bükreş'te ve viyana'da birer, almanya'da da iki maç yapacaklardır
galatasaray futbol takımı dün limanımızdan hareket eden romanya bandıralı daçya vapuru ile köstence’ye gitmiştir. galatasary’lılar perşembe günü bükreş’te jüventüs takımile ilk müsabakayı yapacaklardır.
turneye çıkan futbol kafilesine, kulüp reisi ve gazetemizin erkânı tahririyesinden abidin daver b. riyaset etmektedir. galatasaray takımı, arzu edilen şekilde kuvvetli değildir. takım şu oyunculardan mürekkeptir: avni, mithat, asım, nihat, suphi, vedat, rıza, hasan, mehmet salim, ercüment kemal şefik, rebiî ve takımın antrenörü lemmik.
müdafi burhan b„ son dakikada pederinin hastalanması üzerine, kemal faruki b. de ayağından rahatsız olduğundan seyahate iştirak edememişlerdir.
galatasaray, bükreş’ten almanya’ya geçecek, böyten ve dresten şehirlerinde birer maç yaptıktan sonra viyana’ya gelecektir.
viyana’da viner futbol kulüp ve hakuva ile de iki maç yapacaktır. isviçre’de tahsilde bulunan ulvi bey viyana’daki maçlara iştirak edecektir.
abidin daver b. arkadaşımız, galatasaray’ın yapacağı müsabakaların neticelerini telgraf ve mektupla gazetemize muntazaman bildirecektir. galatasaray’lılara muvaffakiyetler temenni ederiz.
galatasaray takımı muhtelif memleketlerde beş müsabaka yapmak üzere salı günü şehrimizden hareket etmişti. galatasaray'lılar hareket ettikten sonra ortaya bir mes’ele çıkmıştır. söylendiğine göre galatasaray'lılar almanya’da maç yapmak için alman federasyonu ile muhabere ederlerken galatasaray-fener muhteliti şeklinde geleceklerini bildirmişler, halbuki bu konbinezona fenerbahçe’yi ithal etmeksizin yola çıkmışlardır.
fenerbahçe'liler, böyle bir mes’eleden haberdar olmadıklarını, kendilerine bu hususta bir teklif yapılmadığını ileri sürmektedirler. bu mes’elenin hakiki şekli galatasaray almanya’ya vasıl olduğu vakit anlaşılacktır. eğer böyle bir taahhüde girişilip te muhtelit yerine yalnız galatasaray takımı seyahate çıktı ise vaziyet nazik bir şekil alacaktır.
galatasaray takımının avrupa seyahati münasebetile ortaya bir mes’ele çıkarıldığını dün yazmıştık. mes’ele şudur: galatasaray takımı almanya'da yapacağı müsabakalar hakkında angajmana girerken galatasaray - fener muhteliti şeklinde geleceğini bildirmiş, halbuki bu mes'eleden fenerbahçeyi haberdar etmemiş, sadece kendisi, kakmış, gitmiş.
alman federasyonundan gelen bir satırlık mektuptaki «bahçe» kelimesinden bu manayı çıkaranlar yukarıda kaydettiğimiz zehaba kapılmışlar ve bunu böylece ilân etmişlerdir.
dün yaptığımız tahkikatta bu rivayetlerin kat'iyyen aslü esası olmadığını, galatasaray'ın bütün muhaberatında sadece galatasaray takımından bahsedildiğini, fenerbahçe - galatasaray muhtelitinin mevzu bahsolmadığını öğrendik. bu suretle bu dedikodulu mes’ele halledilmiş oldu.
böyten 9 haziran (galatasaray takımına refakat eden muharririmizden) — yüventüs maçı malûm merasimden sonra beş bin kişi huzurunda icra edildi. hakem iyi ve bitaraf idi. yalnız ikinci golün ofsayt olduğunu görmedi. halk, bilhassa galeri tarafı tamamen bizim lehimizde idi. bir daha böyle halk bulacağımızı zannetmiyoruz.
yüventüs takımı, hep eski macar profesyonellerinden mürekkepti. merkez muhacimleri macar wetzer, yunan takımına beş gol atmıştı, diğer üç oyuncu da macar millî takımına dahildi. kalecileri cidden mükemmeldi. limbek bomba gibi şütlerini tuttu. takımımızın müdafaasında bürhan’ın, hücumda da kemal faruki’nin yokluğu şiddetle hissedildi. müdafaamız nihat müstena hiç iyi oynamadı. muhacim hattında ise ferdi bir oyun hevesi iyi beraberlik tesisine mâni oldu. gollerin 1 incisini rebii, ikincisini nihat yaptı. macar oyuncuların hücum hattı çok iyi idi. merkez muavin macar fogel çok mükemmel oynuyordu. nihat ta ondan daha iyi oynadı. hücum hattımız, çok uzaktan şütler atmak suretile fırsatlar kaçırdı. çok kuvvetli ve güzel şütleri de hasım kaleci tuttu. heyeti umumiyesile iki taraf müsavi kuvvet arzettiler. fakat pişkin macar profesyonelleri fırsatları hüsnü istimal ettiler. bizimkiler edemediler. müdafaamız, her zamankinden çok fena oynadı. bu suretle rumanya şampiyonu bizden daha iyi oynoıyarak 2-4 galip geldi.
bükreş’ten ayrılırken, maçları seyre gelmiş olan sefaret maslahatgüzarı pek muhterem mehmet ali tevfik beyefendi ile eski galatasaray'lı ulah vatandaşlarımızdan olan sefaret tercümanı bey sefaret kâtipleri beylerden biri bizi teşyie geldiler. mehmet ali tevfik bey galatasaray'lılara sandık cesametinde iki büyük kutu nefis kapsa çukulataları hediye ettiler. yollarda onları yiye yiye yirmi sekiz saatlik yorucu bir tren seyahatinden sonra şimali rumanya ve lehistan’ı geçerek böyten şehirne geldik. bütün halk istasyondan otele giden caddeye dizilmiş, bizi alkışlıyorlardı. yüzbin nüfuslu, fakat mamur, muntazam bu şehride gerek sporcular, gerek halk bize büyük bir alâka ve muhabbet gösterdiler. meraklı seyirciler, gece olmasına rağmen otelin kapısından ayrılmıyorlardı. bizi mareşal hindenburg’un oturduğu güzel otelde misafir ettiler.
maç günü öğleyin oynıyacağımız kulüp şerefimize bi ziyafet çekti. samimi nutuklar irat edildi. türk-alman dostluğu, silâh arkadaşlığı hararetle hatırlandı.
böyten’de maç yaptığımız takım yalnız bu şehrin değil cenubu şarki almanya'nın şampiyonu idi. belediyenin tam 600 bin lira sarfile yaptırdığı gayet güzel bir statta 8000 seyirci karşısında oynadık. pek iyi değilse de pek fena da oynamadık.
almanlar, seri, ahenktar, canlı bir oyun oynuyorlar. sahanın çimen olması, bizim için gene bir güçlük teşkil etti. geçen sene meşhur şafer bana «avrupa’da muvaffakiyetli oyun oynamak isterseniz mutlaka bir çimen sahanız olmalıdır.» demişti. bizim oyuncular kayıp yuvarlandıkça bu yüksek oyuncunun tavsiyesindeki isabeti anladım.
maç esnasında stadyom türk, alman bayraklarile süslenmişti. tribünlerin önünde halkı selâmladığımız vakit bir alkış tufanı koptu. ahali adeta coşmuştu. ne sportmen insanlar, bizim iyi şeylerimizi de kendi oyuncuları gibi alkışlıyorlar. hakem ara sıra bize haksızlık edince şiddetle bağırıyorlardı. netekim üçüncü bir golümüzü kalenin içinden çıkardıkları vakit hakem gol vermeyince kıyamet koptu. (maamafih hakem, bizim istanbul’daki hakemlerimize nazaran daha bitaraf ve daha dürüst idi.)
bizim müdafaa birinci devrede hayli fena oynadı. üç gol yedik. hücum hattımız da canlı ve müessir olamadı. atlet almanlar karşısında bedeni zafımız kendini gösteriyordu.
ikinci devrede nefis bir gol daha yedikten sonra nihat merkez muhacim mevkiine geçti öyle hücumlar yaptık ki halk heyecanla bağırarak alkışlıyorlardı. bu esnada üstüste üç gol attık. birini hakem saymadı. oyunun son yirmi dakikası tamamen hâkimiyetimiz altında geçti. fakat onlar da çok tehlikeli eşapeler yaptılar. bir çeyrek kala bürhan bir tekme yiyerek çekildi. garip değil mi? maç biterken biz daha zinde idik.
bu müsabakayı da 4-2 kaybettik. fakat bükreş'tekinden çok iyi bir oyun oynamıştık. bidayette çimen sahaya alışıncıya kadar gösterdiğimiz zaaf mağlûbiyetimizin saiki oldu. alman'ların bizden canlı ve seri bir oyun oynadıklarını ve bütün bu mezayanın hep güzel vücutlü mükemmel bir atlet olmalarından ileri geldiğini kaydetmek isterim.
türkiye ne vakit alman’lar gibi spora ciddî ve tam bir ehemmiyet verirse ancak o zaman muzaffer olabiliriz.
maçtan sonra halk, gene etrafımızı sardı, alkışlar, takdirler içinde sahadan çıktık.
böyten'de cidden umulmaz bir hüsnükabul gördük. burada da böyten halkına teşekkürü bir vazife bilirim.
avrupa maçlarına davet mes'elesi etrafındaki münakaşa
fenerbahçe spor kulübü umumî kâtibi hayri celâl bey, son bazı neşriyat münasebeti ile bize gönderdiği bir mektupta diyor ki:
«mes’ele meydana çıktığı gündenberi o kadar yazı yazıldı ve işe o derece mugalâta karıştırıldı ki iddiamızı, sühuletle anlaşılmasını temin için, bu gürültülerden tecrit ederek iki üç satırla hulâsa edeceğim:
almanya federasyonundan gelen mektupta beuthen müsabakası için galatasaray takımına değil, bahçe - galatasaray muhtelitine mezuniyet verildiği sarahaten gösterilmiştir. bahçe kelimesinden maksut fenerbahçe olduğu ise tevil ve tefsire mütehammil olmıyan bir hakikattir.
biz haberimiz olmadan ismimizin bu kombinezona karıştırılmasına hayret ettik ve federasyonumuza yazdığımız bir mektupla hadiseyi protesto etmekle beraber tahkikat icrasını rica eyledik. işte mes’ele bundan ibarettir.
fakat keyfiyeti alman federasyonunun bir hatası olarak göstermek istiyenler, büyük bir telâş ve asabiyetle bir taraftan bize hakaretler savurmaca, bir cihetten de gazetelere klişeler, noterlere dosyalar dökmeğe başladılar. iş, arapsaçı gibi, içinden çıkılmaz bir hale geldi.
bizce yapılacak yegâne şey tahkikatın neticesine intizardır. alman federasyonu hatanın kendinde olduğunu itiraf ederse ortada mes’ele yoktur. aksi takdirde ise ismimizi kimin verdiği tabiatile meydana çıkacaktır.»
filhakika, bu münakaşayı beyhude yere uzatmaktan, ve iki güzide kulübün uzun dostluğunu ihlâl edecek mahiyette neşriyat yapmaktansa, hayri celâl beyin pek güzel söylediği veçhile tahkikat neticesine intizar eylemek ihtiyar bilecek en makul hattı harekettir.
dresden 11 haziran (galatasaray takımına refaket eden muharririmizden) -
dresden’de de 1-3 yenildik. fakat bu defa galebe bizim hakkımız olduğu halde yenildik.
dresden 700,000 e yakın nüfuslu muazzam bir şehirdir. oynadığımız brandenburg kulübü birinci sınıf kulüpler arasında geçen sene şampiyon, bu sene de üçüncüdür. bu şehirde on tanesi birinci sınıf olmak üzere 30 kulüp ve 32 bin futbolcu var. almanya’da 2,800,000 lisanslı futbou ve 32,400 kulüp olduğunu da kaydedelim. maamafih brandenburg kulübü böyten’de oynadığımız takımdan biraz zayıftı.
maçta sekiz bin kişi kadar vardı. saha ve stadyom gayet güzeldi. halk sakin, ciddi, vakur ve her iki tarafı ayni hararetle alkışlıyordu. takımımız mağlûp olmasına rağmen, çok iyi bir tesir bıraktı. çünkü ekseriya biz hâkim oynadık ve iyi teknik gösterdik. bir çok alman’lar, böyle bir oyun beklemediklerini söyliyerek bizi tebrik ettiler.
rakiplerimizin bize faikiyeti ellerine geçen fırsatları hüsnü istimal etmek idi. biz, ise bu maçta bir sürü güzel fırsatı kaçırdık.
maç hakkında dresdner anzeiger’in yazdığını aynen gönderiyorum:
«geçen senelerin hilâfına olarak bu sene dresden'de başlıca futbol oyunları üçüncü yortuda icra olunmuştur. noviştat takımı 1921 senesinde bir defa daha dresden’de bulunan galatasaray takımile oynadı. dokuz sene evvel olduğu gibi bu defa dahi türkler teknik cihetinden mükemmel oynadılar. hatta budefa türkler daha tekemmül etmişlerdir. lâkin kale önünde muhacimlerinin kudreti tükenmiştir. hasmın penaltı sahasında muvaffak olamadılar. bahusus bunlara karşı kuvvetli müdafiler çıkmıştır. her şeyden evvel misafirlerimizin muhacim hattında merkez muhacim fena oynamıştır. ilk haftayımda en iyi gol fırsatlarını bati oyunları ile kaçırmıştır.
ikinci devrede bu oyuncu müdafaaya alınmış, bilâhare de oyundan çıkarılmıştır. müdafiler gayet iyi idi. bilhassa açık muhacimler, ve merkez oyuncu pek mükemmel oynamışlardır.
merkez oyuncu yan hücumlarını mükemmel surette idare etmiş ve tekrar alettekrar tehlikeli hücumlar yapmış ise de bu hücumlardan iç muhacimler istifade ederek gol yapamamışlardır.
her iki açıklar teknik ve ta’biye itibarile yüksek idi. bu oyuncular çok çalıştılar.
muavin hattı dahi pek iyi idi. lâkin bunların topu vermemek ve candan şut atmakta uzun müddet tereddüt etmek gibi kusurları vardı.
bu haller brandburg’un müdafaasına ortalığı açarak müdahale etmesine daima fırsat vermiştir.
brandburg’un müdafaası türk muhacimlerinin ihmalleri yüzünden kolaylaşmıştır.
muhacimler sırasında (bleser) in oyunu iyi değildi. bleser ekseriya topu uzun müddet tutuyordu. açıklar azimsizlik gösteriyordu. hücumda ancak birinci haftayımdan sonra kaleye doğru hakiki tazyik başlamıştır.
her hususta iki takım yekdiğerine hemen hemen muadildi. yalnız teknik itibarile türk’ler bir derece daha yüksek idi.
ilk haftayımda her iki taraf teknik itibarile iyi çalışmıştır. fakat kalecilere müdafaaya az vesile düşmüştür. çünkü müdafaalar başlıca vazifeyi icra ediyrlardı. bu suretle bu 45 dakika iki tarafa da bir muvaffakiyet bahşetmemiştir.
ikinci haftayım başladıktan sonra akınlar pek canlanmıştır. daha kırk altıncı dakikada hahnefelal brandburg’un hâkimiyetini temin etmiştir.
bundan sonra misafirler dahi canlanmışlar ve altmış üçüncü dakikada sol muhacim müsavatı temin eden golu yapmıştır.
7 dakika sonra brandenburg gene hâkim olmuş ve 89 uncu dakikada üçüncü golu atmağa muvaffak olmuştur. eğer netice kat’i olmasaydı oyunun tarzı cereyanına daha muvafık olurdu.