polonya maçı için millî takımı antrene eden cihat arman'ın prağ'da yapılacak türkiye - çekoslovakya maçında da vazifesine devam edeceği haber verilmektedir.
bugün prag'ın buzlu sahasında 32 sene evvelki 5-2'lik mağlûbiyetin revanşı oynanıyor
namık sevik prag'dan bildiriyor
prag, 24 (telefonla) - çekoslovak milli takımı ile 1924 yılının 25 mayısında paris'te yaptığımız maçın revanşını yarın (bugün) burada oynuyoruz. 32 sene evvelki müsabakayı 5-2 kaybetmiş bulunduğumuz için takımımız revanşı almağa çalışacak. fakat sıfırın altında 15 dereceye varan soğuk hava ve bilhassa pek çok yeri buzla kaplı, saha, bizim için büyük bir tehlike teşkil ediyor. nitekim milli takım namzetlerimiz bu sabahki son antrenmanda çok güçlük çektiler. buzlu sahada topa vurmak değil, ayakta durabilmek bile maharetti. buna alışık olmayan futbolcularımız sık sık kayarak düştüler.
burada maçlar yapmakta olan alman aachen takımı buzlu saha yüzünden büyük talihsizliğe uğradı ve iki mühim elemanını hastahaneye yatırmak zorunda kaldı. kaleci ve solaçık kayarak düştüler, ağır şekilde sakatlandılar. almanlar da bugünkü maçlarını lastik ayakkabı ile oynadılar ve çek kladno takımına 4-2 galip geldiler.
bugünkü antrenmana kulağından rahatsız bulunan basri katılmadı. fakat kendisi iyileşti ve yarınki maçta takımdaki yerini alacak. böylece takımımızın istanbul'da açıklanan (turgay - saim, basri - mustafa, naci, necdet, isfendiyar, can, metin, kadri, ergun) tertibi değişmiyor.
idarecilerimiz, sahaya sıcak su dökülmesini teklif ettiler. fakat teklifimiz kabul edilmedi. cevaben»sahanın bu gibi tertibatı haiz olmadığı, sıcak su dökülürse yine donacağı bildirildi. bu «saha meselesi» kafilemizi çok meşgul ediyor. çünktü çekler bu sahalarda oynamağa alışık ve ayakkabıları da buna göre yapılmış. haılbuki bizim futbolcuların kramponları kaydığından rahat oynamaları nfüşkülleşiyor.
takımımıza şans verenler çok
prag'da takımımıza büyük alâka gösteriliyor. keza basın da bu maça geniş yer ayırmakta. umumiyetle çek eskârı umumiyesi, türk takımına şans veriyor. bu hususta da macar galibiyetimizi delil olarak alıyorlar. hatta çekoslovak takımı antrenörü: «türk takımından korkarım. macarları yendiniz, polonyalılardan da methinizi işittik» dedi.
polonyalılar, geçen haftaki maçtan sonra çeklere oyun tarzımızı bildirmişler ve bu arada «türkler iyi futbol oynuyor, hatta ayakları kırılsa bile oynayacak kadar gözü pek bir takım.» demişler.
maçı idare edecek avusturyalı hakemler türk takımına şans veriyorlar. bilhassa polonya maçının orta hakemi olup bu müsabakada yan hakemlik yapacak jiranek: «tanıdığım türk futbolu, çekleri yenebilir ve yeneceğini de umuyorum» şeklinde konuşuyor.
çeklerin müdafaasının çok kuvvetli olduğunu öğrendik. forvetimizi üstüne çekmek için müdafaa hatları bir sıra üstünde oynayarak topu oyalıyorlar ve arada bir forvetleri vasıtasiyle de ani atak yapıyorlarmış. takımımız da bu taktiğe göre hazırlanıyor.
turgay da sahadan endişeli
oyuncularımızın maneviyatı yerinde. yalnız kadri istanbulda ağır hasta bıraktığı babanına üzülüyor ve ben bu haberi telefonla verirken «ne olur, babamı da soruverin» diyor.
takım kaptanı ve kalecimiz turgay «soğuktan ve sahadan şikayetciyiz. kramponlu ayakkabılarımız, buzlu sahada kayıyor. hava da bizim için sondurucu denecek kadar soğuk. bu unsurları alt edebilirsek, pek ala kendimize güvenebiliriz.» tarzında konuşuyor.
bugün saat 14 de (türkiye saatiyle 15 de) prag'da oynanacak türkiye - çekoslovakya milli futbol maçını istanbul ve ankara radyoları naklen yayınlayacaklar. bu hususla prag'da gerekli hazırlıklar tamamlandı.
çekler senelerce evvel bize futbol dersi vermiş bir millettir. ben iyice hatırlamıyorum amma meşhur «slavya» nın memleketimizde yapmış olduğu maçları, futbolcularının hünerlerini eskilerden o kadar çok dinledim ki âdeta görmüş gibi oldum... o zamanlar önüne gelen takımımızı açık farkla ezip geçen bu ünlü çek takımına neden sonra gene farklı bir mağlûbiyette bir tek golcük atabilmiş de istanbul yerinden oynamış... günlerce bayram yapılmış. atan omuzlarda taşınmış;. (galiba meşhur bekirimiz)
benim hatırladığım zannedersem 9 - 10 sene kadar evvel istanbul'a gelip çek futbolunu temsil eden «bratislava» isimil takandır. içlerinde «riha» isimli bir futbol üstadı vardı ki futbolcularımız ondan bir çok ayak oyanları kapıp öğrendiler... meselâ şu topu durduracakmış gibi ayağı topun üzerinden geriye geçirip aynı ayakla sürmek numarası futbolümüze onun yadigâridır.
bugün demek ki eski bir hocayla karşılaşıyoruz. yalnız şu var ki eski talebe de artık hayli gelişip toyluktan çoktan sıyrılmıştır... onların pek üstün tekniğiyle öyle ezilip büzülecek halde değil bugün çok şükür... sâdece saha, seyirci ve birazcık da köklü bir memleketten gelmenin olgunluğu ağır basacak. fakat bizler viyana'da, berlin'de, italya'da, isviçre'de rakiplerini aynı avantajlara rağmen şaşkına çevirmiş ayyıldızlı onbirimizden prag'da da iyi haberler bekliyoruz.
nâmağlûp çekler dün mağlûbiyetten ancak tesadüfi bir golle kurtuldu
ilk devreyi ergun'un golü ile galip bitiren takımımız, ikinci devrede tehlikeli bir forvet ve sert rüzgârla mücadele etti
namık sevik prag'dan bildiriyor
prag, 25 (telefonla) - bu yıl avrupa'da maç kaybetmemiş olan çekoslovak millî takımı ile 1-1 berabere kalmak başarısını elde ettik. futbolda dünya çapında şöhrete sahip çekoslovak futbolü karşısında aldığımız bu netice, oyunu takip edenler için daha kıymetlidir. zira türk takımının bütünü ile «muvaffak» bir oyun çıkardığına ve mağlûbiyetten kurtulduğuna değil galibiyeti kaçırdığına şahit olduk.
buzla kaplı sahada, şiddetle esen rüzgar altında futbol oynamak hakikaten güçtü. nitekim takımımızı beraberliğe düşüren gol de sıfırın altında onbeşi geçen soğuğun ve buzlu sahanın eseri oldu. bu saha unsuru maçın kalitesine tesir etti. oyun hiç bir zaman yüksek klâsa çıkmadı. buz üstünde top kontrolü son derece müşküldü. hele buna alışık olmayan türk elemanları için.
taktiğimiz daha ziyada «hücum» a dayanacak ve turgay'ın uzun degajmanlarından faydalanacaktık.
girdiğimiz pozisyonlardan da aynı sebeple netice alamadık. halbuki ilk devrede bir değil, en az üç hol çıkarabilirdik.
ergun golümüzü atıyor
avusturyalı hakemler triosunun idare ettiği maça türk takımı istanbulda açıklanan «turgay - saim, basri - mustafa, naci, necdet - isfendiyar, can, metin, kadri, ergun» tertibiyle başladı. orta hakem maler ceketle maç idare ederken, iki laysman soğuktan eşofman giymek zorunda kalmışlardır.
maçtan önce soyunma odasına prag elçimizin gelişi ve çocukları teşvik edici sözler söylemesi, oyuna hızlı ve azimli başlamamızın âmillerinden biriydi. nitekim daha ilk dakikadan itibaren çekoslovak kalesini sıkıştırmağa başladık. rüzgarla beraber oynayan takımımız buzlu sahada top kontrol edebildiği müddetçe rakibine üstündü.
oyunun 12 nci dakikasında kadri , ergun kombinezonu, öek kalesi önünde büyük tehlike yarattı. fakat iki oyuncunun beraber yaptığı son atak neticesiz kaldı. az sonra bu defa sağdan yarattığımız tehlikeyi de iyi oynayan çek kalecisi bertaraf etti.
maçın 39 inci dakikasında kadri'nin çok sıkı şutu çek müdafillerine çarpıp kaleye girerken kaleci atladı ve bu muhakkak golü kurtardı.
nihayet türk baskısı devrenin bitmesine üç dakika kala semeresini verdi. ortadan inkişaf eden akınımızda metin nefis bir ara pası ile topu sola aktardı. ergun topu yakaladığı anda iki müdafi de ekarte olmuş ve sol açığımız kaleciyle karşı karşıya kalmıştı. ergun ilk millî maçı olmasına rağmen büyük soğukkanlılıkla topu stop etti, sonra da sert bir şutla ağlara taktı. golümüz, çekleri şaşırttı. nitekim bir dakika sonra metin - can akını çek kalecisinin fedekâr plonjonu ile kurtuldu. devreyi böylece 1-0 galip bitirdik.
çeklerin beraberlik golü
ikinci devre bizim için çok namüsait şartlar altında geçti. aleyhimize rüzgâr daha şiddetlenmişti. çekler de bu gayretle ve yedikleri golle açılmışlardı. henüz müdafaa oyununa baş vurmamıza fırsat kalmadan rakiplerimiz daha ilk dakikada beraberliği sağladılar. ancak bu gol için «tesadüf» tabiri gayet yerinde olur. akınları tanzim ve ani ataklar yapan çek santraforu topla inerke naci ayağı buzdan kayıp düştü. santrfor bu anda topu soliçe aktarmıştı.
solicin birden çektiği şut turgaya geldi. fakat kalecimiz soğuktan donan elleriyle topu bloke edemedi ve aynı anda ayağı da kayıp yere düşünce top içeri giriverdi. şutu çeken çek soliçinin dahi beklemediği gol oyunu 1-1 duruma sokmuştu.
bundan sonra takımımız planlı ve muntazam bir müdafaa taktiği tatbik etmeğe başladı. çeklerin en tehlikeli oyuncusu santrforun kanıtına konan soliç kadri vazifesini fevkalâde yapınca, rakip forvet büyük ölçüde marke edilmiş oldu.
devrenin 15 inci dakikasında sağdan inen çekler, kalemizde mühim bir tehlike yaratılar. fakat basri bunu gayet güzel önledi. akabindeki akını da turgay kesti. hava gittikçe soğuyor, kalemize doğru esen rüzgar da daha artıyordu. bu arada isfendiyarın bir hücumu taçla durduruldu. ardından çekler mukabil akınla yeni bir pozisyon yarattılarsa da, basri topu uzaklaştırdı.
devrenin 19 uncu dakikasında çek sağaçığının seri akını önce basri, sonra da naci tarafından kesildi. bunu ofsaytla biten bir hücumları takip etti. 21 inci dakikada turgay'ın çıkışı, bir golü bertaraf etti ve halk bu kurtarışı uzun uzun alkışladı.
22 nci dakikada antrenör cihat arman takımda ilk değişikliği yaptı ve sağiçe can'ın yerine şeref'i aldı. çekler de az evvel solaçıklarını değiştirmişlerdi.
ani bir çek akınında sağhafın şutu santrforlarının ayağına çarpmasaydı belki de turgayı kontrpiyede bırakıp içeri girecekti. akabinde necdetten seken top nacinin ayağı ile kornere çıkarıldı. üstüste iki tehlike atlatmıştık.
37 nci dakikada basri'nin kurtardığı top, fazla uzğa gitmedi ve solaçıkları tekrar indi. bu defa da kornerle kestik. mukabil hücumumuz ergun'dan inkişaf etti. topu ayağına geçiren ergun, fevkâlade bir inişle çek onsekizine kadar sokuldu. yaptığı ortayı, metin'den evvel davranan çek santrhafı kaptı. takımımız müdafaa taktiğine rağmen yaptığı akınlarda çok tehlikeli oluoyrdu. nitekim ergun'un hücumundan sonra bu sefer de sağaçığımız isfendiyar süratle aktı. topu birden içeri aktardı. metin'in mükemmel şütünü çek kalecisi ancak kornere çelebildi. bu galibiyet golümüz olabilirdi.
38 inci dakikada kalemize çekilen sert frikik atışını turgay rahat bloke etti. soğuktan top toplayıcı çocukların dahi elleri donduğundan turgay kaçan topları bazan kendisi toplamağa mecbur kalıyordu.
39 uncu dakikada cihat, ergun'un yerine solaçığa kasaboğlu'nu aldı. zira şiddetli rüzgâra ve buzlu sahaya karşı «taze kuvvet» koymak doğru bir hareketti. son dakikada artık çekler bütün hatlariyle kalemize yüklenirken, başta turgay olmak üzere bütün takım bir müdafaa hâlinde üstün rakiplerine gol fırsatı vermiyorlardı.
maçtan sonra prag elçimiz, gene soyunma odasına geldi ve çocukları tebrik etti. hakikaten tebrike lâyık bir oyun çıkarmışlardı. takımda «kötü oynayan» tek kişi yoktu. en iyiler başta basri olmak üzere mustafa, ergun, kadri ve turgay'dı.
avusturyalı hakemler triosu maçı «kusursuz» idare etti. stadı dolduran 55 bin seyircinin centilmence hareketi ve iki takımın temiz, efendice oyunu, hakemlerin maçı rahat idaresinde müessir oldu.
çek takımında kaleci, santrfor, solbek ve solhaf en iyilerdi.
maçtan sonra konuştuğum çekoslovak federasyonu başkanı blazej « bizim takım halinde iyi idik amma türkler çok seri ve umduğumuzdan çetin çıktılar. istanbul'da maç kazanmamızın çok zor olacağını şimdiden anladık. kadri, mustafa, basri çok iyi idiler. futbolu çeklerden öğrendiğinizi söylüyordunuz. eğer böyle ise bizimle aranızda hiç fark kalmamış olduğunu itiraf edebilirim» dedi.
çek takımı antrenörü rygr de şöyle konuştu: «sahanın donmuş olmasına ve şiddetli rüzgâra rağmen oyun zevkli oldu, kalitesi çok düşük değildi. türk futbolunun seviyesi tahminimden çok yüksek. futbolu hakikaten iyi oynuyorsunuz. basri, ergun, kadri çok iyi oyuncular.»
hakem maier: «teniz bir maç idare ettiğinden memnun» olduğunu söylerken en fazla basri, turgay ve mustafa'yı beğendiğini ilâve etti. jiranek de bu maçta polonya nmçından çok daha iyi oynadığımızı belirtti.
meşhur slavya takımının eski yıldızı ve kaptanı çzabel, «türk takımının tekniği ve enerjisi mükemmel. sürâtli oynuyorlar basri çok iyi.» dedi
bu maçın revanşı 1 aralık 1957 de istanbul'da oynanacak. çeklere ayrıca bir temsili maç ve bir de jünyorlar teması için tekliflerde bulunduk. cevaplarını bilâhare bildirecekler.
takımımız salı günü hareketle viyana'ya geçecek ve belki viyana'da bir gece kaldıktan sonra çarşambaya yurda dönecek
bu arada çek spartak takımı ile yapılan anlaşmaya göre. spartak 1 ocak 1957 de istanbul'a gelerek beşiktaş, fenerbahçe ve galatasarayla karşılaşacak. buradaki misafir alman takımı aachen ile de bir angajman hususunda görüşmeler yapıldı.
milli takım oyuncuları, bu akşam pek dışarı çıkmıyorlar. bunda, şiddetle yağan karın tesiri olduğu gibi, fenerbahçe ve galatasaray futbolcularının önümüzdeki cumartesi günkü maçı da düşünmeleri rol oynuyor.
kafilede herkes neticeden memnun. başkan hakkı yeten «pekâlâ kazanabilirdik. şanssızdık.» dedi.
dünkü maçtan sonra gece kendisiyle görüştüğümüz tek seçci eşfak aykaç «çok memnunum» dedikten sonra şunları ilâve etti:
«prag'daki beraberlik, yalnız bu memleketin yetiştirdiği unsurların emeğiyle istihsâs edilen bir netice olmak bakımından şâyânı dikkat ve şâyânı takdirdir. hem geçen haftaki polonya maçını anlayarak seyredenler için bu beraberlik bir sürpriz sayılmamak iktizâ eder.»
sene 1956... günlerden 25 kısım pazar... prag'da korkunç bir soğuk hüküm sürüyor. suhunet: -15...
milli takım futbolcularının ekserisi heyecanlı, renkleri sapsarı. soğuk ve heyecan... ay-yıldızlı formayı taşıyan gençlerimizi, iliklerine kader sarmış.
netice ne olacak?
idarecisi futbolcusu fısıltı halinde biribilerine bu suali soruyor. iyimser olanlar pek az. «bu şartlarda ve bu sahada büyük bir hezimete uğramazsak, bu bizim için bir başarı olacak» deniliyor. esasen çeklerin kuvvetli oluşunda herkes müttefik. avrupa'nın 9 yıl namağlûp ünvanına sahip olan çekler, macaristan'ı 4-3, brezilya'yı 1-0, isviçre'yi 6-1, belçika'yı 4-1 mağlûp etmişler. bütün bunlar biliniyor. bilinen bir başka hususta - bu daha ziyade bir evvelki neslin malûmudur -çeklerin bize futbol hocalığı etmiş olmalarıdır. dünkü şöhretler, dünü bugüne bağlayanlar «biz futbola çeklerden öğrendik» demektedirler. kısaca saha, seyirci ve iklim dezavantajları karşısında, eski hocalarımızın karşısına çıkıyorduk. çıktık... buzla örtülü sahada ve naftalin gibi yağan karın altında, doksan dakika mücadele ettik. ezilmedik. ezilmek ne kelime, hatta ezdik de... ve zorlu rakiplerimiz, beraberliği temin etmenin sevinci içerisinde sahadan ayrıldılar. millî takımımızın, böyle ümitsiz anlarda kendisinden ümit edilmeyecek neticeleri temin ettiğine pek çok defa şahit olunmuştur. prag maçı bunlardan biridir.
prag maçı, kuvvet ölçülerinin, peşin hükümlerin sahada bozulup dağılmasının tipik bir örneğidir.
o günden bu yana, evvelce de işaret ettiğimiz gibi türk futbolunda bir terakkinin mevcut olduğu, şüphe götürmez bir hakikattir. o gün kurulan takımın iskeleti, bu gün daha olgun bir hale gelmiştir. iki sene evveline nisbetle millî kadronun, yeniden iltihak eden elemanla kazançlı durumda olduğu kanaatındayız.
arman, rakibimizin taktiğini ve karşı tedbirleri anlattı. golü atan ergun takımımıza başarı diliyor
çekoslovakya'ya karşı 1956 yılının 25 kasımında aldığımız beraberlikte büyük hissesi bulunan millî takımın o zamanki antrenörü cihat arman bugünkü revanş maçı hakkındaki görüşlerini şu şekilde açıklamıştır:
«o maçta millî takımımızın antrenörü bulunmam dolayısiyle daha evvelden çek takımını, oyucularını teker teker tetkik etmiş ve oynıyacağımız oyun tarzını ona göre tanzim etmiştim.
çek futbolunu kısaca şöyle izah edebiliriz.
fizik : oyuncular arasında tesamüd - mukavemet - canlılık.
teknik : bütün oyuncularda teknik bilgi fazlalığı - topa şiddetli vuruşlar - taç ve sarjlarda fevkalade kafa oyunu.
taktik : w'nin değişik şekli, ani içler ileride santrfor geride boş sahada oyun tanzimi. sahada diziliş şekilleri;
1 2-3-4 5-6 7-8-9-10-11
pragda oynadığımız maçta en iyi elemanları santrforlarının üzerine kadri'yi oynattık. o gün kadri hakikaten vazifesini yaptı ve beraberliğe sağlamamıza yegâne âmil oldu. bugünde bu hususlara dikkat edilmesi bizi bir galibiyete götrüebilir. zafer saatini bekliyoruz. bütün gençlere başarılar...»
prag maçında golümüzü atan ergun bugün takımımızı şanslı görüyor
prag maçında takımımızın golünü atan ve bu maçta ilk defa ay -yıldızlı formayı sırtına giyen solaçık ergun öztuna, bugünkü revanş maçı hakkında şunları söylemiştir: «donmamak için mücadele ediyordum. ilk devre sona ermek üzereydi. metinden çok müsait bir pas aldım. topa hâkim olmakta çok zorluk çektim. çünkü saha buz tutmuştu. kaleye yöneldim. kaleci çıkış yapmıştı. fakat topun ağları bulmasına mâni olamadı. bugün arkadaşlarım prag maçına nisbetle daha iyi durumda bulunuyorlar. saha ve seyirci avantajı bizde... kazanacaklarına inanıyorum.»
1956 senesinin şubat ayı içinde ve bir haftada iki milli maç yapmıştık. bunlardan biri polonya, diğeri ise çekoslovakya ile idi. her iki takımla da otuziki sene zarfında temasta bulunmamıştık.
görmediğimiz ve hakkında bilgi edinemediğimiz bu takımlarla yapacağımız karşılaşmaların neticeleri bizce meçhuldü.
bu iki maçtan ilkini mithatpaşa stadında polonya ile yapmış ve üçüncü dakikada müdafaamızın baraj kuramamasından faydalanan polonya'nın attığı gole, takımımız da bir golle cevap vererek 1-1 bitirmiştik. ( http://www.macanilari.com...lonya-195519589509--.html)
İkinci maç için hemen hareket ederek prag’a gelmiştik. kendi sahamızda polonya ile berabere kalmıştık ama prag'da, kuvvetli devrini yaşayan çek'lere karşı ne yapacağımız belli değildi.
düşündüm taşındım ve aklıma geleni tatbik mevkiine koydum. eski devirlerin dünyaca isim yapmış çek futbolcularından hayatta olanların adreslerini tesbit edecek ve röportaj yapmak gayesi ile bir türk gazetecisi olarak evlerine gidecek, lâf arasında çek futbolu hakkında bilgi toplıyacaktım. talihim yaver gitmiş olacak ki, hemen meşhur çapek'i buldum. oldukça yaşlanmış olan kurt futbolcu (benim türk milli takımı antrenörü olduğumu bilmediği için, bir türk gazetecisinin kendini ziyareti dolayisiyle pek memnun olmuştu. geçmiş günlerin tatlı hâtıraları arasında, çek takımının sistemi ile beraber takımı işleten oyuncusunu da söyleyivermiş, ben de plânımda muvaffak olmuştum.
maçtan önce futbolcularla yaptığım uzun konuşma sırasında durumu iyice izah ederek, ayrıca kadri'yi de vazifelendirmiştim. oyunun ilk on dakikasında bizim takıma hiç bakmıyacak, yalnız onları seyrederek takımlarını işleten oyuncunun kim olduğunu tesbit ederek kadri’ye işareti verecek ve kadri de o oyuncuya top oynama imkânı vermiyecekti.
daha beşinci dakikada bu oyuncuyu bulmuştum. her maç değişik numara giyen bu fulbolcu bizim maçta 9 no. lu formayı giymiş ve diğer forvet arkadaşlarına nisbetle geride ve boş sahada kalarak oyunu tanzime başlamıştı ki, kadri işaretimi aldı ve vazifesini başarı ile yapmaya başladı. çek'ler oynıyamaz olmuş ve ergun de golümüzü atmıştı fakat ne var ki ayaza dayanamıyan ve don tutmuş buzlu sahada eli ayağı donarak işlemez hale gelen takımımız rakiplerimizin attıkları gole mâni olamadı ve çek maçı da başarı ilw (1-1 berabere) son buldu.
netice olarak sunu belirtmek isterim ki, son 6-0 mağlûp olduğumuz çek maçında da (en iyi oyuncu 10 no. olmakla beraber) gene takımı işleten oyuncu 9 no. idi.
maçtan önce hatırlatma kabilinden geçmiş bir maçın hikayesini naklettim. zehire karşı panzehir kullanmakla, farklı yenildiğimiz bir takıma kendi sahasında da muvaffak olacağımızı unutmamak lâzımdır kanaatindeyim.