teknik direktör viani, rüçhan adlı'nın hakemler hakkında beyanatı için «g. saray dostluk bağlarını sarsıyor» dedi. milan, gece maçı için avrupa futbol birliğine resmen müracaat etti
d. benby milano'dan bildiriyor
milan kulübü teknik direktörü viani, uefa'ya müracaat ederek 13 martta g. saray ile oynayacakları revanş maçının gece oynatılmasını istediklerini açıklamıştır.
italya'daki hafta arası maçlarının çok az hâsılat getirdiğini bildiren teknik direktör, u.e.f.a. kabul ettiği takdirde karşılaşmanın saat 21 de san siro stadında yapılacağını sözlerine ilâve etmiştir.
viani, «g. saray dostluk bağlarını sarsıyor» dedi
geçirdiği otomobil kazası sebebiyle başındaki bantları henüz alınmamış bulunan viani, galatasaray kulübü ikinci reisi rüçhan adlı'nın «milan kulübü hakemlerl satın aldı» şeklindeki beyanatına temas ederek şunları söylemiştir: «hakemleri satın almak âdetimiz olmadığını muhterem ikinci reise temin etmek isterim. mes'ul bir idareci tarafından bu şekilde beyanat verildiğini görmek beni son derece üzdü. öte yandan galatasaray - milan arasındaki dostluk bağları davam ederken ve milan'ın ali sami yen stadının açılışı münasebetiyle istanbul'u tekrar ziyareti mevzuubahisken, bu şekilde dostluğumuz baltalanır ve türkiye'de aleyhimizde bir hava yaratılırsa yazık olur.»
viani, galatasaray - milan maçı hakkında bir şey söylemekten çekinmiş ve «hava şartları müsaade ederse iki takımın san siro'da istanbul'da ki futboldan daha güzelini gösterebileceğini ümit ediyorum» demiştir.
san siro'da heyecanla beklenen misafirler galatasaray ve metin
necmi tanyolaç
otelin karşılama işlerine bakan italyan delikanlısı valizlerimi yere bırakmak istemiyor...
öğrenmek istediği şu: interli miyim, milan'lı mı?
genç futbol severi kırmak istemiyorum. aşağı tükürsen sakal... yukaru tükürsen bıyık... hafifçe gülerek sordum. «ya sen nerelisin sinyor?»
hızla valizlerimi yere bıraktı. cebinden renkli bir milan kartpostalı çıkardı. kartpostalı, yıpranmasın diye bir mikanın içerisine koymuştu. baktım, üzerinde bütün futbolcuların imzası var. alâkadar olduğumu görünce sevindi ve kartpostalı öperek cebine yerleştirdi. itina ile. adeta okşayarak. bir incil gibi... dedim ki, «ben de milanlıyım. biz türkler, evimizde bir kere misafir olanı unutmayız. ve o misiafire saygı duyarız. milan bizi yendi ama bu, misafirimizden yana olmamak için yeter sebep değil...»
italyan delikanlısının valizlerimin taşımak için gönderdiği çabukluğun sebebi anlaşılmıştı. zira, otel memurlarından biri, kendi gibi milan taraftarı olan delikanlıya taa istanbul'dan milano'ya niçin geldiğimizi fısıldayıvermişti.
***
inter, milan veya milan, inter rekabeti üzerine küçük bir hikayecik daha: atina'dan yorgun argın milano'ya geldik. hava alanında oturmuş beklerken iki yaşlıca memurun inter - milan tartışmasına şahit olduk. biri inter diyor, öteki hayır milan daha kuvvetli diyordu.
galatasaray meneceri gündüz kılıç, istanbul'dan ayrıldığımız gün bize milano'da bir otel tavsiye etmişti. bize göre hesaplıymış, türklerin sevdiği bir yermiş. kalktık geldik otele. gelir gelmez, «biz gazeteciyiz. galatasarya - milan maçına geldik» desek ayıp olacak. sorduk, «yer var mı?» kongreler varmış, havalar iyi olduğu için çok müşteri yersiz kalmış, mış-mış, mış... hasılı, kaldık mı otelsiz? gazetelerimize de, «biz şu otelden falan saatte arayın» demiştik. içimizden biri kuru sıkı atışa başladı, «sinyor, biz istanbul'dan buraya kadar milan'ı görmeye geldik.»
tamaam... bütün kapılar açılıverdi birdenbire. etrafımızda bir sürü insan. onlar sorar, biz sorarız. mamafih italyanlar polonyalılar kadar atak ve hızlı değil. hiç biri «burada galatasaray'a 5 çekeri»» demedi. milano'nun en kalabalık olduğu şu günlerde milan'ın yüzü suyu hürmetine parkta sabahlayışımızın sırrı anlaşıldı zannederim...
öyleyse, hep beraber bu büyük kulübü, italyanlar arasındaki bu büyük kuvveti selamlayalım: evviva milan!... evviva milan!... ***
milliyet'e italya'dan ilk mektubumu yazıyorum. bizim tükenmez yarı yolda tükendi. otelin önünde sevimli bir dükkân var gazete, kitap, kartpostal ve hediye eşyası satıyor. genç bir kız oturtmuşlar işin başına.
- bir tükenmez kalem istiyorum.
önüme bir karton çıkardı. üzerinde kalemler vardı.
- milan mı olsun, inter mi?
hoppala... her şeyi anladık da ama, kalemin kulüp taraftarlığı ile ilgisini çıkaramadık. halbukü mesela basit, adamlar kalemlerin saplarına kırmızı - siyah ve mavi - siyah renkleri seçmişler. kırmızı - siyah milan'ın, mavi - siyah ise inter'in renkleri idi. baktım kızcağız kırmızı - siyaha doğru seyiredişinden memnun olmamışa benziyor. hatır bu, «ver bir interli kalem» dedim.
böyle işte, milan - inter rekabeti spordaki heyecanın dışında gelir sağlayan, iktisadi bir mücadele halini de almış.
2 milyon insanın yaşadığı milano'da her şey milan ve inter'le başlıyor. ingilizlerin tabiriyle «durum 50-50»
***
yine milano'ya dönüyoruz. mübalâğa yaptığımız zannedilmesin halk galatasaray - milan maçını heyecanla bekliyor. bilhassa milan taraftarları. istanbul'daki ilk maçı 3-1 kazanan sanki onlar değil. bir kere futbol seyredecekleri için heyecanlanıyorlar.
ikinci bir nokta, «san siro'da seyrettikleri metin'i ve italyan gazetecilerinin pek methettiği galatasaray takımını» bekliyorlar. onlara göre bir türk takımının avrupa'nın 8 takımı arasına girebilmesi için futbol yönünden bir defteri olması lâzımdır. bu sebeple galatasaray'la milan'ın yapacacağı karşılaşmayı bir final maçı gibi bekliyorlar.
lâf aramızda ben, 100 bin kişilik san siro stadında galatasaray'ın çarşamba gecesi yalnız kalacağını zannetmiyorum. çünkü, interliler de maçı görmeye hazırlanıyorlar .
çarşamba gecesi san siro stadında milan ile avrupa şampiyon kulüpler kupası üçüncü tur revanş karşılaşmasını oynayacak g. saray profesyonel lakımı bugün saat 14 te uçakla milano'ya hareket edecektir.
kulüp ikinci reisi rüçhan adlı'nın başkanlığındaki kafilede, turgan ece, ali tanrıyar, teknik menecer gündüz kılıç, antrenör coşkun özarı ve şu futbolcular bulunmaktadır:
turgay, bülent, b. ahmet, k. ahmet, candemir, suat, ergun, kadri, tarık, metin, talât, ayhan, uğur, nuri, mustafa, bahri.
yeni askere alınan ayhan ile askerlikleri bu ay sonunda bitecek mustafa ve nuri, milan maçını müteakip lüksemburg'a hareket ececekler ve oedu takımının lüksemburg'la yapacağı maçta oynayacaklardır. teknik meneeer gündüz kılıç san siro'daki karşılaşmada italyan şampiyonunun şanslı bulunduğunu söylemiş, «buna rağmen yine de ümitsiz değilim. g. sarayın dış sahalarda güzel oyunlar çıkardığı unutulmamalıdır.» demiştir.
istanbul'daki 3-1'lik mağlûbiyetin revanşı san siro'da
g. saray - milan
maç türkiye saati ile 23'te başlıyor. rivera'nın yerine pivatelli oynuyor. sarı - kırmızılı takımda ise ayhan var
müsabaka radya ile verilemiyor
avrupa şampiyon kulüpler turnuasının büyük çeyrek final revanşı bu gece mahalli saatle 21.00, türkiye saatiyle 23.00 de galatasaray ile milan arasında oynanacaktır.
avusturyalı hakem stoll'un idare edeceği ve porzmann ile titti'nin yan hakemliklerini yapacağı karşılaşmaya taraflar muhtemeln şu tertiplerle çıkacaklardır:
galatasaray: turgay - candemir, b. ahmet (mustafa) , kadri, ergun, mustafa (talât) - tarık, suat, metin, ayhan, uğur.
galatasaray meneceri gündüz kılıç ve anrrmor coşkun özarı, takımı kurmakta güçlük çektiklerin söylemişler, b. ahmet'i riske etmek istemedikleri için gerekirse mustafa'yı solbek oynatacaklarını açıklamışlardır.
sarı - kırmızılılar, belediye müsaade etmediği için dün san siro stadında çalışamamışlardır. buna mukabil arena denilen küçük bir sahada antrenman yapmışlardır.
galatasaraylı futbolcular, hafif bir yağmurun çiselediği san siro'yu gezmişlerdir. üstü naylon örtü ile kaplı sahayı futbolcular iyi bulmamışlardır. metin oktay da, «palermo'da iken milan'a bu sahada 3-1 yenilmiştik. stadın müthiş bir uğultusu vardır. dikkatli olmalıyız.» diyerek arkadaşlarını ikaz etmiştir.
antrenör rocco, milan - bologna maçında sakatlanan rivera'nın yerine takıma, pivatelli'yi aldığını bildirmiştir. «italya liginde hiçbir iddiamız kalmadı. bütün gayretimizle avrupa kupasına yüklendik.» diyen rocco, «saha ve seyirci avantajlarına rağmen yine de galatasaray'dan korktuklarını» açıklamıştır. 30 - 35.000 seyircinin beklendiği müsabaka italya saatiyle 21 (türkiye saatiyle 23 te) bulayacaktır.
teknik güüçlük dolayısiyle istanbul ve ankara radyoları maçı nakledemiyecektir.
iki taraf idarecileri, galatasarayın iki farklı bir galibiyeti halinde, üçüncü maçın 20 mart'ta zürich'te oynanmasını kararlaştırmıştır.
venezia'lı can bartu, telefon ederek bütün sarı - kırmızılı futbolculara iyi şanslar temennisinde bulunmuştur.
türk milli takım antrenörü bülent eken, galatasaray - milan maçını takip etmek üzere milano'ya gelmiştir.
11.3.1963 pazartesi günü yeşilköy'den milano'ya hareket eden türk hava yolları uçağının bütün yükü sadece futboldu denebilir.
zira uçağın yarısını türk ordu futbol takımı, yarısını da galatasaray takımı doldurulurdu. birbirlerinin dilinden ve işinden anlayanların yolculuğu pek tabiidir ki hoş, çabuk geçti... frankfurt'a geçecek olan ordu takımımızla milano hava alanında kucaklaşarak vedalaştık.
uçağımız sis dolayısiyle başka bir meydana indiğinden karşılayıcımız olmadan yalnız başımıza gidip yerleştik... güzel bir akşam yemeğinden sonra kısa bir hazım yürüyüşü yaparak hemen yataklarımıza çekildik... milan idarecileri ancak ertesi günü öğleden sonra teşrif ettiler... yaptıkları gece maçı emrivakiinden çekinir, sıkılır gibiydiler... konuşmalarından, davranışlarından artık her şeyin olup bittiğine inandıkları, bu maçı tatsız bir mecburiyet olarak kabullendikleri besbelliydi... burada çıkan gazetelerin de gece maçı kabul etmemesinin galatasaray'ın hakkı olduğunu yazmaları onları büsbütün müşkül duruma sokmuştu.
durun, şu son satırımı bitirirken çok hoş ve beni adamakıllı heyecanlandıran bir şey oldu... size anlatmalıyım... odamın telefonu çaldı... aşağıda yazımı istanbul'a verecek olan necmi tanyolaç'ın sabırsızlandığını bildiğimden istemiyerek kalktım ve konuştum.
- alo? gündüz kılıç'la konuşalabilir miyim? - benim, buyurun. - ağabey ben can. - oou hoş geldin can, nerdesin aşağıda mısın? - hayır ağabey milano'ya 2 saatlik bir yerdeyim. yarın burada bir tehir maçımızı oynayacağız. maçtan sonra hemen otomobille hareket edip sizin maça yetişeceğim. - behemahal bekleriz ve son derece memnun oluruz... - ağabey? bütün çocukların gözlerinden öperim. iyi şanslar.. telefon kapandı. halbuki telefon çalmasaydı ben sizlere kendilerini
belki de haklı olarak çok büyük gören milanlılarla konuşurken içimin, gereken tarzda, gerekli imkânlarla çalışmamaktan ne büyük hırs ve isyanla dopdolu olduğunu anlatmak istiyordum
fakat can'ın telefondaki sesi beni iyice teskin etmişti evet! can bizden olan, bizde yetişmiş can bu hafta koskoca italya liginin bir numaralı futbolcusu ilan edilmişti. inanın birden dirileştim... belki bu gece, galatasaraylı futbolcular da can'ın vatandaşı olduklarını ispat edeceklerdir san siro'da...
avrupa şampiyon kulüpler kupasının kardöfinal revanş maçında galatasaray, san siro stadında nasıl bir milan'la boy ölçüşecektir?
bu suale herşeyden evvel şu şekilde cevap verebilirim: o günkü maçta sahada, hiçbir kaygu ve düşüncesi olmıyan bir milan olacaktır. muhakkak ki son haftalarda oynadığı maçlardan sonra viani ve rocco'nun onbiri italya şampiyonu ünvanını tekrar kazanmaktan kat'i şekilde ümidi kesmiş bulunmakladır. artık, kırmızı - siyahlıların tek hedefi şampiyonlar kupasıdır.
ilk maçın verdiği iki gollük fark sayesinde karşılaşmanın nihai neticesi hiç bir çekinmeye mahal veremez: milan, dömifinallere girmek hakkını kazancaktır. galatasarayın istanbulda verdiği randımanı ve o günkü berbat hava şartlarının, mücadelesiden ziyade teknik bir takım olan milan'ı daha fazla zarara sokmayacağını göz önüne alırsak başka türlü düşnülemez.
galatasaray'ı henüz tanımayıp hakiki kuvveti hakkında fikir edinmek isteyen milano'lu futbolseverler, ellerinde ölçü olarak ancak bologna'daki milli maçın neticesini bulabilirler. türkiye'nin o gün uğradığı mağlûbiyeti kaza olarak telakki edenlerin sayısı pek mahduttur. 27 mart'ta istanbul'da oynanacak revanş maçı fabbri'yi az düşündürdüğü gibi galatasaray maçı da rocco'yu az düşündürüyor.
zor, fakat mümkün...
milan takımını yenmek mümkün mü? elbette ki mümkün. bunu italyan şampiyonasında mühim mevki işgal etmeyen takımlar bile ispat etmiş bulunmaktadır. milan, vasat bir mevsim geçiriyor. kendi sahasında uğradığı beraberliklerin normaldin çok üstün sayısı bunun en canlı delilidir. lakin unutmamak lazım ki, milan'dan asgari bir puan koparmağa muvaffak olan takımların hepsi, gerek kuvvetli bir müdafaaya gerekse sert kontraatak yapabilen insaytlere maliktir. bir takım, müdafaa hattında gedik verip hücuma meyil gösterirse milan'dan muhakkak gol yer. buna mukabil, orta sahayı lâyıkiyle kaplayıp, hücum elemanlarının ani baskınlarıyla karşı müdafaayı arkadan sıkıştırabilen bir takım da, milan'a diz çöktürebilir. galatasaray onbiri, böyle bir müdafaa ve hücum elemanlarına sahip m? ayrıca, maçı muhakkak almak kaygusuyla var kuvvetiyle kırmızı - siyahlıların geri hattını yarmak istemekten kendini alabilecek mi? galatasaray için en büyük tehlike işte bu noktadadır: ne pahasına olursa olsun kazanmak ihtiyacı. milan seri bir takım değildir amma müdafaası kuvvetlidir. galatasaray'a karşı bir beraberlik alırsa kâfidir. (0-0) lâkin fikrimizce milan nispeten çabuk galip gelmek isteyecek. çünkü ligteki neticelerinden hiç memnun kalmayan yüzbinlerce taraftarları, tuttukları takımdan bunu bekliyor.
hayret!... milân, galatasaray'dan hâlâ çekiniyor. sen, rakibinin sahsında oynadığın maçtan 3-1 galip çık. fizik kondisyon, teknik değerin, maddi gücün, hasılı her şeyinle rakibinden üstün ol, üstelik revanşı kendi toprağında oynamağa hazırlan! ve hâlâ «galatasaray'dan çekiniyoruz» de!
buradaki nabız yoklamasından sonra ben bu neticeye vardım. milan galatasaraydan çe-ki-ni-yor.
iki kere ikinin, dört etmesi gibi... ama olmaz böyle şey. herşey sizin yarı finale gideceğinizi gösteriyor...
bu maçın peşin hükümlü galibi sizsiniz, siz olmalısınız diyorsunuz. bir canlan sıkılıyor, bir kaşları çatılıyor ki, futbol oyununda matematik diye bir şey kabul etmelerine imkan yok. milan'lı dostların...
«ya bir kaza kurşununa kurban gidersek?»
işin onlarca izahı bu. galatasaraydan çok futbol denen oyundan korkuyorlar.
***
şimdi, haydi oradan, hava mı yapıyorsun? diyecekler çıkacaktır. doğru, doğru... ben de, buraya geleinceye kadar bu soruya cevap aradım. milan işini istanbulda bitirmiş, senin burada işin ne?
kolları sıvadık. önümüze gelenle konuştuk. acaba onlar da bizim gibi mi düşünüyorlardı? halk içinde dahi bu korkuya saplanmışlara rastladık. «ya, milan bir kaza kurşunu yerse?»
nihayet bu şöhretli kulübün diktatorü de öyle düşünüyordu. hatırlayacaksınız ismini giuseppe viani'nin... teknik direktör büyük bir otomobil kazası geçirmiş, ölümlerden kurtulmuş... hastahaneye yatırmışlar... bir gün, iki gün, tam bir hafta kendine gelememiş. gözlerini açtığı zaman, başucunda bekleyen futbolcularına: rivera'ya, altafini'ye, kaptan maldini'ye hepsine söyleyebildiği ilk cümle «galatasaray maçı yaklaşıyor. hazır mısınız? unutmayınız ki herşey bitmiş sayılmaz.»
aynı viani, birkaç gün sonra milanın kamp yaptığı milanello köyüne gelir, başı sargılar içindedir. futbolcularına aynı ikazı tekrarlar.
milan şu anda kampta. ligde bir iddia ve ümidi kalmadığı için mi? hayır, modena maçı için mi? hayır. düpedüz çekiniyorlar galatasaraydan. zira, milân bu sene san siro'da hep kazanacağı maçları vermiştir. hani bu itiyadından vazgeçmeyip kazanacağını da kaybederse? ne şenlik olur değil mi?
***
sırası düşmüşken biraz milanello'dan bahsedelim. burası milano'dan elli kilometre ötede, binbeşyüz nüfuslu bir köy. italyadaki anlamı, milaneloo'nun «küçük milan» fakir köylünün kurup, zengin milan taraftarlarının ihya ettiği bu köyde, milan takımı kamp yapıyor. modern bir spor köyü de denebilir buraya. yeşillikler ortasında, milan'ın gençleri istikbale, şöhretleri de şampiyonluklara hazırlanıyorlar. modern köyde yok, yok. disiplinsizlik ve dalga geçmek hariç.
meşhur leidholm'un idaresindeki milan futbol okulu da bu köyde rivera'yı dünya karmasına yetiştiren mektep de bu mektep.
netice: milan, galatasaray maçını kamp yaparak bekliyor. gittik, gördük. yeşillikler içindeki sahada bu memleket için alışılmış bir intizamlı çalışma vardı. altefini, kulübü ile davam eden ihtilâfa rağmen, sanki ilk galatasaray maçına çıkıyormuşcasına kaleleri bombardıman ediyor. maldini uzun turlarla nefesini yükseltiyor. altın çocuk rivera saha kenarında arkadaşlarının hareketlerine hasret dolu gözlerle bakıyor.
ilk yarıda başabaş oynayan g. saraylılar ikinci devrede paniğe kapılıp çöktüler
2. devrede çözülmeyen tek adam suat'tı
necmi tanyolaç milano'dan bildiriyor
milan dün gece kendi sahası san siro'da avrupa kupasındaki son sözü söyledi ve galatasaray'ı hezimete uğratarak kupadan eledi.
esasen, italya şampiyonu istanbul'daki maçı 3-1 kazanmakla büyük bir engeli aşmış ve yolun yarısından fazlasını katetmişti.
fazla bir gayret değil, biraz fırsatlardan faydalanış milan'ı yarı finalistler arasına sokmağa kafi gelmişti.
hava güzel, san siro stadı yemyeşildi. kalabalık, bu muhteşem stad için mütevazi sayılabilecek kadardı. ve iddiaları hilafına italya şampiyonu, maça gayret ciddi bir tempo ile başladı. «altın çocuk» rivera'nın yerine giren pivatelli, 12 nci dakikada turgay'a sert bir şutla mağlûp etmişti.
bu gol, galatasaray için her şeyin bittiğini ilan den bir «çan» oldu. sarı - kırmızılılar zorlu rakiplerine tam 22 dakika kala tuttular. fakat kontrataklar, fizik ve teknik üstünlüğü şüphe götürmeyen milan'ın vurucu darbeleri, galatasaray'ın bu andan itibaren çökmesine sebep olacaktı.
hele 44. dakikada hakem stoll'un altafini'nin bir faulü, ters btr şekilde galatasaray aleyhine verişi ve pivatelli'nin 23 pastan attığı sert frikik iplerin kopmasına sebep oldu.
halbuki 4 üncü dakikada tarık'a yapılan bir faulü metinin bomba gibi kaleye havale edişi, iyi bir gününde olmayan ghezzi'yi mağlûp edebilirdi. 10 ncu dakikada keza metin'in kafa şutu, ihtiyar kalecinin yumruğu ile kornere çıkıoyrdu. 15 inci dakikada metin'in frikiği, bir forvetten ziyade bir haf gibi ileri - geri oynayan sani tarafından kalenin içerisinden çıkarıldı.
bu fırsatlardan bir tanesi bile golle neticelenmiş olsaydı... belki de... biz bu belki de cümlesini, sarı - kırmızılılar san siro'dan bir beraberlikle ayrılırdı manasında değil, bu derece büyük hezimete uğramazdı anlamında kullanıyoruz.
tekrar edelim, aynen istanbul'da olduğu gibi milan, fizik ve teknik üstünlüğü ile galatasaray'ı ezdi. ikinci yarıdaki bariz hakimiyet ve üstüste sıralanan goller, sarı - kırmızılıların fizik kifayetsizliğini ortaya koyarken, milan'ın futbol sanayiinde fersah fersah ilerde bir ekip olduğu hakikatini de gözler önüne seriyordu
51. dakikada candemir'in, barison'ın topu teslim edişi, bir müdafaa oyuncusu için affedilemeyecck bir hata idi. avrupa'nın rüzgar açıklarından biri olan barison, topu kıvrak bir hareketle kapacak ve yaptığı ortayı altafini, bomba gibi bir şutla filelere gönderecekti. artık, her şey galatasaray için bitmişti. bologna hezimetin bir tekrarı da şimdi, san siro da cereyan ediyordu
altafini denilen kurt
nitekim, ilerleyen dakikalar bu korkumuzun doğru olduğunu açıkça ortaya koydu. ergun'un dünya karmasına seçilen altafini'yi ikide bir elinden kaçırışı, candemir'in barison karşısında tutunamayışı, turgay'ın mütereddit hali ve galatasaray forvetinin ilerde kalıp, geriye yardım edemeyişi bir anda farkı beşe yükseltiverdi.
68 inci dakikada bir hatâ ve dördüncü gol. bu defa da sağaçığa kayan barison, galatasaray kalesine yüklenecek ve yaptığı ortaya ilk devrede başarılı bir oyun çıkaran ergun ıska geçecekti. altafini gibi kurt bir futbolcu için bu büyük hâtayı affetmek imkansızdı. nitekim, son haftalarda üzerine büyük şimşekler toplayan bu futbolcunun bir kafa darbesi, top filelerde. turgay bu gole ne yapabilirdi? kocaman bir hiç demek icap edecek. zira altafini'yi burnunun dibine kadar sokan arkadaşları ne yapabilmişlerdi ki?..
sarı - kırmızılıların kopan müdafaa zinciri, halka halka sahanın dört bir tarafında dağılmıştı. teselli bulduğumuz tek nokta ise galaatsarayın son derece centilmence oynaması oldu.
panik
milan forveti ise artık vızır vızır gelip geçiyordu. kendilerini durduracak hiçbir mânia kalmamış gibiydi. bu panik hali maçın sonuna kadar devanı edecekti. ve altafini'nin beşinci golü san siro'da bulunan seyircileri ayağa kaldıracaktı. korkunç bir goldü bu.
uğur ve ayhan'ın kalecide kalan şutlarından sonra, 70 inci dakikada trapattoni'nin uzun pasını yakalayan altafini, ahmet, suat ve mustafa'yı çalımla geçerek ceza sahası üzerinden savurduğu kurşun gibi şutta ağları son defa sarsmıştı: 5-0 italyan basın mensupları dahi, san siro'da son yıllarda böyle gol görmediklerini söylüyorlardı.
bu bir çöküş, bu bir bozgundu. maçın son dakikaları gelip çattığı zaman milan'ın bekleri sarı -kırmızılı kaleye sokulup şut atıyorlardı. bu panikte ayakta durabilen tek oyuncu suat kalmıştı.
ne dersek diyelim onlar, futbolde «atom», biz ise daha «karasaban» devrinde yaşıyoruz.
türk millî takımının 6-0'lık bologna bozgunundan sonra bu hezimet suratımıza vurulan ikinci bir hakikat tokatı oldu.
galatasaray soyunma odasına mağlûbiyetin verdiği büyük bir sessizlik çökmüştü.
bütün futbolcular, teknik adamlar ve idareciler milan'ın ittifakla iyi oynadığını söylüyorlardı.
halen, venezia'da oynayan, eski fenerbahçeli can bartu da eski arkadaşlarını teselliye çalışıyordu. bu arada metin'in, can'a hitaben, «söyle sen de maçı seyrettin, üç golü hakemin hatâsından yedik değil mi?» şeklinde konuştuğu duyuluyordu.
teknik menecer gündür kılıç «milan takımı bizden çok iyi oynamamasına rağmen, farklı mağlûbiyet, yediğimiz üç hatalı golden sonra oldu» şeklinde konuştu.
milli futbol takımımızın antrenörü bülent eken ise, «galatasaray, markajlarda yanıldığından farklı mağlûp oldu. milan, galatasaray'dan çok üstün.» dedi.
milan soyun'ma odasında
milan soyunma odasında ise, tur atlamanın aşırı sevinci göze çarptı.
antrenör rocco, «netice normaldi. galatasaray defansının zayıf olması milan'ın işini kolaylaştırdı.» dedi.
sakat olan ve maçı tribünden seyreden rivera ise, «netice, maçtan evvelki tahminlerimizin aynidir. istanbul'da oynamam, doktor ve fabbri'nin kararına bağlı.» şeklinde konuştu.
tek seçici fabbri ise, «milan'ın galatasaraydan çok iyi oynadığını» belirtti. montova - venezia maçını seyrettikten sonra da türk milli takımına karşı santrforda sormani'yi oynatmağa karar verdiğini açıkladı.
son altı ay içerisinde, italya'da ilk ağır mağlûbiyeti stadi olimpico'da fuar kupasında roma karşısında altay aldı: 10-1. bunu, comunale stadında milli takımımızın 6-0'lık bozgunu takip etti. sonra san siro'da avrupa kupası maçına galatasaray, milan önünde bir sabun köpüğü gibi eridi: 5-0
italya'da bu gidişle türk futboluna mezar olmayan saha kalmayacak.
galatasaray kulübü idare heyeti, futbolcularına teknik menecer gündüz kılıç, antrenör coşkun özarı ve teknik komite azalarına birer teşekkür mektubu göndermiştir.
mektupta, sarı - kırmızılı takımın avrupa şampiyon kulüpler kupası üçüncü turuna yükselmesinin çok büyük muvaffakiyet olduğu, galatasaray kulübünün isminin avrupa piyasasında iyi bir şekilde tanıtıldığı belirtilmekte ve gelecek yıl ayni başarının tekrarlanması temenni edilmektedir.
kulüp ikinci reisi ruçhan adlı, italya'dan transfer etmeyi düşündükleri, alessandria takımının santrhafı bassi ile milano hava alanında hareketten evvel konuştuklarını söylemiş ve idare heyetinin bu akşam yapacağı toplantıda bassi'nin durumunun konuşulacağını açıklamıştır.
bu yaşta nerede o eski deliksiz, gamsız uykular. her gece yatağa gittiğinizde sanki kafanızdan bir türlü kovamadığınız aşırı vazifeşinas ukala bir muhasebeci oturup, günün muhasebesini yapar da yapar... hele şu milano dönüşü büsbütün bir hal oldu uykularıma. elektriği söndürüp gözlerimi yumunca kafamın içinde binlerce mumluk projektörler yanıveriyor. bunlar san siro'nun dev projektörleri. stadın muhterem tribünlerini aydınlatıyorlar. sahada gururla, güvenle, istihza ile top koşturan kırmızı - siyahlı futbolcuları aydınlatıyorlar. sırtlarındaki numaralar da, davranışları gibi bambaşka onların. beşin, sekizin, dokuzun yanlarında sanki yığınla sıfırlar var. milyonlar takımı bu... o dev projektörler, o muhteşem tribünler ve o milyonluk formalar âdeta eziyor beni... küçülüyor, küçülüyor, çimlerin dibine giriyorum. oradan beni nasıl olsa çiğneyecek sağlam kudretli kramponlara bakarak, utanarak, üzülerek sesleniyorum: «bu utanç hakkımız mı bizim?»
milan: giorgio ghezzi, mario trebbi, mario david, cesare maldini, dino sani, giovanni trapattoni, ambrogio pelagalli, bruno mora, paolo barison, altafini, gino pivatelli
teknik direktörü: nereo rocco
galatasaray: turgay şeren, candemir berkman, suat mamat, mustafa yürür, ergun ercins, kadri aytaç, ahmet berman, metin oktay, tarık kutver, uğur köken, ayhan elmastaşoğlu
1962-63 sezonunda oynanan 8 inci turnua türkiye için en basardı turnua olmuştu. o güne kadar birinci turdan ileriye geçememiş olan türkiye şampiyon lan ilk defa olarak çeyrek finale yükseliyorlardı. bu şeref galatasaray'ındı.
eleme turunda bükreş dinamo’su ile karşı karşıya kalan galatasaray ilk maçta bükreş'te 1-1 berabere kalmayı başarmış, fakat istanbulda rakibini 3-0 gibi net bir skorla yenip elemekle çok iyi bir adım atmıştı. birinci turda rakip polonya'nın bytom'u idi. istanbuldaki şahâne oyun türkiye şampiyonuna 1e karşı 4 gol kazandırıyor ve çeyrek final kapısını açıyordu. nitekim rakip sahada korkulu dakikalar geçirmesine rağmen ancak 1-0 yenilmek, galatasaray'ı çeyrek finalist yapmıştı.
üçüncü rakip milân'dı. kader, 1962-63 sezonunu türkiye için «italyan futboluna râm olma yılı» olarak seçmişti. bologna'daki meşhur 6 gollük mağlûbiyeti alan millî takımımızın temeli galatasaray kadrosu idi. ( http://www.macanilari.com...rkiye-196419649301--.html) m. paşadaki ilk maç 3-1 şampiyonumuz aleyhine neticelenmiş milâno'dakl karşılaşma yeni bir bozgunla kapanmıştı: 5-0.
ne olursa olsun bir türkiye şampiyonu ilk defa çeyrek finali oynuyordu.
fakat işin asıl düğüm noktası galatasaray’a iki maçta sekiz gol atan bu takımın şampiyonluğa kadar gitmesi idi. çünkü milân, bizden sonra iskoçya şampiyonunu da milano’da yakalayınca 5 gol çekecek, revanşı 1-0 verip finale kalacaktı. finalde ise wembley‘de son iki yılı, şampiyonu benfica'yı karşısına alacak orada da «calcio» nun zaferini dünyaya ilân edecekti.