ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
fatih terim'in milli takım defteri biraz tatsız kapanmıştı ama buna aldırış edecek hali yoktu. avrupa şampiyonasına katılma hakkını kazanmak gibi olağanüstü bir başarının ardından şampiyonada tek puan alınamamış, hatta gol bile atılamamıştı. bazılarına göre bu, imparator'un kariyeriyle ilgili bir soru işareti olabilirdi. ama imparator'un derdi başkaydı. çünkü yeni ve çok daha zorlu bir mücadele başlıyordu.
galatasaray'ın başına getirilmiş ama istediği transferler yapılamamıştı. ogün, abdullah, alpay gibi isimler ortalıkta dolaşıp durmuş, vedat, hakan ünsal ve ümit'ten başka oyuncu alınamamıştı. yabancı konusunda da medyada dünya çapındaki yıldızların adları anılmış, ancak bunların bir tekiyle bile temas edilmemişti. sonuçta, göz doldurucu bir transfer yapılamamış, vasat bir kariyeri olan isviçre milli takımı'nın futbolcusu adrian knup golcü olarak getirilmişti...
daha sonra da hagi gibi önemli bir isim galatasaray'a kazandırılmıştı ama yaşı ilerlemiş olan rumen yıldızın veriminin ne olacağı kestirilemiyordu.
daha önce real madrid ve barcelona gibi dev takımlarda yer almış olan rumen yıldız hagi'ye "bitik ve sorunlu" gözüyle bakılıyordu. hatta bu nedenle, yönetici ergun gürsoy, imparator'a, "onu ister misin?" diye biraz da çekinerek sormuştu.
imparator ise, "ne diyorsun!"yanıtını vermiş ve bir an önce getirilmesini istemişti. çünkü imparator, bu çapta bir futbolcunun neler yapabileceğini biliyordu. onunla ilgili olarak hemen ortaya atılan aptalca birtakım dedikodulara kulak asacak değildi. hagi çapında yıldızlar kolay yetişmiyordu. çıkardığı sorunların gerçek nedenlerini bilmek mümkün değildi. gerçekten zor bir adam olması halinde de imparator onu yola getirme konusunda kendisine güveniyordu.
barcelona'dan ayrılmış olan hagi, romanya'daki evinde oturuyordu. bazı transfer önerileri gelmişti ama henüz kararını vermiş değildi. o dönemin yöneticilerinden irfan kurtoğlu'nun özel uçağıyla bükreş'e uçuldu. hagi'yle anlaşma sağlandı ve bu futbolcu galatasaray'a getirildi.
medya, hagi'nin transferini çok da önemli bir olay gibi görmedi. çünkü buna benzer konularda bizde bilgiyle ve ehliyetle değil, önyargılarla davranma alışkanlığı gelişmişti. 5 şubat 1965 doğumlu olan hagi'nin yaşına hemen epeyce zam yapıldı ve çoğu gerçek olmayan birtakım yakıştırmalarla karalama kampanyasına girişildi; '35 yaşındaki bu sorunlu adamın galatasaray'a ne faydasının olabileceği' soruldu.
medyanın yarattığı bu hava, elbette ki sarı kırmızılı camiayı da etkiledi. öyle ya hagi iyi durumda olsa, barcelona onu bırakmazdı. bu kadar kolay transfer edilebildiğine göre, pek de işe yarar durumda olmadığını anlamak zor sayılmazdı.
kısacası, galatasaray'daki genel umutsuzluk havasını dağıtmaya hagi'nin transferi de yetmeyecekti.
haklarını yemeyelim, elbette ki hagi'nin transferinin önemli bir olay olduğunu bilenler de vardı. ancak öteki tarafın sesi çok daha gürültülü çıktığından, onlar pek seslerini duyuramadılar. artık bu konuda hagi sahada konuşacaktı.
nitekim o da iyi konuşuyor, deplasmandaki vanspor maçında attığı 2 golle takımına 3 puanı getiriyor, istanbul'daki trabzonspor karşılaşmasında da galibiyet yine onun golüyle geliyordu.