nice kafile başkanı pierre pasquin: «istanbuldan en az zararla gitmek arzusundayız. beraberlik bizim için başarı olacaktır.»
fenerbahçe kulübü reisi agah erozan: «rakibimizi küçümsemiyoruz. fakat yenmek, fenerbahçe için zor olmayacaktır. takım olarak, feri olarak, üstünlüğümüzü göstermek azmindeyiz. türk futbolünün sahada güzel bir örneğini vermek her zaman olduğu gihl gene fenerbahçeye nasip olacaktır...»
nice antrenörü luciano: «zor, çok zor bir maç... ama fransa şampiyonu olarak en iyisini yapmağa çalışacağız. ben şansları müsavi görüyorum.»
fenerbahçe antrenörü molnar: «bu maçı kazanmalıyız, ölmek veya yasamak... ama her şeye rağmen bu maçı kazanacağız.»
n. topuz paristen bildiriyor bütün fransa fenerbahçe-nice maçının neticesini heyecanla beklemektedir. şu anda en ciddi gazeteler dahi, bu maça sayfalarında cömertçe yer ayırmış bulunmaktadır. l'equipe gazetesinin birinci sayfasında kaleci özcanın dört sütunluk bir resmi bulunmakta ve manşette ise şöyle denilmek: «nice'liler tedbirli oynayacak. luciano türkleri tanıyor.» aynı gazete fenerbahçe'nin tehlikeli oyuncularından lefter ve can'ı «mitralyöz» diye vasıflandırmakta ve müdafaada açılan her gediği, seri ve cevval hareketleriyle kapatan basri için «motor» tâbirini kullanmaktadır
nice'de çıkan gazetelerde luciano'nun palnı, müdafaaya kuvvet vererek mümkün olduğu kadar lamia'nın önünü kapatmak şeklindedir. lefter'in resmini basan aurore gazetesi ise başlığında «türkler kararlı fakat endişeli demektedir. «fransızlar son yıllarda mühim gelişmeler kaydeden türk hasımlarından korkuyor» derken, liberation gazetesi manşetinde maç hakkında şu cümleleri vermektedir: «nice'liler bakalım fransızların prestijini koruyabilecekler mi.»
de bourgoing oynayacak. karar kat'i. nice'den hareketle kendisini gösteren hastalık ârâzının uçak tutmasından başka bir şey olmadığı da anlaşıldı. bazı endişeler vardır ki asla izah edileemezler. işte bu da bunlardan biri idi.
de bourgoing dün sabahki antrenmanda fevkalade bir forrn gösterdi. aynı oy uncu öğle yemeğinde üç kalem koyun pirzolasını yerken fevkalâde iştahlı idi.
de bourgoing'daki değişiklikler antrenör luciano'yu hayli memnun etti. zira bu oyuncu kendisi için mükemmel bir tecrübe unsurudur ve genç kabiliyet jean pierre alba'dan daha dayanıklı bir futbolcudur.
türkler, fenerbahçe'nin gol atması halinde nice bayraklarının kendilerini teşci edeceğini zannetmelidirler. avrupa kupası maçlarında takımların fizik kondsiyon itibariyle iyi oldukları ve temkinli oynayadıklarını kabul etmek gerektir. diğer taraftan nice bek ve hafları da fenerbahçe forveti karşısında fevkalade sıkı bir hat teşkil edeceklerdir. formdaki hücum oyuncusu millazo ise tetik hücum hattı ile sıkı müdafaa hattının arasında irtibat temin edecektir.
nice antrenörü luciano dün mithatpaşa stadında oynanan iki maçı seyretti ve türk takımlarının fevkalade kondisyon fizikleri dikkatinden kaçmadı. fakat bilhassa türk oyuncularının iyi olmayan bir saha üzerindeki canlılık ve teknik değerleri karşısında hayret etti. dolayısıyla, luciano'nun bugünkü maç hakkındaki endişeleri bir kat daha artmıştır. kendisi her şeye rağmen takımının fenerbahçe'ye iyi bir oyunla mukabele edeceğini ve türk seyircilerinin iyi bir maç seyredeceklerini ümit etmektedir.
şehrimizde bu sabah hava sisli, sonraları parçalı bulutlu olacaktır. rüzgârlar değişik yönlerden mutedil olarak esecek en yüksek sıcaklık 21, en düşük sıcaklık ise 7 derece olacaktır. yağış ihtimali yoktur.
seneler evvel fransız futbolunun henüz belli başlı bir kalıba girmediği devirlerde bile horozlu formaların özellikle heyecan, cesaret, azim, sürat dörtgeni içinde çerçevelnmişti. sonraları futbol otoriteleri bu boş yere akan enerji selinden istifade için tribünler koymayı düşündüler. kendi hususiyetlerini hesaplıyarak ortaya koydukları oyun tarzlarından «tourbillion = anafor» ismini bile alanlar oldu. kısacası fransız futbolu her an kasırgalaşmaya müsait olduğundan, ne kadar istenilse de adamakallı bir kalıba sokulamadı. bütün rötuşlara rapmen estiği zaman önüne geleni deviren, dindiği zaman da yaprak bile kıpırdatmıyan bir fırtına olarak kaldı gitti. fakat bugün muhakkak ki fransızlar sahaya çıkarlarken hiç olmazsa sağlam kalıplı bir müdafaa kurup, yalnız ilerde bırakacakları en fazla dört adamlarını fırtınalaştırmayı düşğneceklerdir.
lakin bu düşüncelerinde, ancak fenerbahçe kendi sahasında, kendi seyircisi önünde onları sindirecek azimle ezerse sebat ederler. yoksa futbolları her an kalıptan taşma karakterinde olduğundan, şahlanıverip, o makul düşünce kalıplarından da taşarlar kestirme olarak şunu söylemek isterim ki, fenerbahçe oyunun başından itibaren nice'lierin ilerdeki az, fakat seyyal karıştırıcı adamlarını dikkatle kontrol ederken, sağlam tuttukları müdafaalarını da hücum üstüne hücum tazeleyerek ve ikili mücadelelerde onları bezdirerek yıprat-malıdırlar. eğer nice bugün karşısında kendinden büyük bir fırtına görürse dinecek ve sahadan silinecektir.
size güveniyorum eski takım arkadaşlarım. size güveniyorum. çünkü sizler en güç anlardan kurtulmasını ve büyük maç almasını bilen bir takımın futbolcularısınız. bunun için sizlere uzun uzun misaller vermeyeceğim. ziru bu sizin başardıklarınızı, sizlere hatırlatmak olacaktır. güveniyorum ve bir noktaya da dikkatinizi çekmek istiyorum. o da fransa şampiyonunun kendi idareci ve antrenörlerinin de ifade ettiği gibi «wm» sistemi ile oynayan tek fransız takımı oluşudur. antrenör, .istanbulda bir beraberlik bizim için iyi bir netice olacaktır, demektedir.
o halde «wm» in müdafaa şekli olan mezzo sistemiyle mücadele etmek durumunda kalacaksınız. karagümrük maçını hatırlayınız. bu sistem size tedbirlerini almakta vakit geçirdiğiniz için iki puan kaybettirdi. dikkat ediniz, fransızlar da müdafaa üzerine oyunlarını kuracaklar ve kontrataklarla neticeye gitmeye çalışacaklardır. yine dikkatli olunuz: fransa şampiyonu karagümrükten daha kuvvetli ve yıldız futbolculara sahip bir ekiptir. ama ben size güveniyorum. ve hattâ şimdiden sizleri tebrik ediyorum.
13 haziran 1957 tarihli milliyette bir maç anlatmıştım. o yazı şöyle bağlıyordu: «fenerbahçeliler mithatpaşa futbol sahası üzerinden silindir gibi geçtiler. sahada fransa şampiyonları vardı, ezildiler...»
fenerbahçe o maçta fransa şampiyonu toulouse'u 2-0 yenerken adeta futbol dersi vermişti. bugün aynı fenerbahçe, gene fransa şampiyonu karşısındadır ve bu maç o günkü hususi maçtan çok daha mühimdir.
nice, bir hafta evvelki maçında kadrosundan dört oyuncuyu kızağa çekip oynatmamıl, «fransa liginde şansımızı kaybettik, fakat şampiyon kulüpler turnuasında iddialıyız» fikrini benimsemiştir.
fenerbahçe de hemen hırmen aynı şartlar altındadır. milli ligte iddiasını kaybetmemiştir ama şansı bir hayli azalmıştır. şu halde bu turnua onlar için de biraz prestij meselesi olmuştur.
fenerbahçe ya bu maçla beraber birçok şeyler kaybedecek, yahut bir maçta beraber şevkini, hızını, ümidini kazanacaktır.
eğer fransızlar iddia ettikleri gibi klâsik bir wm sistemi ile oynamak üzere sahaya yayılırlarsa fenerbahçenin can, lefter, avni gürcan gibi elemanları karşısında «orta saha hakimiyetini» kuramayacaklardır. eğer sadece bir beraberlik gayesiyle, sık sık ve kapalı bir müdafaa kurarlarsa maç bizim şampiyonlar için oldukça güçleşecektir.
her ne olursa olsun fikrim şu ki, bugünkü maç «ortada» değildir. eğer fenerbahöe müdafaası işi ciddi tutarsa maç mutlaka fenerbahçenin olacaktır.
bir türk futbol takımı ilk defa avrupa şampiyon kulüpler kupasında ikinci tura çıkıyor. ispanyollar gibi, ingilizler gibi, fransızlar gibi, hasılı futbolda iddia sahibi herhangi bir memleketin temsilcili gibi... bu yükseliş dahi, fenerbahçeyi nice karşısında dikkatli oynamaya, atik olmaya şevkedecektir. beşiktaşın real madrid maçlarıyla türk futboluna çevrilen yabancı nazarlar, şimdi de fenerbahçenin nice önünde alacağı neticeler üzerinde toplanmıştır. macaristan şampiyonu kendi sahasında elemiş ve fransa şampiyonu ile ikinci turda oynamak hakkını kazanmış fenerbahçeye...
ama, fenerbahçeli bugünkü rakibinin burada yenemeyip, peştede elediği bir csepel olmadığını bilmelidir. rakibin adı nice'dir. o da ikinci tura irlanda şampiyonu geride bırakarak girmiştir. fransa ligindeki pozisyonu, fransız futboluna karşı da bir prestij mücadelesine girişecek olan fenerbahçe takımını aldatmayacaktır. aldatmamalıdır da... sonra, sonu hüsran olur.
fenerbahçe, türk seyircisi önünde fakat fransızlara karşı çok ağır bir imtihan verecektir. mithatpaşa stadındaki nice'in sahasındaki şansından üstündür. maçı kazanmak için, bu şansı en iyi şekilde kullanmalı, üçüncü tura çıkış kapısını nice sahalarında aramamalıdır...
macar şampiyonu csepel'i güzel bir oyunla budapeşte'de 3-2 yenerek avrupa şampiyon kulüpler turnuasından eleyen fenerbahçe, bugün kendi sahasında ve kendi seyircisi önünde fransa şampiyonu nice ile karşılaşıyor. şu anda pek çok kimse bugün çetin geçmeye namzet müsabakanın neticesini merakla beklemektedir. kim kazanacak? sorusunu cevap arayanlar, iyimser bir ifade ile «fenerbahçe» diyorlar. bu biraz da gönüllerdeki arzunun dile gelişi... fenerbahçenin kazanmasını temenni etmekle beraber şahsen bu işin güç olacakğı kanaatindeyim. zira 23 eylülde budapeştede csepel karşısında seyrettiğim sarı-lacivertli takım, o günden bu yana kuvvetinden ve formundan uzaklaşmıştır. kaldı ki nice, sahip olduğu elaman bakımından csepel aşağı değil, bilakis üstün bir ekiptir. hele antrenörleri luciano'nun «biz fransa şampiyonasındaki iddiamızı kaybettik. takımımızı avrupa şampiyonasına hazırlıyoruz» şeklindeki sözleri..
bunu boş bir iddia olarak kabul etmek doğru olmaz... muhakkak ki bu ifadede gerçeğin payı büyüktür. bu sebeple fenerbahçenin, csepel'den daha zorlu bir rakip karşısında bulunduğunu ve sahadaki tutumunu ona göre ayarlamasının icap ettiğini söylüyoruz.
iki rakip değil de, bir takım kampa girmiş sanki. nice oyuncularının kırmızı-siyah eşofmanları da olmasa, iki tarafı birbirinden ayırmak güçleşecek. ama bu kırmızı - siyah eşofmanlar sarı-lâcivertlileri öylesine düşünceye sevkediyordu ki...
gençlerbirliği ve karagümrük mağlûbiyetlerini hatırlıyorlar hemen... nihayet lefter dayanamadı, «çocuklar, dedi, ne düşünüyorsunuz? çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde... kırmızı-siyah renkler de öyle olacak...»
fenerbahçeliler dördüncü katta, nice takımı ise beşinci katta... naci «otelde üstte olmak birşey değil, marifet sahada üstte olanda.» derken, özcan ilâve ediyor: «evet, kaptan... onlar otelde, biz de sahada yükseliriz inşallah...»
nice kalecisi lamia maçı 3-0 kazanacaklarını söyleyince, şükrü pek hırslandı, lefter'e döndü: «lefter, dedi, eğer şunlara bir gol atamazsan ömrüm boyunca konuşmam seninle...» lefter, «yenelim de, hangimiz atarsak atalım» cevabını verdi. söz kaleciliğe çevrilmişti, diğer futbolcular şükrü'ye takılmaya başladılar. «bak, nice takımının yedek kalecisi yokmuş. sol açık ayni zamanda kaleci oynarmış. demek bu kalecilik herkesin yapacağı bir şey...»
gerçekten nice tek kaleci ile geldi. lamia ani hastalansa, kaleyi solaçık nüremberg koruyacak.
mikro meydanda görünmüyordu, can açıkladı: «odasına kapattım, dışarı çıkmasını men ettim. mikroyu görüp de fransızların morali yükselmesin diye...» ama mustafanın odadan çıkmayış sebebi başkaydı. osman'ın ses makinası yalnız mikro'yu değil, şeref, yüksel, avni ve k. ali'yi de odadan çıkarmıyordu. banda mutemadiyen özel program dolduruyor, sonra da dinleyip alkışlıyor, gülüyorlardı. hele şeref'in içil şarkılarında... bu arada banda masör hikmetin «dünyanın en iyi masörü olduğunu» ilan eden uzun bir nutuk da doldurmuşlardı. masör odalarına gelince, ses makinasını açıyorlar<, hakkındaki müthiş methiyeleri duyan hikmet de çocuklara o hızla öyle bir masaj yapıyordu ki... fakat çocuklar bu özel programın sınunda masöre takıldılar. ses makinasından şu cümle yükseldi: «karagümrük maçında da bize masajı hikmet yaptı.»
gürcan çikolatalarının bitmesinden, dünkü yazıdan dolayı bizi sorumlu tutuyor. neyse ki niyazi ile akgün'ün yardımıyla kendimizi müdafaa edebildik.
nice takımı sabah mithatpaşa'da fenerbahçeliler ise öğleden sonra yeşilköydeki parkın bahçesinde çalıştılar. sarı-lâcivetlilerin kültür-fizikle geçen yarım saatlik idmanında antrenör molnar iki kaleciyi ayrıca topla çalıştırdı. bir gün önce sıkı antrenman yapan lefter hariç, bütün oyuncular idmanda hazırdı. bir ara 38,2 ye çıkan ateşi düşmüş ve kendini iyi hissetmekte olan basri de kültür - fizik çlışmasına katıldı. basri «çok şükür iyiceyim, yarına hiç bir şeyim kalmayacak inşallah» diyordu. avni, rüyada kendini denizde boğulurken kurtardıklarını görmüş, rüyasını kendisi yorumladı ve herkese anlattı: «cezadan kurtuluyorum demek...»
kampa dün fenerbahçe idare heyeti üyeleri ve eski şöhretli bek murat da geldi. saçları hayli dökülmüş olan murat, çocuklara bir ağabey sıfatiyle oral verdi. kampa gelenlerden biri de galatasaraylı metin'di. fenerbahçeliler dünkü maçı sordular. metin «iyi oynayamadık, berabere kaldık» dedi. bir başka ziyaretçi sakat olduğu için kampta bulunmıyan fenerbahçeli ergun'du. ergun «çocuklar, merak etmeyin, yarın soyunma odasına gelip enerji ve taktik vereceğim» diyordu. umumi kaptan osman kavrakoğlu ise kampta taım kaptanı naci'yi bir köşeye çekerek 15 dakika kadar konuştu.
kamp sakin başlamıştı. ayni sessizlik içinde kapanıyordu. dünkü son günü fransızlar otelin en üst katında ping - pong oynamak veya en alt katında fransaya kart yazmakla geçirdiler. fenerbahçeliler ise, telefonda veya bizzat gelenlere «vallahi, billahi bir tek biletim bile kalması» demekle... şu satırları okuduğunuz anda artık sadece kamp değil, bilet isteyenler de bitmiş olacak. artık türk olarak hepimiz fenerbahçelilerden iyi oyun ve başarılı sonuç isteyeceğiz.
(maçın yıldızları gündüz kılıç, fikret kırcan, halit kıvanç, namık sevik, necmi tanyolaç ve kahraman bapçum tarafından verilmiştir. ekip, osman'ın ve nice kalecisi lamia'nın (***), naci'nin de (****) alacağında ittifak etmiş, diğer yıldızlar ise ekseriyetle verilen reylerin ortalaması alınarak çıkmıştır.)
ikinci turun ilk raundunda nice'i sahadan silen fenerbahçe galip
sarı-lâcivertliler tek kale oynamalarına rağmen maçı can ve şeref'in golleriyle 2-1 kazandılar
kahraman bapçum
...ve fenerbahçe dün mithatpaşa futbol sahasının üzerinden silindir gibi geçti. sahada fransız şampiyonları vardı. netice: ezildiler... 30 bine yakın seyirci çılgınlar gibi bağırıyor ve artık hançereler aynı tempoyu bulup birbirinwe ayak uyduramıyordu. söke söke, eze eze, sindire sindire kazanılmış bir zaferin şarkısını söylüyordu otuz bin kişi ve omuzlar üzerindeki delikanlılar sevinçten ağlıyorlardı. işte şu can'dı, bu naci idi, diğeri gürcan'dı, berideki lefterdi ve işte fcnerbahçeydi omuzlar üzerinde sahayı terkeden...
bu zorlu maç, bu seyredenlerin heyecandan ciğerleri kururcasına kıvrandıkları maç tam ikiyi on yedi dakika geçe başlamıştı.
maç
gürbüz, sağlam, kuvvetli adamlar... fenerbahçeliler onlardan bir dakika sonra sahaya çıktılar. ne çelimsiz bir takımmış bu fenerbahçe?.. halbuki maçtan sonra sahayı terkeden fenerbahçe bir devdi..
parayı naci kazandı gazhane tarafındaki kaleyi aldı.
dakika 1 - ilk şüt lefter'in. 20 metreden ve aut.
dakika 2 - gürcan, de bourgoing'in başına bir ayak koydu. olmaz ki niye sertleşelim?
dakika 3 - aaaa! kaç bu adamın numarası: 2... yanındakinin? 3. sontrhaf hangisi? 5... ya 10 numara kim? sol iç... anlaşıldı mesele şimdi: sağ ve sol bek müdafaanın sol kanadını teşkil ediyorlar. sağ haf ve sol iç de sağ müdafaa kanadını... 5 ve 6 numaralar da ortada... fenerbahçe yenibahçe ile ile maç yapsa onlar da işte böyle oynar herhalde. bu bir müdafaa taktiği değil, geride yığınlaşmalk birader...
dakika 9 - basri, milazzo'dan bir top söktü. götürdü. cana verdi. tekrar basride. gene can'a... mekik gibi iki adam. ama yazık auta gitti bile.
dakika 10 - barrou sola deplase oldu. basri'yi geçecek. ama ortada adamı yok ki... ne biçim forvet bu?
dakika 12 - solaçık nurenberg henüz topa topa değmedi. işte cornu'nun pası, fakat nurenberg değil osman hakim oldu topa.
dakika 13 - mikro'yu düşürdüler. santraya yakın. gürcan frikik atıyor. kafa ile lefter'in önüne düşürdü. ceza sahasının hemen dışından bomba... öyle şakacıktan değil hakiki bomba bu... yazık ki kale arkasındaki çimenlikte patladı.
dakika 14 - gürcan, şeref'e bir pas verdi ki kullanılmaz... müzede saklanır, o kadar güzel. ve şeref aynı güzellikte aradan yüksel'e ileri yuvarladı. fırla yüksel! fırladı. yetişti. ama gonzales ne güzel ayak koydu. büyük adam bu... ve usta.
dakika 15 - naci, barrou'dan top aldı. beton gibi vesselâm... bu onun siyahiden aldığı ilk top değil. öyle rahat öyle temiz, öyle emin ki kendinden ..
dakika 17 - soldan lefter ve basri dantela örer gibi ilerliyorlar. son pas lefterde solaçık yerinde tam köşede bir şeyler yapıyor. lefter... bir adam. iki adam, üç adam çimenlere gerildi. orakla ot biçer gibi ilerliyor bizim taki (arkadaşları öyle çağırırlar). adamlara değmeden çimene yatırıyor. ve orta... kullanamadılar ama müdafaa da açamadı. işte gene lefter'de, gene aynı köşede, gene aynı çalımlar gene aynı nefis orta. chorda ve comu birbirlerine bakıyorlar yerden kalkarken...
dakika 20 - basri uzaklardan bir faul atışını kale ağzına düşürdü. şeref yükseldi ve çaktı kafayı. lamia da uçtu âdeta... ve tam bloke ederken yüksel şarjını yapıyor. güzel ve nizami ama lamia öyle kaptığı topu bırakacak kalecilerden değil.
dakika 22 - can, basri'den aldı.. beş dakika evvel lefter'in yaptığını şimdi can deniyor. de bourgoing, milazzo dizildiler şimdi de.. lâkin bu çalım netice vermedikten sonra ne işe yarar can?
dakika 25 - özcan'ın uzun bir degajı. aferin sana... bugün her degajı böyle uzun özcan'ın... şeref sıçradı, kafa ile gonzales'i aştı takip ediyor. lamia pire gibi... öyle çabuk ve cesur ki...
dakika 27 - naci, barrou ve de boungoing karşısında tek başına kaldı... ne yapacak? oyunun başından beri yaptığını. kaya gibi naci sağdan, soldan, havadan top vermiyor siyahi dev'e... futbol sahasında anlaşılır futbolcunun devliği... ve naci devleşiyor...
dakika 31 - basri korner yaptı. nurenberg'in korneri kalemizi karıştırdı. özcan burdu, fakat kapamadı... atlattık tehlikeyi...
dakika 32 - lefter uzaktan kaleye havale etti. can attı pas çizgisi üzerinde yetişti topa... yattı, şiir gibi... döndü ve... ooo! krallar gibi şahane bir pozisyon aradın can... ama beklerler mi seni? kafayla dalıversen belki de birşeyler olurdu.
dakika 37 - gürcan lefter'e yuvarladı sağ köşeye doğru. lefter sıyrıldı. ortaladı. kafaya karşıladılar ve top can'ın önüne düştü. can - bizim «küçük can» değil, futbol sahalarının o «büyük can»ı- bu topu, bugünkü formuna yakışır bir güzellikte kullandı. durdu. top önüne güzellikte kullandı. durdu. top önüne düşerken sakin sakin çaktı volesini... lamia uçacak ama tam köşeyi bulan topa yetişemeyecektir... en büyük bayram nedir diye soranlara «bu golün girdiği andır» diye cevap verecek kimseler var muhakkak... öylesine çoştuk hepimiz.
dakika 39 - tamam artık... şu sırada bir tane daha çıkarsak. niceliler mutlaka açılacaklardır. seyreyle sen o zaman fenerbahçenin haf ve forvet hatlarını...
dakika 40 - vay canına ne oldu yahu!.. bu ne kolay gol oldu. niceliler sağdan akıp, kalemize yükleniverdiler... karıştı oraları biraz. tabii bizim bütün müdafaa da o tarafa basrinin üzerine yattı... müdafaa sağ kanat bomboş... güzel görüşlü bir pas o boşluğu buldu ve gerilerden yetişen milazzo daldı. gürcan neredeydi? özcan bekliyor, mütereddit. milazzo sürdü ve özcan'ın ters tarafına plase etti. astı kaleciyi... basri yetişti ve... seyretti. bu gol topyekün fenerbahçe müdafaasının hatası ve topyekün nice forvetinin başarısı idi. soğuk bir duş gibi çektik sineye golü.
dakika 44 - can hırsla daldı. attı çalımını... hey!.. ne çalım ama... sağa kaydı. çaksana be'.. olmadı... neden olmadı. sağına mı güvenememiştin, yoksa gonzeles'i biraz daha kenara alıp ortaya mı yuvarlayacaktın topu... sen, bugünkü can bu hatayı laf olsun diye yapmayacak kadar büyük futbol oynuyordun...
ikinci devre
bu maç böyle bitmez. biterse yazık olur dogrusu. ve inanıyoruz ki maç böyle bitmeyecek...
dakika 4 - devrenin başındanberi baskıdayız... basri can'a yuvarladı. oynuyor can, futbol oynuyor ve bu oyunu ile dünyanın herhangi bir futbol topluluğunda yeri var bu adamın... yaptığı ortayı şeref iyi takip etti ama iyi vuramadı.
dakika 5 - basri, foix'nın yetişemediği bir topu aldı ve... özcana pas vereceği yerde ters bir vuruşla kornere attı. bu basri, bizim basri değil basri o çelik gibi sert ve kıvrak ve çabuk ve sağlam basri değil bu... daha dün gece ateşi 38 idi de ondan.
dakika 6 - lefter gene sahnede... kaç yılın «as» ı bu? soldan ilerledi. martinez'i atladı geçti. ortaladı of!! ne güzel... şeref akıllıca bu hareketle bıraktı topu ve mikro aşağıdan yukarı doğru yaylanarak kafayı çaktı. ama top yukardan aşağıya doğru gidiyor. gol bu... gol... gol... vayyy! hayatımda gördüğüm en güzel kurtarışlardan birini lamia yapıyor işte... öyle yakın, öyle ani bir kafa şutu ki bu... seyredilir yalnız ama lamia çelik bir yay gibi kıvrılıverdi ve karşıaldı. geri gelen topu kullanamadı bizim forvet.
dakika 19 - baskı degil bu... rakibin müdafaa taktiğinden doğmuş suni bir yükleniş değil bu,.. bu, neresinden bakılırsa bakılsın rakibi ezmektir. fenerbahçe böyle oynuyor ve bir isimsiz kahramanı var bu işin: gürcan... zaman zaman «adamını kaçırdı gürcan» diyenler var tribünde... evet markajla meşgul değil, ama civa gibi forveti yerden, havadan paslarla besleyenlerin başında o geliyor. dakika 19 ve naci, barrou'dan bir top daha söktü. ama bir de tekme yedi ki, iki dakika kıvranacaktır. sonra bereket versin müdafaanın devi toparlandı.
dakika 25 - can ve gonzales mücadelede... iki büyük futbolcu bunlar ve can galip çıkıyor... kaçtı... tam kale ağzında ah! gene sağında kaldı top. ama zaten ferry bir daldı ki can'ın üzerine, soluna da gelse vuramazdı. ne sert, ne atak bir müdafaa bu... eh, biraz da tekmeli bir müdafaa ya...
dakika 30 - nice kalesinde fırtınalar oluyor. kaç poziyon üstüste... tek kale oynuyoruz. hem de ne zamandanberi...
dakika 32 - yeterrrr... o vurdu aut. bu çaktı müdafaadan geri geldi. öteki dayandı lamia karşıladı, beriki asıldı beke çarptı... ne yazacaksın yani? fenerbahçe daima nice kalesi önünde işte... ve fransızlara top göstermiyor.
dakika 34 - ne hata ama, ne hata... niye saymamışız fenerbahçenin sağdan soldan attığı kornerleri? işte bir tane daha... lefter sağdan çekiyor. çekti... süzüldü havada ve kalenin sol direğinin dibinde iniyor aşağıya. ve şeref... aferin sana şeref, helal ettik sana yaptığın bütün hataları ve kaçırdığın bütün pozisyonları. helal ettik hepimiz. yalnız havadaki 30 bin değil 100 binlerce türk sporseveriyiz biz... vurduğun o balyoz gibi kafa darbesi ve ağlara taktığın top tek bizim «unutulmaz» oalcak. lamia topu ancak ağlardan çıkarıyor.
dakika 37 - bitmedi. bitmedi. lefter korner noktasının biraz berisinden en umulmaz, en başarılmaz yerden bir şut çıkardı... tok, sert ve yerden... lamia kapanıyor fakat bloke edemedi. eğer yüksel tesadüfen gerisinde olmasa...
dakika 38 ve sonrası - bitmedi. bitmedi. bitmedi. hala fenerbahçe oynuyor...
... ve fenerbahçe mithatpaşa futbol sahasının üzüerinden işte böyle silindir gibi geçti. sahada fransa şampiyonları vardı (var mıydılar?)
özcan : iki hatalı çıkışı müstesna, vazifesini yaptı. ye-diği golde kabahatli değildi.
osman: hocasının verdiği taktiği gayet iyi başardı ve nice kaptanı, süratli solaçık nurenbergi'i zararsız hale soktu.
baskı : hastalık onu sarsmıştı ama. nice akınları 90 dakikada onu ancak bir defa sarsabildi. vazifesini yaptı.
gürcan : oynadığı boş sahanın toplu iğne kadar boş yerini bırakmadı. değil oynadığı sahayı, bütün sahayı doldurdu. fevkalade idi.
naci : bu maçta idealimde özlediğim naci'yi buldum. karşısındaki forvetlerin bozanbazan çok aşırı sertliği dahi, onun oyununu bozamadı.
avni : bu akıllı ve soğukkanlı futbolcu forvetle müdafaa arasında mekik dokudu. takımın en muvaffaklarından biriydi.
mustafa : karşısındaki çok sert defansın müdahalelerinden kurtulduğu anlarda takımımı faydalı oldu.
şeref: oyunun başında arzuladığım kıvamda değildi. fakat dakikalar uzadıkça ortaya aradığımız şeref çıktı. oyunun bitiş düdüğü çalmasaydı, belki sahanın en iyisi olacaktı.
yüksel: nice'in çok kapalı müdafaasını enerjik, süratli ve girgin müdahaleleri ile sağa, sola dağıtıp lefter'le can'a imkan hazırladı. faydalıydı.
lefter: dünkü lefter, yanımda sağiç oynadığı günlerdeli lefter'di. futbolun yaşla değil, başla oynandığını ispat etti. fevkaladeydi.
can: son neslin yetişridiği ender kıymetlerden olduğunu fransızlara da gösterdi. fenerbahçenin hayati bir maçına hayat verenlerdendi. her zaman böyle ciddi olmasını arzuladığım can'dı.
j. c. tanınmış fransız futbol otoritesi «l'equipe» gazetesi yazarı
fenerbahçe takımı macaristan şampiyonunu budnpeşte'de yenmesinin tesadüf olmadığını gösterdi. bilhassa çok iyi işleyen bir haf hattına sahip olan ve ilerde de lefter'le can gibi iki klas futbolcuya dayanan bu takım, dün başarılı bir oyun çıkardı. forvetin diğer elemanları da bitmeyen enerjileriyle hücumların tehlikeli olmasında rol oynadılar. nice takımı ise çok tesirli fenerbahçe karşıtında gene de müdafaasının kudretini ispat etti. ve ancak bu gol yedi. başta kaleci lamia olmak üzere sağhaf ferry ve santrhaf gonzales iyi oyunlarından birini çıkardılar.
«milliyet» baremine göre dünkü maçın yıldızlarını şöyle takdir ediyorum:
fenerbahçe: özcan (**) - osman (***), basri (**) - gürcan (***), naci (***), avni (***) - mustafa (**), şeref (***), yüksel (**), lefter (****), can (****)
fenerbahçe nice'i yendi. fransa şampiyonuna karşı kazanılan galibiyette elbette sevinecektik. ama, üzüldüğümüzü de itiraf edelim. kupa maçları için, kendi sahasında oynayanı bir tur içerisinde «tutan» fark olmadı fenerbahçe takım halindeki üstünlüğünü 2-1 de bırakmamalıydı.
2-1... 3 aralıkta nice'te nice'le revanşı yapacak olan bir takım için tehlikeli bir skor bu... fenerbahçe, şampiyonluk için beraberlik bekleyen rakiplerinden «galibiyet» koparmayı gayet iyi bilen bir ekiptir.
öyleyse... fenerbahçe kendini istanbulda maç yapmamış farzetmelidir. nice gidecek ve 3 aralıkta nice ismini taşıyan bir fransa şampiyonu ila karşılaşacaktır. yani bir maç oynayacaktır. istanbuldaki mağlûbiyeti çıkış noktası kabul ederek zarardan kara geçmek zorunda kalan nice'e karşı...
avrupa şampiyon kulüpler turnuasının ikinci turunda da bir galibiyet, hem de fransa şampiyonuna karşı türk futbolu için az şey midir bütün bunlar. yalnız fenerbahçelileri değil birbirimizi de tebrik etmeliyiz. doğrusu sarı - lâcivertliler için tek vücut, tek kalb, tek gırtlak ve çift avuç kesilen bütün staddakiler ve stad dışında da ta uzaklarda olup da radyo başlarında dua mırıldananlar da cidden tebrik edilmeye değerler. yenilmek, bir spor karşılaşmasının bir taraf için mukadder neticesidir. eş bile olsa çarpışan iki bardaktan biri kırılacaktır. ama ama şu fransızlara çok yenildik, onlarca bir hayli eğlenildik de. bu sefer mağlubiyet pek dokunacaktı bizlere. zira siz ister espriye bayılırlar da ondan deyin fransızlar, onlarla olan her maçımızdan sonra pek takılıyorlardı futbolumuza. işin his tarafını kısa kesip sizlere dün sahada geçenleri objektif olarak anlatıvereyim.
nice'liler oyuna başlayınca maçtan evvel düşünüp yazdıklarımızda hiç de yanılmadığımızı anladık. çünkü sahaya diziliş ve yayılışları ile bir beraberliğe çoktan razı oldukları besbelli idi. kalelerinin önüne solbek yeri ile sağbek yeri arasında soldan itibaren, 2, 3, 5, 4 numaralı oyuncuları ile bir duvar kurmuşlardı. bunlardan 5 numaralısı bazen duvarın arkasına geçip oraya sızanları taşlayan bahçıvan rolünde idi. 6 ve 10 numaralı oyuncuları ise boş sahayı kontrol edip, ekseriya müdafaayı takviye için çalışıyorlardı. ileride de 11, 9, 8, 7 numaralı futbolcular her boşlupa ve arkadaşlarından boşalan her yere deplase olarak gole gitmeyi deniyorlardı. fakat zaman zaman onların da duvarlarının önüne çekildikleri çok oldu. fenerbahçe ise bilhassa birinci devrenin bütününde ve ikinci devrenin yarısından sonra hücum üstüne hücum tazeliyerek nice geri adamlarını yerlerine mıhladığı gibi, ilerdekilerini de geri gelmeye mecbur etti. nice'liler markaj hususunda o kadar ciddi talimat almışlardı ki fenerbahçe takımının oyun esnasında yaptığı değişikliklerde mesela can soliçe geçti mi gölge adamı 4 numaralı nice'li de onu takip ediyor, yüksel solaçığa kaydı mı amansız takipçisi 3 numaralı nice'li peşini bırakmıyor, lefter sağaçıkta çalışırken de 6 numaralı nice'li bir türlü yakasını koyuvermiyordu. fenerbahçe basri, naci, avni ve osman ile müdafaasını her ihtimale karşı muhkem tutarken, gürcan'ın da yardımı ile altılaşan ve bazan da avninin ittihakı ile yedileşen hücum, yüksel solaçığa kaydı mı amansız hücumlarla çökertmeye çalışıyordu. doğrusu çok iyi kapanan nice müdafaasından sızabilmek ve mükemmel bir kaleci olan lamia'yı mağlup edebilmek kolay iş değildi. fakat ancak beraber olduktan sonra kısa bir müddet için gevşeyen fenerbahçeliler maçın yüzde doksanında insiyatifi ellerinde bırakmayarak nice kalesini iki kere fethettiler. fenerbahçe'de vazifesini başarmayan oyuncu yoktu. naci, basri, lefter ve can ise sarı-lacivertlilerin zafer tablosunun altın çerçevesi idiler.
* dün sabah çınar kampında heyecan son haddindeydl. takım belli olunca, can sormuştu: «ben ne oynıyacağım? solaçık mı?» cevabı kimin verdiğini hatirlamıyorum, ama şöyle dedi: «dört yıldızlık oynıyacaksın can. dört yıldızlık...» o sırada fenerbahçelilerin hiçbiri sahada takım halinde dört yıldızlık oynıyacaklarını tahmin etmiyordu henüz...
* lefter de bir gün önceki sözünü tekrarlamış «bu defa kırmızı - siyah renklere karşı muzaffer oalcağız» demişti. arkadaşları lefter'i mahçup etmediler.
* stada geldiğimizde, yaşı bir kadının kapıda girmek için mücadele ettiğini gördük. avaz avaz bağrıyor, «ayol bırakın da bakayım, diyordu, bizim kız oynuyor dediler. eğer o lamia akşam sanata diye çıkıp da top oynamağa gelmişse, kemiklerini kırarım valla...»
* oyundan önce tribünlerden sarı - lacivert kordelalı 3 güvercin uçuruldu. bunlardım 2 si stadın içinde 2 tur yaptı. fenerbahçe kaptanı naci, nice'in güzel maskotunu 2 defa öptü. stadın üstünden 2 jet uçtu. her şey «2» rakamnı haber veriyordu. maçın sonunda sarı - lacivertli renklerin yanına sayı tebalasına takılan rakam da «2» oldu. naci bilse, maskotu bir iki defa daha öpmez miydi?
* mikro sağaçıktaydı. lefter geldi. «içe gittim» dedi. ve az sonra da pasını verdi: ilk gol oldu. bu, birinci devredeydi. maçın ikinci yarısında da mikro tam korner çekecekken lefter geldi. «içe git» dedi. ve az sonra korneri çekti: ikinci gol oldu.
* yalnız lefterin değil, gündüz kılıç'ın dediği de çıktı: fenerbahçe nis'i mis gibi yendi.
korkunç bir tezahürattı bu... mithatpa;a stadı «fenerbahçe çok yaşa» sesleriyle çmlıyordu. nice'in maskotları bile böyle bağırıyordu.
seyirci 25 binin üzerindeydi. bir ağızdan aynı tempo ile bağırış... adeta stada bir milli maç havası hakim olmuştu. taraflı tarafsız diye bir şey yoktu. tribünlerdeki mütesanit hava sahaya da yerleşmişti. işte galatasaray'ın ve milli takımın kaptanı turgay... fenerbahçe kalesi arkasında oturuyor. işte daha bir hafta evvel sarı-lacivertli takıma iki puan kaybettiren karagümrük takımı antrenörü bülent eken... asabı gerilmiş ve rengi uçuk. ufacık hasır parçalının üzerinde, sahaya sızabilmek imkanını bulabilen muhtelif kulüplere mensup idareciler futbolcular...
bu arada gözler uzun boylu, şık giyimli bir gence takılıyor. sarı-lacivertli formaya uzun seneler hizmet eden fikret kırcan bu... sinirli lıareketler yapıyor, «zor maç değil mi turgay» diyor. doğruyu söylemek icabederse kale arkasından maç takip etmek, tribünlerden çok zor. bakıyorsunuz futbolcular, eski tanıdığınız futbolcular değil, doksan dakikalık zaman onları tamamen değiştiriyor ve bambaşka dünyaların insanları haline getiriyor. bu korkunç maçın heyecanı içerisinde ben şu notları tesbit edebilmişim:
* «özcan dikkat et... sağaçık kayıyor. ortalayacak» bu sözler galatasaray takım kaptanı turgay'ın ağzından dökülüyor. şöhretli kaleci devam ediyor «naci ileri kayma. senegalli santrafor sakar. osman arkanda solaçık var» sonra fikret kırcan'a dönüyor «ağabey diyor «fransızlar seri futbol oynuyor.»
* oyunun 12 nci dakikası. fenerbahçe hakimiyet kurmuş. fikret kırcan, oturduğu hasır üzerinde heyecanla ayağa kalkıyor ve kendi kendine şoyle söyleniyor «yahu söylesen laf dinlemezler. şu can'ı neden sağiçe almazlar?» fenerbahçeli futbolcu niyazi de heyecanla bunu tasdik etti. sonra direğin dibinde duran ve elindeki sigarayı sık sık nefesleyen menacer ahmet erol'a yaklaşıyor. ona herhalde birşeyler söyemiş olmalı.. antrenor molnar'ın basri'ye seslendiği, yükselin solaçığa can'ın sağiçe kaydırılması hususundu direktif verdiği duyuluyor.
* 37 nci dakikadayız can şahane bir vole ile takımını galibiyete götüren golü atıyor. foto muhabiri, idareciler, turgay, bülent, menacer ahmet antrenör molnar hepsi sevinçten havaya fırlamışlar. ve hepsi heyecan içerisinde birbirlerini tebrik ediyorlar.
* ...ve beraberlik golü. özcan müteessir ve balmumu renginde. golü yemiş olmanın azabı yüzünden okunuyor. basri... topa müdahale edebilecek durumda bulunan basri başını elini arasına almış. «tuuu avuta gitti zannettim.» diye bağırıyor? işte bu anda turgay, genç arkadaşına şöyle esleniyor: «üzülme aslanım, üzülme .. iyi oynuyorsunuz. kazanacaksınız. haydi aslanım gayret et.»
* ilk devrenin son dakikaları geldi çattı. fransızlar kontratakta karagümrük antrenöru bülent yerinden fırlıyor. «avni sağiçi bastır.» avni bu sesi duyuyor mu bilmiyorum. zira tam bu sırada jet uçakları stadın üzerinden geçiyor. avnl topu sokuyor ve uzaklaştırıyor. devre arasında, kalenin arkasında bulunan davetsiz kurmay heyeti maçın muhasebecini yapıyor.
* turgay «hava sertleşiyor» diyor. hakikaten öyle. nice sağhafı ferry adeta yiyecek yükseli.. surata tükürmeler, tekmeler ve fransızca küfürler .. bu oyunun sonuna kadar da böyle devam edecek ve ferry maçın sonra biraz da el şakası yapacak.
* ve lefter'in korneri. top öyle falsolu ki, turgay, bülent ve diğer kurmay heyeti evvela bu atışı avut zannediyor. turgay «ah biraz daha içeri atsaydı» demeye kalmadan şeref bir mantar gibi orada bitiyor ve üç kişinin arasından fişekl gibi bir kafa şütü. top filelerde.,. stadda bir bayram sevinci var. seyirciler «üç, üç» diye bağırıyorlar.
* fikret kırcan - ferry münakaşası başlıyor. fikret sahanın kıyısından eski takım arkadaşlarına «şunu yap. bunu yap» diye sesleniyor. ferry, fikret'e «senin numaran kaç» diye alay etmek istiyor. fikret eski alışkanlıkla eliyle 7 rakkamını gösteriyor...
(soyunma odaları röportajı yavuz bayraktar, orhan türel, nurhan aydın, hayri dündar ve özdemir kalpakçıoğlu tarafından hazırlanmıştır.)
nice soyunma odasında bir olüm sükûtu vardı. bu sükûtu antrenör luciano şu sözlerle bozdu: «bir üçüncü maç olmayacaktır. zira fenerbahçenin nin zayıf taraflarını iyice gördüm. değiştireceğim taktikle sizi yenecek ve üçüncü tura atlayacağız.
ancak antrenörün kanaatine hemen yanıbaşında duran arjantinli santrhaf gonzales iştirak etmedi.
«- lefter, can, gürcan ve şeref gibi klas oyunculara mâlik fenerbahçe kendi sahamızda da bizim için başlıbaşına bir tehlike olacaktır.»
«gonzales endişelerinde haksız değildir» diye sudanlı santrfor barrou söze karıştı. takım kaptanı nurenberg daha da kötümserdi. «açık farkla mağlûp olabilirdik bu netice bizim için çok iyidir.» diyordu.
kafile başkanları mr. pasquin ise, centilmen türk seyircisine çok teşekkür ederim. fenerbahçe çok iyi takım. fransada maçı kazanmak için çok çalışmamız lazım. can, lefter ve gürcan'ı .ok beğendim. rakibimizi tebrik ederim şeklinde konuştu. hakem gorolus
maçtan sonra çekoslovak hakem corolus «naci ve can çok büyük oyuncu... bence ikisi de avrupanın her takımında hatta milli takımlarında rahatça oynar.» diyor ve hemen ilave ediyordu. «fenerbahçe kuvvetli ve enerjik takım, yalnız sistemi bozuk. maçı daha açık farkla kazanabilirdi. türk seyircileri hakkında ise söyleyecek söz bulamıyorum. hemen şunu da söyleyeyim ki fenerbahçeyi nice'de büyük bir maç bekliyor.»
müsabakanın yunan saha müşahidi costantin ise gayet güzel bir türkçe ile maç hakkındaki ıntibalarını şu sözlerle belirtiyordu: «her iki taraf da centilmence oynadılar ve maç çok temiz oldu. fenerbahçe nice'den daha iyi bir takım, daha hâkim oynadı ve haklı bir galibiyet kazandı. fenerbahçeli futbolcular fazla çalım yapmasalardı gol adedi çok daha artabilirdi.»
f. bahçeli futbolcular
fenerbahçe soyunma odasında mahşeri bir kalabalık vardı. henüz bir kaç dakika önce kazanılan zaferin sarhoşluğu içerisinde bulunan, birbşrlerine sarılan, opüşen bu insan kalabalığı arasında futbolcuları görmek ve onların yanına sokulmak hayli güç oldu.
sarı - lacivertli taraftarlar büyük bir heyecan ve sevinç içerisinde idiler. ya elde edilen zaaferin kahramanları... onlarda memnundu. ama neticeyi kâfi görmüyorlardı ve daha şimdiden fransadaki maçı düşünmeye başlamışlardı. antrenör molnar «en az üç gol farkla yenebilirdik. fransızlar şanslı, hakemler çok yumuşaktı. seyirci ise hayatıında gördüğüm en iyi seyirciydi.» derken futbolcular şöyle konuşuyorlardı:
özcan: şimdilik birşey söylemiyeceğim. konuşacağım zaman gelecektir.
osman: galip gelmek için çalıştık. allah bize yardım etti.
basri: memnunum netice daha iyi olabilirdi.
gürcan: takımınızı ve türk futbolunu temsil edebildiğimiz için memnunum.
naci: 2-1 lik netice bizim için tehlike çanıdır.
avni: maçı galibiyetle bitirdik. şimdi hedefimiz fransa.
mustafa: yendiğimiz için çok memnunum.
şeref: takımımı galibiyete ulaştıran golü atmak bana nasip oldu bu bakımdan memnunum.
yüksel: kendini beğenmiş horozları yendiğimiz için sevinçliyim.
lefter: yedi oyuncu ile müdafaa yapan nice'i mağlûp etmek güçtü. fakat başardık.
can: yendiğimiz takımın fransız olması sebebiyle memnunum.
ve bütün oyuncular sözlerinin sonuna «inşallah ikinci maçı da kazanırız» cümlesini ilâve ediyorlardı.
* fenerbahçe daha düzgün bir sahada fırtına olacaktır
* türk seyircisi çılgınca ateşli fakat son derece centilmen
paris, hususi muhabirimiz n. topuz bildiriyor
dün çıkan bütün fransız gazeteleri, nice'in istanbul'da oynadığı ve 2 - 1 kaybettiği fenerbahçe maçına çok geniş yer ayırmış ve yazılarında da fenerbahçe'yi fevkalâde methetmişlerdir.
fransanın dünya çapındaki günlük «l'equipe» gazetesi birinci sayfasında sekiz sütun üzerine manşet olarak şu cümleyi vermiştir: «istanbulda çok dürüst ve fevkalâde değerli bir türk takımı karşısında. nice ancak mağlûbiyetini sınırlıyabildi.»
«l'equipe» gazetesi iç sayfalarında da gene sekiz sütun üzerine fenerbahçe-nice maçına ait muhtelif yazılar koymuştur. birinci sayfada özcan'ın bir kurtarışını gösteren resim de beş sütun olarak yayınlanmıştır.
fransanın en büyük gazetelerinden «figaro» da spor sayfasında dört sütun üzerine şu başlığı vermiştir: «nice kahramanca bir müdafaaya rağmen fenerbahçeye 2-1 yenildi.
spor sayfasının sekiz sütunluk manşetini fenerbahçe - nice maçına ayıran «parislen liberre» gazetesi ise «millazzo'nun rolü ve hararetli müdafaa sayesinde. nice ancak kendini koruyabildi. fransız şampiyonları hırssız oynadıklarından kaybettiler.»
«aurore» gazetesi de beş sütun üstüne «nice türkiyede 2-1 yenildi.» başlığını vermiş ve özcanın kurtarışına ait bir resmi basmıştır.