tribünde izlediğim ilk futbol maçı, ha tabii mudanyaspor maçlarını saymazsak =)gençlerbirliği'ne gönül verdiğim gün olarak da kişisel tarihimde önemli bir yere sahiptir...
maçın tek golü mehmet nas'ın orta şut karışımı vuruşundan gelmiştir. nitekim mehmet nas'ın attığı golde kaleye mi vurduğu yoksa ortaya mı çevirmek istediği, maçı izleyen taraftarlar tarafından çok tartışılmıştır. bir kısmı,
"abi adam o açıdan müthiş vurdu, kaleci yeriden bile oynayamadı" dese de,
benim de içinde bulunduğum bir kısmı,
"olm ne kaleye vurması, ortaya çevirmek istedi balına kaleye girdi top. kaleci de beklemiyordu, hatta mehmet nas bile şaşırdı" iddiasında bulunmuştur.
bu karşılaşmadan 2 yıl sonra gençlerbirliği taraftar derneği'nde yapılan söyleşiye mehmet nas davet edilmiştir ve bu konuyla ilgili soru tarafımdan kendisine sorulmuştur.
serkan: mehmet, rijeka maçında attığı golde kaleye mi vurdun, yoksa orta mı yaptın?
mehmet: (sevimli bir sırıtışla beraber) walla orta yapmıştım top kaleye girdi.
böylece gerçek 2 yıl sonra şahsımın gayretleri ve mehmet nas'ın samimiyeti ile ortaya çıkmıştır.
40. dakika sırasında topluca gol tezahüratı başladı.bu tezahürata kulak veren mehmet nas 45. dakikada taraftarın isteğini geri çevirmedi.ceza sahasının sağından,aut çizgisine 4-5 metre kala vuruşunu yaptı,altıpas üzerinde olan kaleci yetişemedi ve takımımız 1-0 öne geçti.maçın ikinci yarısında ise boliç faciasıyla karşılaşıldı.maç show tv'den de yayınlanmıştır.
maçı izmir/seferihisar/sığacık'ta bir köy kahvesinde izlemiştim. gerçekten ilignç bir duygu. hele bir de gençlerbirliği taraftarı iseniz.. ankara'da bile şaşkınlık yaratırken varlığımızi sığacıklıların halini siz düşünün..
mehmet nas'ın golü güzel bir ege akşamına daha da bir güzellik katmıştı..
2. dakikasında, sedat'ın pasını ceza alanı içinde alan youla'nın şutunda top az farkla yandan auta gitti.
7. dakikada filip soldan ortaladı, youla altı pas içinde topu üsten dışarı attı.
34. dakikada, ali tandoğan'ın ara pasıyla ceza alanı içinde buluşan boliç bekletmeden vurdu. kaleci mariç'e çarpan top kornere çıktı.
43. dakikada boliç'in soldan ortasında arka direkte topla buluşan ali tandoğan'ın yakın mesafeden vuruşunda, meşin yuvarlak mujoza'ya çarparak kornere gitti.
44. dakikada ümit'in ceza alanı önünde vurduğu sert şutta top youla'ya çarparak auta çıktı.
45. dakikada ümit'in pasıyla ceza alanının sağ çaprazında buluşan mehmet nas'ın vuruşunda top ağlarla buluştu: 1-0.
59. dakikasında, filip'in ortasında youla penaltı noktasında topla buluştu. bu oyuncunun kafa vuruşunda kaleci mariç topu üstten kornere attı.
64. dakikada, filip'in soldan ortasına bu kez ceza alanı içinde uygun pozisyonda boliç kafa vurdu. kaleci mariç, yine başarılıydı ve topu üstten kornere gönderdi.
87. dakikada, mariç'in uzaklaştırmaya çalıştığı topla sol tarafta buluşan gtari'nin şutunda top, boş kale yerine az farkla yandan auta gitti.
90. dakikada caval'ın ceza alanı önünden attığı şutta top, yandan dışarıya gitti.
erdoğan arıca mustafa özkan'ın kart cezalısı ve erkan'ın da sakat olması nediyle sakarya maçındaki takıma göre farklı bir kadro sürdü sahaya. ümit bozkurt el saka ile beraber defansın ortasında yer alırken defansın solunda uğur boral yerine baki, sağında ise ali tandoğan yer aldı.
ortanın ortasında josip ve sedat, sol kanatta flip ve sağ kanatta ali'nin geriden çıkışlarına zaman zaman destek olan ortaya yakın mehmet nas oynadı. sol kanata sedat zaman zaman flip'e destek vermeye çalıştı. ileride ise youla ve boliç ikilisi vardı.
rijeka kalabalık bir ortasaha ve defans ile oynadı. ve maç boyunca kontralarla gol denedi.
gençler'in özellikle ilk yarıdaki baskılı futbolu sadece bir gol getirebildi. sakarya maçına göre takımda hem defansın ortasından bir oyuncunun hem de forvete destek veren ve genelde 3. forvet olarak oynayan mustafa özkan'ın olmaması hissedildi. özellikle erkan'ın yokluğunda oynayan baki geçen yıldan kalan kronikleşmiş bariz hatalarını tekrarlaması sonucunda pozisyona giren rijeka neyse ki gol yolunda etkili olamadı. boliç ve youla bir kaç gol kaçırdı. ilk yarıda sağ kanatı çok etkili kullanan ali tandoğan ceza alanına girip şut çekmekle pas vermek arasında kararsız kalarak bir kaç pozisyonu harcadı. son dakikada rijeka'nın kaleyi tutmayan bir şutu vardı ve maç 1.0 bitti.
kısacası gençler için çok iyi bir futbol olmasa da 1.0 kazanması güzel oldu. 15 gün sonra hırvatistan'da mustafa özkan ve erkan'ın oynayabilecek olması ve rijeka'nın açık oynayacak olması bizim için bir avantaj ama rijeka görüldüğü gibi hiç de kolaya alınacak bir rakip değil. o yüzden orada çok temkinli oynamak gerek.
haftasonu oynanacak beşiktaş maçına gelirsek, bence arıca baki yerine mustafa özkan'la başlayacak böylece 4 lü savunmanın ortasında ümit ve el saka, solda flip sağda ali tandoğan oynar diye düşüyorum. böylece rijeka maçına göre daha güzel bir maç çıkarır gençler.
yardımcı hakemler: piotr sadczuk (pol), krzysztof myrmus (pol)
4. hakem: krzysztof zdunek (pol)
gençlerbirliği: ömer çatkıç (gk), filip daems (dk. 89 seven tayfun), abdel el saka, elvir bolić (dk. 79 uğur boral), souleymane youla, ümit bozkurt (c), josip skoko, yesilkaya sedat (dk. 67 sammy gtari), ali tandoğan, baki mercimek, nas mehmet
yedekler: tokgöz gökhan (gk), basturk nihat, mustafa gürsel, kalkan murat
teknik direktör: erdogan arica (tur)
rijeka: ivica maric (gk), dario knežević, peter lerant, dragan tadić, josip butic, tomislav erceg (dk. 85 ahmad sharbini), daniel šarić (c), krešimir brkić, igor novaković (dk. 40 kristijan Čaval), jasmin mujdza, siniša linić
2004-05 sezonu uefa kupası 2. ön eleme turu: hnk rijeka mehmet ali çetinkaya 06/05/2013 mehmetalicetinkaya.com
bir önceki sezon (2003-04) uefa kupası’nda 4. tur’a kadar çıkarak çeyrek final kapısından dönen gençlerbirliği, aynı sezon türkiye kupası’nda üst üste ikinci kez finale kalmış ama yine trabzonspor’a kupayı kaptırmıştı. buna rağmen kupa ikincisi olduğu için 2004-05 sezonunda da uefa kupası’na katılma biletini elde etmişti.
2 sezon boyunca kırmızı-siyahlıların başında olan ve alkaralar’la, iki kere türkiye kupası finali, bir kere lig üçüncülüğü ve bir kere uefa kupası’nda 4. tur oynama başarısı yakalayan ersun yanal, sezon sonunda milli takım’ın başına geçmişti. bunun üzerine gençlerbirliği yönetimi, biraz da 2001-02 sezonunu devre arasında kötü günler geçiren takımın başına gelen ve kırmızı-siyahlıların kümede kalmasını sağlayan ama sezon sonunda gönderilen erdoğan arıca’ya olan borçlarını ödemek için göreve çağırmışlardı. fakat benim gibi birçok taraftar, son 2 sezonda kazanılan başarılarla yükselen çıtanın erdoğan arıca için çok yüksek olacağını düşünüyorduk.
ersun yanal gittikten sonra iki yıldır elden geldiğince korunan kadrodan serkan balcı, m’bayo, veysel cihan, deniz barış ve damir botonjic gitmiş, yerine ömer çatkıç, elvir boliç, mehmet nas, uğur boral gibi oyuncular alınmıştı.
gençlerbirliği sezona ankara’da süper lig’in yeni takımlarından sakaryaspor’u zar zor da olsa 1-0 yenmenin moraliyle başlamıştı. ama galibiyete rağmen, son 2 sezondur kırmızı-siyahlıların ortaya koyduğu futbolu düşününce takımın performansı vasatı aşamamıştı. bu maçtan 5 gün sonra uefa kupası 2. ön eleme turu’nda, hırvatistan’da bir önceki sezonun lig ve play-off üçüncüsü ve aynı zamanda 1979-80 sezonunda kupa galipleri kupası’nda çeyrek final oynamış olan hnk rijeka ankara’ya geldi.
ilk maç
maç 20:15 gibi güzel bir saat olunca rahat rahat iş çıkışı 19 mayıs’a ulaşmıştım.
az sayıda hırvat taraftar da, kapalıda kendilerine ayrılan bölümdeydiler. daha sonradan orcan’dan stadın dışında bir külüstür minibüs olduğunu ve muhtemelen rijekalıların hırvatistan atlayıp ankara’ya kadar bu araçla geldiklerini öğrenecek ve saygı duyacaktım.
geçen sezon oynanan valencia maçında kırmızı kart gören mustafa özkan ve sakat olan erkan özbey olmadığı için erdoğan arıca daha farklı bir dizilişle sahaya çıkmıştı. geride sağda ali tandoğan, solda baki mercimek ve ortada ümit bozkurt ile el-saka. orta sahanın ortasında skoko ve sedat yeşilkaya. sağda mehmet nas ve solda filip deams. ileride ise youla ile boliç oynayacaktı.
maçın başından itibaren baskılı oynuyor ama bir türlü gol atamıyorduk. ilk yarının son anlarında ümit’in pasını alan mehmet nas’ın orta-şut karışımı vuruşu ile top filelere gitmiş ve bizler de tribünlerde havaya fırlamıştık. nas’ın o pozisyonda aslında orta mı yaptığı yoksa kaleye mi vurduğu uzun süre muhabbet konusu olmuş ve en son serkan bir söyleşide kendisine sorarak olaya son noktasını koymuştu. mehmet nas, “valla orta yapmıştım top kaleye girdi.”
ikinci yarıda da benzer bir şekilde topa sahip olan ve pozisyona giren takımdık ama maç 1-0 lehimize sonuçlanmıştı.
ikinci maç
ilk maçın ardından 19 mayıs’ta beşiktaş ve büyükşehir belediye ankaraspor ile karşı karşıya gelmiş ve her iki maçta da sahadan 1-1′lik sonuçla ayrılmıştık. ama oynadığımız futbol hala tat vermiyordu. çünkü kopuk kopuk ve ne yaptığı/ne yapacağı belli olmayan bir oyun kimliğine sahiptik.
26 ağustos 2004′de oynanacak olan rövanş maçında istanbul’daydım. hakan gözkan’ın evinde maçın saatini bekliyorduk. tamam, toplam skora göre 1-0 önde idik ama takım hiç de iyi değildi. bu yüzden temkinliydim.
ilk görüntüler televizyona yansıdığında maraton tribününün kayalıkların önüne inşa edildiğini görüp şaşırmıştım.
maçtan birkaç gün önce ise takımda bir tatsızlık yaşanmıştı. en önemli gol silahlarımızdan olan mustafa özkan’ın mircea lucescu’nun shakhtar donetsk’ine transfer olması durumunda avrupa kupaları’nda oynayamayacağı için maça çıkmak istememesi gerilimi arttırmıştı. sonunda mustafa, erdoğan arıca ile tartışmış ve maç kadrosundan çıkartılmıştı.
maç başladığında hem tribünlerin oldukça ateşli olduğu hem de futbolcuların çok azimli ve istekli olduklarını görüyordum. iyi bir baskı kurmuşlardı ve daha maçın 13. dakikasında sol kanadımızdan gelen rijekalıların yaptığı ortaya tomislav erceg dokunuyor ve toplam skoru eşitliyordu. maç ilerledikçe bir iki pozisyon dışında neredeyse hiçbir şey yapamadığımıza şahit oluyordum. ilk yarı 1-0 sona erdi.
ikinci yarının başında erceg skoru 2-0′a getiren golü atıyor ve tüm gardımızı düşürüyordu. bunla da kalmayıp 2 dakika sonra penaltı kazandıklarında küfürler yağdırıyordum. hat-trick yapmak için topun başına gelen erceg, ömer’e topu teslim edince maçın başından beri ilk kez sevindiğimi hatırlıyorum.
sonrasında “tur elden gidiyor” diye bir şeyler yapmaya çalışıyor ama açıkçası hiçbir şey yapmayı başaramıyorduk. rijeka seyircisi ise çılgına dönmüş bir şekilde takımlarını desteklemeye devam ediyorlardı. e, haklıydılar da. hem güzel oynamışlar hem de golleri atmışlardı.
maçın uzatma dakikalarında hem sıcaktan, hem nemden, hem de rezil futboldan dolayı tekli koltuğun bir köşesinde, eriyerek şekil değiştirmiş bir vaziyette otururken, soldan kullandığımız uzun taç atışının önce aşırtılması, ardından kalecinin üstüne giden bir kafa vuruşundan seken topun uğur boral tarafından bomboş filelere gönderilmesi üzerine şaşkınlıkla toparlanıyordum! ardından maç da 2-1 bitmiş ve tur atlamıştık.
ama o kadar kötü oynamıştık ki, doğrusu gole ve akabinde gelen tura şaşırmamak elde değildi. “tamam bugün şanslıydık. tur atladık da 1. tur’da sağlam bir takım gelirse bu futbolla ne yapacağız” diye düşünmeye başlamıştım.