ilk basımı 2003 olan jimmy burns'ün "tanrının eli: futbolun kayan yıldızı diego maradona'nın yaşamı" kitabından;
her şey, barcelona'nın yine athletic bilbao'yla oynadığı ve yine çok sert geçen bir maçtan sonra açıklığa kavuşacaktı. bilbao, 30 nisan 1984''te yine şampiyon olmuştu. bir hafta sonra iki kulüp, madrid'de yapılan kral kupası finalinde ispanyol kraliyet ailesi nin ve real madrid'in bernabeu stadını dolduran 100.000 kışının önünde tekrar karşı karşıya geliyorlardı. o akşam ispanyadaki insanların en azından yarısı, maçı izlemek üzere televizyonların başına oturmuşlardı.
iki taraf arasındaki, daha önce menotti ile clemente arasında başlamış olan savaş hali, zaten kolayca heyecana kapılabilen bir mizacı olan maradona'ya da bulaşmış ve kendisine yeni bir tartışma açma bahanesi yaratmıştı. maçtan kısa bir süre önce şöyle demişti: "clemente, gözlerimin içine baka baka bana 'aptal' diyebilecek kadar erkek değil." clemente de şöyle yanıt vermişti: "maradona, hem aptal hem hadım. bu kadar çok para kazanan bir futbolcunun insanlıktan nasibini almamış olması çok yazık."
böylece oluşan ortam, bir futbol maçından çok bir sokak kavgasının öncesine benziyordu. ama kavga ancak maçın sonunda ortaya çıkmıştı. on üçüncü dakikada endika'nın attığı golle maçı bilbao kazanmıştı. bilbao'lu oyuncular saha kenarında zaferlerini kutlarlarken, karşı kaleye geliştirdikleri tüm akınların bilbao'nun sert ve katı defansına takılmasına sinirlendikleri açıkça belli olan barcelona'lı oyuncular da soyunma odasına gitmeye hazırlanıyorlardı. kaybetmeyi hiçbir zaman öğrenememiş olan maradona arkadaşlarından daha da sinirli gözüküyordu. bilbao'lu oyunculardan sola, özellikle onu kızdırmak için 'siktir' işaretinin ıspanya'daki versiyonuyla el sallayınca, artık kendini tutamamıştı. maradona, sola'yı yere yıkmış, hemen ardından bilbao'lu futbolcuların birkaçı ona saldırmışlardı. saldıranlar arasında 'kasap', yani goikoetxea da vardı. önceki maçta yaptığı o vahşice faulle maradona'nın dizini sakatlamış. olan goikoetxea'nın bu kez attığı tekmenin arjantinli futbolcuyu tekrar sakatlamaması mucizevi bir şey olmuştu. biraz sonra çıkan toplu kavgaya, her iki taraftan da katılmayanların sayısı yok denecek kadar azdı. dehşete düşen kral juan carlos ve milyonlarca ispanyol, bronx sokaklarındaki çetelerin kavgalarındakileri aratmayan tekme ve yumrukları şaşkınlıkla izliyorlardı. barcelona kulübünün yöneticileri köpürmüşlerdi. cahil bir arjantinli'nin sorumsuzca haydutluğa soyunmasının, dünyanın en sevilen kulüplerinden biri olan kulüplerinin ismini lekelediğini düşünüyorlardı. yöneticilerden biri şöyle diyordu: "maradona'nın karıştığı kavgayı ve arkasından gelen karmaşayı görünce, artık onunla daha fazla gidemeyeceğimizi anlamıştım." o günden sonra, nunez'in isteği, maradona'yı sadece alabilecekleri en iyi transfer ücretini alana kadar ellerinde tutmak olacaktı.
kendi adlarına, maradona ile cyterszpiler de barcelona meselesini sona erdirmek istiyorlardı ve napoli ile yaptıkları transfer görüşmelerini hızlandırmışlardı. ikisi de, napoli'nin profesyonel olarak juventus'tan daha iyi seçim olduğuna inanıyorlardı. napoli, hem küme düşmekten kurtulmak, hem de iki üç yıllık bir dönem içinde italya liginin üst sıralarına tırmanabilmek için kadrosunun büyük kısmını yeniliyordu ve sırf maradona'yı takıma oturtabilmek için pek çok futbolcuyu satmışlardı. buna karşılık, juventus, kadrosuna uyum sağlamış olan fransız futbolu platini gibi uluslararası yıldızlarıyla italyan futbolunun üst sıralarına çoktan yerleşmişti. maradona, barcelona'da geçirdiği dönemde, hem kadrodaki yıldızların kendi aralarında da yarışması gerektiğini, hem de kendilerinin sürekli en üstte yer almasının zorunlu olduğunu düşünen takımlardan bıkmıştı.
kral kupası'ndaki hezimetten kısa bir süre sonra menottı barcelona'nın teknik direktörlüğünden ayrıldığında, maradona hem bir dostunu, hem de kendisine öğütler verebilen bir büyügünü kaybetmişti. o anda gerçekten nunez'in kapısını çarparak çıkıp gıtmedıyse, bunun nedenlerinden biri, napoli'yle yapılan transfer görüşmelerinin henüz sona ermemiş olmasıydı. bir başka nedense, nunez'in menotti'nin yerine getirdiği adamın terry venables olmasıydı.
athletic club de bilbao: andoni zubizarreta; santiago urquiaga, jesús íñigo liceranzu, andoni goikoetxea, josé maría núñez; patxi [francisco] salinas, miguel de andrés, ısmael urtubi; dani [daniel ruiz] (c), endika guarrochena (manu [manuel] sarabia 61'), estanislao argote (josé ramón gallego 87')
teknik direktör: javier clemente
fc barcelona: urruti [francisco javier gonzález urruticoechea]; josé vicente sánchez (c), migueli [miguel bernardo bianquetti], josé ramón alesanco, julio alberto moreno; víctor muñoz, bernd schuster, juan carlos pérez rojo (francisco javier clos 63'); francisco josé carrasco, diego armando maradona, marcos alonso
teknik direktör: césar luis menotti
gol: 1-0 (endika 14')
sarı kartlar: p. salinas (21'), urtubi (26'), liceranzu (37') / carrasco (8'), víctor (53'), schuster (57'), alesanco (62').
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
goikoetxea, andoni, ya da "bilboa kasabı", futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük, en vahşi kasabı sayılmaktadır. en çarpıcı vukuatları, 1982'de bernd schuster'e ve 1983'te diego maradona'ya (ikisi de fc barselona'da oynarken) yaptığı faullerdi. ikisinin de dizini kırmıştı. kaba saba oyunuyla takımı athletic bilbao'yı 1983 ve 1984'te şampiyonluğa taşıyan basklı oyuncu, aynı zamanda maradona'nm da ispanya'ya veda etmesine neden olmuştu: barselona'ya karşı 1984'te oynanan ve (1-0) kazanılan kupa finalinin sonunda, kral'ın gözü önünde arjantinli futbolcuyla kovalamacaya girip arbedeye yol açmıştı. maradona kavgayı kendisinin başlatmadığına ("benden iki beden büyük, deli değilim ya!") yemin ettiyse de barselona'dan ihraç edildi. goikoetxea ise daha sonra önce ispanya milli takımının antrenör yardımcılığına, ardından da kulübün antrenörlüğüne getirildi. 2001 eylül'ünde ise, birkaç hafta görevde kaldıktan sonra, rayo vallecano'dan atıldı -kavga yüzünden değil, alınan kötü sonuçlardan.
o zamanın barcelonalı yıldızı bernd schuster "bilbao'yla karşılaşmak kore'ye gitmek gibi" demişti. alman oyuncu 1984 kral kupası finalinde kan gövdeyi götürürken yan rollerden birindeydi. başroldeki isimse diego maradona'ydı. bilbaolu goikoetxea'nın darbesi sonucu kırılan ayak bileği yüzünden 106 gün futboldan uzak kalan maradona, sahalara dönüşünün ardından intikam peşindeydi. bilbao kalecisinin suratında patlayan röveşatasıyla da bunu bir ölçüde başardı. bu da bruce lee'nin gişe rekorları kıran filmlerinden dövüş sahnelerinin kopyalarını beraberinde getirdi.