«metin'in maçı» olarak başladı, «recep'in maçı» olarak bitti. aslında bu, metinin şahsında türk futbolunu küçümsemiş bir palermo'ya, seyircisi ve oyuncusuyla türk futbolunun verdiği büyük dersti.
* * *
verdiğimiz «gol kralı»na haftalarca takımda yer bulamamış sonra da adına «talihsizlik» demişlerdi. dün gece palermo'yu yakından görünce anladık ki, metin için gerçek «talihsizlik», futbolu sahadan çok, idare heyeti odalarında oynayan böyle sönük bir takıma gitmiş olmaktı.
***
palermo'nun bekleri iyi imiş..
rivayet bu...
ya dün geceki hakikat: meselâ bir küçük ahmet, bütün palermı defansından daha büyük oyun çıkardı. îı.
palermo'nun hafları iyi imiş... bu da, rivayet!...
çünkü akşamki hakikat: meselâ bir büyük ahmet yanında bütün palermo hatları küçük kaldı.
malavasi... borjesson... fernando... boyuna ne sayıyoruz: tek başına bir recep, bütün palermo takımından daha üstündü işte!
***
metin için böyle bir maçta «ideal metin'in oyunu» nu göstermek, her bakımdan zordu. şartlar, sanıldığının aksine, hep metin'e karşıydı dün gece... ama her galatasaraylı «bir metin» olarak palermolulara türkiye'de futbolun varlığını ispat edebilecek kudretteydi.
* * *
metin'i dün iki palermolu tutuyordu. halbuki palermo'da iken. bu istidatlı yıldızı bir teki tutmamıştı.
* * *
ister misiniz şimdi «bu oyuncuda istikbal var» deyip receb'i transfere kalksınlar. evet, recep'in istikbali de var, mâzisi de var. ya palermoluların? topa doğru dürüst vuracak hali yoktu hiçbirinin...
***
saha gene güzel ışıklıydı. ama, ışıkların bu kudretine rağmen sahada gölgeler gene çoktu. ve galiba, başta sicilya'da şişip mithatpaşa'da sönen isveçli santrforu borjesson olmak üzere, palermo takımı bütünüyle bir muhteşem gölge idi.
***
uzun sözün kısası, galatasaray dün gece vilardo'nun takımını bilardo topu gibi oradan oraya savurdu ve sonunda bir de baktık ki... bu top yeşil çuhalı masanın kalesindeki delikten süzülüp gitmiş: ortada ne borjesson var, ne fernando, ne de palermo...