ilk basımı 2004 olan islam çupi'nin "olaylar, sağbekin lahana dolmasını yemesiyle başladı" kitabından;
recep çetin: minik robot
bolu'da iken recep, böylesine gözleri tatlandıran futbolda bir reçel kavanozu değildi. bolu istanbul için bir uzak ara idi... beşiktaş inönü'ye fenerbahçe kendi stadına galatasaray ali sami yen'e kundralannı soktuğunda toplanan kalabalıklar bütün bolu vilayetinin ötesinde bir izdihamdı...
recep'i bolu tenhalığından salkım saçak insanlı istanbul divaneliğine getiren bilinmez adam bir futbol kuyumcusudur; benim için...
bolu takımı için lig, şampiyoluğu olmayan ve her yıl tekrarlanan bir oyundu. tefrikası bol bir oyun... beşiktaş için öyle mi? kartal'ın gagasındaki şampiyonluk kokusu, üç büyükler arasında bir verilip bir alman türkiye'de en uzun sürmüş bir "'kan davası" idi.
bolu'nun çocuksu futbol atölyesinde gençlik yıllarını olanca umursamazlığı ve sorumsuzluğunda geçirmiş bir recep, şampiyonluk uğruna her yıl iki-üç futbolcusunu öldürmüş beşiktaş cephesinde bu unvan için çarpışırken, "tam isabet" dedirtecek kaç kurşuna sahipti?
o dönemde recep için atılacak zar tavla tekmesine şöyle düşerdi belki de... beşiktaş için bir çakar ama almaz... beşiktaş fanilasının içine giren recep birkaç ilk maçlarda, bizim çocuk luğumuzda ne kadar zıplayacağı, hangi tarafa falso alacağı belli olmayan küçücük sünger toplara benziyordu. çabuk sevimli afacanımsı fakat dengesiz va karar karışıklığı vıcık vıcık olan o sünger o küçülmüş te büyüyememiş topa...
oyunumuzun perdesi açılmıştı artık... recep'in oyunumuzdaki rolü açıktı. "beşiktaş'ta olmak, veya beşiktaş'ta olmamak..."
birinciyi başardı; recep...
girdiği her yeri biçen müthiş işlek ve becerikli iki ayağı vardı. markaj işinde, hem tehlikeli bölgeleri kapamada, hem rakiplerini örtmede tartışma götürmez bir ustalığa sahipti. sürat ve çabukluğunu defans ve ofans bölgelerinde öyle akıllı dengelere oturtuyordu ki, sonunda recep ilk yarı biterken beşiktaş'ın sağ arkasında sağ ortasında ve sağ ilerisinde, en etkili ve verimli futbol işlerini başarmış, bir "proletarya prensi" olarak, beşiktaş tarihini şereflendiriyordu. recep beşiktaş için bir minik robottur artık... bu minik robotluk hacmi içinde, işini büyük gören, işini kusursuz yapan, işinden kopmayan işinden tavsamayan, bir yeni dünyalı futbolcu tipini selamlıyorum, recep'in şahsında...
7 ocak 1989
not: yazının yazıldığı tarihten önceki son beşiktaş maçına yazdım...