gazi üniversitesi'nden araştırma görevlisi gülcan seçkin bu maç öncesi ve sonrasında ülkedeki siyasi koşullar ve bu maç arasındaki bağlantıyı, basında çıkan haberler üzerinden aşağıdaki linkteki makalesinde incelemiştir.
"17 eylül 1994’de olağanüstü hal bölgesi kapsamındaki illerden biri olan van’da, vanspor kendi sahasında istanbul’un/türkiye’nin üç büyük takımından biri olan fenerbahçeyi 1-0 mağlup etmiştir. gazeteler ve genç özel televizyon kanalları bu sonucu iki şekilde haber yapmıştır: bir bölümü fenerbahçe’nin avrupa’da fransa’nın cannes’a takımına yenilmesinden hemen sonra, 1. lig’in en yeni, tecrübesiz, toy takımı vanspor’a yenilmesini ağır ve alaycı bir üslupla eleştirmiş, f.bahçe’ye odaklandırdıkları maçın teknik ve taktik çözümlemelerine, spor sayfalarında geniş yer vermiştir. televizyonların spor programlarında spor yorumcuları fenerbahçe’nin aldığı sonuçlara odaklanmıştır. medyanın bir bölümü ise vanspor’un yengisine odaklanmış, maçın sonucunun van’da yarattığı sevinci ve bu sonucu elde eden vanspor’u büyük bir “olay” haline getirmişlerdir. televizyonların ana haber bültenlerinde, haber programlarında, gazetelerin spor sayfaları dışında “insan-yaşam”, “ekonomi”, “spor araştırma” sayfalarında günlerce büyütülmüş, haber ve yazı konusu edilmiştir. bu metinlerde “doğu takımı” vanspor’un başarısı üzerinden pek çok toplumsal, siyasal, ideolojik vb. anlamın (yeniden) üretildiği izlenmiştir. o esnada doğu ve güneydoğu anadolu’nun, “bölücü pkk terörü”nün ve az gelişmişliğin mekanı olarak indirgendiği ve bu anlam yükleriyle, genel söylemsel düzlemde yaygın biçimde “doğu, güneydoğu/öteki” olarak konumlandırıldığı izlenmiştir. bu bölgelerde terör ve terörle mücadele şiddetlenirken, beraberinde bölücülük, ayrımcılık, kimlik, milli birlik, bütünlük, siyasal çözüm vb. başlıklı politik tartışmalar sertleşme seyrindedir. bu söylemler gündelik yaşamın ayrılmaz popüler kültürel pratiklerinden futbol metinlerine de hızla ve sert biçimde yansımıştır. hükümet (askeri önlemlerin yan etkileriyle birlikte yetmeyeceği, hükümete oy kaybettireceği süreçte) doğu ve güneydoğu’ya ekonomik ve sosyal yatırımlar, spor yatırımları planını acil olarak hayata geçirmeyi vaadetmiştir. bu bölgelerde devlet çok sevilen futbolu, futbol takımlarını terörün antidotu olarak desteklemeyi bir strateji olarak benimsemiş ve uygulamıştır. askeri, mülki erkan futbol takımlarını kalkındırma seferberliği içindedir. tüm bu makro koşullar ve bunlara ilişkin toplumsal, söylemsel biçimlenmeler içerisinde medyanın vanspor’un, f.bahçe yengisini “olağanüstü”, “mucize” düzeyinde ekonomik, sosyal, politik bir başarım ve konumlanmanın vesilesi olarak sunması çözümlenmesi gereken bir olgudur. sıralanan makro bunalım koşullarının sarmalı içerisinde ilgili dönemde futbol metinlerine yansıyan toplumsal, siyasal anlamların neler olduğu, ülkede futbola duyulan ilgi patlamasının ne anlama geldiğini, devletin, hükümetin hangi özgül koşullar nedeniyle futbolu politik bir mecra olarak bizzat (her daim) yokladığını, desteklediğini bağlam alarak vanspor yengisi üzerinden üretilen medya metinleri çözümlenmeye, anlamlandırılmaya çalışılmıştır. esasen hem “kitlelerin siyasal mekanizmalardan ve devlet aygıtından dışlanması”, öte yandan “ulusal birlik, bütünlük, ulus-devlete aidiyet” (özkazanç,1998:30,39) konusunda yolaçılan sorunların çözümlenmesinde, spora/futbola siyaset ulaştırma/bulaştırmama (gökalp: 2005) söylemini gülünçleştiren bir biçimde, devletin “milli birliğin sembolü olarak” (yarar,1999: 59) gördüğü futbola bu çerçevede ne türlü anlam ve işlevler yüklediğinin, devletle organik bağlara eğilimli medyanın (“ötekileştirme”lerinin sorunları pahasına) futbolu milli birliği sağlayıcı, sağaltıcı bir politik, ideolojik araç olarak söylenceleştiriminin somut bir örneği konuşulmaya ve düşünülmeye sunulmuştur."