türkiye futbol federasyonu daha önce, uefa'nın da baskısıyla, lille-trabzonspor maçı saat 21.45'te oynanacağından, derbinin saatini 20.00'den 19.30'a çekmişti. ancak lille-trabzonspor maçının çok kritik bir sınav haline gelmesi üzerine tff yeni bir adım atarak, derbi tarihinin 1 gün öne çekilmesi için harekete geçti.
galatasaray-fenerbahçe derbisinin 6 aralık salı günü saat 20.00'de oynanmasını kararlaştırdı.
fenerbahçemiz, spor toto süper lig’in 14. haftasında, deplasmanda 7 aralık çarşamba günü galatasaray ile yapacağı maçın hazırlıklarına, öğle saatlerinde fenerbahçe can bartu tesisleri’nde yaptığı antrenmanla başladı.
sportif direktör ve teknik sorumlumuz aykut kocaman yönetiminde saat 12.00’de başlayan ve 1 saat 20 dakika süren antrenman, basına kapalı gerçekleştirildi. antrenman boyunca, kocaman’ın yardımcıları fahrudin ömeroviç ve ismail kartal, antrenör turgay altay, kaleci antrenörü murat öztürk, kondisyoner alper aşçı ile maç analisti arda keskin de çalışmada hazır bulundu.
ankaragücü maçında ilk on birde sahaya çıkan oyuncularımızdan 10’u antrenmanı rejenarasyon çalışmasıyla tamamlarken, maçın ikinci yarısında görev almayan özer hurmacı ise çalışmaların tamamında takımla birlikte yer aldı.
koşu ve ısınma hareketleriyle başlayan antrenmanda, 5’e 2 top kapma ve pas çalışması yapan oyuncularımız, antrenmanı dar alanda yaptıkları pas organizasyonları ile sürdürdü. idman, 4 minyatür kalede yapılan maçla tamamlandı.
sezer öztürk’ün tedavisine tesislerimizde devam edilirken, mehmet topuz ile serkan kırıntılı ise bireysel oyuncu antrenörümüz dolu arslan ile birlikte takımdan ayrı çalıştı. a2 takımımızın maç kadrosunda yer alan, gökay iravul, hasan erbey, berk elitez ve recep niyaz ise antrenmanda yer almayan diğer isimler oldu.
fenerbahçemiz galatasaray maçının hazırlıklarını 5 aralık pazartesi günü fenerbahçe can bartu tesisleri’nde yapacağı antrenmanla sürdürecek. saat 18.00’de başlayacak antrenman basına kapalı gerçekleştirecek.
banu yelkovan'ın 5 aralık 2001 tarihli radikal'de yayınlanan "loo'king' for eric" yazısı;
iş işten geçip o ülkesine döndükten sonra söylediğim için kızacaksınız ama 'twitter'daki bir şehir efsanesi zannettiğiniz şey doğruydu, eric cantona gerçekten istanbul'a geldi ve ona eşlik ettik.
looking for istanbul. ken loach’un muhteşem filmi ‘looking for eric’e gönderme yapan bu başlık eric cantona’nın burada olma sebebi. derbimizin dünyanın en büyük üçüncü derbisi olduğuna kanıt teşkil eder mi bilmem ama cantona kardeşlerin yapım şirketinin canal+ ortaklığında çektiği derbi belgesellerinin üçüncüsünün merkezinde galatasaray-fenerbahçe var. manchester ve milano sonrası istanbul’da futbolun peşindeler. seri 8 bölüm planlanmış, bizden sonra rio’ya yollanacaklar. ama hemen değil. çünkü yılda sadece iki bölüm çekiyorlar.
yapım ekibi üç haftadır istanbul’da. şehir adım adım dolaşılıyor. görüntüler alınıyor. taraftarlar, eski-yeni futbolcular, teknik direktörler, tarihçiler ve sanatçılarla konuşuluyor. henüz randevu alamasalar da abdullah gül, tayyip erdoğan’la görüşüp futbolun tepeden tabana etkisini göstermek istiyorlar. farklı maç günlerinde farklı taraftar grupları takip ediliyor. saatlerce görüntü alınıyor. derbinin bize ne ifade ettiği anlaşılmaya çalışılıyor. sonunda hepsi 52 dakikalık belgeselin içine sığdırılacak. ve inanın üç haftanın sonunda, saatler süren çekimlerin sonunda geldikleri noktada kafaları ilk günkünden çok daha karışık. derbimiz hiçbir kalıba sığmıyor, takım aşkımız mantık çerçevesine oturtulamıyor. böyle bir şeyi hiç görmedikleri, şehirden ve insanlarından çok etkilendikleri ortada. hedefleri bu belgeseli seyredecek fransızlara “bu şehre gidip bu maçı seyretmem lazım” dedirtmek.
bir anlatıcı olarak cantona
eric cantona bu belgeselin anlatıcısı. montaj bittikten sonra bazı hikâyeleri onun sesinden dinleyeceğiz. şehrin sokaklarında onun da yürüdüğünü göreceğiz. planlarının çekimi için bir çarşamba günü öğleni iniyor istanbul’a. bir önceki akşam marsilya’da tiyatro sahnesinde olduğundan 5 saatlik bir araba yolculuğu sonrası milano’dan binmiş uçağa. sadece iki saat uyumuş. ama yüzünde yorgunluktan eser yok. ya da sakaldan belli olmuyor. yanında ağabeyi jean-marie var. 1.5 günün programı çoktan hazır. saat saat yapılacaklar belli. ve bu sürede tercümanları benim. tabii konuşmaya halim olursa.
cantona karizmanın vücut bulmuş hali gibi. bir kere çok uzun boylu. dimdik ve ağır ağır yürüyor. az konuşuyor. delici bakışlarla inceliyor baktığı şeyi. çekim ekibi ‘belki istanbul’da o kadar tanınmaz’ diye düşünüyor ama özellikle genç nüfusun olduğu semtlerde çekim yaparken, misal beyoğlu, insanlar sırtından bile tanıyor onu. yanına gelip, neredeyse kekeleyerek “sen o musun? fotoğraf çektirebilir miyiz?” diyorlar. konuşmadan kafasıyla evetliyor. çekimin ortasındayken yanına gelen sahneyi mahvetse bile istifini bozmuyor, fotoğraf isteyeni geri çevirmiyor.
eric -ağabeyi de cantona olduğundan böyle hitap ediyoruz kendisine- artık tamamen aktör. futbolculuk geride kalmış. eski bir bbc röportajında futbolculuğundan hiçbir anı saklamadığını anlatmıştı; ne forma, ne hatıra: “formalarımı taraftara verdim. her maçta iki forma. bende bir tane yok. dünde yaşayamam, hatıralara takılıp kalamam.” 1997’de futbolu bıraktığını düşünürsek bugün aktörlük kariyeri futbolculuk kariyerinden daha uzun. yine de futbol hep var. cosmos’la bir anlaşma imzalamış. gelecek aylarda abd’nin yolunu tutacak ve takımın sportif direktörü olacakmış. şimdilerde alfred jarry’nin ünlü eseri ‘kral übü’de başrol oynuyor. üç kişilik tiyatro oyunu ve bahsetmekten en çok hoşlandığı şey de sanırım bu.
ara güler’e hastaymış!
galatasaray lisesi çekimi öncesi yan yolda yürürken önce türvak sinema müzesi’ni görüyor. içeri giriyoruz. eski türk filmlerinin afişlerine bakıyor. satın almak istiyor. maalesef mağazada sadece kartpostallar satılık. çıkıyoruz. hava kararmadan beyoğlu çekimleri bitmeli. acelemiz var. ama bu defa yolda ara güler’in fotoğrafları durduruyor onu. ara cafe’nin önündeki fotoğrafları uzun uzun inceliyor. sonra içeri girip, duvarda asılı olanlara bakıyor. sonra bir masada oturan ara güler’i görüyor. “iki sene önce onun hakkında bir belgesel seyrettim, hayranıyım” diyor. masasına oturuyoruz. fransızca sohbet etmeye başlıyorlar. limonlu zencefilli kendisine özel çayından ikram ediyor cantona biraderlere ara bey. bayılıyorlar. lafın gelişi değil, ertesi gün, yine çok yoğun bir gündemin arasında yine buraya gelip aynı çaydan içecek zaman yaratacak kadar seviyorlar. yarım saatin sonunda çıkıyoruz ara cafe’den. “şehrin enerjisine bayıldım” diyor eric.
aynı tempo ertesi gün devam ediyor. vapurla karşıya geçiyoruz. eric martıların gemileri sadece sardalya için değil, simit için de takip edebileceğini öğreniyor. giderayak anca akıl edip fotoğraf çektiriyorum, kitabını imzalatıyorum. kapaktaki genç cantona fotoğrafına uzun uzun bakıyor. “ben artık o değilim, biliyorsun di mi?” diyor. “biliyorum kral übü” diye yanıtlıyorum. zaten sen insan da değilsin ki, cantona’sın.
midas’ın kulaklarını gördüm
buraya geldiğinin gizli tutulması tek şartı. “bir soruya bile cevap vermem, en ufak bir röportaj yapmam” dediğini o gelmeden en az yüz kere söylüyor bana yapımcısı. bu belgeselin en başından beri yardımcısı olduğum halde benim bile söyleşiye değil, bu izlenimleri yazmaya hakkım var. kendimi midas’ın kulaklarını gören çoban gibi hissediyorum. eric cantona burada ama söyleyemiyorum.
çay ‘ara’sı
eric cantona, beyoğlu’nda ara cafe’yi görünce önce dışarıdaki resimleri fark etti, sonra içeri girdi. orada da ara güler’i yakalamışken hayran olduğu fotoğraf sanatçısının masasına oturup sohbet etti, çayını içti.
‘maradona nerede?’
oğlum aras’ın odasında posterler var. akşamları yatmadan önce ona masal anlatmak yerine sevdiğim futbolcuların hikâyelerini anlatıyorum. şimdilik beş futbolcu var repertuvarımızda. tabii başköşede eric cantona. sakala rağmen karşılaştıklarında görür görmez tanıyor onu. hem utanıyor hem gözlerini kırpmadan bakıyor. en sonunda konuşmaya cesaret bulduğundaysa efsane soru geliyor: “maradona nerde?” çocuk ne bilsin? herhalde posterler gibi sürekli beraber takılıyor zannediyor! socrates’ın öldüğünü söylemeye korkuyorum.
galatasaray ile fenerbahçe futbol takımları, spor toto süper lig’de yarın yapacakları 2011’in son derbiyle birlikte, tarihlerinde 368. kez karşı karşıya gelecek.
şimdiki fenerbahçe şükrü saracoğlu stadı’nın bulunduğu "papazın çayırı" olarak adlandırılan yerde 17 ocak 1909 tarihinde yapılan ve galatasaray’ın 2-0 kazandığı özel maçla başlayan 102 yıllık ezeli rekabette, galibiyetlerde ve gol sayısında fenerbahçe’nin üstünlüğü göze çarpıyor.
sarı-lacivertliler, geride kalan 367 maçtan 140’ını kazanırken, sarı-kırmızılı ekip bu süre içinde 116 kez galip geldi. ezeli rakipler 111 maçta ise eşitliği bozamadı.
"sarı kanaryalar"ın attığı toplam 514 gole, "cim bom" 464 golle karşılık verdi.
ligde 107. randevu
galatasaray ile fenerbahçe, 54. sezonunu geçiren lig tarihinde şimdiye dek 106 kez karşı karşıya geldi.
genel toplamdaki üstünlüğünü lig maçlarına da yansıtan fenerbahçe, ezeli rakibine galibiyet sayısında 44-29 üstünlük kurdu. ligdeki 33 maç da berabere sonuçlandı.
lig maçlarında sarı-lacivertlilerin attığı 138 gole, sarı-kırmızılılar 103 golle karşılık verebildi.
iki takım arasında geçen sezon ligde yapılan maçlarda taraflar kadıköy’de 0-0 berabere kalırken, türk telekom arena’daki ilk derbide kazanan taraf 2-1’lik skorla konuk fenerbahçe oldu.
spor toto süper lig'de galatasaray ile fenerbahçe arasında 7 aralık çarşamba günü türk telekom arena'da oynanacak derbi maçta toplam 2 bin 610 güvenlik görevlisi görev yapacak.
il spor güvenlik kurulu'ndan alınan bilgiye göre, karşılaşma için 1200 özel güvenlik görevlisi ve 1410 polis stat içi ve dışında görev yapacak. aslan'ın en önemli taraftar gruplarından ultraslan, şov yapmaya hazırlanıyor. arena'da boyu 120, eni 50 metre olan dev bir galatasaray bayrağı açılacak. ayrıca tribünlere 1500 tane 2 metrelik bayrak, 35 bin adet atkı dağıtılacak.
türk telekom arena'da yarın saat 19.30'da başlayacak dev maç için türkiye spor yazarları derneği'ne (tsyd) yoğun biçimde akreditasyon başvurusu yapıldı.
derbiyi basın tribünün kapasitesi oranında 285 gazeteci ile saha içinde 100'e yakın foto muhabirinin takip edeceği, basın tribününe yapılan birçok başvurunun ise kısıtlı kapasite nedeniyle geri çevrildiği açıklandı.
güvenlik üst düzeyde
galatasaray ile fenerbahçe arasında yarın oynanacak derbi maçta toplam 2 bin 610 güvenlik görevlisi görev yapacak.
karşılaşma öncesi, sırası ve sonrasında güvenliği sağlamak üzere 1200 özel güvenlik görevlisi ve 1410 polisin görev yapacağı bildirildi.
karşılaşma öncesinde stat ve çevresinde saat 15.30'dan itibaren tedbirler alınacak, stat kapıları ise saat 16.30'da açılacak.
fenerbahçe taraftarı yok
galatasaray ile fenerbahçe arasındaki yılın son derbisinde konuk fenerbahçeli taraftarlar türk telekom arena'da takımlarını destekleyemeyecek.
dört büyük kulübün kendi arasında yaptığı anlaşma gereğince, fenerbahçe taraftarları stada alınmayacak.
biletler tükeniyor
yılın son derbisine ev sahibi galatasaraylı taraftarlar büyük ilgi gösteriyor.
60 ile 600 lira arasında değişen fiyatlarla satışa sunulan derbi biletlerinden 60 ve 100 liralık olanların tamamen tükendiği, diğer biletlerin satışının biletix'ten sürdüğü öğrenildi.
52 bin 600 kapasiteli türk telekom arena'nın yarınki derbide tamamen dolması bekleniyor.
fenerbahçe'nin tecrübeli futbolcusu bekir irtegün, sol ayak bileğindeki kısmi yırtık nedeniyle yarınki galatasaray-fenerbahçe derbisinde forma giyemeyecek.
türk telekom arena'da oynanacak derbi öncesi fenerbahçe cephesinde bekir irtegün şoku yaşanıyor.
sol ayak bileğinde kısmi yırtık tespit edilen bekir, yarınki derbide forma giyemeyecek.
galatasaray derbisi hazırlıklarını sürdüren fenerbahçe'de dün akşam yapılan antrenmanda bekir irtegün'ün bileğinde bir sakatlık meydana gelmişti. başarılı savunma oyuncusu bu sakatlığın ardından, antrenmanı yarıda bırakmak zorunda kalmıştı.
bekir'in bugün yapılan kontrollerinin ardından ise sol ayak bileğinde kısmi yırtık tespit edildi ve tecrübeli oyuncunun galatasaray derbisinde forma giyemeyeceği açıklandı.
bu sezon özellikle lugano'nun takımdan ayrılması ile daha fazla forma şansı bulan bekir irtegün, ilk 11'de görev maçlarda da fenerbahçe'nin en başarılı oyuncuları arasında gösteriliyordu.
derbide bekir'in yerin ise serdar kesimal ya da bilica'nın forma giymesi bekleniyor.
taraftarının itici gücünü arkasına alan aslan sahada, galatasaraylılar tribünde şov yaptı. arena'yı dolduran 52 bini aşkın sarı-kırmızılı taraftar, coştu, coşturdu, adeta zaferin mimarı oldulalar
galatasaraylı taraftarlar, fenerbahçe ile oynanan derbiye büyük ilgi gösterdi. stadı tıklım tıklım dolduran taraftarlar, maç öncesinde türk telekom arena’da yaptıkları şovla takımlarını ateşlemeyi başardı. kale arkası tribünde sarı-kırmızı-beyaz kartonlardan ingilizce olarak “bye bye bird” (güle güle kuş) yazan taraftarlar, bu yazının hemen altında ise yine ingilizce “ıt’s time to go” (gitme zamanı) yazılı pankart açtılar. bu arada yine kale arkasında, “haramilerin saltanatını yıkacağız” yazılı bir döviz dikkat çekti.
‘armaya adanmış hayatlar’
galatasaray taraftarının, maç öncesi tribünlere yansıyan muhteşem koreografisi karşılaşmaya nasıl hazırlandıklarını gösterir nitelikteydi. “armanın peşinde adanmış hayatlar” yazılı dev pankart, galatasaray’ın sahaya çıkmasıyla birlikte taraftarlar tarafından açıldı. maçın başlamasıyla birlikte desteklerini artıran sarı-kırmızılı taraftarlar ilk yarıda gelen gollerle iyice coştu.
90 dakika boyunca hiç susmayan 50 bini aşkın aslan maç sonu futbolcuları ayakta alkışladı. futbolcular da el ele tutuşarak tüm tribünleri selamladı. bu arada taraftarlar, “işte cim bom, işte taraftar”, “en büyük galatasaray” şeklinde tezahürat yaptı. alınan karar gereği fenerbahçeli taraftarlar stada alınmadı.
bu maç benim için çok önemli bir maçtı çünkü daha önce bir çok kez maça gitmiştim ama böylesine büyük bir derbiye hiç gitmemiştim...
herşey maçtan bir kaç gün önce başlamışdı... amcam bana fenerbahçe-galatasaray derbisine gideceiğimiz söylemişti ben çoook heyecanlanmıştım neredeyse mutluluktan havalara uçacaktımm...
maçdan bir önceki gece heyecandan uyuyamamıştı en sonunda sabah olmuştu okula gidecektim... okulda zaman bir türlü geçmiyordu...veee bitmişti okul eve geldim hemen hazırlanmaya başladım...
soğuk bir kış günüydü dışarda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu ama ben buna aldırış etmeden amcamla buluşmak üzere yola çıkmıştım vee mecidiyeköye ulaşmıştım...
amcamla mecidiyeköyde bir teknoloji mağazasının önünde buluşacaktık... ben oraya ulaşmıştım 2-3 dakika sonra amcam arardı ve işten çıktığını 5 dk. sonra yanımda olacağını söyledi amcam gelmişti biz stada gitmek üzere yola koyulmuştuk...
ilk seferimizde rahatça sanayiye ulaşmıştık.. oradan aktarma ile stada gidecektik çok güzel bir ambians vardı galatasaray taraftarı marşlar eşliğinde gidiyordu birinci metroya binemedk ikincisinde ise ben sıkışmştm bu yüzedn inmek zornda kaldk üçün metroya rahatlıkla bindk...
ve artık staddaydık amcamla tribünlerimiz farklıydı bu yüzden amcam ilk önce beni tribünüme buraktı daha sonrada kendi tribününe gitti... maça 1 saat vardı ve tam anlamıyla maç havasına girmiştim
maça 10-15 dk vardı ve tam o sırada galatasaray taraftarı yine yaptı yapacağını ve muhtuşem bir kalografi şov yaptu herkez" hayranlıkla izliyordu...
ve maç başlamıştı... iki tarafta kazanmak için savaşıyordu... ama ilk yarıya hızlı başlayan taraf galatasaraydı üst üste gelen gol pozisizyonları vardı ama 'gol' eksikti artık taraftarlarda streslenmeye başlamıştı ki o sırada bir gol bulduk durum artık 1-0dı. tribünlerde marşlar söyleniyordu... ama taraftarların içi rahat deildi 1-0 tehlikeli bir skordu... derken 2. golüde bulduk ve ilk yarıyı 2-0 önde bitirdik...
ikinci yarı galatasaray rahat bir oyun sergiliyordu...tam bu sırada 3.gol geldi ve taraftarlardan artık zafer marşları söyleniyordu... artık 90' dakika bitmişti ve maçın 4. hakemi 2 dakika oynanmayan süre verdi...maçın son saniyelerinde gelen fenerbahçe golüyle maçı 3-1 kazanmştık...
maç bitmişti biz stadın boşalmasını bekledik ve metroya doğru yola çıktık metroda az bi kalabalık vardı bu yüzden birazda burada oturduk ve 2.metroya bindik rahatkıkla mecidiyeköye gelimiştik... burada birde yemek yedikten sonra evin yolunu tuttuk
bana bu güzel günü yaşatan amcama çooook teşekkür ederim...
maçı polis evinde baya kalabalık bir salonda izledim... sandalyeler 2 saat önceden dolmuş arkada ayakta kalmıştım... yanımızda 3 bayan da ayakta kalmıştı... maç başladı dakika 2 eboue sarı kart gördü... fener taraftarı alkışlamaya başladı herhalde maçın böyle gideceğini sandılar... o dakikadan itibaren topu rakibine neredeyse hiç vermeyen bir galatasaray vardı sahada... ilk yarı düdüğü çaldığında skor 2-0 olmuştu... 2. yarı başlayıp dakikalar 54'ü gösterdiğinde galatasaray defansının anlaşmazlığından yararlanan stock'un vuruşu direkten dönmüştü... fenerlileri bir heyecan basmıştı ki galatasaray yine topla oynama oranını yükseltiyordu... köşe vuruşlarını kullanan emre çolak bu sefer topu selçuk'a bırakıyordu.... ortanın sonunda melonun ilginç golüne şahitlik ediyorduk... maçın başında yanımızda olan bayanlara baktığımda neredeyse ağlayacaklardı.... galatasaray bize bu sevinci yaşattığın için teşekkürler....
profesyonel futbol disiplin kurulu'nun 13.12.2011 tarih ve 38 sayılı toplantısında almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir.
1- manisaspor kulübünün, 08.12.2011 tarihinde oynanan manisaspor - beşiktaş a.ş. spor toto süper lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 5.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
aynı müsabakada manisaspor kulübü sporcusu ilker avcıbay'ın, rakip takım taraftarlarına yönelik sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 1 resmi müsabakdan men cezası ile cezalandırılmasına,
2- beşiktaş a.ş.'nin, 08.12.2011 tarihinde oynanan manisaspor - beşiktaş a.ş. spor toto süper lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 5.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
3- bursaspor kulübü hakkında, 08.12.2011 tarihinde oynanan mke ankaragücü - bursaspor spor toto süper lig müsabakasında, teknik sorumlusunun müsabaka sonunda yapılan basın toplantısına katılmaması nedeniyle sevk yapılmış ise de isnat olunan ihlalin unsurları oluşmadığından ceza tayinine yer olmadığına,
4- mersin idman yurdu spor kulübünün, 08.12.2011 tarihinde oynanan büyükşehir bld. spor - mersin idman yurdu spor toto süper lig müsabakasında, takım halinde sportmenliğe aykırı hareket nedeniyle takdiren 7.500.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
5- eskişehirspor kulübünün, 07.12.2011 tarihinde oynanan eskişehirspor - medıcal park antalyaspor spor toto süper lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle takdiren 30.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
6- galatasaray a.ş.'nin, 07.12.2011 tarihinde oynanan galatasaray a.ş. - fenerbahçe a.ş. spor toto süper lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 5.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
aynı müsabakada galatasaray a.ş. hakkında, çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle sevk yapılmış ise de isnat olunan ihlalin unsurları oluşmadığından ceza tayinine yer olmadığına,
hayatım da gittiğim ilk galatasaray - fenerbahçe maçıydı ve benim için unutulmaz bir anı oldu. uzun yıllardır ilk defa galatasaray'ın fenerbahçe'ye karşı sahada bu kadar ezici olduğunu gördüm. bunu canlı canlı görmek benim için ayrı bir zevkti. maçın ilk yarısı 5-0 olabilecekken sadece 2-0 bitmesi bile son yıllardaki fenerbahçe üstünlüğünü anlatır gibiydi. elmander, emre ve melo bence maçın yıldızıydı. viyana'dan bu maç için gelen hasta gs'li arkadaşım aydoğan ile bu maçı seyretmekte ayrı bir keyifti. özellikle bir hafta önceki gençlerbirliğine karşı oynadığımız oyundan sonra pek ümidimin yoktu ama o stada girip o inanılmaz 50.000 taraftarı görünce içimden bizi bugün bu stadda ancak belki barcelona yenebilir dedim. muhteşem bir gösteri ve atmosferdi.maçtaki ilginç bir anım ise melo'nun kornerden gelen golünden önce bağıra bağıra " ya şu adamlara bir tane kornerden gol attımızı göreyim " diye haykırmamdı ve golden sonra tribünden bir çok kişi sevinçten üzerime atladı. darısı kadıköy'deki maça...
mactan günler önce yegenimin amca ne olur beni galatasaray fenerbahçe macına götür yarvarışlarına oglum senden şikayet var derslerini aksatıyormuşun seni götürmeyecegim desemde dayanamayıp götürecegimi biliyordum aslında.
yegenime kendisini maça götürecegimi maca iki gün kalana kadar kendisine acıklamadım.takii annesinin abi götürebilirsin bir kac gündür durumunda düzelme var raporu gelene kadar.
maça iki gün kala kendisine maça gidecegini acıklayınca sevinci bir garipti cünkü annesinin gözlerine bakıyordu..annesine envayi ceşit uslu ve calışkan çocuk rolü yaptıgın o anda anladım. cünkü bizde yapmıştık zamanında.
yegenimide alıp gittigim bu maçtan aslında endişelerim vardı yegenim ilkez bir derby macına gidecekti cocuk gittigi ilk derby macını takımı kaybederse cok üzülür diye düşünmüştüm...allahtan galatasaray kazanmıştı ve şen şatrak döndük maçtan..cok seviniyordu bende onun bu sevincini görünce cok mutlu oldum.
looking for istanbul mehmet ali çetinkaya 21/2/2012 mehmetalicetinkaya.com
dünyaca ünlü futbolcu eric canton’nın istanbul’a geldiğini ilk kez banu yelkovan’ın twitinden öğrenmiştim. sonraları bu ziyaretin galatasaray-fenerbahçe arasındaki rekabeti anlatan bir belgeselin çekimleri için olduğunu öğrenecektim.
2007 yılında çekilen football hooligans international (en.wikipedia’ya göre: the real football factories international) belgeselinde de fenerbahçe-galatasaray rekabeti konu edilmişti. belgeselde her iki takımın önde gelen taraftar gruplarının liderleri rol almış ve “diğer” takım taraftarlarından açık açık nefret ettiklerini anlatmışlardı. hatta fenerbahçeli bir taraftarın, derbi maçlarından birinde rakip taraftarlar arasında üniversiteden arkadaşları olmasına rağmen elinde yanan meşaleyi “arkadaşım olabilirler ama galatasaraylılar sonuçta” deyip fırlatmasını övgüyle anlattığı bölüm ya da galatasaraylı bir taraftarın leeds’lilerin öldürülmesi ile ilgili olarak “olmasaydı iyiydi ama hak ettiler!” açıklamaları beni şaşkına çevirmişti. türk futbolundan bir kere daha soğumuştum!
looking for istanbul’da da aynı konu işlenecek diye izlemek istemiyordum ama tanıl bora’nın tarihçi olarak belgeselde yer aldığını duyunca izlemeye karar verdim. canal+’nın web sitesinde yayınlanan belgeselin anlatımlar fransızca, röportajlar ise orijinal dilinde veriliyor. özge’nin fransızca bölümlerde yaptığı çeviriler sayesinde belgeseli dün gece izledik.
53 dakikalık belgesel, futbolun türkiye’ye ve istanbul’a nasıl geldiğinin anlatılmasıyla başlıyor. galatasaray ve fenerbahçe’nin kurulma öyküleri ve ardından bir yandan cumhuriyetin kurulması ve bir yandan da ilgili takımların tarihleri anlatılıyor. galatasaray’ın önde gelen taraftar gruplarından birileriyle konuşuluyor. orta yaşlarda olan ve bol bol “futbol eskidendi, nerede o günler” sözlerini kullanan bu taraftarların yanında birkaç tane de 20lerin başlarında taraftarlar var. onlara eskiyi anlatıyorlar. fenerbahçe tarafında ise kulüpten bir kadın yüzücü ve birkaç 20lerin başında taraftar var. fenerbahçe taraftar gruplarından birilerinin belgeselde yer almamış olması ilginç bir ayrıntı.
1900’lerin ilk günlerinden başlayıp 2000 yılında galatasaray’ın uefa kupası’nı kazanmasına kadar geçen sürecin anlatıldığı belgeselde bazı futbolcu, teknik adam ve ünlü taraftarla da konuşuluyor.
tarihi anlatımlar sırasında söz tanıl bora’ya geliyor. o da ilgili dönemle ilgili bilgiler aktarıyor. benim ilgimi çeken bölüm de bunlar aslında. çünkü tanıl bora, atatürk’ün aslında hiçbir takımla kesin bir bağının olmadığını, 1980 darbesinin futbol üzerindeki etkilerini, siyasetin bazı dokunuşlarını, türk takımlarının avrupa kupalarındaki maçlarının çok fazla önemsenmesinin arkasında yatan sebeplerini kısa kısa anlatıyor. bu dokunuşlar aslında belgesele güzel bir derinlik katıyor ve değerini arttırıyor. çünkü bu söylemlerden bazıları (atatürk’ün takım tutmaması, şükrü saraçoğlu ve siyasetin dokunuşları, avrupa kupalarındaki türk takım maçlarına yüklenen fazla değer) ülkemizdeki herhangi bir futbol programda dahi dile getiril(e)miyor.
fenerbahçe’nin içinde bulunduğu şike soruşturması ve aziz yıldırım’ın tutuklanma süreçlerinin de kısaca üzerinde durulduğu belgesel 7 aralık’ta oynanan ve galatasaray’ın 3-1 galibiyetiyle sona eren fenerbahçe maçından görüntülerle sona eriyor.
bir futbolsever olarak, iki takım taraftarları arasındaki ufak-tefek laf sokmalarına “bir şekilde” alıştım ama son bölümde galatasaray taraftarı emin’in övünerek arsenal maçı ile ilgili olarak anlattıkları yine kanımı dondurdu ve bir kere daha “türkiye’de futbol gerçekten buysa ben yokum!” dedim.
emin: “kopenag’da, benim için çılgınlık. en az 5000 ingiliz’e karşı 50 kişi saldırdık. saçma sapan ama çılgınlık herhalde. yani arkası gözükmüyor insanların. ingilizlerin. 50 kişiyi geçmezdik yani. herhalde budur. resmen ölüme gittim orada!”
temsilci: berk özbek, ismail sökelen, göksel topaloğlu
galatasaray a.ş.: nestor fernando muslera, selçuk inan, johan erik calvin elmander, felipe melo de carvalho, milan baros (dk. 69 albert riera ortega), tomas ujfalusi, hakan kadir balta, semih kaya, emmanuel eboue (dk. 83 servet çetin), emre çolak (dk. 87 ayhan akman), kazım kazım
yedekler: ufuk ceylan, çağlar birinci, ceyhun gülselam, aydın yılmaz
teknik direktör: fatih terim
fenerbahçe a.ş.: volkan demirel, reto pirmin ziegler, emre belözoğlu (dk. 46 semih şentürk), joseph michael yobo, alexsandro de souza, henri bienvenu ntsama (dk. 46 miroslav stoch), cristian mark junio nascimento oliveira baroni, fabio alves da silva, selçuk şahin, gökhan gönül, caner erkin (dk. 72 özer hurmacı)
yedekler: fehmi mert günok, serdar kesimal, orhan şam, issiar dia
teknik direktör: aykut kocaman
goller: (1-0) dk. 33 emmanuel eboue (ayakla) (2-0) dk. 41 johan erik calvin elmander (ayakla) (3-0) dk. 66 felipe melo de carvalho (ayakla) (3-1) dk. 90 alexsandro de souza (ayakla)