metinin sarı - kırmızılı formayı taşıdığı dün geceki büyük maçta
g. saray, palermo'yu 2-1 yendi
sarı-kırmızılılar, 90 dakika kapalı müdafaa yapan rakiplerini, receb'in şahane golleriyle çökerttiler
stadı dolduran mahşerî kalabalık metin oktay'a görülmemiş tezahürat yaptı
necmi tanyolaç
eski dostum sinyor remondini ile bir noktada ölünceye kadar tartışmaya hazırım...
dün gece seyrettiğimiz palermo'nun metin ayarında bir ikinci futbolcusu yoktu.. niçin hakikatleri tahrif edelim?... metin hayatının en şanssız gecesindeydi ve bu kadar «bitik», bu derece «futboldan soğumuş» hâliyle dahi palermo'nun büyük şöhretlerinden (!) bir başka tarafı, bir büyüklüğü olduğunu belli ediyordu.
oyun boyunca iki futbolcuyu dikkatle takip ettik, ikisi de metin'e tercih edilmiş, isimleri etrafında büyük gürültü ve heyecan yaratılmıştı... biri palermo'nun «ewalizatörü» diye tanıtılan parlak saçlı, yakışıklı portekizli fernando idi... bir vesile tanışmak fırsatını bulduğumuz bu futbolcu birde, babasının parasıyla hatır için takıma konulmuş bir asilzade çocuğu intibaını bıraktı.
metin'in transferşnden sonra büyük ümitlerle palermo'ya transfer edilen isveçli borjesson'a gelince; bu sarışın delikanlı hakkındaki hükmü dün gecenin seyircilerine bırakmalı...
metin ... metin ... metin
biletlisi, biletsizi, paralısı ve bedavacısıyla 40 bin kişiden fazla meraklının doldurduğu mithatpaşa stadındaki bu maç metin'le başlamıştı. iç spiker, metinin galatasaray takımında yer alacağını ilan ettiği an, ışıklar altındaki tribünlerden bir gök gürültüsü kopuyor ve metin oktay görülmemiş bir tezahüratla selamlanıyordu.
metin'e verilen bu değer, sahada oynanan maçı her an biraz daha devleştirirken, palermo, müdafaasını sahanın yarısına yaymış maça devam ediyordu..
kabul etmek lâzım ki, galatasaray oyun ve âsâp bozucu bu «sicilya» tipi müdafaa önünde ilk devre boyunca bir şey yapamadı..
mamafih, gene, italyan kalecisi ilk yarıda talât ve recebin iki gollük şutunu önledi de... devre, 9. dakikada sağhaf prato'nun 25 metreden çektiği bir frikikten attığı golle 1-0 palermo'nun lehine kapanacaktı..
ikinci yarıda galatasarayda ayhan'ın yerini uğur almış ve sağaçığa da selçuk geçmişti. sarı - kırmızılılar, ilkine nazaran daha sür'atli ve derli toplu akınlarla sarıverdikleri rakip kaleye 51. dakikada ilk gollerini bıraktılar.
şu ân'a kadar sahanın en iyisi olarak gözüken recep, ahmet berman'ın bir ceza atışında önüne uzattığı topu tutulmaz bir vuruşla bu defa de rossi'nin koruduğu kaleye mıhlayıverdi.. gol. bir ölüm sessizliğinin çevrelediği stadı ayağa kaldırmış ve galatasaray oyununu kurmuştu.. hakemin aşırı misafirperverliğine sinirlenen halkın protestosu devam ederken, galatasarayı recep, galibiyete de götürecekti. maçın son üç dakikası oynanıyor ve recep santrhaf benedetti'nin kafasından seken topu, kaleciden daha çabuk davranarak boş kaleye plaâseleyiveriyor... ve gece galatasarayın galibiyetiyle bitiyordu...
fakat, hayır, seyirci için maç bitmiş değildi.. galatasay alkışlanıyor. metin omuzlarda yükseliyordu. bu hadise, sahada üzüntülü üzüntülü dolaşan metin'e başka bir kuvvet verecekti. zira, herkes anlamıştıki; metin, palermo'nun en iyi, fakat en talihsiz elemanıdır da.. kaderin atak futbolu böylesine sevmeyen bir kulübe sürüklediği civa gibi bir futbolcuyu, dün geceki durgunluğunda mazur görmemiz lâzımdı.. galatasaray formasını taşıyor ve hala, istikbal endişesiyle bağlarını koparmadığı bir takıma karşı oynuyordu.
palermo'nun kolayca çizdiğimiz bu futbol tablosundan sonra metin'e palermo'da yer bulamayan remondini dostumuza şu suali sormak istedik: sinyor bırak metin'i, bırak galatasaray'ın daha çook seneler futbol oynayacak yıldızlarını, senin, şu dün geceki takımında. tanrı hakkı için söyle, artık futboldan bir şey beklemeyen bir recep adanır var mıydı?