m ilan'ı son defa roma karşısında seyrettim. stadio olimpico'daki o günkü lig maçını milan, altafini'nin attığı golle 1-0 kazanmıştı. ilk devrede italya şampiyonu, roma'nın orlando, lojacono, john charles, angelilio ve de sisti'den müteşekkil forveti önünde ecel terleri dökmüştü...
eğer emektar kaleci ghezzi fevkâlade bir gününü yaşamamış olsaydı milan, zprlu fırtına karşısında yıkılan bir çınar ağacı gibi yere seriliverecekti.
orlando attı... lojocono attı... angelillo attı... fakat ghezzi bütün bu topları bir kuş hafifliği ile topladı.
kanaatimizce o gün milan bir beraberliğe razı idi. zira roma ev sahibi idi; kendi sahsında ve kendi seyircisi önünde oynuyordu. ama rocco'nun kapalı müdafaa taktiği pivatelli'yi geriye çekerek 4-2-4'ü iyi tatbik edişi mid edilenin fevkinde bir netice yarattı. bir kontratak, ufak fakat büyük kabiliyet rivera'nın roma defansını üzerine çekerek aradan altafini'nin uzattığı pas ve altafini'nin bekletmeden parlattığı fişek gibi şut herşeyi halledivermişti.
milan daha sonra anudane bir müdafaa yaptı. sertliğe setlik, mücadeleye mücadele,. başabaş, direniş...
tahmin ediyoruz ki, italya şampiyonu bugün galatasaray'a karşı da aynı taktikle oynıyacaktır. kapalı bir müdafaa ve kontratakla neticeye gidiş. bu sebeple galatasarayın bilhassa altafini ve rivaera'yı sıkı bir kontrol altında tutması icapetmektedir.
en ufak bir ihmal ve milan'ın bir hata neticesinde kazancağı golü, akrobat denecek kadar çevik ve hareketli oyunculara sahip italyan defansı önünde galatasaray forvetinin telafi etmesi çok, ama çok zor bir iş olacaktır.
bizce galatasarayın zaferinde veya hezimetinde bu husus mühim bir rol oynayacaktır.
şampiyonlar şampiyonası adı bile, hattâ futbolle ilgili olmayanları dahi heyecanlandırmağa yeten bir milletlerarası yarışma...
ve böylesine önemli bir turnuada, hem de turnuanın üçüncü turunda türkler de yer alıyor. sekiz şampiyon arasında türk şampiyonu da var.
en büyük arzum, bugün mithatpaşa stadı tribünlerinde, sarı - kırmızı formalı onbir futbolcunun şahsında türk futbolunu alkışlyan binler arasında bulunabilmek... galatasarayın türk spor tarihine altın bir sayfa yazdığını görebilmek... öyle geliyor içimden... güveniyorum türk futbolcularına, inanıyorum onlara... sadece temenni değil, biraz da tahmin bu...
üstelik milan'ı yenmek, futbol olarak altetmek, şampiyonlar şampiyonasındaki başarı yanında, daha başka şeyler de kazandıracak futbolmüze... bologna'daki 0-6'nın pek de normal olmadığını, boğaz kıyılarında da «futbol»u bilenlerin bulunduğunu anlatabilecek. hele milan gibi italyanların sevgilisi bir takıma boyun eğdirmenin zevki... niçin hayal olsun?
milliyet okuyucularının 97.717 reyle «yılın sporcusu» seçtikleri galatasaraylı metin oktay, bugün yapılacak şampiyon kulüpler çeyrek finalinden evvel kupasını alacaktır.
bu büyük ankette defalarca ikinci olan metin, nihayet bu defa kazandığı «yılın sporcusu» ünvanı için «hayatımın en mesut hadisesi» demiş ve bütün milliyet okuyucularına şükranlarını bildirmiştir.
1936'da izmir'de doğan ve futbola damlacık kulübünde başlayan metinin yıldızı yılın mensucat'-ta parlamış, 1955 de galalasaraya transferi ile hadise olmuştur. italyan palermo kulübüne transfer ettiği 1961 yılına kadar beş defa istanbul, üç deda da milli lig gol krallığını elinde tutan oktay, aynı zamanda dahilde ve hariçte türkiye'nin en pahalı futbolcum olarak hayranlık toplamıştır. geçen yıl, italya'dan tekrar çok sevdiği sarı - kırmızılı formaya dönmüş ve avrupa kupasındaki fevkalâde oyunları ile eski formunu tutmuştur.
can bartu: ankette 89.644 reyle ilk defa ikincilik kazanan can bartu, 1937 de dünyaya gelmiştir. spor hayatına basketbolcu olarak giren, zamanla futbolda da büyük bir kabiliyet olduğunu ispat eden bartu, 1961 de florentina'ya transfer olarak avrupa piyasasında da isminden bahsettirmiştir. bartu, geçen sene kiralandığı venezia'da bu mevsim başarılı oyunlar çıkarmaktadır.
uğur çilingircioğlu: yılın sporcusu anketimizde 86.915 reyle üçüncü olan uğur çilingircioğlu, 15 yaşında genç bir şampiyondur, iki sene önce yüzmeğe başlayan çilingiroğlu, 100 ve 200 klâsik kurbağalamada gençler türkiye rekorunu kırmış ve bu mesafelerin turkiye şampiyonu olmuştur. geçen sene yunanistan'a karşı millim olan uğur, lise talebesidir.
yücel cavkaytar: geçen sene okuyucularımız tarafından yılın sporcusu seçilen yücel cavkaytar, bu sene de 85.883 reyle dördüncü olmuştur. halen 15 yaşında ve atatürk lisesinde talebe olan cavkaytar, geçen yaz iştirak ettiği avrupa şampiyonası hedef müsabakalarında birinciliği elde ederek büyük bir başarı sağlamıştır.
aynur ayhan: yılın sporcusu anketimizde milliyet okuyucularının 84.006 reyi ile beşinci olan türkiye yürüyüş rekortmeni aynur ayhan, henüz iki senelik bir spor hayatına sahiptir. 5-25 kilometre arasında bütün türkiye yürüyüş rekorlarını kıran aynur, 23 yaşındadır ve deniz kuvvetleri caz orkestrasında assubay olarak trompet çalmaktadır.
maldini, rivera, altafini, radice, sani ve ötesi...
milan'ın tığ gibi şöhretleri, çamuru yadırgamadan çalışırken sani sakatlandı. seyirciler, "inter, inter çok yaşa!" diye bağırdı
necmi tanyolaç
...birer, ikişer sahaya çıkıyorlardı... siyah eşofmanları, kırmızı - siyah renkli ponponlu yün takkeleri ile hepsi birbirine benziyordu. birini, diğerinden ayırmayan bir «örnek» tarafları daha vardı: fiziki yapıları.
tay gibi kıvrak ve çevik, ceylân kadar hareketli 14 delikanlıyı bir araya getirebilmlşler... milan'ın borsadaki değerini yükselten meziyetlerinden biri de bu olsa gerek..
çıkış tünelinin başında, idmana koşan futbol yıldızlarını yakından tanımaya çalışıyoruz .. işte kaptan maldini... uzun boylu, zeki bakışlı, sırım gibi bir futbolcu... futbolcu olmasa maldini, mutlaka film artisti olurdu. yakışıklı mı, yakışıklı. amansız takipçi, sert stilli radice fazla gülmüyor... trapattoni, pelagalli ile şakalaşarak yürüyor... şampiyon kadronun gençlerinden trebbi de diğerleri gibi sempatik... barison ciddi... pivatellli.. pivatelli ile göz göre geliyoruz. 1956 yılından bir aşinalığımız var bu tecrübeli futbolcuyla, bari'de ordu takımımızın italya'ya 1-0 yenildiği maçta golü attıktan sonra topu kaleci turgay'ın yüzüne fırlatan sinirli santrfor.. sakin görünmeye çalışıyor... işte italyan futbolunun altın çocuğu, hakikaten çocuk yüzlü rivera... bu ürkek haline bakanlar onu kafile nin peşine takılıp, istanbul'a gelen bir milan hayranı zannedebililerdi... ve dünya futbolunun büyük santrforlarından brezilya'lı jose altafini... . brezilya'da doğmuş tatlı bir sarışın adam.. saçlarının öne düşen yerleri açık kızıla çalıyor... çilli yüzlü... sahaların fırtına golcüsü için verilecek hüküm: yakışıklı, sevimli, nazik ve münis. mahçup bir tavırla sulu kardan batağa dönen sahaya ilerleyişini görseniz. «italya'da rakip defansları yıkıp, geçen altafini, bu kalem efendisi mi?» derdiniz... kaleci ghezzi ise, hava soğuk olduğu için sahada yok. başka bir yabancı daha: brezilyalı dino sani... saçları dökülmüş... uzaktan yaşlı, yakından çok genç bir görünümü var..»
tur, tur, tur...
milan'ın antrenör rocco'nun idaresindeki idmanı uzun ve sür'atli turlarla başladı... tribünlerde -biraz sonra çeşitli münasebetsizlikler yapacak gruo da dahil- haylü kalabalık bir meraklı kitlesi göze çarpıyor... bekliyoruz: milan'ın uzun turları ne zaman bitecek? bitmiyor. birbiri arkasına belki 20 tur... rocco, futbolcuları yabancı sahaya koşuşlarla alıştırıyor... bir idareci sahanın kenarında tedbirler alıp, milan'ın seçtiği çalışma yerine kimseyi sokmamaya dikkat edyor... milanlılar kültür fizik yapıyorlar... eçşitli hareketler... antrenör bülent eken'le bir kenarda misafirlerin çalışmasını takip ediyoruz. eken, «şimdi, tekrar tur atmaya başlayacaklar» diyor. «böyle hazırlanırlar maçlara... bugünkü gördüğünüz, normal antrenmanlarına nazaran biraz hafifi...»
...ve sahanın ortasındaki adam
milan'ın idmanı uzayıp, giderken bir adam sahanın ortasında kendisine sorulan suallere cevap vermeye çalışıyordu: milan'ın teknik direktörü giuseppe viani, «saha mı» diyor, «pek fena sayılmaz» gözünü, yine öbür tarafta çalışan futbolcularından ayırmıyor. uzun boylu, iri görünüşlü viani, milan'ın diktatörü... otoriter ve sert bir adam... bu anda viani'nin sahayı terkeden bir futbolcuya doğru seğrettiğini görüyoruz. sani sakatlanmıştır... viani, yanındaki bir italyan gazetecisine «david'i venezia'da, sani'yi mithatpaşa'da bıraktık» diyor...
şüt atan 3 futbolcu
milan'ın çalışması, topa dokunmadan bir saate yakın devam etti. nihayet, rocco'nun talimatıyla sahada 4 futbolcu kaldı: bunlar, yedek kaleci liberalato, altafini, mora ve barison'du.
kaleci kalesine geçti, başladılar şut atmaya. altafini, rocco'nun ara paslarına yetişiyor, fakat şutlarında isabet kaydedemiyordu. şöhretli futbolcunun bir moral krizi içinde bulunduğu anlaşılıyordu. rocco bir aralık çıkışacak oldu. altafini fısıldar gibi konuşuyor; «ahh, affedersiniz...» mora ise grubun en iyi atıcısıydı. sağ ve sol ayağından çıkan şutların çoğu fileleri buluyordu...
viva l'inter...
dışarıdan seyirciler için zevkli bir idmandı bu. kapalı tribünün bir yerinde toplaman italyan lisesi talebeleri milan'lılara, idmanın sonuna kadar «viva l'inter» (yaşa inter) diye bağırdılar. talebeler inter taraftarıydılar ve milan'ın maçı kaybetmesini istiyorlardı. bu işin şaka kaldırır tarafıydı. ama, bir ara tribüne çıkan tek seçici fabbri'ye, «fabbri, fabbri çok yaşa» şeklinde tezahürat yapan taşkın meraklıların milanlılara her seferinde «yuuh!» çekmelerinin «taraftarlıkla ilgisini» anlayamadık!...
milan, bizim çok büyük bir avantaj saydığımız dünkü bataklaşmış sahada çok rahat çalıştı... italya sahaları ile bizim saha arasında bu mevsimde büyük bir fark görememişlerdi. nitekim, idmandan sonra yaptığımız küçük bir anket şu sonucu verdi: «saha zannettiğimiz kadar kötü değil.»
altafini'nin cevabı ise hayli ilgi çekiciydi: «saha avantajı mı... pekiyi, bu sahada yalnız biz mi oyanayacağız?...»
milano hava alanında gazetecilerle görüşen antrenör, yine candemir'den bahdetti.
d. benby milano'dan bildiriyor
milan kulübü antrenörü nereo rocco, milanı havalanında kafileyi karşılaşyan basın mensuplarına «galatasaray maçı, neticenin gösterdiği kadar kolay olmadı» demiştir.
müsabakanın son derece kötü şartlar altında cereyan ettiğini belirten rocco, galatasarayın zorlu bir rakip olduğunu tekrarlamış ve candemir'in çok sert oyunundan şikayet etmiştir.
galatasaray kulübünün gösterdiği misafirperverliği uzun uzadıya öven teknik direktör giuseppe viani ise şunlar söylemiştir, «galatasaraydan gördüğümüz yakınlığa teşekkür etmek isterim. rakibimize, milano'daki maçtaaynı şekilde mukabelede güçlük çekeceğiz. karşılaşma, asap bozucu hava ve saha şartlarına rağmen sportmence geçmiştir.»
milan kaptanı maldini «beraber hava yüzünden hayatımızın en zor maçını oynadık» derken, brezilyalı altafini maç hakkındaki düşüncelerini soran gazetecilerine «türkiye'nin kendisine uğur getirdiğini» bildirmiştir. son derece sevinçli ve memnun görünen şöhretli futbolcu, «artıki kendimi daha emin hissediyorum» şeklinde konuşmuştur.
galatasaray - milan maçını takip eden italya milli takım tek seçicisi edmando fabbri, galatasaray'ın bologna'da 6-0 yenilen türk milli takımından kat kat üstün olduğunu ifade etmiş ve şu beyanatta bulunmuştur: «türk futbolunu daha gelişmiş buldum. çok nazikane davranan idarecilerle, basına teşekkürlerimi duyurulmasını rica ederim.»
geçen hafta 2-1 yendiği venezia'ya italya milli lig komitesinin kararı ile 2-0 galip sayılan milan yarın milano'nun san siro stadında napoli ile karşılaşacaktır.
teknik direktör viani, rüçhan adlı'nın hakemler hakkında beyanatı için «g. saray dostluk bağlarını sarsıyor» dedi. milan, gece maçı için avrupa futbol birliğine resmen müracaat etti
d. benby milano'dan bildiriyor
viani, «g. saray dostluk bağlarını sarsıyor» dedi
geçirdiği otomobil kazası sebebiyle başındaki bantları henüz alınmamış bulunan viani, galatasaray kulübü ikinci reisi rüçhan adlı'nın «milan kulübü hakemlerl satın aldı» şeklindeki beyanatına temas ederek şunları söylemiştir: «hakemleri satın almak âdetimiz olmadığını muhterem ikinci reise temin etmek isterim. mes'ul bir idareci tarafından bu şekilde beyanat verildiğini görmek beni son derece üzdü. öte yandan galatasaray - milan arasındaki dostluk bağları davam ederken ve milan'ın ali sami yen stadının açılışı münasebetiyle istanbul'u tekrar ziyareti mevzuubahisken, bu şekilde dostluğumuz baltalanır ve türkiye'de aleyhimizde bir hava yaratılırsa yazık olur.»
galatasaray: turgay şeren, candemir berkman, talat özkarslı, ergun ercins, suat mamat, mustafa yürür, uğur köken, tarık kutver, kadri aytaç, ahmet berman, metin oktay
teknik direktörü: gündüz kılıç
milan: giorgio ghezzi, mario trebbi, cesare maldini, luigi radice, giovanni trapattoni, ambrogio pelagalli, bruno mora, gianni rivera, gino pivatelli, paolo barison, altafini
teknik direktörü: nereo rocco
gol: (1-0) dk. 4 uğur köken (1-1) dk. 34 bruno mora (pen.) (1-2) dk. 38 paolo barison (1-3) dk. 76 altafini
hayatına 9 bin maç anlatımı sığdırdı!spor spikeri orhan ayhan, yaklaşık 9 bin maç anlatımıyla meslek hayatının 51'inci yılına ulaşmanın heyecanını yaşıyor.
türkiye kick boks federasyonu asbaşkanlığı'nı da yürüten ayhan, türkiye şampiyonası maçları için geldiği ordu'da soruları yanıtladı.
mesleğe, girdiği sınavı birincilikle kazanarak başladığını, yarım asırdır spor spikerliği yaptığını belirten ayhan, "sınavın ardından kurs görerek 1963 yılının ocak ayında avrupa kupa galipleri müsabakasında galatasaray-milan maçını anlattım. bu maç benim için ilk deneyimim oldu" dedi.
aynı yıl futbol dışında başka branş maçlarını da anlatamaya başladığını anlatan ayhan, şöyle konuştu:
"mesleğe başladığım aynı yılın ikinci döneminde bana boks maçı anlatmamı önerdiler. o yıllarda spor yazarı da olduğum için boksu çok iyi biliyordum. bir süre sonra boks maçlarını anlatmaya başladım. boks maçındaki ilk deneyimim de bu şekilde oldu. bu zamandan sonra hem futbol hem de boks maçlarını anlatmaya devam ettim. daha sonra 1964 yılında trt'nin kurulmasıyla spikerliği burada sürdürdüm."
ayhan, 1970 yılında trt'de dünyanın en büyük boks maçları yayınlanmaya başlandığında kendisinin görev yaptığını anlatarak, "o dönem tüm dünyanın tanıdığı muhammet ali maçları trt'de oluyordu. o maçları halen unutamıyorum. çünkü bütün maçlar çok heyecanlı geçiyordu. o nedenle bu maçların bende hep ayrı yeri vardır" ifadelerini kullandı.
- 9 bin maç anlattı trt'nin ardından 1992 yılında özel televizyonlarda görev almaya başladığını ve buralarda spikerlik görevine devam ettiğini vurgulayan ayhan, "o günlerden bugünlere geldik. 1999 yılından itibaren kick boks maçlarını anlatmaya başladım. bu zamana kadar 9 bin civarında maç anlattım. bundan dolayı da çok mutluyum" diye konuştu.
meslekte 51 yılda yurdun her yerinden maç anlattığına değinen ayhan, "allah bize türkiye'nin her bölgesine gitmeyi nasip etti. halen de maç anlatmaya devam ediyoruz. o dönemde zor şartlar altında maçlara gider ve anlatırdık. bugünlere o zor günlerden geldik" dedi.
anlattığı maçların büyük bir bölümünün boks ve kick boks maçları olduğunu dile getiren ayhan, şunları kaydetti:
"ben bu sporları çok sevdim. dolayısıyla insan sevdiği işi yaparsa çok mutlu olur. işini de herkese sevdirir. eğer sevmeden bir işi yaparsanız bunu izleyici ve dinleyici hisseder. ben bu zamana kadar içimden geldiği gibi maç anlatmaya çalıştım. maçları anlatırken adeta o anları yaşadım. yeri geldi sevindim yeri geldi hüzünlendim ama her zaman elimden geldiği kadar en iyisini yapmaya çalıştım. bu nedenle türkiye'nin de boks ve kick boksu çok sevdiğini düşünüyorum. allah bana ne kadar ömür verirse ve ne kadar konuşabilirsem spor spikerliğine devam edeceğim."
23 ocak 1963 günü mithatpaşa stadı’nda oynanan maç sırasında galatasaray’ın hocası gündüz kılıç, milan’ın hocası nereo rocco ile birlikte. istanbul’un tamamen karlar atında bembeyaz bir görüntü verdiği bu günde saha da tamamen karlar altındaydı ve maç sırasında da yağış hiç durmamıştı. ülkemizden bir takımın avrupa kupaları’ndaki ilk çeyrek final maçında galatasaray uğur köken’in golüyle 1-0 öne geçmesine rağmen 3-1 kaybetmiş ve rövanşta da 5-0 yenilerek avrupa şampiyon kulüpler kupası’ndan elenmişti.