ümit aktan anlatıyor; bugün sizlere bir şehir efsanesinden söz edeceğim. hani derler ya: vay canına sayın seyirciler!.. bunu kim dedi diye? işte onun hikayesini anlatacağım sizlere…
1975 yılında bursaspor tarihinin en başarılı dönemini yaşıyordu. bir trafik kazasında rahmetli olan başkan selahattin kaya ve o dönemde futbol şubesi sorumlusu olan cavit çağlar takımı sırtlamış, başarıdan başarıya götürüyorlardı.
avrupa kupalarında önce finn harps ardından da dundee united’ı eleyen bursaspor, 3.turda oynuyor ve rakibi de dönemin dev takımı oleg blokhin’li dinamo kiev... ‘kalede rudakov ve ilerde olek bloghin’ desem yeter zaten!
bursa’dayız ve ilk 2 turu ben anlattığım için 3.tur maçını da naklen yayın arabasından izliyorum.
aydın köker maçı anlatıyor. maç 0-0 gidiyor. baykul 6 pasın içinde bir anda kaleci rudakov’la baş başa kalmaz mı? vurdu… herkes gol beklerken top rudakov’dan döndü. rudakov yerde, kale boş, top baykul’un önünde hafifçe sekiyor… yahu vurmayıp sadece dua etse bile gol olacak ama o vuruyor…
baykul öyle bir vuruyor ki; sanki çift gol yazılacak bir de averajına katkıda bulunacakmış gibi yaradana sığınıp çakıyor… ve top boş kale yerine üst direğe vurup auta gitmez mi?
işte o anda kendini kaptıran aydın köker şöyle bir cümle kullandı: vur baykul! kale boş, kaleci yerde, vuruyor… tam ‘gol’ diye bağıracak iken “ vay canına buda kaçar mı sayın seyirciler?” deyiveriyor…
evet ‘vay canına sayın seyirciler’in tam hikayesi… ‘vay canına bu da kaçar mı sayın seyirciler’ cümlesidir ve bursa’da bursa atatürk stadı’nda dinamo kiev – bursaspor 3.tur maçında söylenmiştir.
ama bir haftaya kalmadı olay ali kocatepe’nin üstüne yıkıldı. aslında biraz da kendisi omuzladı meseleyi ve ortaya o zamanlar bir şarkı bile çıkardı. “vay canına bu ne iştir, git pantolonunu değiştir!” şeklinde…
dönem o zamanın korku dönemi yani. böyle bir lafın hesabı bile öylesine fazlasıyla soruluyordu ki; aydın köker o ‘vay canına’yı araya sıkıştırdığı, duygularının patlama anını yaşadığı o maç nedeniyle sonradan haftalarca maç yayını alabilmek için bekleyen bir isimdi.
böyle bir eğitimin, böyle bir terbiyenin içerisinden gelindi. bugün ‘vay canına sayın seyircileri’ni bırakın, seyirciye saygının her noktada yerle bir edildiği bir yayıncılıktan söz ediyoruz.
evet, her seyirci layık olduğu yayını karşısında bulacaktır.
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
çeyrek finalde rus futbolunun en önemli temsilcisi dinamo kiev ile eşleşir. dinamo kiev'in teknik direktörü, ismi daha sonra rus futbolu ile özdeşleşecek olan valery lobanovski'dir. rus ekibi, kolektif futbolun en önemli temsilcilerindendir. 5 mart 1975 tarihinde fenerbahçe ve beşiktaş'ın amigoları da seyirciyi coşturmak ipe atatürk stadındaki yerlerini alır. kiev, üstün oynadığı maçı 22. dakikada onişenko'nun attığı gol ile 1-0 kazanır. bursaspor 823 bin lira hâsılatla kuruluşundan itibaren bir maçtaki en yüksek hasılatını elde eder. kiev'deki rövanşı da 2-0'lık sonuçla kazanan dinamo kiev, yarı finale yükselir. dinamo kiev o yıl, kupa galipleri kupası'nı finalde macaristan'ın ünlü takımı frencvaroş'u 3-0 yenerek- kazandığı için bursaspor, avrupa beşinciliğini elde eder.
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
kemal batmaz, bursaspor'un ilk avrupa serüvenini değerlendiriyor: "rakipleri tanımıyorduk. ada takımları da bizim gibilerdi. kendi sahalannda çok başarılılar, deplasmanda hiç yoklar. katı bir savunma yapıyorlar ve maça beraberlik için çıkıyorlardı. finn harps bursa'da çok defansif oynadı ve biz de o gün çok iyi bir günümüzdeydik. deplasmanda oynadığımız maçta ise finn harps çok iyi oynadı. ben o maçta sakattım, oynamadım ama takım çok iyi savunma yaptı ve kaleci rasim mükemmel oynadı. dundee united deplasmanında biz yine katı savunma yaptık ve gol yemedik. bursa'da ise çok temkinli oynadık. kalemizde gol pozisyonu bile vermedik. bizim takımın da gol pozisyonu yokken vahit abinin ceza sahasının çok uzağından çektiği şut gol oldu ve öne geçtik. maç bitiminde ise bütün taraftarlar sahaya indi. hepimizi omuzlara aldılar. şampiyon olunmuş gibi sevinildi. çeyrek finaldeki rakibimiz dinamo kiev'di. abdullah gegiç, dinamo kiev'i çok iyi analiz etmişti. ben milli takımlar da dahil olmak üzere bir antrenörün rakibi analiz etmesini, rakibin zayıf ve güçlü yönlerinin neler olduğunu, futbolcularının öne çıkan özelliklerini anlatmasını ilk defa o maç öncesi dinledim. gegiç, dinamo kiev'i anlattıktan sonra biz kendimize geldik. o dönem, dinamo kiev bir laboratuar takımı olarak değerlendiriliyordu ve gerçekten müthiş bir takımdı. o maçları düşündüğümde, o takımın bir tane hatasını hatırlayamıyorum. biz eğer abdullah gegiç'in taktiğini dinlemeseydik, inanın burada 6, 7-0 yenilirdik. 1-0 mağlup olduk. çok ciddi önlemler aldık ve gegiç'in bize anlattıklarının hepsiyle de maçta karşılaştık. deplasmandaki maçı da 2-0 kaybettik. dinamo kiev maçlarının hemen sonrasında da ağırlığını dinoma kiev'li oyuncuların oluşturduğu rus milli takımı ile milli takımımızın maçı vardı. ben dinamo kiev maçından döndükten kısa bir süre sonra milli takım kampına katıldım. milli takımımız da rus milli takımını hiç tanımıyordu. coşkun özarı maçtan önce takımla ilgili benden de bilgiler aldı. o gün statta 110 bin kişi falan vardı ve maçı 3-0 kaybettik. ama 10-0'da kaybedebilirdik; o kadar iyilerdi. maçtan sonra hocamız coşkun özarı 'biz takımla oynamadık, makineyle oynadık,' açıklamasını yaptı."
bursaspor: rasim kara, ihsan kavak, vahit kolukısa (dk. 55 baykul tüysüz), orhan özselek, kemal batmaz, hayrettin endersert, feridun özdiker, vahap çeki, cemil kezer, ali kahraman, sinan bür
teknik direktör: abdullah gegic (yugoslavya)
dynamo kyiv: evgeniy rudakov, stefan reshko, vladimir troshkin, anatoliy konkov, mikhail fomenko, viktor matviyenko, viktor kolotov, vladimir muntyan, vladimir onischenko, oleg blokhin, vladimir veremeev