o röveşatalar atmayacaklardı! 4 mayıs 1989 / gs 3 fb 4
türkiye kupası çeyrek finalinde kadıköy'den 2-2'lik beraberlik getirmeyi başaran galatasaray kendi evinde henüz 38. dakikada 3-0'ı bulmuştu. tanju'nun hat-trick'i hem sarı kırmızı taraftarı hem de futbolcuları coşturmuştu. öyle ki ilk devrenin sonlarına doğru galatasaray yarı sahasında, taç çizgisine yakın bir noktada önce prekazi gelen topa röveşatayı patlattı, ardından aynı top yere inmeden mirsad güneş. birer tokat gibiydi o vuruşlar fenerbahçelilerin yüzünde patlayan... aşağılandıklarını düşündüler, sinirlendiler, hırslandılar ve ikinci devre aykut ve hasan vezir'le dört tane asıl osmanlı tokadını rakiplerinin yüzüne çarptılar. o röveşatalar aölmasa belki de türk futbol tarihinin en büyük geri dönüş efsanesi yapılamayacaktı.
prekazi'ye 2 maç ceza geldi. galatasaray'ın, fenerbahçe ile oynadığı federasyon kupası maçında kırmızı kart gören cevat prekazi, 2 maç ile cezalandırıldı.
bitlis ilinin tatvan ilcesinde askerlik görevimi yapıyorum.mac gündüz saatlerinde oynanıyor ve yemek hanede macı izliyorum fakat nöbet kıyafetlerimle nöbete gitmek üzereyim nöbetci cavuşu sesleniyor nöbetciler dışarı diye bagırıyor fakat biz en azından ilk yarı bitsin öle gidelim diye oyalanıyoruz ve televizyona baka baka yemek haneyi terk ediyoruz ve ben şahsen sevincliyim takımım 3.0 galip kafamda rahat nöbet yerine gidiyorum 2 yarıyı seyredemiyorum ve durmadan nöbet yerine gol diye sesler geliyor. ben galatasaray farka gidiyor zannediyorum fakat nöbetim bitipte geri döndügümde acı gercegi ögreniyorum oysaki macı fenerbahce 4,3 getirmiş şoka giriyorum o şoku hala atlattıgım sölenemez cok koymuştu bana ve askerlik hayatımdaki en kötü anım budur.
ilk yarıda g.saray 3, f.bahçe'de 4 golü aynı kaleye atınca, maçtan sonra yayınlanan bir gazetede karikatirle bir kale çizilmiş, bu kalenin içine de 7 tane gülen suratlı top resmi çizilmiş ve kalenin altına da şu not düşülmüştü:
o zamanlar gazi ortaokulu 2. sınıf öğrencisiyim. bir coğrafya hocamız vardı. adı muzaffer'di de soyadını unuttum. galiba da dersimiz bedendi. çünkü dışarıda olduğumuzu hatırlıyorum.
bu maç oynandığı sıralar g.saray'ın her golünden sonra sürekli okulun kapısına gelir, tabiri caiz ise pis pis etrafa sırıtırdı. tabi bizler de bu duruma çok sinirlenirdik.
ama bir zaman sonra hocamız dışarı çıkmaz oldu. bizim de dersimiz bitti tabiki. evlere gittik. tabi ben eve gidiyorum ama aklımda hâlâ hocamızın o sırıtması.
neyse akşam oldu. spor haberlerini dinlerken duyduğum haberler beraber şok olmuştum. daha sonra anladım ki benle beraber coğrafya hocamız da galiba bu şokun etkisiyle dışarıya çıkmamıştı. eğer ölmüşse allah rahmet eylesin, yaşıyorsa da ''kulakların çınlasın muzaffer hocam...''
fenerbahçe maçlarına hep üst düzey bir konsantrasyonla çıktık. özel bir şey yapmak gerekmezdi o maçlarda. günler öncesinden havasına girerdik. 1989’da oynadığımız kupa maçını hâlâ unutamıyorum. ilk yarıyı 3-0 önde kapadıktan sonra devre arasında eğlenmeye başladık. maç bitmeden seviniyorduk. bu büyük bir hataydı. ciddi davranmadık. ikinci yarı fenerbahçe 4 gol atıp maçı aldı. çok acı bir tecrübe oldu bizim için. bugün bile aklımda o yenilgi.
4-3’lük maç elbette unutamadığım maçların başında gelir. ama doğrusu o maçta olan bitenin farkına o zaman varamamıştım. dün yine çocuklarımla beraber cd’den izledim ama hâlâ farkına varamıyor gibiyim. son golden sonra bütün takımın birbirine sarıldığını hatırlıyorum. bir tek schumacher kaleden yetişememişti bize. galatasaray’a gittiğim dönemde çıktığım ilk fenerbahçe maçıysa beni çok üzmüştü. tsyd kupası maçıydı. tribünler yarı yarıyaydı ve fenerbahçe taraftarı biz daha ısınmaya çıkmadan “hasan’la el sıkışanı siler atarız” diye bağırmaya başlamıştı bile. eski takım arkadaşlarım da haklı olarak çekindiler ve o gün hiç kimse benimle tek kelime bile etmedi. hissettiğim baskıyı bugün bile net olarak hatırlıyorum. yusuf “takma kafanı olur böyle şeyler” diyerek beni teselli etmişti.
3.mayıs.1989 - 28 sene önce bugün fenerbahçe, türkiye kupası çeyrek finalinde, 2-2 biten ilk maçın rövanşında, galatasaray'ı, 3-0 geriye düştüğü maçta 4-3 yenerek yarı finale çıkmayı başardı. ali sami yen stadı'nda, 16.175 biletli seyircinin izlediği ve sadık deda, ethem işler, hamza ışın hakem üçlüsünün yönettiği karşılaşmada galatasaray, zoran simovic - erhan önal, cüneyt, yusuf altıntaş - ismail, dzevad prekazi, tugay kerimoğlu (dak.72 k.savaş koç), uğur tütüneker, semih yuvakuran - mirsad kovacevic, tanju çolak; konuk fenerbahçe ise toni schumacher - ergin parlar, nezihi tosuncuk, müjdat yetkiner, k.şenol ustaömer - hakan tecimer, oğuz çetin (dak.46 taygun erdem), durmuş çolak (dak.61 b.şenol çorlu) - rıdvan dilmen, hasan vezir, aykut kocaman kadrolarıyla mücadele ettiler. sarı-kırmızılılar penaltıdan 10, 17 ve 38.dakikalarda tanju çolak'ın golleriyle 3-0 öne geçince, galatasaraylı futbolcular, adeta fenerbahçeli meslektaşları ile dalga geçmeye, rakiplerini ezmeye başladılar. kaleci simovic, ilk yarının sonunda kendisine doğru gelen bir topu röveşata ile uzaklaştırmaya kalkışacak kadar ileri gidiyordu.
ama 4 mayıs sabahı bir gazetenin yazdığı gibi, "fener'le dalga geçilmez " idi. 46.dakikada aykut kocaman, sıfırdan yaptığı vuruşla farkı ikiye indirdikten 7 dakika sonra sarı-lacivertliler hasan vezir'le farkı bire indirdiler. 71.dakikada hasan vezir'in beraberlik golü galatasaraylıları şoka sokmuştu. aynı hasan vezir, 82.dakikada bir kez daha fileleri havalandırdı ve fenerbahçe, ezeli rakibini bu tarihi maçta 4-3 yenerek yarı finale yükselen taraf oldu. karşılaşmanın 68.dakikasında taygun'a kafa atan prekazi kırmızı kartla oyun dışı kaldı.