logo
 
twitter
Yazar: Mehmet Ali Gökaçtı
Kitap/Yayın: "Bizim İçin Oyna": Türkiye'de Futbol ve Siyaset
İlk Basım Yılı: 2008


Anı/Bilgi Yazılmış Maçlar

(51 Maç)

sayfa /3>>

1908-1909 Sezonu
Constantinople Association Football League ?. Maçı
Fenerbahçe 0-2 Galatasaray

1922-1923 (Özel Maç)
Galatasaray 4-2 Trabzon İdman Ocağı

1923-1924 Sezonu
İstanbul Ligi Yarı Final Maçı
Galatasaray 2-2 Fenerbahçe (Yarıda Kaldı)

1922-1923 Türk Milli Takım (Özel Maç)  
Dostluk Maçı
Türkiye 2-2 Romanya

1924 Olimpiyat Oyunları
 Maçı
Çekoslovakya 5-2 Türkiye

1924-1925 Türk Milli Takım (Özel Maç)  
Dostluk Maçı
SSCB 3-0 Türkiye

1924-1925 Türk Milli Takım (Özel Maç)
Dostluk Maçı
Türkiye 1-2 SSCB

1948 Olimpiyat Oyunları  
Çeyrek Final Maçı
Yugoslavya 3-1 Türkiye


1932-1933 (Özel Maç)
Sarı-Kırmızı 0-1 Fenerbahçe

1932-1933 (Özel Maç)
Sarı-Kırmızı 2-2 Fenerbahçe

1933-1934 Sezonu  
İstanbul Ligi 7. Hafta Maçı
Fenerbahçe 0-0 Galatasaray (İptal)

1934-1935 Sezonu
İstanbul Ligi 4. Hafta Maçı
Beşiktaş 4-2 Vefa

1935-1936 Sezonu
İstanbul Ligi 5. Hafta Maçı
Galatasaray 6-2 Güneş

1936-1937 Sezonu
İstanbul Ligi 11. Hafta Maçı
İstanbulspor 1-2 Güneş (Erteleme)



1945-1946 Sezonu
Başbakanlık Kupası Final Maçı
Gençlerbirliği 0-4 Fenerbahçe

1946-1947 Sezonu
İstanbul Ligi 14. Hafta Maçı
Vefa 4-2 Galatasaray

1950-1951 Türk Milli Takım (Özel Maç)
Dostluk Maçı
İsrail 5-1 Türkiye

1958-1959 (Özel Maç)  
Doğan Türk Birliği 0-6 Fenerbahçe

1956-1957 Türk Milli Takım (Özel Maç)  
Dostluk Maçı
Türkiye 3-1 Macaristan

1959 Sezonu
Milli Lig Kırmızı Grup 1. Hafta Maçı
Gençlerbirliği 1-1 Adalet

1960-1961 Sezonu
Milli Lig 26. Hafta Maçı
Fenerbahçe 3-3 Gençlerbirliği

1967-1968 Sezonu
2. Lig Beyaz Grup 5. Hafta Maçı
Kayserispor 1-0 Sivasspor (2 Takım da Hükmen 3-0 Yenik)




Sadece Video Yüklü Maçları Göster


1933-1934 Sezonu
İstanbul Ligi 7. Hafta Maçı
23.02.1934, Cuma, 16:00
Taksim
İstanbul, Türkiye
Fenerbahce.png
Fenerbahçe
0-0
(İptal)
Galatasaray.png
Galatasaray


iki takım arasındaki tüm maçları gör...


          bu maça tüm yazılanları gör...yazi
bu maçla ilgili
anım/bilgim var






Maçın Özeti (Macanilari.com Dailymotion Kanalı)







  •  
    GB
    B
     93502  maç linki

    mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;

    galatasaray-fenerbahçe rekabetinde yeni bir evre

    birbirlerine çok yakın tarihlerde kurulmuş olmalarının yanı sıra spor dünyasına doğrudan futbol ile adım atmaları ve hep öncü rolünü oynamaları dolayısıyla galatasaray ile fenerbahçe kulüpleri arasında başından itibaren canlı bir rekabet vardı. iki kulübün yöneticileri, finansman kaynaklarını ve siyasetle ilişkilerini, diğer tüm kulüplerden farklı olarak, sadece kendi durumuna göre değil, diğerinin durumuna göre de ayarlamıştı. her iki kulübün hem futbol sahalarında hem de spor örgütlerinin oluşturulması sürecinde, birbirlerine üstünlük sağlama mücadeleleri her zaman canlılığını korumuştu. ancak türk futbol dünyasının iki büyük öncü kulübü, bir müddet sonra aralarındaki ilişkiyi, birbirlerini bertaraf etme çabası yerine, belidi ölçülerde koruyup kollamaya ve soğuk savaş yıllarının meşhur tanımlamasıyla bir "dehşet dengesi"ne oturtmayı esas almışlardı.

    iki kulüp arasında bu dengenin sağlanmasında, bugün de geçerli olan etkenler arasında, arkalarına aldıkları kitle desteği, sağlamayı başardıkları maddi destek, kazandıkları ulusal ve uluslararası basanlar yer almaktaydı. elbette siyasetle ilişkileri de bu etkenler arasında çok önemli bir yer tutmaktaydı.

    siyasal çevrelerin kimi zaman doğrudan, kimi zaman da hami, yani koruyucu görünümü altında destek verdikleri bu iki kulübün mücadeleleri, genelde bu dengenin korunmasıyla yürümüş ve mevcut dengenin taraflardan biri lehine tamamen bozulmasına fırsat verilmemişti. böylece 1930'lara kadar kimi zaman galatasaray, kimi zaman da fenerbahçe sahalarda üstünlük sağlamış, ortaya açık bir fark çıkmamıştı. iki kulüp arasındaki ilişki, şilt meselesi örneğinde olduğu gibi, zaman zaman gerilimli bir hâl alsa da yıkıcı boyutlara varmamıştı.

    ancak galatasaray ile fenerbahçe arasındaki ilişki, 1930'lar-da daha sertleşecek ve taraftarlar arasında şiddet olayları görülmeye başlanacaktı. 1920'lerde ülkeye hâkim olan nispi liberal ortam en çok galatasaray'a yaramıştı. kulübün hamileri olan hanedan mensuplarının yurt dışında olmalarına rağmen maddi desteğe devam etmelerinin yanı sıra spor örgütlerinin başında ağırlıklı olarak galatasaraylıların yer alması galatasaray'a hem maddi hem de manevi anlamda önemli bir avantaj sağlamıştı. galatasaray'ın üstünlüğü en çok aralarındaki dengenin artık bozulmaya yüz tuttuğu fenerbahçe'yi rahatsız ediyordu.

    tırmanan gerilimin ön işareti, daha 1927 yılının mayıs ayında oynanan bir galatasaray-fenerbahçe karşılaşmasında çıkan kavga ile kendisini gösterecekti. lig şampiyonunu belirleyecek olan bu maçın gerilimi haftalar öncesinde başlamıştı. daha önceki galatasaray-fenerbahçe maçlarında da futbolcular arasında ufak tefek kavgalar olmuşsa da, bu seferki çok daha şiddetli cereyan etmiş, futbolcular arasında başlayan kavgaya bir müddet sonra iki takımın taraftarları hatta güvenlik güçleri de katılmışlardı. iş çığırından çıkmıştı.

    olaylarla ilgili olarak hakem ve her iki takımın kaptanları karakolda ifade vermişlerdi. bu, o güne kadar eşine rastlanmış bir durum değildi. sonrasında da gerilim tam anlamıyla yatışmamış ve iki kulüp arasındaki söz düellosu gazete sayfalarında devam etmişti. tartışma uzadıkça nitelik değiştirerek bambaşka noktalara ilerliyordu. sonunda galatasaraylılar bundan sonra fenerbahçe ile maç yapmayacaklarını söyleyerek ipleri koparmışlardı. ancak galatasaraylıların "koşullar değişmedikçe bir daha fenerbahçe ile oynamayacağız" açıklamaları, kamuoyuna "fenerbahçeliler ile bir arada bulunmamak için milli takımda da yer almayacağız" şeklinde yansımıştı. bunun üzerine meseleye milli takım, dolayısıyla "milli görevden kaçmak" ve "milli şeref gibi kavramlar karışmıştı. bozulan "dehşet dengesi", işin içine milli değerler katılarak sağlanmaya çalışılıyordu.

    bunun üzerine galatasaraylılar, milli takıma oyuncu verme mek, milli görevden kaçmak gibi bir durumun söz konusu olmadığı yönünde açıklama yapacaktı. hatta daha ileri gidilerek, daha birkaç yıl önce fenerbahçelilerin moskova'ya yapılan turneye katılmadıkları, yerlerinin bizzat galatasaraylılar tarafından doldurulduğu dile getirilmişti. iki kulüp arasındaki çekişme, işin gelip "milli meselelere" dayanması üzerine hızını kaybetmiş ve yavaş yavaş gündemden düşmüştü. hatta 1928 yılında tayyare cemiyeti tarafından mustafa kemal'in adına düzenlenen gazi büstü karşılaşmasıyla tekrar barış ortamına girilmişti. futbolun yabancılara karşı bir olgu olarak kullanılmasının geride kalmaya yüz tuttuğu günlerde içe dönük bir işlev üstlenmesinin tipik örneği olan gazi büstü, bu tartışmaları bir ölçüde dindirmiş, ancak bitirememişti.

    galatasaray ile fenerbahçe arasında her meselede tartışma ve gerilim olduğu söylenemezdi. belirli bir menfaatin sağlanması söz konusuysa, karşılıklı dengelerin korunması kaydıyla, iki kulübün işbirliğine gittikleri ve ortak hareket ettikleri de görülmüştü. bunun en tipik örneklerinden birisi 1931-1932 sezonunun başlangıcında yaşanmıştı. kulüpler arasında eşit olarak dağıtılan hasılatla ilgili olarak galatasaray ve fenerbahçe, günümüzde televizyon gelirlerinin paylaşımında olduğu gibi bazı ayrıcalıklar talep etmişler, ancak bu istekleri kabul edilmemişti. bunun üzerine iki kulüp, ligden çekildiklerini açıklamışlardı. bir müddet sonra, benzer gerekçeyle beşiktaş kulübünün de ligden çekildiğini açıklamasıyla, istanbul ligi sekiz takım yerine beş takım ile oynanmak zorunda kalmış ve o sezon tüm cazibesini yitirmişti. diğer kulüplerin böylesi bir girişimde bulunmayı akıllarından bile geçiremeyecekleri göz önüne alınırsa, bu girişim söz konusu iki kulübün neden büyük ve etkin olduğunu göstermesi açısından da önemlidir. dikkat çeken bir başka nokta, beşiktaş kulübü'nün de artık üçüncü büyük olarak benzer bir davranış tarzına girebilecek boyuta ve güce ulaşmış olduğudur.

    ancak galatasaray ile fenerbahçe arasındaki gerilim tam anlamıyla hiçbir zaman yatışmayacaktı. 1934 yılında bir galatasaray-fenerbahçe maçında yaşanan olaylar ateşi bir kez daha alevlendirecekti. 23 şubat 1934 günü taksim stadı'nda oynanan lig maçı esnasında önce futbolcular arasında başlayan kavga, tıpkı 1927 yılında olduğu gibi kısa sûre sonra tribünlere de sıçramış ve ancak güvenlik güçlerinin müdahalesiyle kontrol akına alınabilmişti. yarıda kalan maç sonrasında toplanan istanbul futbol mıntıkası, her iki takımdan toplam on yedi futbolcuya çeşidi cezalar vermişti. olayların tribünlere sıçramasından birinci derecede sorumlu tutulan fenerbahçe kalecisi hüsamettin (böke) müebbet boykot cezası alırken, diğer futbolcular da ala aydan başlayan değişik boykot cezalarına çarptırılmışlardı.

    siyasi çevrelerin her iki kulübe gözdağı vermek amacıyla esaslı bir yaptırım uygulanmasını istedikleri bu sürecin sonun da, neredeyse ceza almayan futbolcu kalmamış, hatta olaylara karışmayan kimi futbolcular bile değişik cezalara çarptırılmışlardı. hükümet çevrelerinden bir açıklama yapılmaması dikkat çekiciydi. olaylar siyasi müdahaleyle değil spor kuramlarının yaptırımlarıyla kapatılmaya çalışılmıştı. ancak hazır fırsat çıkmışken eski hesapları görmek amacında olanlar sahnedeydiler ve olaylar, kapanmak şöyle dursun, daha yeni başlıyordu.

    fenerbahçe kulübü'nün verilen cezaların ağır ve haksız olduğu yönündeki itirazının kabulü beklenirken futbol heyeti'nin cezalann hafifletilmesine karşı çıkması üzerine fenerbahçeliler bu kez idman cemiyetleri ittifakı nezdinde itirazda bulunmaya karar vermişlerdi. oradan da bir sonuç alınamayacağının anlaşılması üzerine, fenerbahçe yöneticilerinin işi mahkemeye taşıyarak hukuk yoluyla sonuç almaya çalışacaklarını açıklamaları, dönemin spor yönetimiyle ilgili siyasetçileri çok kızdıracaktı. spor teşkilatının otoriter bir anlayışa sahip yöneticilerinden (doğu) bayezit milletvekili halit bayrak, bazı fenerbahçe yöneticilerinin ebedî hak mahrumiyeti ile cezalandırılmasını sağladıktan sonra, kulübe yönelik çok ciddi bir tehdidi gündeme getirmişti: fenerbahçe kulübü'nü kapatmak ve sahasını elinden almak. bu beklenmedik tehdit karşısında, fenerbahçe kulübü de o günlerin koşullarında yapılabilecek olan tek şeyi yapacak ve siyasal çevrelerden gelen bu tehlikeye aynı silahı kullanarak karşı koyacaktı. fenerbahçeliliği ile bilinen ve siyasi itibarı giderek yükselen şükrü saraçoğlu, fenerbahçe kulübü'nde başkanlığa getirilecekti. nitekim bu girişim olumlu sonuç verecek ve tek-parti iktidarının sona erdiği günlere kadar pek çok kulübün başvurduğu geçerli bir yöntem olacaktı.

    1930'lar aynı zamanda iki büyük kulübün arasındaki rekabet ve güç mücadelesinde ibrenin fenerbahçe'den yana döndüğü yıllardı. tıpkı önceki on yılda galatasaray'ın mevcut koşullan çok iyi değerlendirerek üst üste başarılara imza atması gibi, bu sefer de fenerbahçe belirgin bir üstünlük sağlıyordu. fenerbahçe'nin üstünlüğünde, galatasaray'ın maddi ve manevi sıkıntıları kadar, güneş meselesi dolayısıyla ikiye bölünmüş olmasının da büyük payı vardı. bu durumun farkına varan fenerbahçelilerin, bu yıllarda (devlet destekli) güneş kulübü ile yakın ve sıcak bir ilişki kurmaları ayrıca dikkat çekiciydi.

    fenerbahçe, daha resmen kurulmadığı ve sarı-kırmızı adını taşıdığı aşamada güneş ile ilk maç yapan takım olmuştu. çoğunluğunu galatasaray'dan ayrılanların oluşturduğu bir kadroya sahip olan sarı-kırmızı ile fenerbahçe arasında 15 eylül 1933 günü oynanan bu maçı fenerbahçe 1-0 kazanmıştı. ikinci maç ise 22 eylül 1933 günü oynanmış ve 2-2 berabere sonuçlanmıştı. dahası, güneş kulübü'nün taksim'deki kulüp merkezinde fenerbahçelilere de yer ayrılmış ve iki kulüp henüz güneş'in gerekli formaliteleri halledip lige katılmaya hak kazanmamış olduğu günlerde muhtelit takımlar oluşturarak yurt dışında turnelere çıkmıştı.

    fenerbahçe'nin güneş ile ilişkileri, bu kulübün varlığını sürdürdüğü altı yıllık zaman zarfında son derece olumlu bir çizgide süregitmişti. güneş kulübü'nün zaman zaman beşiktaş kulübü'yle de sürtüşmeleri olmuş ancak fenerbahçe ile herhangi bir sorun yaşadığı görülmemişti.

    (Hasan Cemal Polat "Hasan Polat", 14-03-2012 17:15:00)

     





  •  
    GB
    B
     93504

    mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;

    şükrü saraçoğlu'nun başkanlığı döneminde fenerbahçe

    on altı yıl boyunca başkanlık yaparak fenerbahçe kulübü'nün bir dönemine damgasını vuran mehmet şükrü saraçoğlu, 1887 yılında ödemiş'te dünyaya gelmişti. eğitimini sürdürmek için gittiği izmir'de ittihatçı çevreler ile yakın ilişki kuran, milli mücadele'ye katılan, bu arada iyi bir eğitim alan ve genç sayılabilecek bir yaşta cumhuriyet'i oluşturan kadrolar içinde yer alan şükrü saraçoğlu, mübadele heyeti başkanlığında bulunmuş, maliye, adliye (adalet) ve hariciye (dış işleri) bakanlığı yapmış, daha sonrasında başbakanlık ve meclis başkanlığı görevlerini de üstlenmişti.

    şükrü saraçoğlu, 1929 yılında adalet bakanlığı görevini yürütmekte olduğu sırada fenerbahçe'yi stat sahibi yapma yolunda önemli bir adım atmış ve bizzat öncülük ettiği bir yasanın çıkarılmasıyla, bugün kendi adını taşıyan fenerbahçe stadı'nın bulunduğu sahanın ittihatspor kulübü'nün elinden alınarak milli emlak'a devredilmesini, oradan da uygun bir bedelle fenerbahçe'ye kiralanmasını sağlamıştı. önceki bölümde işlendiği gibi, bu işlemin perde arkasında farklı bir hesaplaşma yatıyordu. bir zamanların meşhur "ittihatçı" takımı altınordu'nun kurucusu aydınoğlu raşit beye ait bulunan sahanın fenerbahçe'ye kazandırılmasıyla; fenerbahçeliler, zamanında arkasına talat paşa'nın desteğini alarak fenerbahçe'yi yıkmak isteyen aydınoğlu raşit bey ile eski bir hesabı kapatmış oluyorlardı.

    fenerbahçe, bu sahanın kiracısı olmuştu. esas amaç ise, türkiye'de bir ilke imza atarak mülkü kendilerine ait bir sahaya sahip olmaktı. böylece, futbolun artık taksim stadı'na kaymış bulunan merkezi tekrar başladığı yere, kadıköy'e kaydırılabilecekti. bunun için fırsat, 1932 yılında, -yine önceki bölümde değinildiği gibi-, fenerbahçe'nin kuşdili semtindeki kulüp lokalinin yanması sonrasında ortaya çıkacaktı.

    fenerbahçe spor kulübü'nün lokali, 5-6 haziran 1932 gecesi bilinmeyen bir nedenle yanmıştı. bu yangında fenerbahçe'nin o güne kadar kazandığı pek çok kupa, ödül, hatıra eşyası ve mustafa kemal'in 1918 yılındaki ziyareti esnasında imzaladığı defter de dahil olmak üzere pek çok eşya yanıp yok olmuştu. bunun üzerine şükrü saraçoğlu'nun başını çektiği fenerbahçelilerin girişimiyle bir yardım kampanyası açılmıştı. bu kampanyaya ilk günden itibaren kanlım ve ilgi büyük olmuştu. sarı-lacivertliler, cumhuriyet gazetesi başta olmaküzere tüm önde gelen gazetelerde kampanyayı kamuoyuna duyurmak için büyük çaba sarf etmişler, bağışta bulunanların adlarını her gün listeler hâlinde yayımlamışlardı. ancak katılımcıların çoğunluğunun halktan kişiler olması nedeniyle yardımın beklenen maddi boyuta ulaşamayacağı aşikârdı. bu noktada mustafa kemal atatürk devreye girmiş ve 21 haziran'da yaptığı 500 liralık bağışla kampanyanın gidişatını değiştirmişti. bunun üzerine kampanyaya katılımlar artmış ve fenerbahçe'ye hatırı sayılır bir maddi destek sağlanmıştı.

    yardım kampanyası bununla sınırlı kalmamış, yine şükrü saraçoğlu'nun çabalarıyla fenerbahçe stadı arazisinin mülkiyetinin kulübe devredilmesi için girişimler başlatılmıştı. hükümet, söz konusu sahanın istanbul valiliği tarafından belirlenecek bir bedel üzerinden on taksitte tahsil edilmek üzere, 1080 sayılı yasa uyarınca kamu yararına faaliyet gösteren kurumlar kapsamında değerlendirilen fenerbahçe kulübü'ne devrini kararlaştırmıştı. bunun üzerine maliye bakanlığının 6 temmuz 1932 tarih ve 1213 sayılı yazısıyla, söz konusu arazi 9 bin lira bedelle fenerbahçe'ye verilmişti. böylece fenerbahçe, tam anlamıyla yangının küllerinden daha güçlü doğmuş oluyordu. fenerbahçe'nin türkiye'de mülkiyeti kendisine ait stadı olan ilk kulüp olması, elbette rakiplerinde rahatsızlık yaratacaktı. o günün koşullarında bu uygulamaya ses çıkaramayanlar, uygun bir fırsat beklemişlerdi. bu fırsat 1934 yılındaki olaylı galatasaray-fenerbahçe maçıyla doğacaktı. özellikle fenerbahçelilerin verilen cezalara razı olmamaları ve hukuku kullanarak spor otoritelerinin karşısına dikilmeleri, bardağı taşıran damla olacaktı.

    eski ittihatçıların aralarındaki hesaplaşmaları, güncel argümanlar ve konular üzerinden görmeye taşıdıkları bilinen bir gerçekti. fenerbahçe'nin eski ittihatçı aydınoglu raşit bey'in elinden stadını alması, böylesi bir hesaplaşma örneğiydi. 1934'teki gerginlikte de halit bayrak'ın başını çektiği bir grup siyasetçi, fenerbahçe'ye istanbul'un işgal günleri de dahil olmak üzere o güne değin eşine benzerine rastlanmadık bir tehdit yöneltmişlerdi. kulübün kapatılması, o günlerin koşullan göz önüne alındığında olmayacak bir şey değildi. tapulu bir mülkün, mülk sahibinin elinden alınması ilk bakışta o kadar kolay gözükmese de, türkiye'de sermayeden spora her alanda devletin gözetim ve müdahalesi söz konusu olduğundan, bunun tersine işlemesi ve devlet eliyle verilenin aynı el tarafından geri alınması da pekâlâ mümkündü.

    bu durum karşısında fenerbahçelilerin yapabilecekleri tek şey doğrudan siyasetin desteği altına girmekti. nitekim öyle yapıldı. şükrü saraçoğlu'na kulüp üyeliği ve kulübün başkanlığı teklif edildi. kulüplerin siyasal çevreler ile ilişki içinde olmasına ve bundan özellikle büyük kulüplerin maddi ve manevi avantajlar sağlamasına alışılmıştı. ancak cumhuriyet döneminde üstelik hükümette görev üstlenmiş bir siyasi kişiliğin bir kulübün başına geçmesi görülmüş bir uygulama değildi. sporun devlet hatta bir süreliğine parti kontrolüne girerek siyasetin dümen suyunda yol almaya başlaması, bu kapıyı açmıştı.

    şükrü saraçoğlu, başkanlık teklifini "fenerbahçe gibi yurdun övünç kaynağı bir spor kulübüne hizmet etmek benimiçin en büyük şereftir," diyerek karşılayacaktı. sonuçta fenerbahçe kulübü, müessisan heyeti'ni (kurucular kurulu) toplayarak üç kişiden oluşan yönetim kurulunu yedi kişiye çıkartıp, şükrü saraçoğlu'nu oy birliği ile kulüp başkanlığına getirmişti. bu girişimin sonuçlan etkisini kısa zamanda gösterecek ve fenerbahçe'yi tehdit eden spor kurumu yöneticileri söylediklerini fiiliyata dökme fırsatı bulamadan geri adım atmak zorunda kalacaklardı.

    fenerbahçe lehine açıkça bir destek söz konusu olmasa da, saha içinde fenerbahçe'nin aleyhine olacak bir yanlışa sebebiyet vermek saraçoğlu'nun kulüp başkanlığı altında artık herkes için daha "zor"du. o dönemde fenerbahçe'nin finansman kaynağı olarak da devreye ünlü şekerci ali muhiddin hacı bekir sokulmuştu. günümüzde de ticari faaliyetlerini sürdüren hacı bekir şekercisi'nin o günkü sahibi muhiddin bey, saraçoğlu'nun başkanlığı döneminde fenerbahçe kulübü'nün bir nevi kasası işlevini üstlenecekti. bu model, spor dünyasında dikkat çekici bir yenilikti. siyaset ile -"büyük" olmasa da-, sermayenin birlikteliğine dayanan bu yönetim modeli, fenerbahçe'nin o dönemde sorunlarını aşmasına imkân sağlayacaktı.

    tüm bu desteğin yanı sıra şükrü saraçoğlu, 1946 yılında başbakanlık görevinde bulunduğu sırada başbakanlık kupası'nı kazanan fenerbahçe için örtülü ödenekten bir defaya mahsus olmak üzere beş bin liralık bir tahsisat çıkaracaktı. fenerbahçe kongrelerinin etkin isimlerinden biri olan hayrullah güvenir'in sümerbank'ta müfettiş olarak görev yaptığı 1940'lı yıllarda da kimi fenerbahçeliler bu kurumun bünyesinde görev alacaklar ya da sümerbank'la ile ticari ilişki içinde olacaklardı. örneğin futbolculardan büyük fikret (arıcan) sümerbank'm eyüp'teki fabrikasında bir müddet ambar müdürlüğü kadrosunda yer bulunmuştu. maddi ve manevi sıkıntılarını halleden fenerbahçe için saraçoğlu'nun başkanlık yaptığı 1934 ile 1950 yılları arasındaki dönem sportif anlamda başarılı bir dönemdi. bu on altı yıllık zaman zarfında fenerbahçe, üçü 1934 ile 1936 yılları arasında üst üste olmak üzere toplam altı kez istanbul şampiyonluğu'nu kazanacaktı. türkiye şampiyonluğu'nu 1935 ve 1944 yıllarında olmak üzere ancak iki kez kazanabilen fenerbahçe, buna karşın 1937 ile 1950 yıllan arasında oynanan milli küme maçlarında ise beş kez şampiyon olacaktı.

    (Hasan Cemal Polat "Hasan Polat", 14-03-2012 17:22:27 ~ 17:22:51)

     



          bu maça tüm yazılanları gör...yazi
bu maçla ilgili
anım/bilgim var







Kupadaki Diğer Maçları...


Fenerbahçe

1933-1934 Sezonu İstanbul Ligi

1. Hafta Maçı: Fenerbahçe 1-0 Galatasaray (3)
2. Hafta Maçı: Fenerbahçe 1-0 Beykoz (2)
3. Hafta Maçı: Vefa Kumkapı 0-4 Fenerbahçe (3)
3. Hafta Maçı: İstanbulspor 0-1 Fenerbahçe (2)
4. Hafta Maçı: Beşiktaş 3-2 Fenerbahçe (4)
5. Hafta Maçı: Fenerbahçe 8-0 Süleymaniye (5)
7. Hafta Maçı: Fenerbahçe 0-0 Galatasaray (İptal) (Bu maçtasınız) 
7. Hafta Maçı: Beykoz 1-1 Fenerbahçe (2)
8. Hafta Maçı: Fenerbahçe 3-2 Vefa Kumkapı (1)
9. Hafta Maçı: Fenerbahçe 3-0 İstanbulspor (5)
10. Hafta Maçı: Fenerbahçe 0-1 Beşiktaş (5)
11. Hafta Maçı: Süleymaniye 1-4 Fenerbahçe (4)
7. Hafta Maçı: Fenerbahçe 0-0 Galatasaray (Tekrar) (5) 

Galatasaray


1. Hafta Maçı: Fenerbahçe 1-0 Galatasaray (3)
2. Hafta Maçı: Süleymaniye 0-3 Galatasaray (2)
4. Hafta Maçı: Galatasaray 2-1 Beykoz (5)
4. Hafta Maçı: Galatasaray 3-0 İstanbulspor (3)
5. Hafta Maçı: Vefa Kumkapı 1-2 Galatasaray (4)
6. Hafta Maçı: Beşiktaş 2-2 Galatasaray (Erteleme) (3)
7. Hafta Maçı: Fenerbahçe 0-0 Galatasaray (İptal) (Bu maçtasınız) 
8. Hafta Maçı: Galatasaray 3-1 Süleymaniye (2) 
8. Hafta Maçı: Galatasaray 2-2 Beşiktaş (3)
10. Hafta Maçı: Beykoz 2-1 Galatasaray (5)
10. Hafta Maçı: İstanbulspor 2-0 Galatasaray (3)
11. Hafta Maçı: Galatasaray 3-2 Vefa Kumkapı (6)
7. Hafta Maçı: Fenerbahçe 0-0 Galatasaray (Tekrar) (5) 

* Listedeki maçlardan birinin sayfasına gitmek için üzerine tıklayın...
* Oynanmamış maçlar listede yer almaz...

mnu_alt

basında macanilari.com ||  basılı yayınlardan alıntılar ||  Bize Ulaşın ||  teşekkürler ||