romanya maçını 3-0 kaybettik. oyun en kötü ihtimalle bir gol eksiğiyle biterdi. biz ilk golü pek çabuk yemiş olmamıza rağmen fazla afallamadık.
ilk devre sonuna kadar sahada gördüğümüz şu idi; bir gol önde bulunan romen'lerle başabaş oynuyorduk. ancak, orta sahada. her şey karşı ceza sahası önünde bitiyor ve bizim forvette bir yaşar, bir de metin gayret gösteriyorlardı. nevzat'tan sonra ayhan da kaybolmuş, sağaçıkta oynayan yılmaz'dan, tek orta çıkmamıştı. bunun üstüne fizik düşüklüğü de eklenince teslim olduk rakiplerimize. iki - üç dakika içerisinde oyun romen’lere döndü ve fark üçe çıkıverdi. hazırlıklı olmadığımız kabul etmemiz gerekiyordu. hem de romanya fazla bir şey oynamadığı halde.
romen basınında çıkan yazılar
bu maçtan sonra romen basınında birbirine uyarı yazılar çıktı. defansta fena değildik, onlara göre. forvette ise sıfır. şut kısırlığı sebepleri üzerinde durmamızı tavsiye ediyorlardı. hücum gücümüzü zayıf buluyorlardı. ve hücumda vuruculuğun netice için şart olduğunu söylüyorlardı.
türkiye - romanya maçını fransa’nın ünlü gazetesi france football adına edmond frederic takip etti. şimdi tarafsız bir göz olarak edmond frederic'in gazetesine gönderdiği yazıdan bir kısım veriyoruz:
«çek’lerin antrenörü jira pazar günkü maçı seyretmeğe geldi. ve 3 - 0 lık net galibiyete rağmen, iki defa yenilmiş türkler karşısında romanya’nın hiçbir şey veremediğini gördü. türkler çok kötü alışmışlar. bunu çok kötü tatbik ediyorlar. 4-2-4 bütün oyun sahasına yayılırsa netice verir. evet 2 gol atılmıştı, fakat hepsi kazâ golü idi. romenler asıl atılması gereken golleri, türkler ise şut atamadılar.»
fransız gazetecisinin görüşünde mutlaka gerçek olan taraflar var. biz 40 yıldır oynadığımız sistemden, yeni düzene geçerken pek tabii zorluk çekecektik. ancak, bunu istenildiği şekilde yapacak adamlarımız bu maçta yoktu. birkaç oyuncunun gayretiyle sistemi ayakta tutmak istediğimiz içindir ki, tarafsız bir gazetecinin önünde «4-2-4'ü kötü bir şekilde tatbik etmekten kurtulamadığımızı» göstermiş olduk.
unutulanlar
şimdi konuyu biraz daha geriye götürerek, milli takım hazırlıklarında standart kadroların, faydalarına değinmek yerinde olur. her maçta taktiğin temel adamlarım değiştirmeğe kalkışmak, hatâların diğer yönünü meydana çıkarmıştır. türkiye'de bu karakterde futbolcu vardır. şenol'u bir tarafa bırakalım, birol (a) milli futbol takımından çıkarılacak futbolcu mudur?
daha o zaman sakat olmıyan ali ihsan, ümitlerin büyük kadroya verdiği eleman olarak niçin düşünülmemiştir?