vural'ın 18. dakikada attığı golle kalitesiz maçı 1-0 kazanan izmir takımı istanbul deplasmanından dört puanla dönüyor
namık sevik
artık hiç kimsenin izmir futbolünün kuvvetini inkâr etmeye hakkı yoktur. izmir takımları, senelerdenberi haklarında verilmiş olan hükmü bu sezon tamamen yıkıp atmışlar ve varolduklarını en görmeyen gözlerin önüne serivermişlerdir.
inkâr kolay, kabul ettirmek ise zordur, izmirliler bu güç olanı başarmaya muvaffak oldular. yok hakem izmiri tutarmış, seyirci taşkınmış.. tribünlerden küfür yükselirmiş... alsancakta her takım tekme sille yağmurununa tutulurmuş... ve maç kaybedilirmiş. bunlar bilhassa, üç büyüklerin her mağlûbiyet sonunda izmir dönüşünde ortaya attıkları boş laflardan ibarettir.
büyük transferler ödeyerek sen izmirin elindeki en iyi elemanları al. o yine bir futbol fabrikası gibi her sene bilinmeyen şöhretler istihsal etsin ve bir takım kursun, sonra gelsin istanbula, istanbul seyircisi önünde o büyükleri dize getirsin. hiç mi amatörce çalışmanın, didinmenin hissesi yok bu başarıda?... var. işte karşıyaka. artık en şüpheci kimselere dahi dün mithatpaşada «biz de varız.» deyiverdiler.
fevkalâde bir oyun mu oynadı izmir şampiyonu? hayır. ama eksik kadrosuyla canını dişine takarak tam 90 dakika mücadele etti.
teknik üstünlük ancak enerji ile yenilebilirdi. karşıyaka bunu yaptı. hele maçın başında süreyyanın bir geri pasını yakalayan vural'ın sola kayarak güzel bir şutla necmiyi mağlûp edişi, saha ve seyirci avantajına sahip beşiktaşın iplerini koparmaya kafi gelmişti. dağınık, hem de darmadağınık bir oyun çıkardı siyah -beyazlılar. rahat müdafaanın uzattığı topları forvet hattında bulunan birol, şenol, ahmet, arif âdeta bir tekke âyini yapan beşiktaşlılar gibi saha ortasında daireler çizerek heba etmekte birbirleriyle yarıştılar. arada bir kurtulanlar, karşılarında kaleci erdinç'i buldular. ahmet tuna'yı buldular. yaşı bir hayli ilerlemiş santthaf ve sabahattini ve ideal bir bek olarak her hareket ile müsbet bir not alan solbek necatiyi buldular. zaten karşıyakanın dünkü galebe sini temin eden de bu futbolcular oldu.
maçtan dakikalar
oyuna beşiktaş süratli bir tempo ile başlamıştı. karşıyaka ise topu daha ziyade yere indirerek kısa kısa paslarla rakibini sahada koşturmak ve şişirmek yolunu tutmuştu.
18. dakikada süreyyanın çok manasız bir geri pasını vural'ın yakalayıp bir hamlede filelere takışının, beşiktaş için bir alarm teşkil etmesi lazımdı. ama gel gör ki siyah -beyazlılar maksattan uzak oyunlarına devam edecek ve hemen hemen devrenin sonuna kadar müsbet bir hareket yapmıyacaklardır. şahsi gayretlerle neticeye gitmeye çalışış, kollektif oyun olan futbolda elbette başarı sağlayamazdu.
ikinci yarı
karşıyaka avantajı bırakmamak için azimli ve gayretli, daha ziyade müdafaaya ehemmiyet vererek oynuyordu. beşiktaş ise yan haflariyle öbür sahaya tamamen hâkim olmuş ve beraberlik peşinde koşmaya başlamıştı. bilhassa muharrem vasıtasiyle yaptıkları akınlar karşıyaka kalesi önünde daimi bir tehlike teşkil ediyordu. sıkışık bir müdafaa kuran ve mümkün olduğu kadar oyundan vakit çalmaya çalışan izmirliler 71. dakikada birolun üç pastan topu kaleciye âdeta pas verircesine bırakması sayesinde beraberliğe düşmekten kurtuldular
daha sonra solhaf kemal birol'un 85. dakikada attığı voleyi kalenin içerisinden çıkartacak, gene kemal, 89. dakikada ahmet'in yerden şutunu kale çizgisinni üzerinden kurtarmaya muvaffak olacaktı.
kararlarında mütereddit hakemin falso yapıp karşıyakanın başarısını gölgeleyeceği endişesi içerisinde geçen son dakikalarda bir avuç karşıyakalı taraftar «kaf-sin, kaf-sin kaf» diye bağırarak takımlarını teşci ediyorlardı. maç bitti. karşıyaka, istanbul deplasmanında dağarcığına dört puan yerleştirerek döndü. bükülemiyen eli artık öpmek lazımdır.