herkesin çok didindiği, çok koşuştuğu, çok çalıştığı maçta «futbolculuğu» ile parıldayan kim vardı? elbette ogün… sonra da kaya gelirdi tabiî…
ogün, ister istemez kendi yarı sahasında oyunu kabul eden karşıyakanın en ileri adamı rolünde idi. geri adamlar uzun vuruşlarla oyunu açmadıkları gibi, küçük pascıklarla örülerek ilerleme denemelerinde de başarı kazanamayınca… takımın süngüsü rolünde olan adama ne yapmak düşerdi? tesadüfi vuruşlarla ileri düşan topları takip edip… işte ogün bu işi akla gelebilecek en iyi şekilde yaptı. koşuyor, yakalıyor, düzeltiyor, üzerine adam çekiyor, oyalıyor, aradan sıyrılıyor, böylece rakip defansın gediklerini yoklarken kendi arkadaşlarının da toparlanmasına imkân hazırlıyordu. eğer dün beşiktaş bütün oyun süresince karşıyakayı ağır bir baskı altında tutmamışsa bunun asıl sebebi ogünün top aldığı zaman beşiktaş yarı sahasında âdeta yerleşmesi idi. ama onun da birşeyi, hem çok mühim bir şeyi eksikti: netice alıcı darbe… hakikaten tek başına bütün hareketleri yapıyor, hattâ sağa sola yuvarladığı nefis ara pasları ile arkadaşlarını da harekete sürükleyebiliyordu. lâkin güzel hareketlerle girdiğı birkaç pozisyonda son vuruşu yapmakta gecikmesi fena idi… fakat ne yapabilirdi ki, çırpına çırpına ve tek başına çalışıyordu.
beşiktaş’a gelince…
iki farkıı galibiyete rağmen siyah beyazlılar için «iyi idiler» demek oldukça güçtür. bir defa defans «tek adam - ogün» le mücadele ettiği için oldukça rahatti ve vazifesini yaptı_ fakat forvet için aynı şey söylenemezdi. ahmetler, doğanlar. güvenler daha şanslı bir kaleci ve daha becerikli bir defans karşısında acaba ne yaparlardı? evet. markajda bu kadar hafif olan ve – hele hele – bu kadar çok ıska yapan bir müdafaa karşısında daha fırsatçı olmamalıydılar. arif – iyi takipçi arif – dün kimbilir neler karıştırırdı?
siyah – beyazlılar adına şükür ki, lik on dakikada iki gol çıkarıvermişlerdi. yoksa oyun daha zor, daha için den çıkılmaz bir mücadele olacaktı.
takımın gösterişsiz, çalışkan ve bilgili hazırlayıcısı rolünde kaya kusursuz denecek kadar iyi idi. ah, biraz daha ileri çalışabilse.
goller
siyah beyazın iki başarılı forvetinden biri olan şenol sekizinci dakikada iskoçya sahalarına yakışır bir gol attı. selim ortalardan aldığı bir topu sola ileri yuvarlamıştı. şenol sola kayarak aldı. yürüdü. birden durdu. üzerine gelen iki müdafiin arasından ters dönerek sıyrıldı. aradan kale ağzına sokuldu. şütünü patlattı. burnunur. dibinde patlayan bu topa muhib ne yapabilirdi? olduğu yerde çelik bir yay gibi kıvrılıp karşıladı. muhib kalesinin sağ direği dibine düşmüştü. karşıladığı top ters tarafa gitti. bütün müdafaa elemanlerının hayretle olanları seyrettikleri sırada şenol o tarafa da yetişti ve yeniden asıldı. müdafiler ancak kaleyi doldurabilmişti.
aradan iki dakika geçmişti: selimin soldan attığı frikikte şandellenen topu muhib bloke edemedi. yetişen selim ve ahmet birlikte daldılar. top ahmetin vuruşu ile ağlara takıldı.