bu maçın ankara’da olacağım bayram tatiline denk geldiğini öğrendiğim anda maç saatini olası tüm alternatif programlara kapatmıştım. maç günü geldiğinde önce “ya maratondan bilet bulamazsam” korkusuyla önce erkenden gidip biletimi aldım. birkaç saat sonra da bu sefer “ya c blokta oturacak yer bulamazsam” korkusuyla takımın stada gelişinden bile önce stada gittim. bu iki davranışım nedeniyle “saf alkara” ilan edilebileceğimi kabul ediyorum aslında.
korktuğum kadar soğuk olmayan hava sayesinde yaklaşık 1,5 saati statta rahat rahat oturarak geçirdikten sonra nihayet maç başladı. maçın ilk 24 dakikasında yediğimiz iki golün ardından moralim bozulsa da ışık hızında çekirdek yiyerek stresimi atmaya çalıştım. ikinci yarının ilk 11 dakikası geride kaldığında ise iki gol atmıştık bile. o andan sonrası ise ancak “anlatılmaz yaşanır” denebilecek anlardı. 2-2’den sonra başlayan, buradan bu maçı kaybetmeyelim duygusu egemen’in kendi kalesine attığı golle yerini “ bari 4 olsun da kendi gollerimizle kazanalım” duygusuna bıraktı. maç 90. dakikada erdal’ın golüyle 4-2 olduğunda hissettiklerimi ise maçın üzerinden 4 gün geçmiş olmasına rağmen tam olarak ifade edemem sanırım. bana maç esnasında, özellikle de 2-0’dan sonra telefon ya da facebook yoluyla ulaşan beşiktaşlılara cevap verme gereği bile duymayacak haldeydim diyeyim kısaca…
maç bittikten, mali’nin sözleriyle “tarihe tanıklık ettikten” sonra eskiyeniye gittik. eskiyeniyi benim için diğer gidişlerimden farklı kılansa ilk defa gençlerbirliği taraftarı olarak gitmemdi. forumdan ismen bildiğim alkaralar’ın birkaçıyla da olsa tanışmak, eskiyenideki “kırmızı-siyah”, “eskiyeni siyah desene” tezahüratları, muhabbet, bira, suratıma maçı hatırladıkça yerleşen gülümseme hatta sırıtma, biraz erken bitirmek zorunda kalsam da nefis bir maçın ardından nefis bir gece geçirmemi sağladı. bir de eskiyeni siyah dese tadından yenmeyecekti gece.(belki ben gittikten sonra demişlerdir)
geçtiğimiz 4 günde maçın etkisinden hala kurtulamadım açıkçası. rastladığım maç özetlerinin tamamını izledim. maç yorumlarını izledim. (çoğu programda gençlerbirliğinden bahsetme gereğini bile duymadan sadece beşiktaşın niye yenildiği konuşuldu maalesef, tersi olan bir program vardıysa da bana denk gelmedi) köşe yazılarını okudum. futbolla alakalı ya da alakasız görüştüğüm herkese maçı anlattım. gençlik parkı’na, gençler parkı bile dedim. bir süre daha da böyle devam ederim herhalde…
bugün bir arkadaşım bana “hayatının maçına gitmişsin” dedi. hayatımın maçı olmasını istemem açıkçası, ya da bundan sonraki her maç hayatımın maçı olsun. ama unutamayacağım bir maç olduğu kesin... maçtan sonra skorun 4–2 olduğunu söylediğim ve bana “iyi bari 2 gol atmışsınız” diyen eşime, “4 tane attık” dediğim, ve bana “biz sizi yeneriz bu hafta” diyen beşiktaşlı bir arkadaşıma “fuat ç. , abreg ç. ve behzat ç. stattayken nasıl yenecektiniz ki” dediğim anlarsa paha biçilemez...