halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
1964, mithatpaşa'da bir efsanenin yıkıldığı yıldı. evet, o güne kadar bir "mithatpaşa efsanesinden söz ederdik hep... "bu sahada bize kimse 3 gol atamaz!" diye. işte o gün yıkılıyordu bu efsane...
rakip, polonya idi... norveç'i 9-0, yunanistan'ı 4-0, çekoslovakya'yı 2-0 yenmişti o sıralarda... biz ise poznan'da 0-0'dan fazlasını vermemiştik polonya'ya.
27 eylül 1964 günü mithatpaşa'ya çıkarken böylesi bir ümit içinde, hattâ galibiyet bekleyenimiz bile vardı. polonya milli takımı, aslında bir takım kadar güçlü lubanski, iki gollük barajı aşan başarıyı yaratmışlardı. maç 3-2 yenilgimizle biterken, "mithatpaşa'da ilk kez 2'den çok gol yedik" diye üzülüyorduk ama... "daha farklı yenilmedik" diye de için için seviniyorduk hani...
mithatpaşa'nın tılsımı bozulmuştu ya... ondan sonra gelen atacak, giden atacak, federal almanya tarifeyi 5'e kadar çıkaracaktı.
macaristan, ingiltere ve polonya ile karşılaşacağız
futbol federasyonu, polonya, macaristan ve ingiltere'nin milli maç tekliflerini karara bağlamıştır.
buna göre, milli futbol takımımız 1963 de varşova'da, 1964 te istanbul veya ankara'da polonya ile karşılaşacak, 1962 senesinde budapeşte'de macaristan'la oynayacağı maçın revanşını 1964 nisanında yapacaktır.
23 yaşına kadar olan gençlerden kurulacak yeni bir milli kadro ise 21 mart 1962 de londra'da ingiltere ile maç yapacaktır. bu müsabakanın revanş tarihi olarak 1962 senesinin mayıs ayı teklif edilmiştir. ingiltere federasyonu dünya kupası münasebetiyle mazeret beyan ettiği takdirde, her iki karşılaşma 1963 senesine bırakılacaktır.
27 eylül'de polonya ile yapacağımız maça milli takımı cihat arman çalıştıracaktır. teknik direktör saim kaur, başkanlığında kurulacak çalıştırıcılar heyeti, bugüne kadar tesbit edilememiştir. heyetin kurulamayışına sebep olarak, bütçe ve bazı antrenörlerin kulüplerde yer alması gösterilmiştir. saim kaur, milli takım menecerliği için gündüz kılıç'a teklifte bulunmuştur. kılıç, bugün için bu görevi alamayacağını bildirmiş ve federasyondan mehil istemiştir.
futbol federasyonu başkanı muhterem özyurt, «milli takımı türk antrenörlerinin çalıştırmasını istiyorum» demiştir.
bunun için yerli antrenörlerin yeniden bir kursa tâbi tutulacağını açıklayan özyurt, şike maçları hakkında da şunları söylemiştir: «şike iddialarını isbat etmek mümkün değil. fakat üzerinde hassasiyetle duruyoruz.»
özyurt, son olarak müessese kulüplerinin durumunu incelediğini de sözlerine ilâve etmiştir.
polonya ve romanya ile karşılaşacak namzet kadroya metin, candemir (g.s.), aydın (f.b.) alındı. son hazırlık maçları çarşamba günü yeşildirek ve kasımpaşa ile
27 eylülde polonya (a) ve 30 eylülde de romanya ümit takımı ile karşılaşacak olan milli takım namzetleri bugün yeniköy'de kampa girecektir.
teknik komiye bu iki maç için kadroya şu futbolcuları dâvet etmiştir:
polonya milli takımına son 8 yılda 3 maçta hiç yenilmedik
poznan beraberliğinin revanşı bugün
turgay 49. millî maçında
m. paşa stadında saat 16 da başlayacak maçı italyan hakemler idare edecek. metin'in oynaması şüpheli
türkiye - polonya a milli futbol takımları bugün saat 16 da mithatpaşa stadında karşılaşacaklardır.
«f. francesco, l. berolo, b. orlando» italyan hakemler triosu tarafından idare edilecek bu maç, geçen yılın eylül ayında polonya'nın poznan şehrinde oynanan ve 0-0 berabere biten müsabakanın revanşı hüviyetindedir.
iki taraf arasındaki anlaşma gereğince, maç süresince, biri kaleci olmak üzere 3 oyuncu değiştirilebilecektir.
takımların sahaya şu tertiplerle çıkması beklenmektedir: türkiye: turgay - candemir, ismail - ali ihsan, ercan, talât -ogün, birol, şeref, metin, aydın.
ancak metin dün sağlık kurulunca muayene edilmiş ve kalb yetersizliğinden şüphe edilmiştir. eğer metin oynayamazsa, forvetimiz «yılmaz, birol, ogün, şeref, aydın» şeklinde çıkacaktır.
bugün türk a milli takımı kalesini koruyacak olan turgay şeren, böylece ay - yıldızlı formayı 49. defa giymiş olacaktır.
dün saat 16‘da mithatpaşa stadında hafif bir antrenman yapan polonyalılar, sahanın çok kötü olduğunu söylemiş, «ancak takımımız iyi bir form gösterdiğinden, aleyhte şartlara rağmen maçtan ümitliyiz» şeklinde konuşmuşlardır.
kaur, çekoslovakya’yı 2-1 yenerken seyrettiği polonya takımının formda ve tehlikeli olduğunu ifade ile «henüz kulüp takımlarının dahi gereken formu tutamadığı sırada, böyle çetin bir rakiple oynamak kolay değil. bununla beraber saha ve seyirci avantajıyla hızlanacak futbolcularımızın zorlu rakipleri karşısında başarılı oynayacaklarına inanıyoruz» demiştir.
maçı radyo veriyor
türkiye - polonya a milli maçını istanbul radyosu mithatpaşa stadından naklen yayınlayacaktır.
1956'daki 1-1 maçın kahramanı pohl konuştu: "turgay'a gene gol atacağım"
togay bayatlı
sarışın, uzun boylu adam gözlerini pencere camından süzülen yağmur damlacıklarına dikti ve «turgay'a 1956 dâki 1-l'lik maçta frikikten bir gol atmıştım, içimde bir ses bugün de bir gol atacağımı söylüyor» dedi.
polonya milli takımının sagiçi 36 defa milli pohl’den başkası olmayan bu futbolcu sonra sözlerine söyle devam etti: «fakat şimdi saha çok kötü hele yağmur mithatpaşayı bataklık haline getirmiş. ama yine de başarılı bir oyun çıkartacağımıza eminim. o maçta kalede turgay, santrforda ise metin vardı, bizde de kalede saymkowiak, ilerde ise ben vardım. bugün de ayni olacak. yâni bugün o zamanın gençleri eski kurtlar olarak mücadele edecek.»
çekoslovakya maçında takımının iki golünü de atan ve daha sonra şampiyon kulüpler turnuası ilk turunda gornik’in dukla prag ile yaptığı ve 3-0 kazandıkları maçta yine iki gol kaydeden pohl, otoriteler tarafından hâlen takımın en formda futbolcusu olarak gösterilmektedir.
eğer pohl'un içindeki ses doğruyu söylüyor ve polonyalı eski kurt’un formu bu tempo ile devam ediyorsa artık bize «tanrı turgay'ı korusun» demekten başka bir şey kalmıyor.»
bugünkü maç için kesin bir şey söylemek hakikaten güç olacak...
türklere karşı son üç a milli maçında da galibiyet alamadığımızı iyi biliyoruz. bu, bugünkü rakibimizin ne derece zorlu olduğunu göstermektedir.
hava ve sahanın muhalefeti sebebiyle 90 dakikalık mücadele her iki takım için de zor olacak. iki takımın da bu şartlar altında ne şekilde oyun oynıyacağı bilinmemektedir. ancak polonya takımı bütün bu dezavantajlara rağmen kuvvetli bir ekip hüviyetindedir. çünkü polonya kadrosu teknik ve taktik bakımından uzun süreli bir çalışmadan sonra tam manâsiyle hazırlanmış vaziyettedir. bunların yanısıra polonya sahaya kendinden emin ve yüksek bir moralle çıkacaktır. çünkü iyi çalışmalarının meyvesini çekoslovakya karşısında almışlar ve bu moral bugünkü başarılarında rol oynayacaktır.
polonya takımının tahliline gelince! müdafaa, oturmuş ve tecrübeli elemanlardan kurulu, forvet ise saha kuru olduğu takdirde türk seyircilerine tehlikeli dakikâlar yaşatacak kudrettedir. süratli, top tutmayan şütör ve topu nereye göndereceğini bilen bu forvetin sahadan golsüz çıkması imkânsızdır.
maçın neticesi hakkında bir kanaat belirtmem icap ederse bir beraberliğin normal skor oldğunu söyleyebilirim. oysa polonya idarecileri maçı kazanacaklarını ısrarla belirtmektedirler.
turgay şeren: 32 yaşında. 48 defa milli. boy 1.83, kilo: 81. itimat telkin eden tecrübeli bir eleman. bugüne kadar kendisine verilen kaptanlık görevini iyi başardı. emin blokajlı. maç kaabiliyeti az. fakat formda...
candemir: 29 yaşında, 6 defa milli. boy 1.77, kilo 71. müdafaanın kendi takımında yer alamayan ikinci adamı. ancak bu maça çok iyi hazırlandı. tehlikeleri önceden kestirip müdahale etmesini biliyor.
ismail: 29 yaşında. 12 defa milli. boy 1.70. kilo 69. seri ve atılgan. markajları, bilhassa üç çizgi yakınında çok kuvvetli. zaman zaman ileri fırlıyarak açık durumunu alan modern bir bek seviyesinde.
ali ihsan: 25 yaşında. 4 defa milli. boy 1.78. kilo 74. a milli takım formasını beklenmiyen zamanlarda hastalanarak bir türlü giyememişti. oyun kurucu. topa atacağı yeri önceden kestirip, forveti besliyor.
ercan: 24 yaşında. 3 defa milli. boy 1.82. kilo 75. a milli takım formasını bugün ilk defa giyecek. sezon başından beri çıkardığı maçlarda, aynı formu gösterdi. orta sahayı iyi doldurup. itimat veriyor.
talât: 24 yasında, 12 defa milli. boy 1.74, kilo 75. büyük maçların seri, son derecede atak elemanı. bitmeyen enerjiye sahip. volan santrhaf vazifesini en iyi başaran bir eleman. formu ve nefesi mükemmel.
ogün: 25 yaşında. 18 defa milli. boy 1.74, kilo 71. orta sahaya her an dalabilen acar bir açıkç golcü hüviyeti tercih edilen en büyük tarafı. süratli ve şutör. bugüne kadar oynadığı maçlarda göz doldurdu.
birol: 26 yaşında, 15 defa milli. boy 1.78, kilo 71. orta sahayı en iyi şekilde doldurabilen bir insayt. defans ile forvet arasında köprü. rahatça deplâsmana giren bir futbolcu. çok iyi pas atıyor.
metin: 27 yaşında. 30 defa milli. boy 1.76. kilo 78. son haftalar içinde tekrar iddialı hüviyetine büründü. gün geçtikçe vurucu kuvvetini tekrar kazanıyor. zayıf tarafı fiziki kifayetsizliği. gol için oynayacak.
şeref: 27 yaşında, 24 defa milli. boy 1.80, kilo 76. iki ceza sahası arasında bitmryrn bir enerjiye sahip. gün geçtikçe forma giriyor. kusuru bir haf üzerinde oynaması ve ayağında top tutmak istemesi.
aydın: 25 yaşında, 17 defa milli. boy 1.74, kilo 68. son maçlar içerisinde klâs bir açık olarak göründü. taç çizgisi üzerinde kayışı süratli. paralel ortaları, her an üç ortayı gol pozisyonuna sokabilecek kıvamda.
varşova, poznanda boyun eğmediğimiz polonya karşısında çözüldük 3-2
mithatpaşa efsanesi de yıkıldı
dünya kupasına hazırlanan millî takımımız kötü oynadı. gollerimizi aydın ve metin attılar
kahraman bapçum
inanılmayacak kadar güzel hareketleri ve insanı güldürecek kadar garip komiklikleri aynı anda yaptığımız bir millî maçtı bu...
yakın geleceğin en büyük yıldızı olmağa namzet bir lubanski’nin attığı golü hayranlıkla seyredip, iki dakika sonra aydın'ın attığı gole «bu daha güzel» diyebiliyorduk... adam adama oynama fikri içinde topu alıp kaçan rakibi bırakan ve marke etmesi gereken adamı arayan candemir’e bakarak şaşırıyor, metin'in yuvarladığı nefis paslara bakarak gurur duyuyorduk.
eğer ilk yarım saati sadece bir gol yiyerek atlattık ve sağ müdafaa kanadımızın tamamen boş bıraktığı geniş koridordan kaçanlara mahkûm olmadıksa bunu önce şansımıza, sonra da ismail'e borçluyuz. ikinci devrede şerefi hafa, talât’ı orta hafa, nedim'i de forvete alarak yaptığımız değişik liğin geri hatları toparlamak bakımından çok faydalı olduğu da muhakkak.
neresinden bakılırsa bakılsın büyük bir rakiple oynadık, bizden çok iyi futbol oynayan bir takımla oynadık ve... dosta, düşmana açıkça ilân edebiliriz ki: ucuz kurtulduk.
oyunun düğümü bizim defanstaki (man to man) tutumun polonyalı forvetler karşısında darmadağın oluşu ile çözüldü, çabuk, kısa, kıvrak deplâsmancıklarla defansımızı bir manialı yarış koşucusu gibi aşıyorlardı. ve ileride bir lubanski vardı ki, türk seyircisi ileride «bu adamı seyretmiştik» diye iftihar edecek.
ilk dakikalar
oyunun rölantide devam eden ilk dakikalarından sonra ercan'ın yaptığı bir faulde serbest vuruşu geri yuvarladılar. lubanski ceza çizgisi üzerinde aldı, sağa sola bakıp pas verecek adam aradı. birden patlatıverdi topun dibine. topun ağlara takıldığını turgay da biz de hayretler içinde seyrettik ...
iki dakika sonra metin ortalarda bir top aldı. tersten bir vuruşla şerefe kaldırdı. şeref'in kafa pası solda aydın’ın önüne düştü o da düzeltmeden çektiği enfes vole ile topu ağlara gömdü.
devreyi berabere bitirmek bizim için mükemmel bir sonuç olurdu. ama kısmet olmadı. 42 nci dakikada liberda, şükrü'yü ve talât'ı yerlerinde kendi hallerinde bırakıp ortaya dönüverdi. bastırdı ismail, fakat top onun adamı banaz'ın önüne düşerken kendisi de yere düştü. yerden havaya doğru kurşun gibi bir şüt ve turgay gene ancak seyretti topu...
ikinci devrenin üçüncü dakikasında solaçık yerinde, ceza sahasının beş metre dışında ve avut çizgisinin beş metre içinde bir frikik kazandılar. pohl, turgay'ın başının üstünden kaleyi buldu.
bundan sonra oyun karşılıklı akınlarla ve büyük sür'atle geçecekti. maçın bitmesine 12 dakika kala birol ceza çizgisi üzerinden frikik atarken topu ortaya yuvarlayacak ve günün en iyilerinden metin sıyrılıp plâse ederek kaleyi bulacaktı.
zor bir oyunu 3-2 gibi kötü olmayan bir skorla kapatıyorduk. ama milli takımımız için unutulmayacak bir başarısızlık günüydü bu...
milli takımımızın soyunma odasında bütün başlar öne eğilmiş ve büyük bir üzüntü havası hâkimdi. futbolcular kendilerine verilen elmaları, güçlükle çiğneyebiliyorlardı.
«önümüzde daha çok mühim maçlar var üzülmeyin» diyerek futbolcuları teselli eden antrenör cihat arman maç hakkındaki düşüncelerini ise şöyle açıklıyordu: «- takımlarımız henüz formda olmadıkları için, oyuncular da forma girmiş değildi. bunun yanında askerlere de geç izin aldık. bu sebeple anlaşmış bir milli takım çıkaramadık. bu güçlükler ortadan kalktığı gün iyi neticeler alacağımız muhakkaktır.»
teknik direktör saim kaur ise, «beklenmeyen goller yedik. takımımız verilen vazifeyi yaptı. kadronun ne kadar güç şartlar altında hazırlandığı dikkate alınırsa, kondisvon ve tekniği yüksek rakibin önünde gösterdiğimiz oyun daha iyi anlaşılır.» şeklinde konuşmuştur.
polonyalılar sevinçliydi
togay bayatlı
galip polonyalı futbolcular seyircilerin alkışları arasında soyunma odasına yönelirken polonya milli takım antrenörü koncewicz «oyun güzel değildi, fakat goller şâhâneydi» diyordu.
antrenör ilk devrede daha güzel oynadıklarını ifâde ederek maç hakkında şunları söyledi: «ilk devrede daha iyi oynadık. bizim bütün müdafaa ve forvette lubanski iyi idi. sizin takımda ise şükrü, metin ve aydını beğendim.»
asılmış suratlar, kızgın lâflar arasında stadı terkederken düşündüm. üzüntülerimizde ve sevinçlerimizde başlangıç noktası olarak «batıda her takım futbolu bizden iyi oynuyor»
hakikatini kabul etsek, gene kızgın adamlar arasında mı ayrılırdım stad’tan acaba?
evet, iyi futbolcularımız var. var ama, çoğu da olmadan koparılmış gibi son senelerde milli takımımızda. olmuşların da kondisyonu yok, mevkiilerinin taktikleri hakkında bilgileri yok, sistem içinde sahaya yayılıştan haberleri yok. bütün bu yokluk içinde zaman zaman bir ismail, bir metin, bir aydın ve bilhassa bir talât deniz feneri gibi parlayıp parlayıp sönüyorlarsa, bu da onların şahsi maharet veya gayretlerinden pek tabii. bu yokluklar kolay giderilmez biliyorum. zira senelerce bu görülmüş, bu oynanmış. huy olmuş artık. ama, ilkönce batı futbolunun üstünlüğünü münakaşasız kabul edip, o yola doğru bir adım atmak gerek. lâkin, biz hâlâ ahmet yerine, mehmet oynasaydı münakaşalarına dalıp gideceğiz sanırım.
türk milli takımı, dün polonya karşısında, mûtadın tama men zıddı bir hüviyet içinde göründü. yâni, müdafaası zayıf, zayıf değil, çok zayıf bir takım... müdafaa bütününü teşkil eden oyuncuların intihabı ve bunları daima kuvvetli bir muvazene olarak kullanacak bir taktik noksanı şeklinde tezahür eden bu zaaf, beri yanda rakiplerin oyununa zararsız hâle getirecek futbol şuurundan da mahrumdu. polonya4-2-4 ün orta kademede kullanılan (8) numarasını sahada tamamen kontrolsuz bırakarak rakip alanlarının gayet kolay gelişmesini sağlayan bir oyuncuyu tehlikesiz hâle getiremedik. böylcce takımımızın hücum gücünün zaman zaman çok tesirli olabilmesine rağmen mağlûbiyetten kurtulamadık.
jan sobyevski'nin çocukları, osman paşa'nın torunlarını kendi sahasında 3-2 mağlûp etti.
son yıllarda böylesine mahkûm olduğumuz ve böylesine sahadan silinip gittiğimiz bir maç yoktur, desek yeridir. bir acaip taktik, bir acaip oyun şekli, daha maçın başında mahkûmiyet kararımızı imzalamıştı. kısacası bir toz bulutu gibi savrulduk mithatpaşa’da... daha sekiz yıl evvel bize bir üstünlük göstermeyen, varşova’da yendiğimiz ve poznan’da berabere kaldığımız rakibimizin karşısında bu siliniş, türk futbolunun nereye gittiğini soranlara güzel bir cevâp teşkil eder. herkesin futbolunu bir sisteme bağladığı ve metodlu bir şekilde çalıştığı şu devirde biz hâlâ horoz şekeri yalamakla meşgulüz...
yenilmekten çok «mithatpaşa’da 2’den fazla gol yememe» geleneğimizin bozulduğuna üzgünüm. nice ünlü, nice kudretli takımlar önünde bile üç golle dize gelmemiştik emektar sahamızda... fakat bu, bir tılsımın bozulduğundan ziyade, başkalarının futbolda ne kadar ileri gittiğini göstermesi bakımından önemli... kolay kolay goller atıvermelerine şaşanlar oldu rakiplerimizin... oysa biz kolay futbolu zorlaştırıp oynamağa devam ettikçe, bu gibi durumlara hiç yaymaz hâle geleceğiz. galiba dünkü maçın bizim yönümüzden bütün özeti de bu.
kısa bir hesaplaşma; candemir taa mayıstan bu yana kendi takımından uzak.. turgay bir o kadar ayrı kalmış g. saraydan... candemir’in yerine koyduğun şükrü‘ye de kendi takımında yer yok. senelerdir defans oynattığın şeref santrfor... elinde arı gibi bir sanlı varken, yedek oyuncu hakkını formsuz nedimle mi harcamak lâzımdı?
biz, bize dün m. paşa’da göz açtırmayan polonya ile poznan’da geçen sene berabere kalmıştık. büyük bir maç çıkarmıştık o gün. bu kadar falso yapmadığımız için.
ama, dünkü maçın bir başka falsosu vardı ki; yüz yıl geçse aradan unutulmayacaktı. sanki, bütün mağlûbiyetin sorumlusu turgay'mış gibi, üçüncü golü yer yemez, yılmaz'ı kaleye geçiriverdiler... ve 30 bin kişinin gözleri önünde «aylbettiler..!»
milli takım yöneticilerinin mes'ul bir insanı olmak dolayısiyle, polonya mağlûbiyetinin «tevile kaçmamak suretiyle» sebeplerini izah etmek isterim. kaçamak yollara giderek, hatâları başkalarının omuzlarına yükleyecek değilim. hatâ her insan için vâriddir. evet polonya, milli maçı dolayısiyle gerek hazırlıklarımızda ve gerekse oynadığımız maçta kusurlu taraflarımız olmuştur. bunları medeni bir insan olarak kabul ediyor ve hattâ basının tenkidlerinden faydalanıyoruz da fakat şunu da unutmamak gerekir ki noksan taraflarımızı ve kötü oyunumuzu tenkşid edenleree bilinmeyen bâzı hususlar mevcuttur.
çok zor bir devrede işbaşına gelmiş olduğumuzu müdrikiz. bundan sonra önümüze daha birçok güçlüklerin de çıkacağına inanıyoruz ve bütün bunlara rağmen çizdiğimiz program gereğince adım adım hedefe ulaşmıya gayret edeceğiz. başarıya ulaşmamızda memleket sporunun seviyesinin de gözlerden uzak tutulmaması icap etmektedir.
bizce polonya karşısındaki mağlûbiyetimize sebep olan hususlar şöyle sıralanabilir:
1. mevsimin başında başındayız. en fazla maç yapan takımlarımız üç maç yapmış, daha milli lig maçı oynamıyan takımlarımız dahi mevcuttur. galatasaray almanyaya, fenerbahçe hollandaya, göztepe ise romanyaya gitmiştir. bu bakımdan takımlarımızı ve oyuncularımızı lâyıkiyle görmek imkânı olamamış ve gördüklerimiz de form göstermemişlerdir. (maçtan evvel bilgi ve görüşlerine itimat ettiğimiz basın, müşahit, idareci, antrenör ve spor efkârı umumiyesinde de bu formsuzluk görülmüş ve kabul edilmişti)
2. kadroda bulunmasını arzu ettiğimiz bazı futbolcuların kulüpleriyle olan ihtilâflarını halletmek için, en ufak nezaket kaidesinin dışına çıkmıyarak, halline çalıştık ve bu uziaşmaları ancak son günlerde temin edebildik.
3. avusturya'ya transfer olan kaleci özcan arkoç için temasa geçtik ve avusturya kulübünün ikiyüz bin liraya yaklaşan teklifi ile karşılaştık.
4. asker futbolcularımız için izin talebimiz çok geç kabul edildi ve onları ancak altı günlük kampa alabildik.
5. millî kadroda bulunan suat mamat‘ın, kamptan bir gün evvel ankarada kolunun kırılması, bir oyuncumuzun eksikliğini teşkil etti.
6. gene bunun yanında ikinci bir oyuncumuzun eksikliği tarık oldu. eskişehirde galatasarayın yaptığı hususi bir maçta hakem tarafından rapor edilen tarık'ın cezası maçtan bir gün evvel tebliğ edildiği için kadro dışı bırakmak mecburiyeti hâsıl oldu.
7. bundan evvelki senelerde, klişeleşmiş ve hattâ gözü kapalı, ismen sayılabilen bir milli takım vardı. bugün için ise bu millî takım mevcut olmadığından yeni bir millî takım kurma yoluna gitmek mecburiyeti hâsıl oldu.
8. bütün bunların yanında polonya lig maçlarının hararetli bir devrede olduğunu ve futbolcularının form üstünde bulunduklarını ve polonya futbolunun bu sıralarda hakikaten çok üstün bir devre yaşadıklarını unutmamak gerekmektedir.
herşeye rağmen noksan ve hatâlı taraflarımız olmuştur. karşılaşacağımız birçok imkânsızlıklar yanında yepyeni bir takımı dünya kupasına hazırlamaktayız. polonya ve tunus maçları noksan taraflarımız için bize ışık tutacak, basınımızın yapıcı tenkidleri daha iyi hazırlanmamıza imkân verecektir.
bütün temenni ve gayretimiz en iyisini bulmak ve en iyi şekilde hazırlanarak milli takımımızı muvaffak kılmaktır.