ilk basımı 2004 olan islam çupi'nin "olaylar, sağbekin lahana dolmasını yemesiyle başladı" kitabından;
istanbul uyanıyor
türkiye ligi'nin bitiminden sonra ortaya düşen tabloda, önümüzdeki dönem ligde beş istanbul takımının birden oynaması, bu futbol kentimizin gözlerini büyük büyük açtığının kanıtı mıdır?
türkiye ligi'nde yıllar yılı üç büyüklerin dışında hiçbir patlama yapamayan istanbul'un sarıyer'i yukarı postalaması, bu yıl da köklü karagümrük'ün birinci lig'e tırmanması, istanbul futbolu adına sevindirici bir değişimdir.
* * *
karagümrük türk futbolunda üç büyüklerden sonra mazi kökü çok derinde olan bir istanbulludur. ateşi ve yüreği yüksek edirnekapı, karagümrük, malta hinderlandında çöreklenmiş eski istanbul beyefendiliğiyle, kabadayılığının sevimli uçlar veren bir yöresindedir.
çukurbostan, yeni adıyla vefa stadı karagümrük'ün geçmiş zaman albümüdeki topraklı, tozlu podyumudur. istanbul mahalli liglerinde oynarken, istanbul profesyonel ligi'ne terfi ederken, karagümrük takım olarak sahaya sürdüğü kolyede türk futbolunun büyük yıldızlarını kopan birer inci gibi her dönem gazete sayfalarına dökmeye devam etmiştir.
o ayakkabıların kendi parasıyla alınıp, o formaların ev leğeninde öküzbaş çividiyle yıkandığı dönemlerden bugünün karagümrük'üne kadar kırmızı-siyahlı takımın sahalardan gelip geçirdikleri futbolcular, bir ustalar albümü olarak, türk futbolunun tozlu arşivlerine yürümüşlerdir.
cahitler, kallu şükrüler, kanbur ahmetler, deli turanlar, makara izzetler, naci erdemler, moruk şadiler, dudular, lağım osmanlar, reşatlar ve daha hatırdan kaçmış büyük yıldızlar sakaların sattığı bir bardak su primine ayaklarının ve yüreklerinin en halislerini sahaya bırakıp reklamsız, resimsiz çekip gitmişlerdir.
45'leri, 46'ları hatırlıyorum. yazları yenibahçe yeşilinin osuruk ağaçlı dehlizlerinden geçer, sulukule'nin bulunduğu surdibi'ndeki, eğribüğrü patikadan çıkar, çukurbostan sahasına seyirtirdik. kim oynarsa, oynasın. karagümrük bizim gibi mahalle arası rekabetleri kovalayan kuşak için mahalle aralarının en büyük takımıydı.
istanbul kayboldukça, karagümrük de kayboldu. futbolda bir yerlere indi. futbolcu da indiği bir yerleri, kendi geçmişiyle bağdaştıramadığı için, yine indiği yerlerden çıkmaya başladı ve birinci lig'e geldi.
sezonun ilk maçıydı. galatasaray'ı izlemek için fenerbahçe stadyumu'na koşmuştuk. yeni aldığım jean pantalon ve gömleği giymiştim. stadyum'un yanındaki salı pazarının olduğu yer otopark haline gelmişti. bir arabanın yanında insanlar birkmişti. güzel bir alman kurdu arabanın içinde bırakılmış ve zavallı hayvan sıcaktan ve havasızlıktan telef olmuştu. arabanın içindeki hasar, koltukların durumu hayvanın arabanın içinde ölmeden önce can çekitiğini gösteriyordu. içim acımıştı.
maça gelince: sejdic muhteşem oynamıştı. son dakikalarda kazanılan penaltıyı şık bir plaseyle kalecinin solundan gole çevirdi. ancak hakem penaltıyı tekrar ettirdi. tekrar aynı köşeye vurdu. bu sefer kaleci az kalsın kurtarıyordu. galatasaray bu maçla ilk haftanın lideri olmuştu.
bu maca bir kac arkadaş gitmiştik fakat hangi arkadaşlarım oldugunu hatırlamıyorum cok sıcak bir gündü.fenerbahçe stad"ının maraton trübün"ünün sol tarafında karagümrük taraftarları vardı trübünün aşagasında sahaya yakın bir şekilde takımlarını desdekliyorlardı galatasaray taraftarı atılan her golden sonra onlara tezahurat yapıyordu.... alcaklara karyagıyor üşümedinmi sen bu işin sonunu hic düşünmedinmi diye tempo tutuyordu..o zamanlar pınar şaşal suları yeni cıkmıştı ve poşette satılıyordu şimdikiler gibi ped şişede degildi galatasaray taraftarları bu su poşetlerinin agızlarını acıp aşagıda bulunan karagümrüklü taraftarlara atıyordu her atılan su poşedinden sonra gene bagarıyordu galatasaray taraftarı....alcaklara kar yagıyor üşümedinmi sen bu işin sonunu hic düşünmedin diye bagarıp eglendiklerni hatırlıyorum..