 nisan 2007’de alkaralar.com sitesinde yazmıştım. bazı düzenlemeler yaparak sizlerle paylaşmak istedim.
"ufak tefek, olağan sıkıntıların ve maç skorunun dışında her şey çok keyifliydi. ben ve dev taraftar kadromuzun diğer elemanı çetin, öğle saatlerinde trabzon’daydık. şehirde biraz yürüyüş yapıp stadyuma daha sonra geçmeyi düşünüyorduk. ancak aynı saatlerde düzenlenen bir miting nedeniyle zaten bilmediğimiz yollar kapanmış, stada giden dolmuşların güzergahı değişmişti. dolayısıyla planımız bozuldu ve biraz geciktik.
biz stadın önüne vardığımızda trabzonspor’un ilk golü geldi. maça geç kalmanın ve bir gol yemiş olmanın gerginliği üzerimizde, tepesinde kalearkası yazan bilet gişesinin önüne geldik ve içerideki elemana sorduk:
- selamlar, misafir takım tribünü kalearkasında mı? - hee - tamam o zaman, orası için iki bilet verir misin - yalnız, bu gişede sadece kalearkası satılır. - e, tamam işte, biz de zaten kalearkası alacaz… - haaa tamam; deniz tarafı mi, .... tarafı mi istiysunuz? - abicim, nereden bileyim deniz tarafını. biraz önce dedim ya, misafir takım tribününe girecez biz.. - haaa, ama misafir tribünü karşi tarafta kardeş, bak aha şu merduvenden inip sola dönecen, ...
biz tam tarif edilen istikamete yönelmiş, birkaç adım atmışken çetin geriye döner ve sorar: - orada da satılıyor di mi bilet? - yok! bilet sadece burada satıliyor…. (çetin burada arapça bir şeyler söyledi; anlamadım ne dedi! tekrar gişeye döndük) - tamam o zaman, bize iki bilet, kale arkası!.... - deniz tarafı mi, .... tarafı mi?
burada ben de kendi kendime arapça birşeyler söyledim; çetin tepkisiz yüz ifadesiyle havada uçan martıları saymaya başladı. - bak abicim, biz ikimiz gençlerbirliği taraftarıyız. şimdi de misafir takım seyircilerinin oturduğu kalearkası tribününe bilet alacağız!...
neyse ki yan gişedeki amcam olaya müdahale etti ve bizim biletçiye hangi tarafın kaç numaralı kapısına bilet vereceğini söyledi. ama facia şiddetini kaybetmekle birlikte hâlâ devam ediyordu: - tamam tamam, kaç tane istiysunuz bilet? dişlerimizi sıka sıka “ikiii!” diyebildik ve biletlerimizi alıp olay yerinden hızla uzaklaştık.
girdiğimiz tribün misafir tribünü olmakla birlikte, tabii ki, trabzonspor seyircisi ile doluydu. bunun ötesinde misafir tribününün önünde kocaman bir “trabzonspor’a başarılar” pankartı asılıydı. trabzonlular’ın, oturduğumuz tribünü 3-4 metre yüksekliğinde kafesle çevirerek bize “aslan” muamelesi yapması ise gururumuzu okşadı açıkçası. kendilerine teşekkür ederiz.
maratonun göbüğünün üst kısımlarına alıştıktan sonra stada çapraz kalearkasından ve aşağıdan bakınca saha daha kısa ve daha geniş, dolayısıyla kareymiş gibi görünüyor, alışamadım bir türlü. ayrıca, maalesef gözlerim uzağı iyi görmüyor, karşı kalede olan bitenlerin ayrıntılarını çetin’den öğrendim çaresiz..
tribünde ilk dakikalarda bariz bir sorun olmamasına rağmen ikimiz de tarif edilemez bir sıkıntı hissediyorduk. bir şeyler eksikti sanki. maç devam ederkene birisi kulağıma eğilmiş “çıtırt çıtırt” diyordu adeta. birden bire sıkıntının nedenini keşfettim: evet, çekirdeğimiz yoktu! sorunumuz, teşhisi koyduktan sonra daha da arttı. nitekim birkaç dakika sonra ikinci golü yedik. neyse ki daha önce görmediğimiz bir çekirdek kaynağını fark ettik ve gençlerbirliği taraftarına yakışan şekilde çekirdeklerimize giriştik. ve tabii tedavinin sonucu gecikmedi, taraftarlarının çekirdek çıtırtısını duyan yiğitlerimiz saldırıya geçtiler ve golü bulduk.
tribünümüzde oturan trabzonsporlular’ın çok da hırslı olmayan, rahat ortamda ucuza maç izlemek isteyen mülayim trabzonlular olduğunu düşünerek abartmamak koşuluyla gol sevinci yaşamakta can güvenliğimiz açısından bir sakınca görmedik. kimse de sesini çıkarmadı zaten. bu sırada gençlerbirliği taraftarı olduğumuzu farkeden güvenlik görevlileri iki polis memurunu arkamızdaki koltuklara tayin ettiler.
devre arasında çetin sağolsun, hızlı çekirdek çitleme taktikleri üzerine bir konferans verdi. arkasından yaptığı aynı anda iki eliyle birden çekirdek çitleme şovu ise muhteşemdi.
ikinci devre maç daha tempoluydu; sahadaki tempo tribünlere de yansıdı tabii. arkamızdaki seyircilerin mülayim trabzonlular olduğunu bildiğimiz için attığımız gollerin ardından sevinmeye devam ediyorduk. derken, hakemin tartışmalı bir kararının ardından iki metre yakınımızdaki bir mülayim trabzonlu’nun ayağa fırlayarak hakemin doğumunu gerçekleştiren şahısla ilgili niyetini ayrıntısıyla ve yüksek sesle arz etmesi kitlenin mülayimlik derecesini tekrar değerlendirmemiz gerektiğini ortaya koydu. hele maçın son dakikasında kazandığımız penaltı, galibiyete şartlanan trabzonspor taraftarını daha da gerdi. atmak üzere olduğumuz gole nasıl tepki vermemiz gerektiğini kestiremedik açıkçası. öyle ya da böyle, topun kornere gitmesi trabzonlular’ı rahatlatırken bizi hayal kırıklığına uğrattı.
maç 2-0 iken yenmek yenilmek sorun değil, önemli olan bugün burada olmak diyorduk. ilerleyen dakikalarda ise ümitlenmeye başlamıştık ama maalesef istediğimiz gibi olmadı. maç boyunca trabzonspor taraftarları oldukça coşkuluydu. tezahürat ve davullar bir saniye olsun susmadı. elektrikli bir anda sahaya atılan birkaç “yabancı madde” dışında bir taşkınlık ya da küfürlü tezahürat yoktu.
maçtan sonra, kaldığı otelde ziya doğan’la buluştuk. sağolsun, maç yorgunluğuna rağmen bizimle yakından ilgilendi.
işte böyle geçti bir deplasman macerası. galip gelseydik daha güzel olurdu tabii ama takımımızı ankara’dan çok uzaklarda takip edip destek olmanın keyfi de bir başka. gönül isterdi ki daha kalabalık olsaydık, sesimizi futbolculara duyurabilseydik. bir gün o da olur herhalde…"
tv de yayinlanan macimiz olmasinin verdigi heyecanla sakaryada baslayan ve cok uzun suren bi maratonun ilk ayagiydi..yenilmenin verdigi huzunle biralar su gibi akip giderken birdenbire huzun yerini eglenceye birakmaya baslamisti ki bi de bakmisiz sabah olmus.21 tunc 21 evren 21 ben..
o günlerde bülent'in ofiste sandık.org için çalışıyorduk. maçı izlemek için bülent'in odasına geçmiştik. peşpeşe goller gelince futboldan ilgisi olmayanlar da izlemey başlamıştı.
engin'in attığı golle farkı bire indirince heveslenmiştik ama 47'de skor 3-1' gelince yine hevesimiz kaçtı. derken olanlar oldu ve 3 dakikada biri penaltıdan attığımız 2 golle skor bir anda 3-3 oldu. ardından gökdeniz penaltıdan 4-3 yaptı. maçın son anlarında en azından beraberlik derken hakem penaltı verdi. okan bir kere daha topun arkasına geçti ve yanlış hatırlamıyorsam yine aynı köşeye attı ama bu sefer kaleci kurtardı ve bizim de hevesimiz kursağımızda kaldı.
bol gollü, bol pozisyonlu enteresan bir maçtı doğrusu...
certainly is getting depressing being a genclerbirligi fan.
trabzon 4 - 3 genclerbirligi
i missed most of the first half thanks to taking little oz kanka to the park. so afraid i can't really comment on the first three goals, two from trabzon and one from gencler.
second half though and i quite liked what i saw, admittedly this is only being said in comparison to the absolute rubbish we saw in last week's match against besiktas.
trabzon opened up the second half with a goal making it seemingly impossible for us and then we were given a penalty when former gencler man ayman took down cakir (i think) in the box. a silly foul really as cakir was not in a very dangerous position (ie back to goal somewhere near the corner of the box).
okan ozturk stood up and scored.
then my heart sank as isaac promise came on. he didn't really do anything besides stuff up a few good half-chances when he had men in the clear but failed to pass properly.
but what was this. a free-kick taken by mehmet cakir from quite a way out gets around the wall and bounces off the goalkeeper's head and into the goal.
amazing stuff. 3-3 and we were playing the better football, although trabzon were always looking dangerous on the counterattack.
then comes heartbreak no. 1.. trabzon are given a penalty for handball when it was clear that the ball had hit cakir in upper breast region. penalty converted.
full on attack from gencler and in the 93rd minute draman gets a cross in and okan was brought down scissors-style.
okan steps up and gives us heartbreak no. 2.. okan has a jerky style when going for his penalties and despite sending it high to the right of the keeper, their man made the stop.
the result means trabzon leap above us on the table and the dream of a uefa cup spot is looking further and further away.