bir önceki hazırlık maçında zamanın flaş takımı macaristan'ı yenen türkiye'nin, tarihinde ilk kez brezilya ile karşılaştığı ve mithatpaşa stadının tıklım tıklım dolduğu maçtır.
1 mayısta istanbul'da yapılacak olan türkiye - brezilya millî maçı, macarları yenişimizden sonra brezilyalı idarecileri endişeye düşürmüştür. bu sebeple tek seçici flavio costa bugün lizbon'a geldi.
tek seçici türkiye - portekiz maçını seyredecektir.
maç biletleri don karaborsada 100 - 150 lıraya satıldı
karaborsadan federasyon mesuldür
satışa çıkarılmyan maç biletlerinin kimlere, ne şekilde, ne miktar ve niçin verildigi efkanumumiyeye açiklanmalıdır
her millî maçtan evvel biletlerin nerede ve nasıl satılacağı hakkındaki bir tebliğ yayınlanır, halk da buna göre başının çâresine bakardı. fakat bu defaki brezilya maçından önce böyle bir tebliğ yayınlanmadı ve biletlerin nereden temin edileceği öğrenilemedi. hâl böyle iken birden karaborsada faaliyetin başladığı ve numaralı tribün bileti piyasasının 100 liradan açıldığı görüldü.
«milliyet» memleket sporseverinin ezeli derdi olan bilet mevzuunun esasını öğrenmek üzere dün emniyetin sivil ekipleriyle beraber dolaştı ve karaborsadan bilet teminine çalıştı. hakikaten bu iş sanıldığından kolaydı. rastladıklarımız hemen sağlık veriyor. «dolmabahçeye gitmeyin! orası tehlikeli bölge ilân edildi. taksimde ankara pazarının önündeki dolmuş kâhyalarına başvurun!» veya «sirkeciye bakın!.», «yesilköyü ihmal etmeyin!» diyordu. bu tavsiyelere uyarak dolaştık ve taksimde bir şoförde ikisi numaralı ikisi kapalı tribün olmak üzere dört bilet bulduk. başka bir dükkânın önünde rastladığımız iki delikanlı da numaralı bir bilete 75 lira istediler. karaborsa süratle yükseliyordu. matbaamıza karaborsadan 110 liraya alınmış bir bilet getirildi. telefonla bu miktarın arttığını bildirenler oldu. durumu anlamak üzere bölgeye gittik. bölge mahşer gibiydi bu arada saim seymener kendisine başvuranlara bilet kalmadığım söylüyordu. suallerimizi sıraladık:
- bilet? - yok. - kimlere verildi? - müesseselere, kulüplere, bankalara ve saireye.. - niçin? - ???? - maça gitmek yalnız bankada çalışanların mı hakkıdır? - ???? - biletler kimlere, kaçar adet verildi? - ????
görüldüğü üzere en mühim suallerimiz cevapsız kalıyordu. bir yandan da bölge memurlarına birer kapalı tribün bileti verildiğini öğrendik.
bu hakiki bir rezaletti. biletlerin nasıl dağıtılacağı ilân olunmamiştı. kimlere ve ne miktar verildiği söylenmiyordu. turnikeyle girildiği malûû olan kapalı tribün için neden bilet satışa çıkarılmıştı? hoş, bunlar da gene «el altından» satılıyordu ya.. saim seymener adlı zat «eğer bilet kalırsa, yarın satılacak» diyordu. nereden kalırsa? kimden kalırsa? biletleri, herkesten evvel alabilen bu imtiyazlılar kimlerdi?
şimdi soruyor ve cevap istiyoruz :
1- biletler niçin bir plânla ve halka ilân edilerek satışa çtkarılmamtştır?
2- neden müesseselere, bankalara dağıtılmıştır?
3- bu biletler nasıl olup da laraborsaya düşmüştür? karaborsadaki satış nasıl olup da resmi satıştan önce başlamıştır.
4- biletler kimlere ve kaçar adet dağıtılmıştır?
bunlann cevabı verilmediği takdirde, biz de karaborsanın biletleri tevzii ile mükellef olanlar tarafından yaratıldığını iddia edeceğiz. halk geceden gidip stadyom önlerinde yatarken, bâzı imtiyazlıların el altından bilet edinmelerinin mesulü kimdir veya kimlerdir? bu mesuller en sert eşkilde cezalandırılmalıdır.
türk sporseveri artık bu bilet rezaletinden kurtulmalı, maç biletleri açık ve adil şekilde satışa arzedilmelidir... bugünkü nahoş durumu yaratan, karaborsaya fırsat ve renler de cezasını görmelidir...
her vakitki gibi bütün mesele maç günü sahaya çıkacak millî onbirimizin o gün hissedeceği iman azim ve ruhtur
-gündüz kılıç
brezilya futbolunun da bir tek seçicisi var: flavio costa... memleketimize gelmeden portekiz, avusturya, isviçre, çekoslovakya ve italya'da yapmış oldukları milli maçlarda pek başarı gösteremediklerinden, costa oturmuş avrupalı bir spor muharririne dert yanmış: «biz futbolu avrupalılar kadar realist oynayamıyoruz. futbolcularımız şık, zarif oyunu tercih edip neticeye gitmiyorlar. artık psikanaliz usûlü ile, milli maç havasını hissedecek, kendini oyuna vererek şahsiyet sahibi futbolcular araştırıp takımı onlardan kurmak lâzım» gibi laflar etmiştir...
staddan kadın kıyafetinde kaçmıştı
1950 senesinde brezilya'da oynanan (dünya futbol kupası) maçlarında brezilya finale kalmıştı. futbola delicesine âşık olan halkın heyecanı, şampiyonluk arzusu korkunçtu. kiliseler brezilya'nın zaferi için mum dikenler, duâ edenlerle dolup taşıyordu. rio'nun büyük gazeteleri ise iri puntolarla: «costa bu maçı da kurtarısa rio valisi olur. kaybederse kendine memleket beğensin» gibi başlıklar atıyorlardı. brezilya maçı kaybetti. stadta ifrit kesilmiş, gazaba gelmiş halk, her önüne geleni yakıp geçerel mes'ulleri arıyordu. bu öfke kasırgası arasında sürüklenen, başlarını şallariyle iyice örtmüş iki kadın fena halde çarpıştılar. fakat ağızlarından gayri ihtiyari fırlayan ve bir kadın için pek kalın tonlu «pardon!» seslerinden hemen birbirlerini tanıyıverdiler. bunlardan birisi costa, diğeri ise futbol federasyonu reisi idi... kadın kıyafetine girerek çılgın halkın elinden sıvışmağa çalışıyorlardı... costa ise bu costa'dır. brezilya'da futbol sahaları, eski şatoları çeviren su hendeklerine benzer geniş, derin kanallarla çerçevelenmiştir. tribünlerde zaman zaman alevlenen heycan yangını sahaya sıçrayıp oradakilerini de yakıp tutuşturmasın diye... fakat buna rağmen genç tribündekiler kendi aralarında, sahadakiler de kendi aralarında boğuşur dururlar. brezilya'da yenmek arzısı, yenilmek acısı bu derecede yıkıcı ve yakıcıdır. şimdi costa, avrupa turnesinde alınan fena neticeler yüzünden memlekete dönünce başına gelecekleri düşünerek kabahati ruhsuz, neticesiz oynanan şahşiyetsiz futbolculara yüklemek istiyor herhalde. sıcak kanlı, heyecanlı milletlerde hep aynı usûl câri galiba...
bizim de bir tek seçicimiz var...
evet bizim de bir tek seçicimiz var. macarları yenince istanbul valisi olmadı amma, büyük millet meclisinde mebuslar, vekiller bile onu ayakta alkışladılar. portekiz maçından sonra ise eminim elinde olsa başka bir memlekete giderdi. o maçta futbolcularımız fevkalâde bozuk oynamışlardı. elden ne gelirdi ki... artık başka oyuncular araştırmak, seçmek lazımdı. işte, nitekim yepyeni isimler seçiliverdi. bu seçim esnanında futbolcularımızın son form ve moral durumlarına kulak asılmadığı muhakkak olduğundan, costa'nın psikanaliz usulüne mukabil kendimize mahsus gizli bir usülle başardık bu işi galiba...
hem şahsiyetten evvel başka meziyetler de arandı herhalde. tahmin ve temenni olunur ki bunlardan birisi de (dakik) lik olsun. zira bizim meşhur ve değişmez birsaatli taktiğimiz var ya... 20 dakika içeride, 15 dakika ortada, 10 dakika hücum filân gibi. (kısa keselim. fazla izahat rakiplerimizin gözünü açabilir.)
mizah değil ciddidir...
korkarım ki gayet ciddi niyetlerle giriştiğim şu yazıda mizah kokusu sezenler olacak. fakat futbol işlerimizin başına kim gelirse gelsin gelen ne kadar allâme olursa olsun, bir müddet sonra etrafının, matbuatın, efkarı umumiyenin tesirine dayanamayıp prensip, plan gibi şeyleri yırtarak o günü esen havaya savurduğundan asıl ahmet mi oynasın, mehmet mi? savasını sistem, taktik meselesini kaleme almak gülünçtür. hele sistem, taktik gibi büyük meseleler halen asla futbolculara yutturulamayışı avuç avuç etrafa savrulan uyutucu haplardır bence... «iyi hazırlanmadık bu maça» diyenleriniz olacak. sakın telaşlanmayın ve üzülmeyin. inanın, şimdiye kadar zaferimizle veya herzimetlerimizle biten bütün milli maçlardan evvel ne yapılmışsa yahut ne yapılmamışsa bu sefer de sadece onlar yapılınış veya yapılmamıştır yani yunanistan, mısır, yugoslavya, israil, fransa, italya, isviçre, isveç, almanya, nihayet macaristan ve portekiz maçlarına nasıl hazırlandıysak bu maça da öyle hazırlandık... kadro daha zayıf mı dediniz? vaktiyle hepimize bundan zayıf, hattâ acaip gelen öyle takımlar çıkarmıştık da, maçlar kazanıldığı zaman o tertipleri yananları bir futbol dâhisi olarak alkışlamıştık... onları hatırlayın.
çanakkale geçilmez!
demek her zamanki gibi bütün mesele, maç günü sahaya çıkacak on birimizin hissedecekleri iman, azim ve iradededir. bizim futbolcularımız ekseriya kendilerini küçük gördükleri ve gördüğümüz zamanlar futbol izzetinefislerini kurtarmak için çoşup, şahlanarak kudretlerinin çok üstlerine çıkıp inanılmaz neticeler almışlardır. buna tam (mehmetçik) tabiriyle ayranları kabardı mı müthiş olurlar da diyebiliriz. işin doğrusu bizler futboldaki büyük zaferlerimizi hiç bir zaman ne üstün bir sistemle, ne üstün bir taktikle, ne de üstün bir teknikle kazanmadık. tıpkı, mesela çanakkale'de çok fâik modern silâhlara sadece manevi hasletleriyle göğüs geren (mehmetçik) ruhuyla oynadığımız zamanlar zaferlere kavuştuk. inşallah bugün de böyle olur... yalnız şu var ki, brezilyalıları yensek de, ezsek de henüz onlar gibi görerek, bilerek, anlayarak futbol oynayacak kıvamda değiliz. halbuki cidden iyi, cidden kıymetli, memleket çapını bile çoktan açmış, futbolcularımız da var...
brezilyalı idareciler adına radyoda bir konuşma yapan spiker coşkun'un affedilmesini rica etti
brezilyalı idareciler adına national radyosu baş spikeri «curi»nin radyoda «coşkun özarı» nın af edilmesine dair yaptığı konuşma spor çevresinde büyük bir memnuniyet uyandırmıştır. «curi» kısaca: «yaptığımız tahkikatta coşkunun centilmen bir sporcu olduğunu öğrendik. biz halden anlarız. her halde âni bir tehevvüre kapılmış olmalı... sözüne itimad ettiğimzi türk dostlarımı onu bize gıyaben tanıttılar. bu sebeple iyi bir futbolcu olan coşkunun af edilmesini rica ediyoruz»
bir spor temasında buku bulan nâhoş hâdiseden zarar gören brezilyalıların bu jesti memnuniyetle karşılanmıştır.
mustafa sakatlığının devam etmesine rağmen bugün takımdaki yerini alacak
brezilya milli takımı ile bugün saat 16 da mithatpaşa stadında karşılaşacak olan milli futbol takımımız, bu maça şükrü - ahmet, basri - mustafa, kadri. m. ali - isfendiyar, naci, ercan, kadri. lefter. şeklinde çıkacaktır.
sakat bulunan mustafa, bu sabah son bir doktor muayenesine tâbi tutulacaktır. bu hususta kendisi ile konuş tuğumuz milli takım masörü zeki, mustafa'nın ayağındaki arızanın giderildiğini ve maçta oynamasına bir mahsur olmadığını söylemiştir.
zayıf bir ihtimal olmasına rağmen, mustafa oynayamadığı takdirde, takımda değişiklik yapılması muhtemeldir.
fakat bununla beraber mustafa'nın oynayacağına muhakkak nazariyle bakılmaktadır.
italyan hakemi marchetti'nin idare edeceği müsabakada, takımımızın kaptanlığını lefter k. andonyadis yapacaktır.
mithatpaşa stadında bugünkü maçı takip edecek seyirciler için saat 9 dan itibaren özel bir program hazırlandı.
türkiye - brezilya milli maçı icin kapılar bu sabah saat 8 den itibaren açılacaktır. izdihama mâni olmak üzere stad müdüriyeti tarafından alınan bu karar memnunlukla karşılanmıştır.
diğer taraftan maç saatine kadar seyircilere hoş vakit geçirtmek üzere özel bir program hazırlanmıştır. bu program stad mikrofonları ile yayınlanacaktır. program tamamlyle eğlendirici mahiyettedir.
programın esasını müzikli neşriyat teşkil edecek, alaturka ve alafranga sevilmiş, parçalar çalınacaktır.
ayrıca türkiye - macaristan (3-1) maçının plâkları da halka dinletilmiş olacaktır.
bügünkü maç için fikirlerini sorduğumuz brezilya idarecileri ve futbolcuları şunları söylemişlerdir:
flavio costa (tek seçici): «- maçın neticesi hakkında peşin olarak bir şey söylemek yersiz olur kanaatindeyim. müsabakanın çok çekilmeli bir oyundan sonra nihayetleneceğini tahmin edi-yorum. yalnız sahanızı çok bozuk buldum.»
nilton santos (kaptan): «- güzel bir maç olacağını tahmin ediyorum. netice belli olmaz.»
didi (soliç): «- herhalde çok zorlu bir maç yapacağız.»
sabara (sagaçık): «- bu maçın futbol kalitesi bakımından çok lyi olacağını tahmin etmekteyim. neticeye gelince, futbolda önceden konuşmak doğru olmaz.»
zozimo (santrhaf): «- macaristan galibi türkleri yenmemiz herhalde çok kolay olmayacaktır.»
eşfak aykaç (ümitli)
bugünkü maç hakkında fikrini sorduğumuz tek seçici eşfak aykaç şunları söylemiş tir: «- takımımız kendisinden beklediğimiz oyunu çıkardığı takdirde, yüzümüzü güldürecek bir netice istihsali daima mümkündür. takımım da, beklenen bu oyunu çıkaracağını kuvvetle ümit ediyorum.»
antrenör giovanni (millî takım antrenörü): «ben peşinen konuşmayı hiçbir zaman sevmem. fakat şunu kısacas söylemek isterim ki, yaptığımız antrenmanlar fena oldu ama, rakibimiz brezilya takımı karşısında çok iyi bir maç çıkaracağız.» demiştir.
fransız spor yazarı gazetemiz için gönderdiği yazıda, brezilyalıların tezahürat karşısında sinirlenip oyunlarını bozduklarını belirtmektedir
futbolumuzu yakından tetkik etmiş olan fransız spor yazarı andre daoudal'ın bugünkü maça ait paris'ten yazıp gazetemize gönderdiği yazıyı aşağıda bulacaksınız. bu yazıda andre daoudal, brezilyalıların avrupa'daki maçlarını seyrettiktensonra brezilya ve türk futbolunun mukayesesini yapmaktadır. hususi surette gazetemiz için hazırlanan bu yazıyı aynen sutunlarımıza geçiriyoruz:
«türkiye ile karşılaşacak olan brezilya milli takımının avrupada zaman zaman atletik, ferdi teknik ve süratli oyunlarını neticeye giderek "maç zekasiyle" bağdaştıramadıkları görüldü. bilhassa didi, bunun klâsik bir misalini verdi. çok kudretli şütleri uzaktan olduğu için neticesizdi. ayrıca zaman zaman yaptığı ferdi ataklar onu yoruyor ve takımdaki nâzım rolü fazlasiyle aksıyordu.
bu suretle brezilya forveti hiç bir zaman rakip defansı oyun dışı bırakamamaktadır. takımın münakaşa kabul edilmez iki kıymeti d. santos ile didi'dir. santos, sert, iyi teknisyen, nadir çalım yutan ve oyunu açan bir oyuncudur. didi ise teknik kıymetlerinin ustünde gayet aktif, her zaman hareketli, hücumları tanzim eden, forvetin temel adamıdır. ayrıca kaleci gilmar, supi, akrobatik hareketli, toplara zamanında çıkış yapan bir oyuncudur. desordi mutedil, fakat çok tesirli bir tempoya mâliktir. takımın en süratli oyuncusu sabara'dır. gösterişli, fakat randımansızdır.
mithatpaşa'da seyrettiğim türkler ile brezilyalılar arasındaki maçta bâzı husulara dikkat etmek icabeder:
1 - brezilyalılar türk seyircisinin kendi sahalarında halen macar galibi olan takımlarını çılgınca teşçi etmeleri karşısında sinirlenip kolayca oyun kalitelerini kaybedebilirler. hele buna bir de hakemin bir kaç ters kararı ilâve olunursa...
2 - türkler bilhassa didi'yi yakından takip etmelidir.
3 - brezilya forveti sık sık ofsayte hazır durumda top beklemektedirler. dikkatli olmak icâbeder.
4 - iki haf zozimo ile dequinho çok aktif oyunculardır. onların yarattıkları tehlikeleri önlemek için bir taktik yapmak lâzımdır.
5 - nihayet maçın neticesine gelince: türklerin istikrarsız oyununa brezilyalıların bugünkü istikrarsız futbolu eklenince neticeyi tahmin etmek çok zor olacaktır.»
millî takımımız bozuk bir oyun çıkardı. lefter, kadri, m. ali ve ayhan çok fena oynadılar. maçın yegâne golünü brezilya sağbeki ondokuzuncu dakikada yaptı
maçın tafsilâtı
-namık sevik
sabahın erken saatlerinde mithatpaşa stadının yolunu tutan meraklılar, her şeye rağmen milli takımımızdan bir şeyler yapmasını bekliyorlardı. biliyorlardı ki, milli takımımız iyi teşkil edilmemiştir. biliyorlardı ki futbolcularımızın ekserisi -ismi yıldız mesâbesine ulaştırılanlar da dahil- formalrından düşüktüler ve yine biliyorlardı ki, iş görebilecek futbolcular, milli kadro haricinde bırakılmıştır. hattâ tek seçici eşfak aykaç'ın lüzumsuz müdafaa taktiğinde ısrar ettiğini de biliyorlardış buna rağmen yine de bir şeyler bekliyorlardı...
gönül bu... neler istemez, neleri arzulamadı ki? vâkıa hemen ilâve edelim ki, eğer milli takımımız işi biraz sıkı tutabilse, daha doğru bir deyişle, macar maçındaki oyunlarının yarısını oynayabilselerdi, pekalâ bir galibiyet elde edebilirdi. çünkü ne brezlyalılar, ne de milli takımımız, doksan dakikalık zaman içerisinde göz dolduran bir tek hareket dahi yapmadılar. vasatın altında geçen müsabakanın yegâne heyecanı millî bir hava içerisinde oynanmış olması idi. doğrusunu söylemek icap ederse, tek seçicinin teşkil ettiği takımla «meşhur taktiğini» hiç kimse bağdaştıramadı.
maçın cereyanı
mûtad seremoniden sonra oyuna saat 16.30 da breziyalıların vuruşu ile başlandı. ilk dakikadan itibaren yerden kısa paslı ve bol deplâsmanlı oyunları ile müdafaamızı zorlayan misafirler, forvetlerinin şüt atma kabiliyetinden mahrum bulunması sebebiyle elde ettikleri fırsatlardan faydalanamadılar.
atlatılan ilk ciddi tehlike
bu baskı 14 üncü dakikaya kadar devam ett. bu arada didi'nin uzattığı pası ceza çizgisi dışında yakalayan santrfor alvaro, âni bir şütle topu kaleye havale ettiyse de şükrü yerinde bir müdahale ile bu tehlikeyi bertaraf etti.
brezilyalıların galibiyet golü
bu ciddi tehlikenin atlarılışından sonra aradan henüz dört dakika geçmemişti ki, brezilyalılar hiç beklenmedik bir zamanda sahadan galip ayrılmalarını temin eden oyunun yegâne golünü attılar. 19 uncu dakikada sağ bek dialma santos, ileriye kayarak basri'yi çalımla geçti ve ortalamakla şüt atmak arasında kaleye havale ettiği top, şükrü'nün üzerinden yan filelere takılıverdi.
mevsimsiz golden sonra her iki taraf birden duraldı ve ilk devre gittikçe ağırlaşan bir tempo ile sona erdi.
ikinci devre
ikinci devreye her iki takım da tadilat yaparak çıktılar. milli takımımızda orta hafta aksayan kadri çıkmış, yerine seracettin alınmış ve sağ iç mevkiinde aydemir'e şans verilmişti. brezilyalılarda ise sağ açık ve sağ içe valter, sabahra girmişlerdi. hemen ilâve edelim ki bu şekilde yapılan tâdilât, iyi bir netice verdi. ilk devrete nisbeten daha düzgün oynayan millî takımımız, eline geçirdiği muhtelif fırsatlardan faydalaamadı. hücum hattında isfendiyar ve ercan zararsızdı. fakat lefter, kadri ve m. ali'yi sahada arayanlar dahi zor bulabildiler. müdafaada ise naci, ahmet ve basri kendilerine düşen vazifeti fazlasiyle başardılar.
brezilyalılar bu devrede 1-0'lık galibiyete rıza gösteren bir şekilde çalıştılar. maçın hâkemi italyan marchetti'nin idaresi için «tatminden uzaktı» kelimesi cömertçe kullanılabilir.
naci: milli takımımızın yine en gözde oyuncusuydu. akınları kesişi ve pas tevzii bakımından misafir futbolcuların da nazarı dikaktini çekti. yerden ve havadan gelen her topa hâkim oluyordu. defansın, forvete nazaran iyi oynamasında mühim rolü oldu.
d. santos: brezilya millî takımının galibiyet golünü attı. ayrıca forvet elemanlarını besledi ve haf hattında bir bağlantı kurarak da göze çarptı. bu zenci futbolcu, türk milli takımı elemanları tarafından da en beğenilen oyuncu oldu.
dün brezilyalıların hırpalanmış, kendine güvenini kaybetmiş, hırssız (diagonal) i bizim bir türlü canlanamayan, toparlanamayan (ha babam!) ımızı güç bela yenebildi...
brezilya-futbolünün son zamanlarda zaten eski kudretini kaybettiğini okuyor, duyuyor, biliyorduk. fakat buna rağmen yine hayal kırıklığına uğradık. futbolcularına bakarsanız hiçbir noksanları yok gibi. hepsi atletik vücutlu, iyi kondisyonlu, bilhassa topla çok iyi oynıyan,. topa pek yumuşak hükmeden oyuncular... hatta içlerinde ayak hakimiyetlerine insanı son derece hayran bırakanlar var. gelgelelim takımda neticeyi, neticeye giden yolu düşünen yok gibi.
brezilyalıların oyundaki haleti ruhiyeleri gün görmüş, iyi yaşamış sonra züğürtleşmiş insanların umursamazlıklarını ve zaman zaman da hırçınlaşmalarını andırıyordu. hep mazisini hatırlayıp, hal ve istikbal için kendini zorlamıyanların züppe haleti ruhiyesi...
bizimkilerden de fazla birşey ummuyorduk doğrusu. fakat maalesef sahada umduğumuzdan da azını bulduk. yoksa umduğumuz kadarı da brezilyalıları yenmeye yetecekti sanırım.
iki tarafla oyuna soğuk başladılar. iki tarafta da kendine güven yoktu. birbirlerinin açık yerlerini kollamak için arızi bir sönüklükde değildi bu. sonra brezilyalılar «bunların birşey yapacağı yok bari biz biraz kımıldayalım» der gibi oldular. işte bu arada sağaçık yerine deplase olmuş olan sağbek d. santos ortalamak niyeti kokan bir vuruşla kalecimizi gafil avlıyarak yegane gollerini yaptı. sonra bizim ileri gelişigüzel vurulup zaman zaman münasip yere düştüğü için pas pas haline gelen topların peşi sıra şuursuz koşuşlarımız, sözüm ona hücumlarımız başladı. bütün oyun müddetince topun üstüste üç oyuncumuzu dolşaması yani muntazam bir paslaşma sayılacak kadar azdır.
oyuncularımızın kısa tahlili
şükrü: heyecanlı olduğu fakat vazifesini kusursuz yapabilmek için çırpındığı her halinden, hareketlerinden belli idi. degajman ve el paslarındaki telaşı haleti ruhiyesini iyice ortaya koyuyordu. büyük bir hatâ yapmadı. hatta fedakarane konumlarını bile alkışladık. yediği gol için ancak gafil avlandı denebilir.
ahmet: takımımızın iyi ve en az hatalı oynıyan oyuncularındandı.
basri: vazifesini hakkiyle yapan futbolcularımızdandır.
naci: takımımızın oyuna en çok ısınan, en muvaffak oyuncusu idi.
kadri: kendi takımında muvaffak oyunlarını seyrettiğimiz bu genç ve müsait futbolcu ilk milli oluşun heyecanı içinde donuk ve müteredditti. 9 numaralı oyuncuyu inhada kaybetti ve artık başkalarını aradı durdu.
ayhan: oyuna hatalı bir vuruşla başladı ve fena bir giriş yaptı. sonra artık bu kötü başlangıcın tesirinden kendini bir türlü sıyıramadı. talihsiz bir gününde idi de denilebilir.
seracettin: canla başla oyunu girişti. ilk milli maçı için iyi not aldı sayılabilir.
isfendiyar: forvetin ne yaptığını en bilen adam idi. fakat ne yazık ki bugünlerde devam edegiden yüksek formundan istifade etmesini bilemediler. arkasında herhalde taktik icabı geride mıhlanmış haftan ve bir türlü yanında görmediği içinden yardım görmeden didindi durdu. buna rağmen nefis ortalar yaptı lakin kime?
m. ali: içte de, hafta da ne defansiz ne ofansif vazifelerini iyi başaramadı.
ercan: çok yalnız kaldı. oyuna girebilmek için de acaip yerlere sokuldu. avantajı olan süratini gösterecek onu sokan da olmadı, kendi de giremedi.
aydemir: canlı ve arzulu idi. girdiği takım daha iyi bir gününde olsa idi aydemir daha verimli seyredebilecektik sanırım... kendine güvenip kaleyi yoklaması güzeldi.
kadri: daha ziyade bir haf gibi çalışarak göze pek gözükmedi. her zamanki kadrinin cevvaliyeti, arzusu mehareti ara sıra göz kırptı o kadar...
lefter: iki üç dripling ve top kontrolü hariç o büyük futbolcu lefter olduğuna inanılmazdı.
d. santos (4 numara): oyuna her dakika kendini veren komple bir futbolcu.
parno (2 numara): mükemmel bir vücut yapısı olan, iyi sıçrayan, süratli, çok iyi ve uzun vuran emin bir müdafi.
canhoteriro (11 numara): çok kurnaz, nefis driplingleri olan, kıvrak ve forvetin en iyi oyuncusu.
paulino (birinci devredeki 7 numara): ikinci devrede oyuna giren meşhur çok daha faydalı idi...
didi (birinc devredeki 8 numara): çok büyük bilek hâkimiyetine ve top kontrolüne sahip fakat ruhsuz, ağır bir futbolcu.
walter(ikinci devredeki 8 numara): takım için oynıyan, hırslı bir futbolcu.
flavio cosia maçtan sonra dedi ki: "türk müdafaasını çok takdir ettim ... "
futbolcular arasında yaptığımız anket sonunda brezilyalılar naci'yi bizimkiler ise djalma santos'u beğendikleri anlaşıldı
maçtan sonra soyunma odalarının hali görülmeğe değterdi. sahanın kıyısına konan portatif tribünlerden alt koridora sızan seyirciler, koridorları panayır yerine çevirmişlerdi. ilk defa galip takımın soyunma odasına girdik. şöhretli futbolcular ve tek secici flavio costa, 1-0'lık neticeden memnun gözüküyorlardı. brezilyalıların «sinyor» diye hitap ettikleri costa bu maç hakkında şunları söyledi: «- karşılaşma çek çekişmeli cereyan etti. fakat iki takım da vasatın üzerine çıkamadı. türk müdafaasını çok takdir eltim. yalnız forvet oyuncularınız iyi değil. bizim ise aksine forvetimiz iyi. sağ açığımız iyi futbolcu. saha da çok sert. oyuncularınızın ekserisi iyi oynuyor. seyircileriniz de çok centilmen. hakem de fevkalâde...»
«- takımımızın sağiçi didi'yi maçın ikinci devresinde neden pyantmadınız?»
müsabakayı müteakip büyük futbol oteritesi ve brezilya takımı tek seçicisi flavio costa'ya tevcih ettiğimiz bu sual kendisi tarafından şı şekilde cevaplandırılmıştır: «- avrupada bundan evvel yaptığımız maçlarda didi'yi daimi şekilde oynattık. bu maçların fazlalığı sebebiyle kendisi yorgun düşmüştür. didi'yi bir haftaym oynatmak kararını maça başlamadan evvel vermiştim. oyundan çıkarılışının bundan başka bir sebeple alakası yoktur.»
eşfak aykaç dedi ki:
türk milli takımı tek seçicisi eşref aykaç da, şöyle demiştir: «- onlar bizden daha üstün oynayarak, galibiyeti hakettller. ancak, bugün içinde bulunduğumuz durum muvacebesinde, daha iyi netice istihsalini beklemek esacen yersiz olurdu.»
dün sahada oynayan futbolcular arasında maçtan sonra enteresan bir anket yaptık. futbolcular kimler beğendiler? aşağıda brezilyalı futbolcuların ankete verdikleri cevapları bulacaksınız:
gilmar: naci n. santos: isfendiyar d. santos: naci dequinha: naci pavao: naci zozino: isfendiyar canoheteiro: naci didi: ercan walter: naci alvaro: ahmet evaristo: isfendiyar paulinho: naci sabara: naci
brezilyalı 13 oyuncudan sekizi naci'yi, üçü isfendiyar'ı, biri ahmet'i diğeri de ercan'ı beğenmişler.
bizim oyuncular arasında yaptığımız anket sonunda ise şu neticeyi aldık:
şükrü: d. santos ahmet: didi basri: d. santos m. ali: didi kadri: n. santos seracettin: gilmar ayhan: d. santos isfendiyar: n. santos naci: didi ercan: didi kadri: d. santos lefter: d. santos
türk milli takımına mensup 12 oyuncunun beşi d. santos'u dördü didi'yi, ikisi n. santos'u, biri de gilmar'ı beğenmişler.