milli ligde bugün sadece iki maç yapılacak, beyoğluspor - karşıyaka, g. saray - altay ile karşılaşacaktır.
her iki maçın neticesi kırmızı grupta ilk altı takım arasına girecek ismi belli edecektir. beyoğluspor karşıyakayı yendiği ve altay, galataasaraya mağlup olduğu takdirde istanbul sarı - siyahlıları milli ligin ikinci kademesine devam edebilecektir.
beyoğluspor - karşıyaka maçı berabere neticelendiği takdirde, altay galatasaray'a yenilse dahi, averajla ilk altı takım arasında yer alacaktır.
aştay, galatasaraydan puan koparmak için mücadele edecektir. ancak işi sıkı tutmak isteyen idareciler, karşıyakalı futbolculara 500 er lira pirim vaadetmişlerdir.
günün maçlarının başlama saatleri şöyledir: saat 14.00 beyoğluspor - karşıyaka, saat 16.00 galatasaray - altay.
hakemler: cezmi başar (***), hüseyin maloğlu (***), nadi ırmaklar (***)
g. saray: turgay (***) - candemir (**), k. ahmet (***) - kadri (**), ergun (***), b. ahmet (**) - tarık (*), talât (*), suat (***), uğur (***), turan (**)
milan hezimetinin moral bozukluğu içerisinde olan ve metin'den mahrum bulunan g. saray, altay'a tek golle galip
kahraman bapçum
sert geçen oyunda iki puanı ahmet'in volesi sağladı
yorgun muydu bu çocuklar? altay'ın karşısında verimsiz bir çırpınma içinde 85 dakika geçiren g. saraylılar yorgun muydu?
iyi ama oyun bizim kırk yıllık «ha babam» stiline döndüğü müddetçe ateşli altaylılarla vücut vücuda, diş dişe mücadele edebilen bir takım «yorgun» olur mu?
öyleyse neydi kendi taraftarlarına bile «eyvah! bu muydu bu sezonun başarılı galatasaray'ı» dedirten?
dağınık bir galatasaray vardı sahada... üstelik tek tek kabiliyetlerinin onda birini bile veremeyen galatasaraylılar şüphesiz buna metin'den mahrum oluşu da eklemek lazım.
altay'a gelince... yooo! öyle pek de önemli bir maç gücü gösteremediler. sadece ezilmediler sarı - kırmızılılar, işte o kadar... bir de varol - iyi gününde mi desek yoksa şanslı gününde mi- dikkati çekecek başarılı hareketler yapıyordu. ama galatasaray'ın 85 dakika gol çıkaramamasında varol ve altay defansından çok kendi forvetinin rolü vardı. ilk devrede forvetin hemen her elemanı çeşitli imkânlar yakalayıp inanılmaz beceriksizliklerle heba edip gitmişlerdi.
unutmadan üzerinde durulacak bir şey daha vardı. galatasaray için: iki yan haf...
çalışan bir ahmet ve sinirlerine hakim olduğu zaman zekası daha da keskinleşen kadri orta sahada altayı ezebilirler, sonra da hiç olmazsa uğur ve suat'la altay kalesini hallaç pamuğu, gibi atarlardı. ama, dedik ya, sarı - kırmızılı takımda topyekün bir - nasıl demeli - sendeleyiş vardı.
maç zaman zaman sertleşen ciddi bir didişme halinde başladı, öyle devam etti ve öyle bitti.
85 inci dakikada cahit'in kesip duzeltemediği bir top sağaçık yerinde ceza sahasının köşesinde b. ahmet'in önüne düşünce kötü bir gününde olan iyi futbolcu ahmet, bir an bugününe değil, her zamanki klasına uygun bir şut denedi: süzülen top varol'un kalesinin - varol'a nazaran - sol üst köşesini buldu ve sıyrılıp içeri girdi.
galatasaray birçok fırsatları kullanamamış ve sonra böyle hiç de beklenmez bir anda tesadüf kokan bir gol yakalamıştı.
evet, ikinci devrenin 10 uncu dakikasında tarık'ın vurduğu ve varol'un boşaltmış olduğunu köşeyi bulan top numan'ın göğsüne çarparak kurtulmuştu. bundan üç dakika sonra da b. ahmet'in frikikten aşırttığı top dalış yapan turhan'ın kafasından sıyrılarak avuta çıkmıştı... ama her şeye rağmen sarı - kırmızılı takımın bilhassa ikinci devrede kesin bir üstünlük kurduğu söylenemezdi. nitekim golden 4 dakika önce nazmi'nın altığı nefis bir şutu da turgay tam yukarı köşeden zorlukla yumruklamıştı.
yorgun muydu bu çocuklar, küskün ve isteksiz miydi, yoksa gittikçe alçalan form grafiği en aşağı noktalara kadar inmiş ve geçen yılın şampiyonunu çözmeğe mi başlamıştı?