kazanılmış kayıp bir maç 2 ekim 2012 özhan yüksel klasspor
dört gol attığınız, gol yemediğiniz bir maçın ardından sohbetin memnuniyetler üzerinde dönmesi gerekir, birkaç ufak tefek problem haricinde herkesi tatmin etmiş keyifli bir maç sonu kritiği yapılır. ancak dünkü skorun sefası ve rehavetini bir kenara bırakıp, maçı o şekliyle değerlendirmek daha sağlıklı bir çıkarım yapmamızın yolunu açacaktır. buna katılmayanlar, hatta böylesine bir skordan sonra dahi getireceğim eleştiriler sonrası beni kötü niyetli olmakla itham edenler olacaktır. tüm bunlara rağmen oyunu görmezden gelip, skor tabelasına bakarak yaşanacak tatmin duygusu şu anda içine düşeceğimiz en aldatıcı durum olur.
en baştan kabul etmemiz gerekir ki gençlerbirliği bir kez daha kötü oynadı. kötü oynamasının sebeplerine geçmeden önce üzerinde basa basa durmamız gereken konu, gençlerbirliği'nin iyi oynamasının istenmemesi. maddi zorluk gibi, yetersiz kadro gibi, idari engeller gibi gerekçelere sahipse bir kulüp, iyi oyna(ya)mamak kabul edilebilir, gayet anlaşılabilir bir durumdur. fakat her ögenin, 10 yıllık bir periyodun ardından, bu kadar yerli yerinde olduğu bir organizasyonda güzel futbola değer vermemek, kötü oynamayı bilinçli bir seçime dönüştürmek kabul edilemeyecek kadar kahredici bir yanlış.
bu büyük yanlışın üç temel kaynağı olabilir. en düşük ihtimalli failden, en olası faile doğru yol alırsak ilk sırada başkan ilhan cavcav ve yönetimini sayabiliriz. ilhan cavcav'ın sadece bir başkan olarak kalmayı sevmeyip, saha içinde de -zamanı geldiğini düşündüğü zaman- aktif bir kimliğe büründüğünü biliyoruz. lakin henüz sezon başındayken, ve takım 4 maçta çok da başarısız addedemeyeceğimiz 5 puanı toplamışken, bu kadar erkenden fuat çapa'yı yönlendirmeye girişileceğine inanmıyorum.
ikinci unsurumuz futbolcular olabilir. hurşut'un kafası kesilmiş tavuk hallerine dönmesi, lekiç'in yarattığı hayalkırıklığı, azofeifa'nın geçen seneye nazaran pasifleşmesi gibi bireysel anlamda birkaç sıkıntıdan muzdarip gençlerbirliği. ancak bu birkaç bireysel sıkıntıyı bir kenara koyarsak, ersun yanal'lı dönemden beridir kalite ve derinlik konusunda en yüksek standartlara sahip oyuncu topluluğu var fuat çapa'nın elinde. daha da ötesi bu oyuncu topluluğu orduspor maçının ikinci yarısı olsun, eskişehirspor maçında oynanan 25 dakikalık oyun olsun ne kadar büyük bir potansiyel ihtiva ettiğinin sinyallerini verdi.
benim bu kötü futbolun sorumlusu olarak gördüğüm isim teknik direktör fuat çapa. bunu anlamak kayserispor maçını 90 dakika izlediyseniz ve ardından fuat çapa'nın maç sonu değerlendirmesi okuduysanız/dinlediyseniz o kadar kolay bir hale geliyor ki. fuat hoca sanki başka bir maçtan bahsedercesine ilk gole kadar oyun hakimiyetinin bizde olduğunu, golü bulduktan sonra da oyunun iki yönünü birden iyi oynamaya başladığımızı ve oyunun genelinde de kolektif bir oyun sergilemiş futbolcu topluluğunun sahada bulunduğunu belirtiyor.
ya ben c blok'un en tepesinde maçları izlediğim için gözlerim beni yanıltıyor ve bambaşka bir maç izlememe neden oluyor ya da fuat hoca maç oynanırken sarı formalıları kendi takımı sandı ve golleri kendi oyuncularının attığını da kulübedekiler sevinince idrak etti.
bir ihtimal fuat çapa inanmak istediğine inanıyor, diğer ihtimalse tek emeli olan skoru elde ettiği için oyunu da skora göre yorumluyor. fuat hoca'nın çarpıtmalarını bir kenara koyup, maçta neler olduğunu kısaca hatırlarsak; maç kayserispor'un -çok üstün olmasa da- hakimiyetinde başladı, hakeza pozisyonlara giren taraf da kayserispor'du. bir ölü topta kazanılan golden sonra gençlerbirliği yine kendi yarı sahasına gömüldü, topa sahip olma konusunda hiçbir istek ve bilinç göstermeyerek, kontraataklarla pozisyon kovaladı. biz bunları yaparken de her türlü doğruyu uygulumaya çalışan bir kayserispor vardı.
gençlerbirliği kenardan gelen direktifler sonucunda her geçen gün toptan daha da korkar bir takıma dönüşüyor. oyunun kontrolü rakibe veriliyor ve geride birikecek kalabalıkla gol yememenin hesapları yapılıyor. hücum seçenekleri ise kenar adamlarının yaratıcılıkları ile defans arkasına yapılacak koşulardan ibaret. herhangi bir organizasyon üretme namına sahada en ufak bir belirti yok. tüm bunların sonucu olarak sezona güzel futbol ve ofansif bir kimlik altında hazırlanan takım, her geçen gün darkafalılığa daha da teslim oluyor.
fuat hoca'nın biz o stadı dolduran insanlara -en azından futbol seyretmeye gelenlerine- keyifli bir doksan dakika izletmek amacında olması gerektiğini, bunun da skor değil, teknik direktörün takımına aşıladığı zihniyet ve takımın buna olan niyeti etrafında şekilleneceğini hatırlatmamız şart gözüküyor. eğer sezonun geri kalanında da oynamaktan çok oynatmamaya yönelik bir plan izlenecekse-lig çok üst sıralarda bitirilecek olsa dahi- benim gibi pek çok insanın hem fuat hoca'yı, hem bu takımı hem de bu yılı çok büyük bir kayıp olarak göreceğini şimdiden rahatlıkla söyleyebilirim.
a love affair with genclerbirligi paddy spicer ward 21/10/2012 thefalsenine.co.uk
the false nine‘s turkish correspondent paddy spicer ward writes a personal love-letter to turkish football and the capital’s local side…
many of you won’t have heard of genclerbirligi, and i’m sure you would struggle to name a single player in their squad, or even know the colour of their kit. i know i couldn’t a few months ago, but a trip to watch my new local team in ankara, turkey, and i was hooked.
in england my local team liverpool is one of the bigger clubs in the country, one i’ve supported all my life, one which has become hereditary. i wouldn’t swap that for anything, but the excitement of watching gencler is something different. supporting a big club, matches that are lost to smaller teams usually cloud disappointment on the day, but on the other side of that coin, a win for gencler against one of the powerhouses of turkish football would be massive and celebrated a lot more than an expected victory every week.
the epitome of mediocrity, genclerbirligi finished 9th in the turkish superliga last season, which is made up of 18 teams. they missed out on qualifying for the top 8, which leads teams into two mini leagues for the league title and european qualification. at the same time they were far enough away from the foot of the table to worry about relegation. the fans have told me that they are are happy if they finish 9th, something they aim for, and any more is a bonus.
supporting the club that is the underdog in half of their matches is a new sensation for me, but it does provide a real buzz. one thing that does surprise me about genclerbirligi is the size of their crowds. i recently went to the game against kayserispor, a 4-0 victory, in front of a crowd of only 7,000 or so people. comparing this to ankaragurcu, the now second division team that share the stadium, get twice as many as that through the gate. both of these are the only two teams in the capital city of turkey, with a population of over four million people.
the influence of the big two, galatasaray and fenerbahce, and to some extent besiktas really is hegemonic, and seems to stop people supporting their local teams as people do in england. back home i have friends that support teams from northampton to arsenal, newcastle to southend. in turkey it is different though, and you’ll see flags from the big clubs in istanbul all over the country.
of course i completely understand this, turkey is a lot bigger that england, with many places only having semi-pro provincial teams, and the big clubs have the best players from the european leagues. that is why genclerbirligi appeal to me even more, and i love the shocked reaction i get from people when i tell them who i support in turkey.
this season gencler have come flying out of the blocks, and currently sit fourth in the superliga, only two points off the top. their first real tough game was welcoming table toppers and current champions galatasaray to the 19. mayis stadium on friday night. a spirited performance against the superior team earned them a point in a thrilling 3-3 draw. i wasn’t in ankara at the time so was unfortunately unable to go.
although i’m sure my friend chris was; and i’d like to thank him for introducing me to genclerbirligi, an australian that i had been in contact with about football on twitter. the beauty of the internet.
reading the bbc’s ‘price of football survey’ this week made me realise how things have really changed, and football is slipping away from a lot of people financially. my ticket for the kayserispor match was 15 lira (£6) and i even got a fake replica shirt for 10 lira. of course, the directors looked to cash in and raised the prices to 100 lira for the galatasaray match, using the proposition of a 1st vs 3rd clash in the superliga as an excuse. chris however bought a season ticket in before the season started for 100 lira (£40), which gives him access to all 18 top flight matches. which ever way you look at it, this is cracking value.
i’ve really been sucked into the world of genclerbirligi fans, from the two blokes with drums instigating the songs (which i’m still somewhat struggling with, in my limited turkish) to the mountains of sunflower seed shells that crackle under your feet at the end of the match. one thing that particularly struck home, is when after the kayerispor match, the players came to celebrate with the fans, their home fans, and it was not a pathetic applause from a few players. they sprinted over the pitch and themselves started songs, with two way chants being passed from the players to the thousands of onlooking fans. the players are as passionate about the little club from ankara as the fans are. i’m hooked, and genclerbirligi could do with some more international fans, so get in touch if you want to join the growing band, if you’re ever in ankara try and go to a match you won’t forget any time soon.
oh, and they play in red and black stripes in case you were wondering.
ooohhh. that was nice. hursut has gone up, and back down. the arc was brilliant and hursut stays down. and what! the referee has been fooled! yes! that was possibly the most obvious dive since (insert tom daley joke). genclerbirligi have been given an extremely dodgy penalty. zec stands up. into the left corner. toooooo easy. gencler go 2-0 ahead. kayseri are done and dusted 33 minutes in.
genclerbirligi 4 - 0 kayserispor
it was great to see a whole heap of new kankas join us at the beer bus before this evening's match. in addition to myself and spine we had mini-hursut kanka and his mate terry. at least we had met those blokes beforehand but it was also great to meet bilkent teachers michael and his english mates as well as @pspicerward and @pritchdan and their dutch friend. i love the internets!
it was a half decent crowd at the stadium and thus we had quite big queues.
right. so now for my first rant.
thank you mr. policeman for already changing the time of our match. many people had organised to go to the match at 4pm and i know of one father who had tried to arrange a football birthday party for his 7 year-old son, but, well, fuck them hey. i understand that you didn't want to annoy all the good akp people who were having their annual jamboree next door. what i don't understand is why you decided to not sell tickets where you normally sell tickets. or for that matter why you wouldn't let taxis in to the main gate. after all, you had changed the time of kick-off so it wouldn't coincide with the akp talkfest.
instead we got out of our taxis at the end of the road, walked to the main entrance and were then told that the tickets were at the other side of the stadium. thanks policeman!
so we walked back. me leading a group of gencler virgins and then into another queue. i had my season ticket but of course i waited around to make sure they were fine.
ultimately they were.
as was genclerbirligi.
we smashed them. 4-0. it was nice.
post match and the bloody cops had closed the gate to get onto istanbul yolu!
we turned around and after saying goodbye to some of my new friends such as michael from bilkent i failed to say goodbye to @pspicerward and @pritchdan . so we lost them too. not to worry, spie, mini-hursut, his mate then went off to the pub.
ps: hope you weren't expecting a report on the actual match.
pps: those blokes we met today.... do comment, send us your contact details etc!!!!
2012-2013 sezonunun 6. haftasinda kendi sahamizda kayserispor ile karsilasacaktik. babamla birlikte mac baslamadan tribunde yerimizi almistik. kayserispor macin ilk dakikalarinda daha baskili oynuyordu. biraz zaman gectikten sonra oyun dengelendi. 26. dakikada hursut tarafindan acilan orta artun'a dogru geliyordu. artun topun uzerinden atladi. top rakip takimin oyuncusuna carpip pertovic'in onunde kaldi. petrovic hic beklemeden kendisine dogru gelen topu kaleci ertugrul'un uzanamayacagi koseye gondererek one gecmemizi sagladi. 33. dakikada hursut ceza sahasina girer girmez faule maruz kaldi. hakem penalti noktasini gosterdigini gordukten sonra icimden hursut kullansin dedim. ancak topun basina zec gecti ve firsati degerlendirmesini bildi. ilk yariyi 2-0 onde bitirdik. ikinci yarinin basinda uc tane net pozisyon kacirdik. ardindan kayserispor'un ataklari basladi. uzun bir sure topa sahip olamadik. 74. dakikada kaleyi cok guzel goren bir yerden serbest vurus kazandik. hakem faul dudugunu caldigi andan itibaren "azofeifa azofeifa oley oleey oleeey" diye mirildaniyordum. cem can topu azofeifanin onune dogru yuvarladi. (ben bu sirada mirildanmalarima devam ediyordum ve giderek heyecanlaniyordum.) azofeifa topa dogru giderek cok sert bir vurus yapti. topun kaleye dogru gidisini izliyordum ve sonra filelerle bulusmasini. golun sevincini babamla birlikte yasadiktan sonra sadece 15-20 saniye once tek basima mirildandigim sozleri simdi tum maraton soyluyordu azofeifa azofeifa oley oleey oleeey... son dakikada jimmy'nin attigi golle durumu 4-0 yapti. babamla birlikte galibiyetin sevincini yasadik. cok mutlu olmustum ve aklimdan azo'nun attigi gol cikmiyordu.