son yıllarda turkcell süper lig’de, geçmişi ve taraftarı olmayan belediye takımları ile isimleri mütemadiyen değişen sponsor destekli takımların tabiri caizse fink attığı sezonlar yaşıyoruz. kente yeni göç etmiş, baba parası ile aldığı fıstık yeşili ford granada ile bulvarlarda caka satan yeniyetmeleri andıran bu yeni takımlar çok da zevk vermiyor bizlere. belleğimizde hala taptaze saklı duran geçmiş zamanların sevimli takımlarını özlüyoruz. onları müsrif bir mirasyedi gibi hoyratça tüketen ligimizin imdadına fortis türkiye kupası hızır gibi yetişiyor neyse ki.
galatasaray, bu tip kura çekimlerinde eski rakipleri ile eşleşme konusunda diğer takımlardan daha talihli sanki. bundan üç yıl önce karşıyaka, sonra giresunspor ve mersin idman yurdu ile aynı gruba düşen sarı kırmızılı takım, geçen sene de boğazın hırçın çocuğu sarıyer ile aynı gruba düşmüştü. bu yıl grup kuraları çekilirken galatasaray yandaşları nefeslerini tutup eski dost altay’ı beklediler özlemle. bu konudaki genetik kısmeti devam eden istanbul takımının nostalji sever taraftarlarının şansı yine yaver gitti. takımları smyrna’nın büyük altay’ına konuk olacaktı.
bundan tam seksen dört yıl önce bir cuma (*1) günü ilk defa karşı karşıya gelen iki takım, son maçlarını da iki bin üç yılında yine bir cuma(*2) günü oynamışlardı. altay galatasaray maçları hep ilginç olaylara ve sonuçlara sahne olmuştur. 1964 yılındaki final maçlarının ilk ayağında izmir’de oynanan ve golsüz berabere biten maçtan sonra, istanbul’da oynanacak rövanş maçında asker futbolcuları uğur köken, talat özkarslı ve ayhan elmastaşoğlu’nun da oynaması için maç tarihinin değiştirilmesini talep eden galatasaray’ın isteği federasyon tarafından kabul edilir. rakibinin güçlü bir biçimde karşısına çıkmasını istemeyen altay kulübü maç tarihinin değiştirilmesine itiraz eder. itirazı reddedilince de, o zamanların ‘söz ağızdan bir defa çıkar’ mantığı ile rövanş maçına çıkmaz ve hükmen mağlup olur. altaylı yöneticiler verdikleri kararın doğru veya yanlış olmasının ötesinde; şimdilerin sabahtan akşama dedikleri lafları değiştiren yöneticilerinin aksine, sergiledikleri bu ‘delikanlı’ tavırla türk futbol tarihinde bir ilki gerçekleştirirler. bu maç kırk yedi yıldır düzenlenen türkiye kupası finallerinde bir takımın hükmen mağlup olduğu ilk ve tek maçtır.(*3)
iki takım arasında oynanan ilginç maçlardan birisi de 1980 yılı türkiye kupası final maçlarının ikincisidir. ilk ayağı ümit kayıhan’ın attığı golle kazanan izmir takımı, inönü stadyumu’ndaki rövanş maçında oldukça tartışmalı bir penaltı kazanır. penaltıyı büyük mustafa (denizli) gole çevirir. maçın(*4) sonrasında haksız bir penaltı nedeni ile kupayı kazanamayan galatasaray’ın kızgın taraflarının protestoları bitmek bilmez. stadın dışına da taşan olaylar nedeni ile galatasaray’ın sahası iki maçlığına kapatılır.
yalnızca şampiyonluğun başarı sayıldığı günümüz mantalitesinin aksine, geçmiş yıllarda kaybedenlerin de ödüllendirildiği kupalar vardı. bu kupalara en güzel örnek bundan on yıl öncesine kadar devam eden başbakanlık kupası’dır sanırım. 1986 yılında şampiyonluğu averajla kaybeden galatasaray ile kupayı finalde kaybeden altay son bir teselli bulmak için yine bir cuma(*5) günü ankara’da karşılaşmıştı. kupa finallerinde en fazla gol atılması ve oluşan büyük fark nedeniyle tarihe geçen bu ilginç maçı, rakibini adeta bozguna uğratarak kazanıyordu galatasaray.
galatasaray’ın, rakiplerini nerdeyse silindir gibi ezerek dört yıl üst üste şampiyon olduğu sezonların ilkinde izmir’de oynanan maçta(*6), on sene önce oynanan başbakanlık kupası maçına adeta bir gönderme yaparak rakibini bir kez daha aynı skorla geçiyordu sarı kırmızılılar. kalesinde tam sekiz gol gören kaleci şanver göymen maçın sonunda tıpkı eski türk filmlerinin unutulmaz karakter oyuncusu nubar terziyan’ın sevimli gülüşü ile gazetecilere verdiği demeçte "hagi'den gol yemenin bile ayrı bir şerefi, bir gururu var, adam hakikaten çok güzel frikik atıyor." diyerek bizleri gülümsetiyordu.
ertesi sene yine izmir’de oynanan lig maçı(*7) tam bir gol düellosu şeklinde geçiyor, maça gelen izmirli futbolseverler birbirinden güzel dokuz gole tanık oluyorlardı. maçı önce 3–0 sonra da 4–1 önde götüren galatasaray, rehavete girince fatih tekke’nin attığı iki golle şoka giriyor, ecel terleri döktüğü maçı tek farkla da olsa kazanıyordu. maçın en ilginç siması da galatasaray’dan beş gol daha yiyen altaylı kaleci şanver’di elbette.
kuşkusuz bu maçta oynayan galatasaraylı oyuncular tam elli yedi yıl önce oynanan bir maçın rövanşını aldıklarının farkında değillerdi. kırklı yılların başında izmir’de oynanan bir milli küme maçında(*8) maçı 4–0 önde götüren galatasaray, 66. dakikadan 77. dakikaya kadar beş gol yiyor ve maçı kaybediyordu. altay on bir dakika içerisinde galatasaray kalesine tam beş gol birden yollayarak hem bir rekor kırıyor, hem de sarı kırmızılı oyunculara travma yaşatıyordu. kalesinde beş gol gören galatasaray kalecisi osman incili maçtan sonra ne dedi bilemiyoruz ama şanver’e benzer bir hâletiruhiye içinde olduğunu tahmin edebiliyoruz.
bir dönemin efsane golcüsü gökmen özdenak için kırk yıl önce izmir’de oynanan bir altay maçı(*9) sanırım çok önem taşıyordur. genç gökmen türk futbolunun taçsız kral’ı metin oktay’ın son 1. lig golüne hem en yakından tanıklık ediyor, hem de onunla birlikte ikinci ve son defa bir lig maçında gol atıyordu. metin oktay, şampiyon takımın kaptanı ve gol kralı olarak muhteşem bir jübile ile o sezon futbol kariyerini bitiriyordu.
tarihleri boyunca trajik, hüzünlü, rekorlar kırılan maçlar oynayan eski dostlar bu defa da izmir atatürk stadyumu’nda yine bir kupa maçı için karşı karşıya geldi. giyen oyuncuları, tasarımları değişse de, formalardaki armalar yine aynıydı. centilmen altay taraftarının geçen yıl kaybettiğimiz alpaslan dikmen için bir pankart açtığı maçta birbirinden güzel üç gol izledik. altay’ın delişmen santraforu şehmuz’un yarım vole bir vuruşla attığı jenerik gole nazire yaparcasına kartalspor’dan transfer edilen yaser yıldız müthiş bir kafa vuruşu ile beraberlik sayısını kaydetti. beraberlik golünden önce maçın hakemi deniz çoban, 1980’de oynanan maçta garip bir penaltı veren nihat özbirgül’ü anımsamamıza yol açan bir penaltı veriyor, milan baros da topu altaylı kaleci gökhan’a yumuşak bir vuruşla teslim ediyordu. kaçırdığı penaltıdan beş dakika sonra da ceza sahasına ok gibi dalıyor, kaleci gökhan’ı da çalımlayıp mermi gibi bir şutla galibiyet sayısını yapıyordu.
soğuk bir izmir akşamı bizlere anılarımızı yeniden yaşatan iki takımımızı da alkışlıyoruz. umarız altay takımı layık olduğu süper lig’e çıkar ve bu iki eski dost kıran kırana, zevkli, heyecanlı ve bol gollü maçlarına devam ederler.